fransızca öğrenen türklerin yaptıkları biçimbilimsel ve sözdizimsel
Transcription
fransızca öğrenen türklerin yaptıkları biçimbilimsel ve sözdizimsel
ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YABANCI DİL ÖĞRETİMİ ANABİLİM DALI FRANSIZCA ÖĞRENEN TÜRKLERİN YAPTIKLARI BİÇİMBİLİMSEL VE SÖZDİZİMSEL YANLIŞLARIN ÇÖZÜMLENMESİ DOKTORA TEZİ Sebahat ALAN Ankara - 2005 ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YABANCI DİL ÖĞRETİMİ ANABİLİM DALI FRANSIZCA ÖĞRENEN TÜRKLERİN YAPTIKLARI BİÇİMBİLİMSEL VE SÖZDİZİMSEL YANLIŞLARIN ÇÖZÜMLENMESİ DOKTORA TEZİ Sebahat ALAN TEZ DANIŞMANLARI Prof. Dr. Cahit KAVCAR Prof. Dr. Ayşe KIRAN Ankara - 2005 ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YABANCI DİL ÖĞRETİMİ ANABİLİM DALI FRANSIZCA ÖĞRENEN TÜRKLERİN YAPTIKLARI BİÇİMBİLİMSEL VE SÖZDİZİMSEL YANLIŞLARIN ÇÖZÜMLENMESİ Doktora Tezi TEZ DANIŞMANLARI Prof. Dr. Cahit KAVCAR Prof. Dr. Ayşe KIRAN Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası Prof. Dr. Cahit KAVCAR ………………………… Prof. Dr. Ayşe KIRAN ………………………… Prof. Dr. Güray KÖNİG ………………………… Prof. Dr. Özcan DEMİREL ………………………… Doç. Dr. N. Engin UZUN ………………………… Tez Sınav Tarihi: …………… İÇİNDEKİLER Önsöz ………………………………………………………………………… X Çizelgeler Listesi ………………………………………………………………. XII Şekiller Listesi ………………………………………….…………………… XIV Grafikler Listesi Kısaltmalar ………………………………………….…………………. XV …………………………………………………………………… XVI 1. GİRİŞ 1.1. Tezin Konusu …………………………………………………………… 1 1.2. Tezin Amacı ……………………………………………………………… 1 1.3. Tezin Önemi …………………………………………………………….. 2 1.4. Varsayımlar …………………………………………………………… 5 1.5. Sınırlılıklar ……………………………………………………………. 5 2. YÖNTEM 2.1. Verilerin Toplanması ……………………………………………………… 7 2.2. Verilerin Çözümlenmesi …………………………………………………… 9 2.2.1. Yanlışların Saptanması …………………………………………… 11 2.2.2. Yanlışların Sınıflanması ………………………………………….. 11 2.2.3. Kurlara ve Türlerine Göre Yanlış Sayısının Belirlenmesi ………… 12 2.2.4. Yanlışların Nedenlerinin Saptanması ………………………………. 12 2.3. Verilerin Toplandığı Ortama İlişkin Bilgiler ………….…………………… 12 2.3.1. Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER ……………………………………… 13 2.3.1.1. TÖMER’de Eğitim Ortamı …………………………………. 14 2.3.1.2. TÖMER’de Kurslar ………………………………………. 15 2.3.2. TÖMER’de Fransızca Kursları ……………………………………. 15 2.3.2.1. Fransızca Eğitim Materyalleri …………………………….. 2.3.2.2. Fransızca Öğretim Kitabının İçeriği 17 ……………………… 18 2.3.2.3. Kullanılan Yöntem ve Teknikler …………………………… 24 I 2.3.3. Fransızca Okutman Kadrosu ………………………………………… 25 2.3.4. TÖMER’de Fransızca Öğrenen Öğrencilerin Genel Profili ………… 27 2.3.4.1. Dil Geçmişi Anketinin Değerlendirilmesi …………… 27 2.3.4.2. Anket Sorularının Çözümlenmesi……………………………… 30 3. TÜRKÇE ve FRANSIZCANIN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ ve BİÇİMBİLİMSEL ve SÖZDİZİMSEL ÖZELLİKLERİ 3.1. Türkçe ve Fransızcanın Dünya Dilleri Arasındaki Yeri 3.1.1. Biçimsel Sınıflandırma ……………….. 46 ………………………………………….. 46 3.1.2. Kaynak Bakımından Sınıflandırma ……………………………….. 50 ………………………………..….. 52 3.2.1. Türkçenin Biçimbirimleri ………………………………………….. 53 3.2.2. Türkçede Ekler ………………………………………….. 55 3.3. Fransızcanın Biçimbilimsel Özellikleri …………………………………….. 57 3.3.1. Fransızcanın Biçimbirimleri ………………………………………. 58 3.3.2. Fransızcanın Ekleri 58 3.2. Türkçenin Biçimbilimsel Özellikleri ………………………………………….. 3.3.2.1. Önekler (Les Préfixes) 3.3.2.2. Sonekler (Les Suffixes) ……………………………………… 58 …………………………………. 59 3.3.2.3. Fransızcada Diğer Sözcük Türetim Olanakları……………. .. 61 3.4. Türkçenin ve Fransızcanın Sözdizimsel Özellikleri ………….…………….. 63 3.4.1. Türkçenin Sözdizimsel Özellikleri ………………….…………….. 66 3.4.2. Fransızcanın Sözdizimsel Özellikleri ……………………………….. 73 4. UYGULAMALI DİLBİLİM VE YANLIŞ ÇÖZÜMLEMESİ 4.1. Uygulamalı Dilbilim …………………………………………………….. 86 4.2. Ayrımsal (Karşıtsal) Dilbilim……………………………………………….. 88 4.2.1. Yanlış Çözümlemesi ve Aradil ……………………………………….. 94 4.2.2. Olumsuz Aktarım ve Olumsuz Aktarım Türleri ……………………. 98 II 5. ÖĞRENEN YANLIŞLARINA İLİŞKİN BULGULAR 5.1. Biçimsözdizimsel Yanlışlar………………………………………………….. 103 5.1.1. Tanımlık Yanlışları ……………………………………………….. 103 5.1.1.1. Yanlış Tanımlık Kullanımı ………………………………….. 104 5.1.1.2. Parça Bildiren Tanımlık Yanlışları (Article Partitif) ……… 115 5.1.1.3. Bileşik Tanımlık Yanlışları (Article Contracté) …………… 117 5. 1.2. İlgeç Yanlışları ……………………………………………………… 120 5.1.3. Sıfat Yanlışları ………………………………………………………. 128 5.1.3.1. İşaret Sıfatı Yanlışları ……………………………………… 128 5.1.3.2. İyelik Sıfatı Yanlışları (Adjectifs Possessifs)....…………… 130 5.1.3.2.1. Yanlış İyelik Sıfatı Kullanımı ……………………… 130 5.1.3.2.2. İyelik Sıfatı Yerine Farklı Sözcük Kullanımı ……….. 136 5.1.4. Sıfat Uyumlarına İlişkin Yanlışlar …………………………………. 137 5.1.4.1. Özne-Sıfat Uyumsuzluğu ………………………………….. 137 5.1.4.2. Ad-Sıfat Uyumsuzluğu ……………………………………... 142 5.1.4.3. Sıfat-Ad Uyumsuzluğu ……………………………………… 147 5.1.4.4. Adıl (Nesne Durumunda)-Sıfat Uyumsuzluğu ……………… 153 5.1.5. Adlarla İlgili Yanlışlar …………………………………………… 153 5.1.5.1. Çoğul Ad Yapım Yanlışı ………………………………… 153 5.1.5.2. Tanımlık-Ad Uyumsuzluğu …………………………………. 154 5.1.5.3. Adın Gereksiz Çoğul Yapımı………………………………… 156 5.1.5.4. İyelik Sıfatı-Ad Uyumsuzluğu ………………………………. 156 5.1.5.5. Sayı Sıfatı-Ad Uyumsuzluğu ……………………………… 156 5.1.6. Adıl Yanlışları ………………………………………………………. 157 5.1.6.1. İşaret Adılı ve Soru Adılı Yanlışları ……………………… 158 5.1.6.2. Kişi Adılı Yanlışları ………………………………………… 159 5.1.6.2.1. Yanlış Adıl Kullanımı …………………………… 159 5.1.6.2.2. Yanlış Dönüşlü Adıl Kullanımı……………………… 163 5.1.6.2.3.Adıl Yerine İyelik Sıfatı Kullanımı…………………… 164 5.1.6.3. İlgi Adılı Yanlışları ………………………………………….. 165 III 5.1.6.4. Belgisiz Adıl Yanlışları …………………………………… 167 5.1.7. Bağlaç Yanlışları ……………………………………………... 167 5.1.7.1. Yanlış Bağlaç Kullanımı ……………………………. 167 5.1.7.2. Bağlaç Yerine İlgeç Kullanımı ……………………… 168 5.1.8. Eylem Yanlışları ……………………………………………………. 169 5.1.8.1. Eylem Çekim Yanlışları …………………………………….. 169 5.1.8.1.1. Ana Eylem Çekim Yanlışları ………………………. 169 5.1.8.1.2. Çekimli Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı…….. 179 5.1.8.1.3. Mastar Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı……. 181 5.1.8.2. Eylemin Yanlış Zamanda Çekimine İlişkin Yanlışlar……….. 183 5.1.8.3. Özne-Yüklem Uyumsuzluğuna İlişkin Yanlışlar ……………. 192 5.1.8.4. Sıfat Eylem (Participe Passé) Yanlışları……………………... 201 5.1.8.4.1. Özne-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu ……………………. 201 5.1.8.4.2. Gereksiz Özne-Sıfat Eylem Uyumu…………………. 204 5.1.8.4.3. Adıl-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu …………………… 206 5.1.8.4.4. Nesne-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu……………………. 206 5.1.8.4.5. Sıfat Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı ………. 207 5.1.8.4.6. Sıfat Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı………. 207 5.1.8.4.7. Yanlış Sıfat Eylem Kullanımı ………………………. 209 5.1.9.Yanlış Yardımcı Eylem Kullanımına ilişkin Yanlışlar ………………. 210 5.2. Sözdizimsel Yanlışlar ………………………………………………………. 214 5.2.1. Eksik Üye Kullanımı………………………………………………… 214 5.2.1.1. Tanımlık Kullanmama……………………………………….. 214 5.2.1.2. İlgeç Kullanmama……………………………………………. 222 5.2.1.3. İyelik Sıfatı Kullanmama …………………………………… 230 5.2.1.4. Yardımcı Eylem Kullanmama ……………………………… 231 5.2.1.5. Adıl Kullanmama ……………………………………………. 232 5.2.1.6. Bağlaç Kullanmama ………………………………………… 234 5.2.1.7. Olumsuzluk Belirteci veya Biçimbirimi Kullanmama………. 235 5.2.1.8. İlgi Adılı Kullanmama ……………………………………… 236 5.2.1.9. Yüklem (Eylem) Kullanmama……………………………….. 237 5.2.1.10. Nesne Kullanmama…………………………………………. 238 IV 5.2.2. Gereksiz Üye Kullanımı …………………………………………….. 238 5.2.2.1. Gereksiz Tanımlık Kullanımı ………………………………. 238 5.2.2.2. Gereksiz İlgeç Kullanımı ……………………………………. 244 5.2.2.3. Gereksiz İşaret Sıfatı Kullanımı……………………………… 250 5.2.2.4. Gereksiz İyelik Sıfatı Kullanımı …………………………… 250 5.2.2.5. Gereksiz Nesne Kullanımı…………………………………… 250 5.2.2.6. Gereksiz Olumsuzluk Biçimbirimi Kullanımı ……………… 251 5.2.2.7. Gereksiz Olumsuzluk Belirteci Kullanımı…………………… 252 5.2.2.8. Gereksiz Bağlaç Kullanımı …………………………………. 252 5.2.2.9. Gereksiz Belirteç Kullanımı ………………………………… 253 5.2.2.10. Gereksiz Kişi Adılı Kullanımı …………………………… 253 5.2.2.11. Gereksiz Soru Adılı Kullanımı …………………………… 255 5.2.2.12. Gereksiz Yan Tümce Kullanımı……………………………. 255 5.2.2.13. Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı ……………………… 255 5.2.3. Adıllara İlişkin Yanlışlar …………………………………………… 256 5.2.3.1. Adılın Eylemden Önce Kullanımı…………………………… 256 5.2.3.2. Belgisiz Adıl (Pronom Indéfini) “Personne”un Eylemden Önce Kullanımı ………………………………………………… 257 5.2.3.3. Çift Adıllı Tümcelerde Adıl Dizilişi Yanlışı………………… 257 5.2.3.4. Adılın Yardımcı Eylemden Sonra Kullanımı ……………… 257 5.2.3.5. Dönüşlü Eylemin Adılının Yanlış Yerde Kullanımı…………. 258 5.2.3.6. Adılın Eylemden Sonra Kullanımı ………………………… 258 5.2.3.7. Adılın Olumsuzluk Biçimbiriminden Önce Kullanımı ……… 260 5.2.4. Olumsuzluk Biçimbirimine ve Belirtecine İlişkin Yanlışlar………… 260 5.2.4.1. Olumsuzluk Biçimbiriminin Eylemden Önce Kullanımı……. 260 5.2.4.2. Olumsuzluk Biçimbiriminin Eylemden Sonra Kullanımı……. 260 5.2.5. Belirteçlere İlişkin Yanlışlar…………………………………………. 261 5.2.5.1. Belirtecin Eylemden Önce Kullanımı………………………… 261 5.2.5.2. Belirtecin Eylemden Sonra Kullanımı ………………………. 263 5.2.5.3. Belirtecin Nesneden Sonra Kullanımı……………………….. 265 5.2.6. Ad-Ad Dizilişine İlişkin Yanlışlar…………………………………… 266 5.2.7. Sıfat-Ad dizilişine İlişkin Yanlışlar ………………………………… 266 V 5.2.7.1. Sıfatın Addan Önce Kullanımı………………………………. 266 5.2.8. Kısıtlama Biçimbirimine (ne …. que ….. ) İlişkin Yanlışlar ……… 267 5.3. Yanlışların Sayısal Olarak İncelenmesi……………………………………… 268 5.3.1. Biçimsözdizimsel Yanlışlar …………………………………………. 269 5.3.1.1. Eylem Yanlışları ……………………………………………. 272 5.3.1.2. Tanımlık Yanlışları ………………………………………….. 276 5.3.1.3. Sıfat Uyumu Yanlışları ……………………………………… 277 5.3.1.4. Adıl Yanlışları ………………………………………………. 278 5.3.1.5. İlgeç Yanlışları ………………………………………………. 280 5.3.1.6. Sıfat Yanlışları……………………………………………….. 281 5.3.1.7. Yanlış Yardımcı Eylem Kullanımına İlişkin Yanlışlar ……… 282 5.3.1.8. Adlarla İlgili Yanlışlar ………………………………………. 283 5.3.1.9. Bağlaç Yanlışları ……………………………………………. 284 5.3.2. Sözdizimsel Yanlışlar ……………………………………………… 285 5.3.2.1. Eksik Üye Kullanımına İlişkin Yanlışlar…………………….. 288 5.3.2.2. Gereksiz Üye Kullanımına İlişkin Yanlışlar…………………. 292 5.3.2.3. Belirteçlere İlişkin Yanlışlar…………………………………. 294 5.3.2.4. Adıl Yanlışları……………………………………………….. 296 5.3.2.5. Sıfat-Ad Dizilişine İlişkin Yanlışlar ……………………… 298 5.3.2.6. Olumsuzluk Biçimbirimine İlişkin Yanlışlar ……………… 299 5.3.2.7. Ad-Ad Dizilişine İlişkin Yanlışlar…………………………… 299 5.3.2.8. Kısaltma Biçimbirimine İlişkin Yanlışlar……………………. 299 5.4. Yanlışların İstatistiksel Olarak Karşılaştırılması…………………………….. 300 6. ÖĞRENEN YANLIŞLARININ NEDENLERİNİN İRDELENMESİ 6.1. Biçimsözdizimsel Yanlışlar………………………………………………….. 304 6.1.1. Tanımlık Yanlışları…………………………………………………… 304 6.1.2. İlgeç Yanlışları……………………………………………………….. 305 6.1.3. Sıfat Yanlışları……………………………………………………….. 306 6.1.3.1. İşaret Sıfatı Yanlışları ……………………………………….. 306 6.1.3.2. İyelik Sıfatı Yanlışları ……………………………………….. 307 VI 6.1.4. Sıfat Uyumlarına İlişkin Yanlışlar…………………………………… 307 6.1.4.1. Özne-Sıfat Uyumsuzluğuna İlişkin Yanlışlar………………... 308 6.1.4.2. Ad-Sıfat Uyumsuzluğuna İlişkin Yanlışlar …………………. 308 6.1.4.3. Adıl (Nesne Durumunda)-Sıfat Uyumsuzluğuna İlişkin Yanlışlar………………………………………………………… 308 6.1.5. Adlarla İlgili Yanlışlar ………………………………………………. 309 6.1.5.1. Çoğul Ad Yapım Yanlışları ………………………………… 309 6.1.5.2. Sayı Sıfatı-Ad Uyumsuzluğu………………………………… 309 6.1.6. Adıl Yanlışları……………………………………………………….. 309 6.1.6.1. İşaret Adılı ve Soru Adılı Yanlışları…………………………. 309 6.1.6.2. Kişi Adılı Yanlışları ………………………………………… 310 6.1.6.2.1. Yanlış Adıl Kullanımı ……………………………….. 310 6.1.6.2.2. Adıl Yerine İyelik Sıfatı Kullanımı …………………. 311 6.1.6.3. İlgi Adılı Yanlışları ………………………………………… 311 6.1.7. Eylem Yanlışları……………………………………………………… 312 6.1.7.1. Eylem Çekim Yanlışları …………………………………….. 312 6.1.7.1.1. Ana Eylem Çekim Yanlışları………………………… 312 6.1.7.1.2. Çekimli Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı……. 314 6.1.7.1.3. Mastar Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı……. 314 6.1.7.2. Eylemin Yanlış zamanda Çekimine İlişkin Yanlışlar ……….. 314 6.1.7.3. Özne-Yüklem Uyumsuzluğuna İlişkin Yanlışlar …………… 315 6.1.7.4. Sıfat Eylem (Participe Passé) Yanlışları …………………….. 317 6.1.7.4.1. Özne-sıfat Eylem Uyumsuzluğu …………………… 317 6.1.7.4.2. Gereksiz Özne-Sıfat Eylem Uyumu…………………. 317 6.1.7.4.3. Sıfat Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı ……….. 318 6.1.7.4.4. Sıfat Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı ……… 318 6.1.7.4.5. Yanlış Sıfat Eylem Kullanımı ……………………….. 318 6.1.7.5. Yanlış Yardımcı Eylem Kullanımına İlişkin Yanlışlar………. 320 6.2. Sözdizimsel Yanlışlar………………………………………………………… 320 6.2.1. Eksik Üye Kullanımı…………………………………………………. 320 6.2.1.1. Tanımlık Kullanmama……………………………………….. 320 6.2.1.2. İlgeç Kullanmama ………………………………………… 321 VII 6.2.1.3. İyelik Sıfatı Kullanmama ……………………………………. 322 6.2.1.4. Yardımcı Eylem Kullanmama……………………………….. 322 6.2.1.5. Adıl Kullanmama…………………………………………….. 323 6.2.1.6. Bağlaç Kullanmama …………………………………………. 323 6.2.1.7. Olumsuzluk Belirteci veya Biçimbirimi Kullanmama………. 324 6.2.1.8. Yüklem Kullanmama………………………………………… 324 6.2.2. Gereksiz Üye Kullanımı……………………………………………… 325 6.2.2.1. Gereksiz Tanımlık Kullanımı………………………………… 325 6.2.2.2. Gereksiz İlgeç Kullanımı …………………………………… 325 6.2.2.3. Gereksiz Olumsuzluk Biçimbirimi kullanımı ……………… 326 6.2.2.4. Gereksiz Bağlaç Kullanımı …………………………………. 327 6.2.2.5. Gereksiz Kişi Adılı Kullanımı ……………………………… 327 6.2.2.6. Gereksiz Yardımcı Eylem kullanımı………………………… 328 6.2.3. Adılın Eylemden Sonra Kullanımına İlişkin Yanlışlar ……………… 328 6.2.4. Olumsuzluk Biçimbiriminin Eylemden Sonra Kullanımına İlişkin Yanlışlar ………………………………………………………… 329 6.2.5. Belirteçlere İlişkin Yanlışlar…………………………………………. 329 6.2.5.1. Belirtecin Eylemden Önce Kullanımı ………………………. 329 6.2.5.2. Belirtecin Eylemden Sonra Kullanımı ………………………. 330 6.2.5.3. Belirtecin Nesneden Sonra Kullanımı……………………….. 330 6.2.6. Sıfatın Addan Önce Kullanımına İlişkin Yanlışlar ………………….. 331 7. SONUÇ VE ÖNERİLER 7.1. TÖMER’de Fransızca Öğrenen Türklere Uygulanan Dil Geçmişi Anketine İlişkin Sonuçlar…………………………………………………….. 333 7.2. Biçimsözdizimsel ve Sözdizimsel Yanlışlara İlişkin Sonuçlar ……………… 334 7.3. Yanlışların Nedenlerine İlişkin Sonuçlar…………………………………….. 336 7.3.1. Biçimsözdizimsel Yanlışların Nedenlerine İlişkin Sonuçlar…………. 337 7.3.2. Sözdizimsel Yanlışların Nedenlerine İlişkin Sonuçlar………………. 339 7.4. Öneriler………………………………………………………………………. 342 7.4.1. Fransızca Öğretenlere Yönelik Öneriler …………………………… 342 VIII 7.4.2. Fransızca Öğrenen Türklere Yönelik Öneriler………………………. 345 7.4.3. Araştırmacılara Yönelik Öneriler……………………………………. 346 KAYNAKÇA ……….…………………………………………………………. 348 ÖZET ………………………………………………………………………... 357 ABSTRACT ………………………………………………………………….. 358 RESUME ………………………………………………………………….. 359 EKLER EK 1. Türkiye’de Fransızcanın Yabancı Dil Olarak Öğretimiyle İlgili Yapılan Yüksek Lisans ve Doktora Çalışmaları ………………………… 360 EK 2. Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Ve Uygulama Merkezi TÖMER’de Fransızca Öğrenen Türk Öğrencilere Uygulanan Dil Geçmişi Anketi …………………………………………. 368 EK 3. Öğrenenlerin Dilbilgisi ve Yazılı Anlatım Sınav Kağıtları ……………….. 372 IX ÖNSÖZ Dil öğrenen her öğrenci, öğreniminin herhangi bir aşamasında güçlükle karşılaşabilir ve yanlış yapabilir. Bir yabancı dilde öğrendiklerini yazılı veya sözlü olarak ifade etmek, yanlış yapma olasılığını göze almak demektir. Eğer öğrenci yanlış yaptığında bu yanlışını ayrımsamaz ve düzeltmezse, bu görev öğretene düşer. O da üzerine düşeni yapmazsa, öğrenci bunu doğruymuş gibi algılar ve daha sonra da bu yanlışı tekrarlamaya devam eder, hatta bu yanlış öğrenenin öğrendiği bilgiler arasına yerleşir. Daha sonraki öğrenimleri bu yanlış öğrenmeden olumsuz etkilenir. Bu nedenle, yapılan yanlışların nedenlerinin bilinmesi ve bu nedenleri en aza indirecek çalışmaların yapılması çok önemlidir. Bu tezi hazırlayan bir öğreten olarak biz de, on altı yıldır Fransızca öğretiminin içinde olduğumuz için öğrencilerimizin zaman zaman bazı güçlüklerle karşılaştıklarını ve kimi zaman bu güçlükleri aşmada sıkıntı çektiklerini gördük. Öğrencilerimizin, Fransızca öğrenirken özellikle tanımlık, ilgeç kullanımı ve eylem çekimlerinde çok fazla yanlış yaptıklarını gözlemledik. Yaptığımız araştırmalarda Türk öğrencilerin Fransızca öğrenirken yaptıkları yanlışlar konusunda ayrıntılı bir çalışmaya rastlayamadık. Yapılan çalışmaların, genelde Fransızca ve Türkçenin bazı alanlarda karşılaştırılmasına ve birkaç konuda Türk öğrenenlerin yapabileceği yanlışlara yönelik olduğunu gördük. Bu nedenle, böyle bir tez çalışmasıyla, Türklerin Fransızca öğrenirken yaptıkları biçimbilimsel ve sözdizimsel yanlışları somut bir biçimde ortaya koyarak bu yanlışların nedenlerini araştırmayı amaçladık. Çalışmamız, Türk öğrenenlerin Fransızca öğrenimine katkıda bulunduğu ölçüde amacına ulaşmış olacaktır. Bu çalışmayı yaparken bana her türlü desteği veren ve yardımlarını esirgemeyen değerli hocalarım ve danışmanlarım Sayın Prof. Dr. Cahit KAVCAR ve Sayın Prof. Dr. Ayşe KIRAN’a, Tez İzleme Komitemde bulunan ve yaptığım bu çalışmada beni yönlendiren ve destekleyen değerli hocalarım Sayın Prof. Dr. Güray KÖNİG ve Sayın Prof. Dr. Özcan DEMİREL’e, engin bilgisiyle beni yönlendiren değerli hocam, TÖMER Müdürü Sayın Doç. Dr. N. Engin UZUN’a, değerli bilgilerinden X yararlandığım Sayın Doç. Dr. Ece KORKUT’a, değerli görüşlerinden yararlandığım TÖMER Ankara Şubeleri Koordinatörü Sayın Dr. Gülser AKDOĞAN’a, yanlışların sınıflanması konusunda sonsuz yardımını gördüğüm Sayın Dr. Özgür AYDIN’a, değerli görüşlerinden yararlandığım Sayın Dr. Aygül ŞIKLAR ÇELİK’e, bu çalışmam sırasında verileri elde etmem konusunda bana yardımcı olan TÖMER Kızılay Şubesi Fransızca Bölümü Öğretim Elemanlarına ve bölüm öğrencilerine, beni her zaman yüreklendiren ve destekleyen, verilerin bilgisayar ortamına aktarılarak değerlendirilmesi ve istatistiklerinin yapılması konusunda sonsuz yardımını gördüğüm eşim Sayın Murat ALAN’a, ve çok küçük olmalarına karşın beni anlamaya çalışarak kendilerince bana çalışma zamanı bırakan oğlum Uğur Arman’a ve kızım Bilgesu’ya sonsuz teşekkürlerimi sunarım. XI ÇİZELGELER LİSTESİ Çizelge 1: Orta Okulda Yabancı Dil Öğrenilen Şehirler ……………………. 35 Çizelge 2: Yabancı Dil Öğrenilen Liselerin Bulunduğu Şehirler …………….. 37 Çizelge 3: Üniversitede Yabancı Dil Öğrenilen Şehirler …………………….. 39 Çizelge 4: Dil Öğrenilen Dil Merkezleri ……………………………………. 42 Çizelge 5: Dil Merkezlerinde Haftalık Yabancı Dil Öğrenme Saati Sayısı …… 43 Çizelge 6: Biçimsözdizimsel Yanlışların Türlerine ve Kurlara Göre Dağılımı .. 270 Çizelge 7: Eylem Yanlışları …………………………………………………. 275 Çizelge 8: Tanımlık Yanlışları ………………………………………………….. 276 Çizelge 9: Sıfat Uyumu Yanlışları ……………………………………………… 277 Çizelge 10: Adıl Yanlışları …………………………………………………….. 278 Çizelge 11: İlgeç Yanlışları …………………………………………………… 280 Çizelge 12: Sıfat Yanlışları ………………………………………………….. 281 Çizelge 13: Yanlış Yardımcı Eylem Kullanımına İlişkin Yanlışlar ………….. 282 Çizelge 14: Adlarla İlgili Yanlışlar …………………………………………… 283 Çizelge 15: Bağlaç Yanlışları ………………………………………………. 284 Çizelge 16: Sözdizimsel Yanlışların Türlerine ve Kurlara Göre Dağılımı……… 287 Çizelge 17: Eksik Üye Kullanımına İlişkin Yanlışlar …………………………. 290 Çizelge 18: Gereksiz Üye Kullanımı …………………………………………. 293 Çizelge 19: Belirteç Yanlışları ……………………………………………….. 295 Çizelge 20: Adıl Yanlışları …………………………………………………… 297 Çizelge 21: Sıfat-Ad Dizilişine İlişkin Yanlışlar …………………………….. 298 Çizelge 22: Olumsuzluk Biçimbirimine İlişkin Yanlışlar …………………….. 299 Çizelge 23: Biçimsözdizimsel Yanlışlarda Temel ve Yüksek Düzey Arasındaki Farklılık ………………………………….……………………….. 300 Çizelge 24: Biçimsözdizimsel Yanlışlarda Temel 1 ve Temel 5 Arasındaki Farklılık ………………………………….……………………….. 301 Çizelge 25: Biçimsözdizimsel Yanlışlarda Yüksek 1 ve Yüksek 2 Arasındaki Farklılık ………………………………….……………………….. 301 XII Çizelge 26: Sözdizimsel Yanlışlarda Temel ve Yüksek Düzey Arasındaki Farklılık ………………………………….……………………….. 301 Çizelge 27: Sözdizimsel Yanlışlarda Temel 1 ve Temel 5 Arasındaki Farklılık ………………………………….……………………….. 302 Çizelge 28: Sözdizimsel Yanlışlarda Yüksek 1 ve Yüksek 2 Arasındaki Farklılık ………………………………….……………………….. 302 Çizelge 29: Biçimsözdizimsel ve Sözdizimsel Yanlışlar Arasındaki Farklılık ………………………………….……………………….. 303 XIII ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 1: Aksan’a Göre Ural-Altay Dil Ailesindeki Diller …………………….. 51 Şekil 2: Adalı’ya Göre Türkçenin Biçimbirimleri …………………………….. 55 Şekil 3: Malstrom’a Göre Kurallar Dizgesinin Bileşenleri ……………………. 65 Şekil 4: Kıran’a Göre Fransızcadaki Bileşik Tümcelerin Oluşumu …………… 75 Şekil 5: Corder’a Göre Aradil ………………………………………………… 96 Şekil 6: Bayraktaroğlu’na Göre Ayrımsal Çözümlemenin ve Yanlış Çözümlemesinin Yabancı Dil Öğretimine Uygulanışı ………………. 100 Şekil 7: Frato’nun “Düzeltme Ödevi” Adlı Resmi ………………………….. 319 XIV GRAFİKLER LİSTESİ Grafik 1: Öğrencilerin Yaş Grupları …………………………………………. 27 Grafik 2: Öğrencilerin Cinsiyeti ……………………………………………… 28 Grafik 3: Öğrencilerin Öğrenim Düzeyi ……………………………………… 28 Grafik 4: Öğrencilerin Meslek Grupları ………………………………………. 29 Grafik 5: Öğrencilerin Dil Düzeyleri …………………………………………. 29 Grafik 6: Öğrencilerin Fransızca Öğrenme Nedenleri ………………………… 30 Grafik 7: Öğrencilerin Yabancı Dil Öğrenmeye Başlama Yaşı ………………. 31 Grafik 8: İlkokulda Yabancı Dil Öğrenimi …………………………………… 32 Grafik 9: İlkokulda Yabancı Dil Öğrenilen Şehirler ………………………….. 32 Grafik 10: İlkokulda Yabancı Dil Öğrenilen Okulun Statüsü ………………… 33 Grafik 11: İlkokulda Yabancı Dil Öğrenme Süresi …………………………… 33 Grafik 12: İlkokulda Haftalık Yabancı Dil Ders Saati Sayısı ………………… 34 Grafik 13: Orta Okulda Öğrenilen Yabancı Dil ………………………………. 34 Grafik 14: Yabancı Dil Öğrenilen Orta Okulların Statüsü ……………………. 35 Grafik 15: Orta Okulda Yabancı Dil Öğrenme Süresi ………………………… 36 Grafik 16: Orta Okulda Haftalık Yabancı Dil Ders Saati …………..………… 36 Grafik 17: Orta Okulda Öğrenilen Yabancı Diller ……………………………. 37 Grafik 18: Yabancı Dil Öğrenilen Liselerin Statüsü …………………………. .38 Grafik 19: Öğrencilerin Lisede Yabancı Dil Öğrenme Süreleri ………………. 38 Grafik 20: Öğrencilerin Lisede Haftalık Yabancı Dil Ders Saati Sayısı ………. 38 Grafik 21: Öğrencilerin Üniversitede Öğrendikleri Yabancı Diller …………… 39 Grafik 22: Yabancı Dil Öğrenilen Üniversitelerin Statüsü …………………… 40 Grafik 23: Öğrencilerin Üniversitede Yabancı Dil Öğrenme Süreleri ………… 40 Grafik 24: Öğrencilerin Üniversitede Haftalık Yabancı Dil Ders Saati Sayısı … 41 Grafik 25: Daha Önce Yabancı Dil Kursuna Giden Öğrencilerin Oranı ………. 41 Grafik 26: Dil Kursunda Öğrenilen Yabancı Diller …………………………… 42 Grafik 27: Öğrencilerin Dil Merkezlerinde Yabancı Dil Öğrenme Süresi ……. 43 Grafik 28: Daha Önce Özel Ders Alan Öğrenciler ……………………………. 44 Grafik 29: Öğrencilerin Aldıkları Özel Yabancı Dil Ders Saati Toplamı ……… 44 Grafik 30: Biçimsözdizimsel Yanlışların Kurlara Göre Dağılımı …………….. 271 Grafik 31: Sözdizimsel Yanlışların Kurlara Göre Dağılımı …………………… 288 XV KISALTMALAR A.Ü. : Ankara Üniversitesi AEÇY : Ana Eylem Çekim Yanlışları AEÖK : Adılın Eylemden Önce Kullanımı AESK : Adılın Eylemden Sonra Kullanımı AOBSK : Adılın Olumsuzluk Biçimbiriminden Sonra Kullanımı ASEU : Adıl-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu AYESK : Adılın Yardımcı Eylemden Sonra Kullanımı AYİSK : Adıl Yerine İyelik Sıfatı Kullanımı BAPEÖK : Belgisiz Adıl ‘Personne’un Eylemden Önce Kullanımı BAY : Belgisiz Adıl Yanlışları Bkz. : Bakınız C.O.D. : Complément d’Objet Direct C.O.I. : Complément d’Objet Indirect ÇATADY : Çift Adıllı Tümcelerde Adıl Dizilişi Yanlışı ÇEYMEK : Çekimli Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı D. : Denek DEAYYK : Dönüşlü Eylemin Adılının Yanlış Yerde Kullanımı EYZÇ : Eylemin Yanlış Zamanda Çekimi Fr. : Fransızca GBEK : Gereksiz Belirteç Kullanımı GBK : Gereksiz Bağlaç Kullanımı GİK : Gereksiz İlgeç Kullanımı GİSK : Gereksiz İşaret Sıfatı Kullanımı GİYSK : Gereksiz İyelik Sıfatı Kullanımı GKAK : Gereksiz Kişi Adılı Kullanımı GNK : Gereksiz Nesne Kullanımı GOBBK : Gereksiz Olumsuzluk Biçimbirimi Kullanımı GOBK : Gereksiz Olumsuzluk Belirteci Kullanımı GÖSEU : Gereksiz Özne-Sıfat Eylem Uyumu GSAK : Gereksiz Soru Adılı Kullanımı XVI GTK : Gereksiz Tanımlık Kullanımı GYEK : Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı GYTK : Gereksiz Yan Tümce Kullanımı İAY : İlgi Adılı Yanlışları İAY : İşaret Adılı Yanlışları İt. : İtalyanca Lat. : Latince MEYÇEK : Mastar Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı NSEU : Nesne-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu Örn. : Örneğin ÖSEU : Özne-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu ÖYU : Özne-Yüklem Uyumsuzluğu SEYÇEK : Sıfat Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı SEYMEK : Sıfat Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı YAK : Yanlış Adıl Kullanımı YDAK : Yanlış Dönüşlü Adıl Kullanımı YSEK : Yanlış Sıfat Eylem Kullanımı Yun. : Yunanca XVII 1. GİRİŞ 1.1. TEZİN KONUSU Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER’de Temel ve Yüksek Seviyede Fransızca öğrenen Türk öğrencilerin yaptıkları biçimbilimsel ve sözdizimsel yanlışların saptanması, en fazla rastlanan yanlışların belirlenmesi, bu yanlışların çözümlenmesi ve nedenlerinin araştırılması tezin konusunu oluşturmaktadır. 1.2. TEZİN AMACI Bu tezin temel amacı, Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER’de Temel ve Yüksek Seviyede Fransızca öğrenen çeşitli yaş ve meslek grubundaki öğrencilerin yaptıkları biçimbilimsel ve sözdizimsel yanlışların saptanması ve bu yanlışların çözümlenmesidir. Bu amaç doğrultusunda, anadili ve yabancı dil arasındaki etkileşim, bu etkileşimin Fransızca öğrenimine etkisi araştırılmaya çalışılacak ve aşağıdaki sorulara yanıtlar aranacaktır: 1. Yabancı dil öğretim ortamı nasıldır? (sınıflar, eğitim materyalleri, öğretmen vb.) 2. Fransızca öğreniminde öğrenciler en çok hangi biçimbilimsel ve sözdizimsel yanlışları yapmaktadırlar? 3. Bu yanlışların nedenleri nelerdir? 4. Türkçenin biçimbilimsel ve sözdizimsel özelliklerinin Fransızca öğrenimine etkileri nelerdir? 5. Türklerin Fransızca öğrenirken yaptıkları yanlışlar en aza indirilebilir mi? 1 1.3. TEZİN ÖNEMİ Bugün küreselleşen dünyada ülkeler arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin gelişmesiyle birçok uluslararası kuruluş ortaya çıkmıştır. Türkiye de bu kuruluşların bir çoğunun üyesidir ve “ bu kuruluşlarda ortak iletişim aracı olarak birkaç ulusun dili kullanılmaktadır” (Demirel, 1990: 5). Uluslararası ilişkilerin yoğun olduğu bu dönemde Türkiye'de de özellikle bu uluslararası örgütlerde resmi dil olarak kabul edilen batı dillerinden birkaçının öğretilmesine gereksinim duyulmaktadır. Eskiden bir yabancı dil bilmek bir ayrıcalık sayılırken, bugün oldukça normal karşılanan bir durum haline gelmiştir. Çünkü bir işe girmenin temel şartlarından biri de en azından bir yabancı dil bilmektir. Birçok kurum veya kuruluş ise, adaylarda en az iki yabancı dil bilme şartı aramaktadır. Bu nedenle gün geçtikçe yabancı dil bilmenin önemi ve gereksinimi artmaktadır. Tezimizin asıl konusu Fransızca öğretimi olduğundan, Türkiye'deki Fransızca öğretimine kısaca değinmek istiyoruz. Fransızca, ülkemize 1700’lü yılların başında XIV. Louis döneminde girmeye başlamıştır. Çünkü bu dönemde, Fransa Avrupa’daki gücünü yitirmiş ve üstünlüğünü İngiltere’ye kaptırmıştır. O dönemin güçlü ülkeleri olan İngiltere ve Hollanda, Osmanlı İmparatorluğuyla ticari ilişkilerini mamul madde satıp, Osmanlılardan hammadde alarak sınırlı tutmuşlardır. Güçsüz düşen ve Doğu ile ticaretini Akdeniz üzerinden yapan Fransa, Osmanlılarla ilişkilerini o dönemin ticaret adamları sayesinde geliştirmeye başlamıştır. İki devlet arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesi, “Fransızların 19. yüzyıla kadar sürekli en ayrıcalıklı ulus ve en güçlü müttefik olarak kalmalarını sağlar” (Aksoy, 1990: 9). Türkiye'de Fransızca, özellikle 18. yüzyılın sonlarında büyük bir önem kazanmaya başlamıştır. “Batılılaşma hareketiyle birlikte Fransızca, Türkiye'de okul programlarına giren ilk batı dili olmuştur” (Demirel, 1990: 7). 19. yüzyılın başlarından itibaren, Türk aydınlarının en büyük amaçlarından biri de, bir batı dilini öğrenmek ve Batı'yı tanımak olmuştur. Bu nedenle Fransızca konuşmak, yıllarca bir ayrıcalık olarak görülmüştür. 2 “1 Eylül 1868 tarihinde Galatasaray Lisesinin açılmasıyla Fransızca, orta öğretim düzeyinde yabancı dille öğretim yapılan ilk dil olmuştur” (Demirel, 1990: 8). Türkiye'de devlet okullarında öğretilmeye başlanan ilk dil olmasına karşın Fransızca, zamanla İngilizce ve Almancadan sonra üçüncü sıraya yerleşmiştir. “1998 yılında uygulamaya koyulan “basamaklı kur sistemi” ile okullar öğrencilere üç dilden birini seçme olanağı tanımış ve bu da İngilizce sınıflarının birden bire artmasıyla sonuçlanmıştır” (Perez, 1990: 13). Daha sonra bu sistemden vazgeçilmesine karşın İngilizceye olan aşırı istek, zamanla Fransızca ve Almancanın devlet okullarından neredeyse tamamen kalkmasına neden olmuştur. Fransızca ve Almanca öğretmenleri ise genellikle Türk Dili dersleri vermeye başlamışlardır. Bugün Fransızca, orta öğretimde birkaç özel okul ve Anadolu Lisesi ile birkaç pilot devlet okulunda öğretilmektedir. Son birkaç yıldır Milli Eğitim Bakanlığının, bazı pilot okullarda Fransızcayı ikinci yabancı olarak seçimli dersler arasına koyması sevindiricidir. Birçok üniversitenin “Fransız Dili ve Edebiyatı”, “Fransız Dili Eğitimi” ve “Fransızca Mütercim Tercümanlık” gibi bölümleri vardır. Fakat buralardan mezun olanların çoğu kendi alanlarının dışında bir işte çalışmaktadır. Son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığının hiç Fransızca Öğretmeni almaması, Fransızcanın geleceği konusunda bu bölüm mezunları için olumsuz bir tablo sergilemektedir. Fransız kültürünün ve dilinin Türkiye'de saygınlığının yüksek olmasına karşın, toplumumuzda Fransızcanın zor öğrenilen bir dil olduğu kanısı uyanmıştır. Bunda Türkler için yazılmış bir kitabın bulunmamasının, kullanılan kitapların güncelliğini yitirmesinin, öğretimde kullanılan yöntem ve tekniklerin dört temel becerinin hepsinin (Okuma-Anlama, Dinleme-Anlama, Konuşma ve Yazma) kazandırılmasına yönelik olmamasının veya bu becerilerin öncelik sıralamalarında yapılan yanlışlardan dolayı tam öğrenmenin sağlanamamış olmasının çok büyük etkisi vardır. Dört temel becerinin kazandırılmasında, yardımcı bir etkinlik olarak görülmesi gereken dilbilgisinin büyük önemi vardır. Çünkü dilbilgisi,”doğru düşünme, doğru konuşma ve yazmaya yardımcı bir çalışma alanıdır ve dilbilgisi öğretimiyle, öğrenciler dilin olanaklarını, sınırlarını ve gizil gücünü ortaya çıkarırlar” (Sever, 1997:24). Dilbilgisi kurallarının doğru kullanılması sayesinde anlatılmak istenen doğru bir şekilde anlatılabilir. Aksi takdirde anlatım bozuklukları 3 ortaya çıkar. Kavcar ve diğerleri (2002: 28), “Yazılı ve Sözlü Anlatım” adlı kitaplarında, iyi bir tümcenin özelliklerinin doğruluk, açıklık, duruluk ve yalınlık olduğunu belirterek, doğru anlatımda dilbilgisinin önemli bir yere sahip olduğunu ifade etmektedirler. “Dilbilgisi, sesleri, sözcükleri, cümleleri inceler. Daha doğru, daha kusursuz düşünmemize yardımcı olur. Doğru konuşmamızda ve yazmamızda etkili olur” (Kavcar ve diğerleri, 2004: 74). Anadili öğretiminde dilbilgisinin önemi ne kadar büyükse, yabancı dil öğretiminde de o kadar büyüktür. Çünkü bir yabancı dilin dilbilgisini iyi bilmemek demek, o dilde çoğu zaman doğru tümce üretememek, dinlediğini doğru anlayamamak veya anlatmak istediğini doğru anlatamamak demektir. Bu da yabancı dilde iletişim kurmayı güçleştirir veya yanlış anlamalara neden olabilir. O halde dilbilgisi, bir dilde yazılı veya sözlü anlama ve anlatma için oldukça fazla öneme sahiptir. Yaptığımız araştırmalar sonucu, Türkiye'de Fransızca öğrenen Türklerin yaptığı biçimbilimsel ve sözdizimsel yanlışları somut verilere dayandırarak araştıran pek fazla ayrıntılı çalışmaya rastlanamamıştır. Bu konuda ulaşılabilen kaynakların listesi EK-1’de sunulmuştur. Çalışmaların daha çok edebi metinler üzerinde yoğunlaştığı görülmüştür. Bu nedenle, bu tez çalışmasının alanla ilgili boşluğu bir ölçüde dolduracağı ve bundan sonra yapılacak çalışmalara ışık tutacağı ümit edilmektedir. Ayrıca bu çalışmanın sadece araştırma verilerinin elde edildiği A.Ü. TÖMER'de değil, çeşitli kurum ve kuruluşlarda Fransızca öğrenen ve öğretenlere de, Fransızca öğretimi açısından katkıda bulunacağı ve Türkler için yazılacak yeni Fransızca öğretim kitapları için dil araştırmacılarına ve kitap yazarlarına yararlı olacağı düşünülmektedir. 1.4. VARSAYIMLAR 1- Dil öğretiminde, dört temel becerinin kazanılmasında dilbilgisi kuralları önemli bir yere sahiptir. 2. Fransızca öğrenen öğrenciler bazen hem Türkçeden, hem de Fransızcadan etkilenerek bir aradil oluştururlar. 4 3. Ayrımsal çözümleme yolu ile dil öğrenimindeki biçimbilimsel ve sözdizimsel güçlüklerin büyük bir bölümü önceden saptanabilir. 4. Temel ve yüksek düzey öğrencilerinin hepsi Türk olduklarından aynı evrenden gelmektedirler ve benzer özellikler göstermektedirler. 1.5. SINIRLILIKLAR 2000-2004 yılları arasında Fransızca öğrenmek amacıyla Ankara Üniversitesi TÖMER’e gelen Türk öğrencilerin sınav kağıtlarındaki bilgilerin hepsi, bu araştırmanın evrenini oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise, 2000-2004 yılları arasında A.Ü. TÖMER’de Temel ve Yüksek Seviyelerde Fransızca öğrenen öğrencilerin sınav kağıtları bilgiler oluşturmaktadır. Bu araştırma için, Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER Kızılay şubesi seçilmiştir. TÖMER Kızılay Şubesinin seçilme nedeni, bu şubede Fransızca öğrenen öğrencilerin sayısının diğer şubelere göre daha fazla olmasıdır. Araştırmanın verileri 2000 - 2004 yılları arasında toplanmıştır. Verilerin dört yılda toplanmasının nedeni, her kur döneminde öngörülen öğrenci sayısına (temel kurlar için her düzeyden 25, yüksek kurlar için her düzeyden 40 öğrenci) ulaşılamamış olması ve verilerin elde edildiği kurların (özellikle yüksek kurların), her kur döneminde açılamamasıdır. Bu çalışma, TÖMER Kızılay Şubesinde Temel ve Yüksek düzeyde 20002004 yılları arasında Fransızcayı ikinci yabancı dil olarak öğrenen 205 Türk öğrencinin yazılı anlatım ve dilbilgisi final sınavı kağıtlarından elde edilen verilerle sınırlıdır. 5 6 2. YÖNTEM Bu çalışmanın kuramsal tabanını Uygulamalı Dilbilimin bir dalı olan Ayrımsal Dilbilim ve Yanlış Çözümlemesi oluşturmaktadır. Ayrımsal Çözümleme yönteminin ilkeleri çerçevesinde, öncelikle Fransızca ve Türkçenin biçimbilimsel ve sözdizimsel özellikleri betimlenmiş ve birbirinden farklı yönleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Daha sonra elde edilen veriler (saptanan yanlışlar) çözümlenmiş ve nedenleri araştırılmıştır. 2.1. Verilerin Toplanması Veriler, Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER Kızılay Şubesinde 2000-2004 yılları arasında Temel ve Yüksek kurlarda Fransızca öğrenen öğrencilerin yazılı anlatım ve dilbilgisi final sınav kağıtları incelenerek elde edilmiştir. Her kurda istenen öğrenci sayısının bulunamaması veya her dönem her kurun açılamaması verilerin bu kadar uzun zaman içinde toplanmasına neden olmuştur. Özellikle yüksek kurların çok az açılması ve açılan sınıflarda az öğrenci olması veri toplama süresini uzatmıştır. Veriler toplanırken öğrencilerin uyruklarının Türk ve anadillerinin Türkçe olmasına dikkat edilmiştir. Yazılı anlatım ve dilbilgisi sınavlarından tam puan alan öğrencilerin kağıtları toplanmamış, eksik puan alan öğrencilerin kağıtları toplanmıştır. Toplanan kağıtlar arasında az yanlış yapan veya çok yanlış yapan öğrenci şeklinde bir ayrım yapılmamış, kağıtlar gelişigüzel seçilmiştir. Bazı öğrenciler bir ya da iki yanlış yaparken, bazıları 17-18 yanlış yapmıştır. 2.2. Verilerin Çözümlenmesi Yazılı anlatım ve dilbilgisi final sınav kağıdı incelen öğrenci sayısı 205’tir. Kurlara göre sınav kağıdı incelenen öğrenci sayısı aşağıdaki gibidir: 6 KURU DENEK SAYISI Temel 1 25 Temel 2 25 Temel 3 25 Temel 4 25 Temel 5 25 Yüksek 1 40 Yüksek 2 40 TOPLAM 205 Toplam 205 öğrencinin yazılı anlatım ve dilbilgisi sınav kağıdı incelenmiştir. Dilbilgisi sınavları, o kurda öğrencilerin sınıfta gördüğü dilbilgisi kurallarını içerdiğinden, temelin ilk kurlarında genellikle birer tümcelik sorulardan oluşmaktadır. Toplam soru sayısı kurun içeriğine göre 20-30 soru arasında değişmektedir. Yüksek kurlarda tek tümceli soru tiplerinin yanında, bırakılan boşlukların tamamlanmasını gerektiren metinler de yer almaktadır. Yanlışların çözümlenmesi üç aşamada gerçekleşmiştir: 2.2.1. Yanlışların Saptanması Bu araştırmanın verilerini öğrenen yanlışları oluşturduğundan, ilk aşamada, öğrenenlerin ürettikleri tüm tümceler incelenmiş, bu tümcelerin hedef dil Fransızcada doğru olup olmadığına bakılmıştır. Fransızcada biçimbilimsel veya sözdizimsel olarak doğru kabul edilemeyecek tümceler, önce denek olarak tanımladığımız öğrenenlere göre sıralanmıştır. Sıralamada Denek yerine D kullanılmıştır. Yanlışlar önce deneklerin yaptığı yanlış sayısına göre “D.2.1., D.2.2., D.2.3…. ” şeklinde sıralanmıştır. 7 2.2.2. Yanlışların Sınıflanması Deneklere göre sıralanan yanlışlar, daha sonra hangi sınıfa giriyorsa (biçimbilimsel veya sözdizimsel) ona göre sınıflanmış, daha sonra bu yanlış sınıfı içinde alt gruplara yerleştirilmiştir. Bazı tümcelerde birden çok yanlışın yer alması sınıflamalarda bazı zorluklara neden olmuştur. Örneğin, bir tümcede biçimbilimsel bir yanlış olarak görebileceğimiz tanımlık yanlışının yanında belirtecin eylemden önce kullanılması gibi bir sözdizimsel yanlışla da karşılaşılmıştır. Böyle durumlarda, aynı tümce birkaç yanlış türünde yer almaktadır. Çünkü tümce çözümlendiğinde, yanlışlar farklı sözcük türü veya tümce öğesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, yanlışlar ait olduğu yanlış türüne göre ayrı ayrı sınıflanmıştır. Yanlışlar, Biçimsözdizimsel Yanlışlar (Fr.Les Erreurs morphosyntaxiques) ve Sözdizimsel Yanlışlar olmak üzere iki ana başlık altında toplanmıştır. Biçimsözdizimsel Yanlışlar bölümüne çoğunluğu biçimbilimin konusu olan eylem çekimleri, tanımlık gibi yanlışların yanı sıra ad-sıfat uyumları, özne sıfat uyumları gibi sözdizimini ilgilendiren yanlışlar da konulmuştur. Sözdizimsel Yanlışlar bölümüne ise tümce öğelerinin yerleriyle ilgili yanlışlar veya eksik ve fazla üye kullanımına ilişkin yanlışlar konulmuştur. Yanlışları tanımlarken birçok sözcükbilimsel ve anlambilimsel yanlış da tanımlanmış ve sınıflanmıştır, fakat bu çalışmanın asıl konusu bu alanlar olmadığından bu yanlış türleri çalışmamızdan çıkarılmıştır. Ayrıca çok sayıda yazım yanlışına da rastlanmıştır. 2.2.3. Kurlara ve Türlerine Göre Yanlış Sayısının Belirlenmesi Saptanan yanlışlar, türlerine göre bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Bu yanlışlar sayılarak her yanlış grubunda ne kadar yanlış yapıldığı ve bu yanlışların kurlara göre sayısı saptanmıştır. Daha sonra Excel programında her yanlış türüne ait bir sayfa açılarak veriler tek tek girilmiş ve yanlışların kesin sayısı belirlenmiştir. Bu 8 sayılar temel alınarak temelde ve yüksekte toplam kaç yanlış yapıldığı, bu yanlışların türlerine göre yüzdelik oranlarının ne kadar olduğu hesaplanmıştır. 2.2.4. Yanlışların nedenlerinin Saptanması Yanlışların saptanması ve sınıflanması tamamlandıktan sonra, bu yanlışların neden kaynaklandığına ilişkin bir çalışma yapılmıştır. Bu aşama, çalışmanın en zor aşaması olmuştur. Çünkü öğrenenin neden bu tür yanlışı yaptığı, tümceleri yazarken ne düşündüğü, o kurda neleri tam öğrendiği, hangi konularda sorun yaşadığı iyi bilinmediğinden tek bir yanlışa göre yanlışın nedenini saptamak doğru değildir. Bizim için ölçüt öğrenenlerin anadillerinin Türkçe olduğu, ilk yabancı dillerinin İngilizce olduğu ve o kura gelinceye kadar hangi dilbilgisi konularını bildikleridir. Öğrenenlerin ders işledikleri kitabı çok iyi tanımanın, konu akışını iyi bilmenin ve Fransızcanın yabancı dil olarak öğretimindeki deneyimlerin bu çözümlemeleri yaparken bize büyük kolaylık sağladığını söyleyebiliriz. 2.3. Verilerin Toplandığı Ortama İlişkin Bilgiler Tezimizin bu bölümünde, araştırma verilerini elde ettiğimiz kurum olan Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER’den, TÖMER’deki eğitim ortamından, Fransızca Bölümü Öğretim Elemanlarından, Fransızca öğretim yöntemi, araç ve gereçlerinden ve Fransızca öğrenen öğrencilerin genel özelliklerinden kısaca söz etmek istiyoruz. 2.3.1. Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER TÖMER, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü bünyesinde Türk işçi çocuklarına, elçilik mensuplarına ve Türkçeyi öğrenmek isteyen yabancılara Türkçe öğretmek, Türkçenin anadili ve yabancı dil olarak öğretimi üzerine programlar hazırlayıp yöntemler geliştirmek amacıyla 1984 yılında kurulmuştur. Daha sonra Avrupa Topluluğunda görev alacak memur ve müdürlerin yabancı dil öğrenme gereksinimi 9 üzerine 1987 yılından itibaren Almanca, İngilizce ve Fransızca bölümlerini de açarak yabancı dil öğretimine başlamıştır (Hengirmen, 1994: 84). 1993 yılından itibaren ise İspanyolca, İtalyanca, Japonca, Rusça, gibi diğer yabancı dillerin öğretimine geçilmiştir. Bugün TÖMER’de öğretilen diller şunlardır: Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Japonca, Rusça, Hollandaca, Çağdaş Yunanca, Arapça, Çince, Bulgarca, Macarca, Korece, Latince, Osmanlıca ve beş Türk Lehçesi. TÖMER’de üç ana bölüm bulunmaktadır. Bunlar Türkçe, İngilizce ve Yabancı Diller Bölümüdür. Türkçe ve İngilizce dışındaki bütün diller Yabancı Diller Bölümü adı altında toplanmıştır. Sadece Kızılay Şubesinde öğrenci ve okutman sayısının fazla olması nedeniyle Türkçe ve İngilizce Bölümlerinin yanı sıra Almanca ve Fransızca Bölümleri de vardır. TÖMER’in Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Alanya, Kayseri, Bursa, Samsun ve Trabzon’da toplam 10 şubesi vardır. Bütün şubelerde standart bir eğitim verilebilmesi için gerekli tüm çalışmalar, Merkez Bölüm Başkanlıkları tarafından yapılmaktadır. TÖMER’de Almanca, Fransızca ve Japonca 14 kur, İspanyolca ve İtalyanca 10 kur, diğer diller ise 12 kurdur. Temel ve orta kurları bitiren öğrencilere sertifika, yüksek kurları bitiren öğrencilere ise diploma verilmektedir. Ayrıca Mayıs 2004’te Avrupa Konseyinin TÖMER’in hazırlamış olduğu Avrupa Dil Portfolyosunu kabul etmesi ve onay numarası vermesiyle TÖMER, Türkiye’de Avrupa Dil Pasaportu verme yetkisine sahip bir Dil Merkezi haline gelmiştir. Öğrettiği bütün dillerin kurlarını Avrupa Dil Pasaportunda belirtilen ölçütlere göre düzenlemiştir. TÖMER’de dil öğretiminin yanı sıra seminer ve konferanslar düzenlenmekte ve akademik çalışmalara oldukça fazla önem verilmektedir. TÖMER’in şu anda “Anadili Dergisi” ve “Dil Dergisi” olmak üzere iki süreli yayını bulunmaktadır. Ayrıca Türkçe öğrenen yabancı öğrenciler için yazılmış bir de Hitit Seti mevcuttur. 10 Bu yayınların dışında yapılan sempozyum bildirilerinin yer aldığı bir çok önemli yayını vardır. 2.3.1.1. TÖMER’de Eğitim Ortamı TÖMER’de sınıflar 8-14 kişiliktir. Sınıflar, öğrencilerin birbirlerini rahatlıkla görebilmeleri için “U” masa düzenli ve DVD donanımlıdır. Bütün şubelerde öğrencilerin ders dışında yararlanabilecekleri Video Kulüp ve kütüphane vardır. Öğrenciler TÖMER öğrenci kimliklerini göstererek video kulüpten ve kütüphaneden yararlanabilmektedirler. Ayrıca öğrencilerin konuşma becerilerini geliştirebilmeleri için yabancı uzmanlar tarafından yürütülen Konuşma Kulüpleri vardır. Bu Konuşma Kulüpleri farklı seviyelerde açılmakta ve TÖMER öğrencilerine ücretsiz hizmet vermektedir. Dersler 50 dakikadır. Her 50 dakika sonunda 10 dakikalık ara verilmektedir. Bu aralarda öğrenciler, TÖMER’in kafeteryasından istedikleri gibi yararlanabilmektedirler. TÖMER, haftanın yedi günü saat 9.00’dan 21.00’a kadar hizmet vermektedir. Kurslar yoğun ve normal olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Normal kurlar haftada 6 saattir, yoğun kurlar ise haftada 10 saattir. Normal kurlar iki aylık 48 saat, yoğun kurlar ise bir aylık 40 saattir. Ayrıca öğrencilerin isteğine göre haftalık ders saati artırılabilmektedir. 2.3.1.2. TÖMER’de Kurslar TÖMER’de kurslar, Genel Dil Kursları ve Özel Amaçlı Kurslar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Genel Dil Kursları kur kur giden ve temelden başlayıp yükseğe kadar devam eden kurslardır. Özel Amaçlı Kurslar ise dillere göre değişen kurslardır. Türkçedeki Özel Amaçlı Dil Kursları şunlardır: Doğru ve Etkili Konuşmak için Diksiyon ve Hitabet Kursu, sunucu ve spiker olmak için Mesleki Türkçe Kursu, Hızlı Okuma Kursu ve Yaratıcı Yazarlık Kursu. Özel amaçlı yabancı dil kursları ise 11 şunlardır: KPDS, ÜDS, YDS, TOELF, DELF, DALF, DELE, TUS, çeviri kursları, Yüksek Lisans ve Doktora Dil Sınavlarına Hazırlık Kursları, Cop Proficiency, vb. 2.3.2. TÖMER’de Fransızca Kursları 1987 yılından bu yana TÖMER’de Fransızca kursları verilmektedir. Fransızca kursları 2003 yılına kadar 12 kur, 2003 yılından bu yana ise 14 kur olarak düzenlenmektedir. Kurslarda temel düzey 5, orta düzey 5 ve yüksek düzey 4 kurdan oluşmaktadır. Bütün genel dil kurslarında olduğu gibi Fransızca kurslarında da her kurda bir ara sınav ve bir final sınavı yapılır. Ara sınav notu öğrencilerin kendilerini sınamaları ve TÖMER’deki sınav sistemini görmeleri için yapılır. Bu nedenle ara sınavda alınan not, öğrencinin kur atlamasında değerlendirmeye alınmaz. Final sınavı ise, o kurda görülen konuları içerir ve öğrencinin kur atlaması için bu sınavda geçer not alması gerekir. Bütün dillerde olduğu gibi Fransızca Bölümünde de altı dalda sınav yapılmaktadır. Bunlar okuma-anlama, dinleme-anlama, yazılı anlatım, konuşma, dilbilgisi ve diktedir. Dört temel becerinin yanında dilbilgisi ve dikte yan beceri olarak yer almaktadır. Öğrencilerin bu sınavlardan almaları gereken notlar aşağıdaki gibidir: Beceriler En Az En çok Dikte 9 15 Yazılı Anlatım 12 20 Sözlü Anlatım 12 20 Okuma Anlama 12 20 Dinleme Anlama 9 15 Dilbilgisi 6 10 TOPLAM 60 100 12 Öğrenci yukarıdaki becerilerin birinden en az alınması gereken notu alamazsa, tek ders sınavına girer ve başarılı olursa bir üst kura geçer. Öğrenci, birden fazla beceriden en az alması gereken notu alamazsa okuduğu kuru tekrar eder. Yukarıda belirttiğimiz sınav türleri arasında yer alan dilbilgisi ve dikte sınavları Ekim 2004’ten itibaren uygulanmamaktadır. Çünkü bu tarihten itibaren TÖMER, Avrupa Dil Portfolyosu vermeye başlamıştır. Yeni düzenlemeye göre Konuşma becerisi, sözlü anlatım ve karşılıklı konuşma olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Bu yeni uygulamaya göre sınavların puanlaması aşağıdaki gibidir: En Az En Çok Dinleme 15 25 Okuma 15 25 Karşılıklı Konuşma 9 15 Sözlü Anlatım 6 10 Yazılı Anlatım 15 25 Toplam 60 100 2.3.2.1. Fransızca Eğitim Materyalleri TÖMER Fransızca Bölümünde, Genel Fransızca Kursları için Le Nouvel Espaces kitabı okutulmaktadır. Le Nouvel sözcüğünün tekil, Espaces sözçüğünün çoğul olmasının nedeni, daha önce var olan Espaces kitabının yenilenerek yeniden kullanıma sunulmasından kaynaklanmaktadır. Temel düzeyde Le Nouvel Espaces 1, orta düzeyde Le Nouvel Espaces 2 ve yüksek düzeyde Le Nouvel Espaces 3 kitabı kullanılmaktadır. Bu kitaplardaki üniteler kurlara göre dağıtılmış ve eksik olduğu düşünülen konular için ayrıca ek materyaller oluşturulmuştur. Bu serinin ders kitabı ve alıştırma kitabının yanında öğrencilerin gördükleri konularla ilgili çeşitli kitaplardan derlenmiş veya okutmanlar tarafından hazırlanmış ek materyal kitabı kullanılmaktadır. Ayrıca Le Nouvel Espaces kitabının ses kasetleri ve video kasetleri ile bazı video ve ses kasetleri de kurlardaki konu içeriklerine göre yan materyal 13 olarak kullanılmaktadır. Özellikle orta kurların sonlarında ve yüksek kurlarda Fransızca gazete ve dergilerden alınmış makale ve çeşitli konulardaki haberler de sınıfa götürülmektedir. Le Nouvel Espaces’ın Kurlara Göre Dağılımı Şöyledir: Kitap Adı Kur Üniteler Le Nouvel Espaces 1 Temel 1 Dossier 0-2 Temel 2 Dossier 3-5 Temel 3 Dossier 6-8 Temel 4 Dossier 9-10 Temel 5 Dossier 11-12 Orta 1 Dossier 1-2 Orta 2 Dossier 3-4 Orta 3 Dossier 5-6 Orta 4 Dossier 7-9 Orta 5 Dossier 10-12 Yüksek 1 Dossier 1-4 Yüksek 2 Dossier 5-8 Yüksek 3 Dossier 9-12 Yüksek 4 Dossier 13-15 Le Nouvel Espaces 2 Le Nouvel Espaces 3 Ocak 2004’e kadar Le Nouvel Espaces 3 kitabı yerine Le Nouveau Sans Frontières 3 kullanılmaktaydı ve 12 kurdan oluşan Fransızca kur sisteminde Orta 4 Le Nouvel Espaces 2, Dossier 7-8, Orta 5 ise Dossier 9-10’dan oluşmaktaydı. İki kur olan yüksek düzeyde ise, Yüksek 1’de Dossier 11-12, Yüksek 2’de de le Nouveau Sans Frontières 3’ten seçme metinler işlenmekteydi. Bizim verilerimizi elde ettiğimiz dönemde (2000-2004 yılları arası) yüksek düzey iki kurdan oluşmaktaydı. 14 2.3.2.2. Fransızca Öğretim Kitabının İçeriği Le Nouvel Espaces 1 ve 2 kitabında sözlü iletişim durumları, yazılı iletişim durumları, Kavramlar, söz edimi, dilbilgisi, sesbilgisi, sosyo-kültürel görünümlerin keşfi, prosedür ve etkinlik türleri gibi çeşitli bölümler yer almakta ve bu bölümlerin ayrı ayrı hedefleri bulunmaktadır. Bizim çalışmamız biçimbilim ve sözdizimiyle ilgili olduğu için biz sadece kitaptaki dilbilgisi bölümlerinde nelerin öğretildiğini başlıklar halinde vermekle yetineceğiz. LE NOUVEL ESPACES 1 Dosya 0 * “Etre” (olmak) “avoir” (sahip olmak), “s’appeler” (adı …. olmak) eylemleri (şimdiki zaman, tekil kişiler) Dosya 1 Dosya 2 • sen ve siz , ben, sen , siz adılları • Kim? Ne? • 1’den 60’a kadar sayılar • C’est …. ve il est … (Bu …… ve o …… kalıpları) • Eril ve dişil tanımlıklar * Tanımlıklar (tekil tanımlıklar) • İyelik sıfatları (tekil sıfatlar) • Ne? • Nerede? • Nasıl? * Çoğul adlar, iyelik sıfatları ve tanımlıklar • “Avoir” (sahip olmak) ve “être” (olmak) eylemleri • Gelmek ve yapmak eylemleri (şimdiki zaman) • - ER ile biten birinci grup eylemler • Olumsuzluk eki • Nerede? Nereden? 15 Dosya 3 Dosya 4 * Il y a …. (orada ….. var) • Il n’y a pas de …. (orada …… yok) • İşaret sıfatları • Yer ilgeçleri • Koymak ve almak eylemleri (şimdiki zaman ve emir kipi) • Sıra sayı sıfatları • “Si” ile yanıt * “pouvoir” (….-Ebilmek eylemi, şimdiki zaman) “aller” (gitmek) eylemi (şimdiki zaman ve emir kipi) Dosya 5 • Niçin? Çünkü …. • Yer ilgeçleri ve yer zarfları * “Vouloir” (istemek) eylemi (şimdiki zaman) • Emir kipi • Il (ne) faut (pas) (gerekiyor, gerekmiyor) • Nesne durumundaki adıllar (Belirtili Nesne (COD), Dolaylı tümleç (COI) Dosya 6 * Zaman zarfları • Şimdiki zamanın kullanımı • -IR ile biten eylemlerin ve dönüşlü eylemlerin şimdiki zamanda çekimi • Dosya 7 Passé Composé (belirli geçmiş zaman) * Miktar bildiren sözcükler • Parça bildiren tanımlık • En = de + ad • Gelecek zaman • Yakın gelecek zaman 16 • Dosya 8 Dosya 9 Dosya 10 - ER’le biten özel durumlu eylemler * “y” ve “en” yer adılları • Zaman ilgeçleri • Özne ve eylemin yer değiştirmesi • Qui est-ce qui / que, qu’est-ce qui /que kalıpları • Tanımak ve bilmek eylemleri • En train de (…. yapmakta olmak) * Belirli geçmiş zaman • Participe passé (sıfat eylem) yapımı • Sıfatların cinsi ve yeri • C’est que ….. kalıbı • Kısıtlama kalıbı: ne ….. que * Karşılaştırma kalıbı (ad, sıfat, eylem ve belirteç ile kullanımı) • İşaret ve soru adılları • Moi aussi (ben de), moi non plus (olumsuz ben de), moi si (ben evet), pas moi (ben hayır, ben değil) kalıpları • Dosya 11 Dosya 12 Yakın geçmiş zaman: venir de * Subjonctif présent (dilek kipi) • Yan tümcede mastar veya dilek kipi • Pour que (….. yapmak için) • Il faut que (…… gerekiyor) * Imparfait (şimdiki zamanın hikayesi) • Belirli geçmiş zamanın (passé composé) ve şimdiki zamanın hikayesinin (imparfait) farklı kullanımları • Donc (o halde) 17 LE NOUVEL ESPACES 2 Dosya 1 Dosya 2 Dosya 3 * Şimdiki zamanın hikayesi ve belirli geçmiş zaman • İlgi adılı qui ve que • Sans + mastar eylem ( …. –mAksIzIn, -mAdAn) • Renk sıfatlarının uyumu * Gérondif (ulaç) • devoir (-mEk zorunda olmak) + mastar eylem • İlgi adılı “où” • Dilek kipi • Geçmiş zamanda dolaylı anlatım • Niteleme belirteci (adverbe de manière) * Haber kipi ve dilek kipinin kullanımları • Edilgen yapı • Devoir (… mEk zorunda olmak), vouloir (istemek), pouvoir (…Ebilmek) + mastar eylemin edilgen kullanımı • Dosya 4 Dosya 5 Dosya 6 Belirtili nesnenin (COD) ve sıfat eylemin uyumu * Gelecek zaman • Futur antérieur (Geçmiş gelecek zaman) • Plus-que-parfait (Geçmiş zaman) * Faire (yapmak) + mastar eylem (ettirgen yapı) • -able soneki ile türemiş sıfatlar • Üstünlük bildiren belirteçler • İyelik adılları * Participe présent (ortaçlar) • Kişi adıllarının yeri 18 Dosya 7 * Le conditionnel (Koşul bileşik zamanı) • Si + imparfait / conditionnel présent kalıbı (Eğer + şimdiki zamanın hikayesi / koşul bileşik zamanı) Dosya 8 * Le passé simple (belirli geçmiş zaman) • Passé composé / imparfait (belirli geçmiş zaman / şimdiki zamanın hikayesi Dosya 9 * Plus-que-parfait /futur antérieur (geçmiş zaman /geçmiş gelecek zaman) • Dosya 10 Dosya 11 Dosya 12 Geçmiş koşul bileşik zamanı (Le conditionnel passé) * Çift olumsuzluk eki kullanımı: ne …. ni …..ni (ne…., ne…) • Çünkü ve mademki • Olumsuzluk bildiren yan tümceler * Les doubles comparatifs (çift karşılaştırma kalıpları) • Sonuç bildiren yantümceler • La modalisation (kipselleştirme) * Mastar eylemin kullanımı • Dilek kipinden sonra kullanılan bağlaçlar • Dolaylı anlatım: futur dans le passé (geçmişte gelecek zaman) LE NOUVEL ESPACES 3 Dossier 1 * Nasıl genelleştirmeli (Metin üretmenin altı aşaması veriliyor) Dossier 2 * Olayları zamana göre yerleştirme Dossier 3 * Sözcenin bir elemanına vurgu yapma • Pasif kullanım 19 • Dossier 4 Adlaştırma * Karşılaştırma yapmak: • Karşılaştırma (comparatifs) ve üstünlük (superlatifs) ifadeleri • Juxtaposition (bağımsız sıralı tümce), coordination (bağımlı sıralı tümce) , subordination (yan tümce) Dossier 5 * Dolaylı anlatım Dossier 6 * Adı niteleme ve değiştirme: Dossier 7 • Niteleme sıfatları • İlgi adıllı yan tümceler • İlgeç + ad / + mastar eylem * Tümcenin öğelerini değiştirmek veya öne çıkarmak: • Belirteçler Dossier 8 * Koşul ve hipotez tümceleri kurma Dossier 9 * Zıtlık ifade etme Dossier 10 * Neden ifade etme Dossier 11 * Adlandırma veya belirtmeden kaçınmak: • Belgisiz sıfatlar ve belgisiz adıllar • Edilgen tümceye çevirme • Özne durumundaki belgisiz adıllar (tournures impersonnelles) Dossier 12 * Sonuç ve amaç ifade etme Dossier 13 * Önlemleri almak ve değişik tarzda tümce kullanmak (düşüncesini doğrudan söylemek yerine çeşitli yazım tarzları ve ifadeleri kullanarak metin oluşturma) 20 Dossier 14 * Bir metnin tutarlılığını ortaya çıkarmak ve onu destekleyen tümceleri bulmak Dosssier 15 * Bir metni çözümleme aşamaları Kitabın dilbilgisi bölümlerinden de anlaşılacağı gibi bu kitapta öğrencilerin şimdiye kadar öğrendiklerini kullanmalarına olanak sağlayacak okuma ve yazma çalışmalarına oldukça fazla önem verilmiştir. Öğrencinin okuduğunu anlayıp çözümlemesine ve bu okuduğundan hareketle yeni bir metin oluşturmasına yönelik çalışmalar oldukça fazladır. 2.3.2.3. Kullanılan Yöntem ve Teknikler Le Nouvel Espaces kitabı iletişimsel yönteme göre hazırlanmış bir kitaptır. Öğrencilerin sözlü ve yazılı iletişim kurabilmelerini amaçlamaktadır. Dört temel becerinin geliştirilmesine önem verilmektedir. Konular basitten karmaşığa, bilinenden bilinmeyene doğru sıralanmıştır. Sözkonusu kitaplardan ilk ikisi 12’şer dosyadan, üçüncüsü ise 15 dosyadan oluşmaktadır. Dosyaların yapısı şu şekildedir: Bilgi / Hazırlık: Her dosyada, dosyanın önemli dilbilgisi ve sözvarlığı ile ilgi 4 sayfalık döküman ve alıştırma yer almaktadır. Dilbilgisi kuralları açıklamalı olarak verilmekte, ders kitabında ve alıştırma kitabında her dilbilgisi konusuyla ilgili alıştırmalar bulunmaktadır. Konuşmalar: Her dosyada farklı öykülerin anlatıldığı bir çizgi roman yer almaktadır. Bu çizgi roman dinleme anlama ve konuşma becerisini geliştirmeye yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu becerileri geliştirmek için her dosyada 4 sayfalık etkinlik yer almaktadır. Okuma Metinleri ve Yazma Çalışmaları: Okuma anlama ve yazma çalışmaları için her dosyada üç sayfa ayrılmıştır. Bu okuma metinleri genelde çizgi 21 romanda geçen öyküyle ve o dosyada verilen dilbilgisi konusuyla ilgilidir. Bu okuma metinlerinin çoğunluğu edebi metinlerdir. Bu verilen okuma parçalarının ardından yazma çalışmalarına geçilmektedir. Ders Kitabında ve Öğretmen Kitabındaki açıklamalarda soru-yanıt, rol yapma ve benzetim tekniklerinin ağırlıklı olarak kullanılması istenmektedir. Çünkü alıştırmalar bu tekniklere göre düzenlenmiştir. . 2.3.3. Fransızca Okutman Kadrosu TÖMER’de bütün okutmanlar en az lisans düzeyinde bir dil bölümünden mezun olmak zorundadırlar. Fransızca okutmanları da aynı ölçütlere sahiptirler. Çeşitli ünversitelerin Fransız Dili ve Edebiyatı, Fransızca Öğretmenliği ve Fransızca Mütercim Tercümanlık Bölümlerinden mezundurlar. Fransızca Bölümünde okutman olabilmek için önce yazılı ve sözlü sınavları başarmak, daha sonra da tabi tutulan staj programını başarıyla tamamlamak gerekir. En az 120 saatlik bir staj sonrasında okutman adayları aldıkları teorik ve uygulamalı bilgileri sınıf ortamına aktarırlar. Staj İzleme Komisyonu adayı okutmanlık yapmak için yeterli görürse bu kişi TÖMER’de okutman olma hakkını elde eder. Biz araştırmamızı TÖMER’in Kızılay Şubesinde yaptığımız için bu şubedeki okutman kadrosundan bahsetmek istiyoruz. Şu anda bu şubede 10 Fransızca okutmanı görev yapmaktadır.Bu okutmanlardan ikisi doktorasını tamamlamış, dördü de doktora çalışmasına devam etmektedir. Diğer dört okutman ise Fransızca lisans diplomasına sahiptir. Fransızca okutmanlarının Fransızca konuşulan bir ülkede bulunup bulunmadığına bakıldığında ise, okutmanların hepsinin çeşitli sebeplerle Fransa ve Belçika’da bulundukları görülmektedir. Okutmanlardan dördü seyahat ve araştırma yapmak için, diğer altısı ise eğitim amaçlı olarak Fransa ve Belçikada bulunmuşlardır. 22 23 2.3.4. TÖMER’de Fransızca Öğrenen Öğrencilerin Genel Profili Araştırma evrenimizi oluşturan TÖMER’de Fransızca öğrenen öğrencilerin genel özelliklerini saptayabilmek için bir dil geçmişi anketi hazırlanmıştır (Ek-2). Bu anket Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER’de Fransızca öğrenen 105 öğrenciye uygulanmış, bunlardan 5 öğrencinin yabancı uyruklu olması nedeniyle sadece 100 öğrencinin anketi değerlendirmeye alınmıştır. 2.3.4.1. Dil Geçmişi Anketinin Değerlendirilmesi 2001-2002 öğretim yılında uygulanan bu ankette kur ayrımına gidilmemiş, o dönemde kurs gören öğrencilerin düzeylerine bakılmaksızın anketler uygulanmıştır. Öğrencilere sorulan sorular kendi içinde alt bölümlere ayrılarak değerlendirilmiş, değerlendirmede kolaylık sağlayacağı düşüncesiyle soru numaralarının yanına a, b, c, …vb. getirilmiştir. Anketlerin değerlendirilmesi bize aşağıdaki sonuçları vermiştir. 1) Anket uygulanan öğrencilerin yaşları 12 ile 50 arasında değişmektedir. 18 ile 23 yaş arasında 64 öğrenci bulunmaktadır. Anketin uygulandığı diğer öğrencilerin yaş grupları aşağıdaki grafikte gösterilmiştir. 1. 25 21 20 15 9 10 10 5 1 3 1 1 1 9 7 8 3 3 1 1 1 4 2 3 1 2 2 1 3 1 1 0 12 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 33 34 35 37 42 47 50 Yaş Grafik 1: Öğrencilerin Yaş Grupları 23 2) Anket uygulanan öğrencilerin % 65’i kadın, % 35’i ise erkektir. 65 70 60 50 35 40 30 20 10 0 Bayan Erkek Grafik 2: Öğrencilerin Cinsiyeti 3) Anket uygulanan öğrencilerin öğrenim durumları şöyledir: İlkokul öğrencisi: % 1 Lise öğrencisi: % 6 Lise mezunu : % 7 Üniversite öğrencisi : % 55 Üniversite mezunu : % 22 Yüksek lisans öğrencisi : % 1 Yüksek lisansını tamamlamış : % 6 Doktorasını tamamlamış : % 2 60 50 40 30 20 10 0 55 22 7 6 6 1 Ö ğr . M ez un u Li se Ö ğr Ü . ni v. M ez Ü . ni v . Yü Ö k. ğr . Li s. Ta Yü m k. . Li s. Ö ğr . 1 Li se ok ul İlk D ok to ra Ö ğr . 2 Grafik 3: Öğrencilerin Öğrenim Düzeyi 24 4) Anket uygulanan öğrencilerin % 64’ü öğrencidir. Diğer mesleklerin dağılımı ise aşağıdaki grafikte gösterildiği gibidir. 64 70 60 50 40 30 20 1 6 4 1 1 1 5 2 1 1 ARA ŞTIR MA 1 1 1 1 1 1 1 SUB AY TES VİYE Cİ VET ERİN ER YÖN ETİC İ 1 GÖR . ARK EOL OG BAN KAC I DOK TOR ESTE TİSY EN EVK ADIN I KİMY AGE R MEM UR M ÜH END İS MÜZ İSYE N ÖĞR ENC İ ÖĞR ETM EN OKU TMA SİYA N SET BİLİM Cİ 0 4 ŞOF STA ÖR JYER AVU KAT 10 Grafik 4: Öğrencilerin Meslek Grupları 5) Anket uygulanan öğrencilerin çoğunluğu, temel kurlarda Fransızca öğrenimi görmektedir. Bunlardan % 58’i Temel 1, % 12’si Temel 2 düzeyinde Fransızca öğrenmektedir. Diğer öğrenciler ise değişik Fransızca düzeyine sahiptir. 80 60 58 4 6 2 Te m el Te m el 3 2 Te m el el 1 2 Te m 10 4 el 5 Yü ks ek 1 12 1 O rt a O rt a 1 7 Te m 40 20 0 Grafik 5: Öğrencilerin dil düzeyleri 25 2.3.4.2. Anket Sorularının Çözümlenmesi Soru 1: Niçin Fransızca öğreniyorsunuz? TÖMER’de Fransızca öğrenmek isteyen öğrencilerin Fransızca öğrenme nedenleri oldukça farklıdır. Öğrencilerin % 43’ü iş için, % 15’i Fransızcayı sevdiği için, % 11’i ise eğitimlerinde gerekli olduğu için Fransızca öğrenmektedir. 2 öğrenci de bu soruya yanıt vermemiştir. 43 15 2 1 7 1 rk a cı A 1 Ya b an 8 9 İş Ü Se çü vg nc i ü D Yu il r td ış ı 11 Ç da ş oc uk la r Ya Eğ i t ba im nc ıE ş H İk o b i in ci D il 50 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 Grafik 6: Öğrencilerin Fransızca Öğrenme Nedenleri Soru 2: Fransızca dışında başka bir yabancı dil biliyor musunuz? Biliyorsanız, bu dilleri hangi düzeyde (az, orta, iyi, çok iyi) biliyorsunuz? Anket uygulanan öğrencilerin hepsi İngilizce bilmektedir. Bunların % 60’ı sadece İngilizce bilmektedir. İngilizce bilen öğrencilerin dil düzeyi ise şöyledir: 51 öğrenci çok iyi, 34 öğrenci iyi, 6 öğrenci orta, 9 öğrenci ise çok az düzeyde İngilizce bilmektedir. Anket uygulanan öğrencilerden 39’u İngilizce dışında bir yabancı dil daha bilmektedir. Bunların dağılımı ise şöyledir: İngilizce ve Almanca bilen 27 öğrenci, İngilizce ve Boşnakça bilen 1 öğrenci, 26 İngilizce ve Arapça bilen 3 öğrenci, İngilizce ve Hollandaca bilen 1 öğrenci, İngilizce ve İspanyolca bilen 1 öğrenci, İngilizce ve İtalyanca bilen 5 öğrenci, İngilizce ve Yunanca bilen 1 öğrenci vardır. Anket uygulanan öğrencilerden 7’si İngilizce dışında iki yabancı dil daha bilmektedir. Bunların dağılımı ise şöyledir: İngilizce, Almanca ve Latince bilen 3 öğrenci, İngilizce, Farsça ve Osmanlıca bilen 1 öğrenci, İngilizce, Hırvatça ve Rusça bilen 1 öğrenci, İngilizce, Almanca ve İtalyanca bilen 1 öğrenci, İngilizce, Almanca ve Hollandaca bilen 1 öğrenci vardır. Soru 3: Kaç yaşında yabancı dil öğrenmeye başladınız? Öğrencilerin % 25’i 12 yaşında, % 19’u 11 yaşında, % 11’i 10 yaşında, % 10’u 7 yaşında dil öğrenmeye başlamıştır. Diğer öğrencilerin yabancı dil öğrenmeye başlama yaşları ise aşağıdaki gibidir. 30 25 25 19 20 15 10 10 5 1 1 2 3 3 4 5 6 11 7 7 2 1 4 1 1 1 2 1 1 0 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 20 26 47 Grafik 7: Öğrencilerin Yabancı Dil Öğrenmeye Başlama Yaşı 27 Soru 4: İlkokulda yabancı dil öğrendiniz mi? Öğrendiyseniz hangi şehirde ve hangi ilkokulda öğrendiniz? 4a) Aşağıdaki grafikten de anlaşılacağı gibi, anket uygulanan öğrencilerin sadece %27’si ilkokulda yabancı dil öğrenmiştir. 73 80 70 60 50 40 27 30 20 10 0 EVET HAYIR Grafik 8: İlkokulda Yabancı Dil Öğrenimi 4b) İlkokulda yabancı dil öğrenen öğrencilerin % 11’i Fransızca, % 89’u ise İngilizce öğrenmiştir. 4c) İlkokulda yabancı dil öğrenen öğrencilerin % 78’i Ankara’da, % 4’ü İstanbul’da, % 18’i ise yurt dışında yabancı dil öğrenmiştir. 25 21 20 15 10 5 5 1 0 AN RA KA N TA S i L BU YU I IS D RT Grafik 9: İlkokulda Yabancı Dil Öğrenilen Şehirler 28 4d) İlkokulda yabancı dil öğrenen öğrencilerden 18’i özel ilkokullarda, 9’u ise devlet ilkokullarında yabancı dil öğrenmiştir. 20 18 15 9 10 5 0 Devlet Özel Grafik 10: İlkokulda Yabancı Dil Öğrenilen Okulun Statüsü 4e) Bu öğrencilerden 10’u 5 yıl, 3’ü 4 yıl, 3’ü 3 yıl ve 9’u da 2 yıl yabancı dil öğrenmiştir. 12 10 8 6 4 10 9 3 3 3YIL 4YIL 2 0 2YIL 5YIL Grafik 11: İlkokulda Yabancı Dil Öğrenme Süresi 4f) İlkokulda yabancı dil öğrenen öğrencilerin haftalık yabancı dil ders saati sayısına bakıldığında haftada en fazla 3 saat ders alındığı görülmektedir. Öğrencilerin haftalık yabancı dil ders saati aşağıdaki gibidir. 29 4 3 saat 3 2 2 1 1 1 1 1 1 1 1 2 3 4 5 6 sayı 10 2 1 0 12 15 30 Grafik 12: İlkokulda Haftalık Yabancı Dil Ders Saati Sayısı Soru 5: Ortaokulda hangi yabancı dili öğrendiniz? Okuduğunuz ortaokulun adını ve bulunduğu şehri yazınız? 5a) Bu soruya 95 öğrenci yanıt vermiştir. Bunlardan 89’u İngilizce, 3’ü Fransızca, 2’si Almanca ve 1’i de Rusça öğrenmiştir. 100 89 90 80 70 60 50 40 30 20 10 2 3 1 Almanca Fransızca İngilizce Rusça 0 Grafik 13: Orta Okulda Öğrenilen Yabancı Dil 5b) Öğrencilerin ortaokulu okudukları şehirlerin listesi ve öğrenci sayısı aşağıdaki gibidir. 30 Çizelge 1: Orta okulda Yabancı Dil Öğrenilen Şehirler Yer Sayı AFYON 1 ANKARA 54 ANTALYA 1 ARTVIN 1 AYDIN 2 BALIKESIR 1 BURSA 2 DENIZLI 1 ELAZIG 1 ERZURUM 1 GIRESUN 1 HATAY 1 ISTANBUL 7 IZMIR 4 KOCAELI 3 KONYA 2 MERSIN 1 SAMSUN 2 TOKAT 3 YURTDISI 4 ZONGULDAK 2 5c) Bu soruya yanıt veren öğrencilerin 68’i devlet okullarında, 27’si ise özel ortaokullarda yabancı dil öğrenmiştir. 80 70 60 50 40 30 20 10 0 Devlet Özel Grafik 14: Yabancı Dil Öğrenilen Orta Okulların Statüsü 31 5d) Bu soruya yanıt veren öğrencilerin 54’ü 3 yıl, 31’i 4 yıl, 5’i 2 yıl ve 2’si 1 yıl yabancı dil öğrenmiştir. 54 60 50 40 31 30 20 10 2 5 1YIL 2YIL 0 3YIL 4YIL Grafik 15: Orta Okulda Yabancı Dil Öğrenme Süresi 5e) Bu soruya yanıt veren öğrencilerin haftalık yabancı dil öğrenme saatleri 2 saat ile 30 arasında değişmektedir. 35 30 30 25 20 20 15 9 10 3 5 0 1 1 2 3 16 5 3 7 3 12 15 6 3 4 sayı 10 4 5 8 2 6 10 11 12 16 Grafik 16: Orta Okulda Haftalık Yabancı Dil Ders Saati Soru 6: Lisede hangi yabancı dili öğrendiniz? Okuduğunuz lisenin adını ve bulunduğu şehri yazınız? 6a) Bu soruya 92’i öğrenci yanıt vermişti. Bunlardan 86’sı İngilizce, 3’ü Fransızca ve 3’de Almanca öğrenmiştir. 32 100 86 80 60 40 20 3 3 Almanca Fransızca 0 İngilizce Grafik 17:Orta Okulda Öğrenilen Yabancı Diller 6b) Öğrencilerin okudukları liselerin bulunduğu şehirler aşağıdaki listedeki gibidir. En büyük oranı ise %56 ile Ankara almaktadır. Çizelge 2: Yabancı Dil Öğrenilen Liselerin Bulunduğu Şehirler Yer Sayı ADANA 2 ANKARA 56 ANTALYA 1 AYDIN 2 BALIKESIR 2 BILECIK 1 BURSA 2 DENIZLI 1 EDIRNE 1 ELAZIG 1 GAZIANTEP 2 GIRESUN 1 ISTANBUL 6 IZMIR 5 KOCAELI 1 KONYA 1 SAMSUN 2 TOKAT 3 YURTDISI 1 ZONGULDAK 1 33 6c) Bu soruyu yanıtlayan öğrencilerin 71’i devlet liselerinde, 21’i ise özel liselerde yabancı dil öğrenmiştir. 80 71 70 60 50 40 30 21 20 10 0 Devlet Özel Grafik 18: Yabancı Dil Öğrenilen Liselerin Statüsü 6d) Öğrencilerin %67’si 3 yıl yabancı dil öğrenmiştir. Diğerleri ile ilgili bilgiler aşağıdaki grafikteki gibidir. 80 70 60 50 40 30 20 10 0 67 7 4 1YIL 2YIL 8 1 1 4YIL 7YIL 8AY 2 3YIL 4AY Grafik 19: Öğrencilerin Lisede Yabancı Dil Öğrenme Süreleri 6e) Öğrencilerin haftalık yabancı dil öğrenme saatleri 2 ile 48 arasında değişmektedir. 60 48 50 40 30 20 21 25 15 16 14 10 3 7 12 6 5 5 7 10 2 4 8 0 1 1 1 1 2 2 3 3 4 9 10 12 20 Grafik 20: Öğrencilerin Lisede Haftalık Yabancı Dil Ders Saati Sayısı 34 Soru 7: Üniversitede yabancı dil öğrendiniz mi? Öğrendiyseniz hangi şehirde ve hangi üniversitede öğrendiniz? 7a) Bu soruya 60 öğrenci yanıt vermiştir. Bunlardan 50 öğrenci İngilizce, 4 öğrenci Fransızca, 2 öğrenci Almanca, diğer öğrenciler ise Hırvatça, Latince, İtalyanca ve Yunanca öğrenmiştir. 60 50 50 40 30 20 10 4 2 1 1 1 1 ca Yu na nc a an ly ce İta tin La İn gi liz ce ça H ırv at ca ns ız Fr a Al m an ca 0 Grafik 21: Öğrencilerin Üniversitede Öğrendikleri Yabancı Diller 7b) Bu soruya yanıt veren öğrencilerin okudukları okulların bulunduğu şehirler aşağıdaki gibidir. Öğrencilerin 53’ü Ankara’daki üniversitelerde okumuştur. Çizelge 3: Üniversitede Yabancı Dil Öğrenilen Şehirler Yer Sayı ADANA 1 ANKARA 53 BURSA 1 İZMİR 1 KÜTAHYA 1 YURTDIŞI 3 7c) Bu soruyu yanıtlayan 60 öğrenciden 46’sı devlet üniversitelerinde, 14’ü ise özel üniversitede okumuştur. 35 46 50 45 40 35 30 25 20 14 15 10 5 0 Devlet Özel Grafik 22: Yabancı Dil öğrenilen Üniversitelerin Statüsü 7d) Üniversitede yabancı dil dersi alan öğrencilerin ne kadar süreyle yabancı dil öğrendikleri aşağıdaki grafikte sunulduğu gibidir. 19 20 15 15 11 10 5 4 3 1 1 1 1 1 L L L 4Y I 6Y I 7Y I 8A Y L 3Y I 3A Y L 2Y I 2A Y L 1Y I 1A Y 0 Grafik 23: Öğrencilerin Üniversitede Yabancı Dil Öğrenme Süreleri 7e) Üniversitede haftada kaç saat yabancı dil öğrendiklerine dair soruya ise öğrenciler aşağıdaki grafikte olduğu gibi yanıt vermişlerdir. Öğrencilerin bazılarının hazırlık sınıfında okumaları haftada 30-35 saat gibi oldukça fazla yabancı dil dersi almalarını sağlamıştır. 36 40 30 saat 30 15 16 17 20 10 8 10 35 25 5 20 6 4 3 2 0 1 1 1 1 2 3 3 3 4 4 5 5 6 9 kişi Grafik 24: Öğrencilerin Üniversitede Haftalık Yabancı Dil Ders Saati Sayısı Soru 8: Daha önce hiç dil kursuna gittiniz mi? Gittiyseniz nerede, kaç saat ders aldınız? 8a) Bu soruya 71 öğrenci yanıt vermiştir. Bunlardan 55’i daha önce bir yabancı dil kursuna gittiğini belirtirken, 21’i hiç dil kursuna gitmediğini belirtmiştir. 60 55 50 40 30 21 20 10 0 EVET HAYIR Grafik 25: Daha Önce Yabancı Dil Kursuna Giden Öğrencilerin Oranı 8b) Bu soruya yanıt veren öğrencilerin İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve İtalyanca öğrendikleri anlaşılmıştır. Öğrendikleri diller arasına şu anda TÖMER’de öğrendikleri Fransızca’yı da eklemişlerdir. 37 25 21 19 20 15 11 10 3 5 1 C A AN A İT AL Y YO LC İL İN G SI FR AN İS PA N A ZC A C AN AL M İZ C E 0 Grafik 26: Dil Kursunda Öğrenilen Yabancı Diller 8c) Öğrencilerin yabancı dil öğrendikleri dil okulları oldukça farklıdır. Bunlar aşağıdaki listede gösterildiği gibidir. Çizelge 4: Dil Öğrenilen Dil Merkezleri Dil Merkezlerini Adı ACTIVE ENGLISH ALLIANCE FRANCAISE ALMAN KULTUR MERKEZİ AMERIKAN KULTUR MERKEZİ ANADOLU SISTEM DERSHANESI BEST ENGLISH CENTRO LINGUISTICO SPERIMENTALE ÇEŞİTLİ DİL KURSLARI ENGLISH FAST FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ GOETHE ENSTİTÜSÜ ITALYAN KULTUR MERKEZİ KARACA DILKURSU KENT ENGLISH MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ ODTÜ TÖMER YADEM YURTDISI Sayı 1 1 4 2 2 2 1 5 1 9 2 2 1 3 1 1 13 2 1 38 8d) Öğrencilerin bir dil okulunda ne kadar süre yabancı dil öğrendikleri aşağıdaki grafikte gösterilmiştir. 5A Y 6A Y 8A Y 4A Y 2Y IL 4Y IL 4A Y 2A Y 2Y IL 3A Y 6A Y 3Y IL 1A Y 10 AY 1Y IL 2.5 YIL 10 8 6 4 2 0 Grafik 27: Öğrencilerin Dil Merkezlerinde Yabancı Dil Öğrenme Süresi 8e) Öğrenciler, “haftada kaç saat yabancı dil öğrendiniz?” sorusuna, tam hatırlayamadıklarından olsa gerek 12-6, 6, 10, 3-5 saat gibi net olmayan yanıtlar vermişlerdir. Öğrencilerin yanıtları aşağıda gösterilmiştir. Çizelge 5: Dil Merkezinde Haftalık Yabancı Dil Öğrenme Saati Sayısı Saat 10 12 12-6 15 16 2 24 3 3-5 4 40 5 6 6-10 8 9 Kişi sayısı 5 1 1 2 1 1 2 1 1 4 1 2 21 1 4 1 39 Soru 9: Daha önce hiç özel ders aldınız mı? Aldıysanız kaç saat özel ders aldınız? 9a) Bu soruya 72 öğrenci yanıt vermiştir. Bunlardan sadece 14’ü özel ders aldığını belirtmiştir. 70 58 60 50 40 30 20 14 10 0 EVET HAYIR Grafik 28: Daha Önce Özel Ders Alan öğrenciler 9b) Öğrencilerin toplam kaç saat özel ders aldıklarına dair bilgi aşağıda verilmiştir. 250 200 saat 200 150 100 50 10 16 20 1 1 1 24 48 80 86 1 1 3 0 1 1 1 1 kişi Grafik 29: Öğrencilerin Aldıkları Yabancı Dil Özel Ders Saati Toplamı 40 Bütün bu değerlendirmeleri gözönünde bulundurarak şu sonuca varabiliriz: a) TÖMER’e gelen öğrencilerin benzer özelliklere sahip olduklarını varsayarak, öğrencilerin % 64’ü 18-20 yaş arasındadır. b) Bu öğrencilerin çoğunluğu kadındır (% 65). c) TÖMER’e gelen öğrencilerin % 64’ü öğrencidir. Bunlardan % 55’i üniversite öğrencisidir. d) Öğrencilerin % 43’ü iş için, % 15’i Fransızcayı sevdiği için, % 11’i ise eğitimlerinde gerekli olduğu için Fransızca öğrenmektedir. e) Fransızca öğrenen öğrencilerin hepsi İngilizce bilmektedir. Bu öğrencilerin % 39’u İngilizce dışında bir yabancı dil daha bilirken, % 7’si İngilizce dışında iki yabancı dil daha bilmektedir. 41 3. TÜRKÇE ve FRANSIZCANIN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ ve BİÇİMBİLİMSEL ve SÖZDİZİMSEL ÖZELLİKLERİ Anadili Türkçe olan öğrencilerin yaptıkları biçimbilimsel ve sözdizimsel yanlışları belirleyebilmek için, öncelikle Türkçe ve Fransızca arasındaki biçimbilimsel ve sözdizimsel ayrımların neler olduğuna bakmak gerekir. Ancak iki dil arasında böyle bir karşılaştırmanın yapılması ayrı bir tez konusudur. Biz burada iki dil arasındaki karşıtlıklar üzerinde çok ayrıntılı durmak yerine, Fransızca ve Türkçenin belli başlı biçimbilimsel ve sözdizimsel özelliklerini belirtmeye çalışacağız. Ancak bundan önce, Türkçe ve Fransızcanın dünya dilleri arasındaki yerine değinmenin yararlı olacağı düşüncesindeyiz. 3.1. Türkçe ve Fransızcanın Dünya Dilleri Arasındaki Yeri Bilindiği üzere dünyada konuşulmuş ve konuşulan diller genellikle iki açıdan sınıflandırılmıştır: 1) Biçim açısından 2) Kaynak (akrabalık ilişkileri) açısından 3.1.1. Biçimsel Sınıflandırma Biçimsel sınıflandırmanın temelleri ilk olarak A. Schleicher tarafından atılmıştır. Schleicher'in sınıflandırmasından yola çıkarak, bugün de kabul edilen sınıflandırma şu biçimdedir (Aksan, 1990: 104). 1. Yalınlayan diller 2. Bağlantılı (bitişken) diller ve kaynaştıran diller 3. Bükümlü diller 46 Türkçe, bağlantılı dillerin en iyi örneği sayılmaktadır. "Bağlantılı dillerde, değişmeyen bir köke yetenek, işteşlik, olumsuzluk, zaman, kişi gibi çeşitli görevleri olan ekler, morfemler getirilir ve bunlar, ek yerleri belli olmayacak biçimde, sıkıca birbirlerine kaynaşırlar" (Aksan, 1990: 106): [1] i. sev - dir - il - e - bil - me - si ii. yap - tır - ıl - dık – tan (sonra) Bağlantılı dillerin en büyük özelliği, eklerin çeşitli olması ve bu eklerin değişik görevler yüklenerek yeni sözcükler oluşturabilmeleridir. Bu açıdan “Türkçenin, geniş anlatım olanaklarına sahip olduğu, yeni beliren kavramların karşılanmasında ve yabancı kavramlara karşılıklar bulunmasında büyük kolaylıklara sahip olduğu bir gerçektir” (Aksan, 1990: 106). Fransızca ise, bükümlü dillerin gövde bükümlü türüne girer. Bu gruptaki dillerde sözcük oluşturulabilmesi için sonekler köke eklenir. Örneğin, Fransızcada "bilmek" anlamındaki "savoir" eyleminde bu değişimleri şöyle görebiliriz: Şimdiki Zaman Belirli Geçmiş Zaman Je sais J'ai su Tu sais Tu as su Il/elle sait Il/elle a su Nous savons Nous avons su Vous savez Vous avez su Ils/elles savent Ils/elles ont su Bazı dilbilimciler, dilleri sözdizimsel açıdan inceleyerek, tümce öğelerinin sıralanışına göre bir sınıflamaya gitmişlerdir. Sözdizimsel sınıflandırma adı verilen bu sınıflandırma da, biçimsel bir sınıflandırmadır. Amerikalı dilbilimci Joseph H. Greenberg, dillerin yapısal ve genel özelliklerini incelerken şu özellikler üzerinde durmuştur (Dede, 1980: 42): 1. Özne, nesne ve yüklemin tümce içindeki sırası. 2. İlgeçlerin addan önce ya da sonra gelme durumu. 47 3. Niteleyen sözcüğün addan önce ya da sonra gelme durumu. Tümce içinde özne (Ö), yüklem (Y) ve nesne (N) altı biçimde sıralanır: ÖNY, ÖYN, YÖN, NÖY, YNÖ ve NYÖ. Greenberg, araştırmaları sonucu bu altı dizilişten üçünün yaygın olarak bulunduğunu görmüş ve dilleri üç sınıfa ayırmıştır (Dede, 1980: 43; Çağlar, 1978: 55): 1. YÖN dilleri. 2. ÖYN dilleri. 3. ÖNY dilleri. Bu sınıflandırmaya göre, Türkçe ÖNY grubuna, Fransızca ÖYN grubuna girmektedir. Sezer (1980: 27), Greenberg'in sınıflandırmasını, dillerde tümcelerin temel bir dizilişi olduğu varsayımına dayandırdığını, bu nedenle sınıflandırmanın sağlam bir temeli olmadığını söylemektedir. Gerçekten de, Türkçede ÖNY temel dizilişinin yanısıra beş diziliş daha sözkonusudur. Türkçenin sözdizimindeki bu oynaklığın, nasıl bir anlam zenginliği yarattığını şu biçimde gösterebiliriz: 1. Murat camı kırdı. 2. Murat kırdı camı. 3. Camı Murat kırdı. 4. Camı kırdı Murat. 5. Kırdı camı Murat. 6. Kırdı Murat camı. Türkçe sözdizimindeki oynaklık, üç öğeden oluşan tümcelerde altı kullanılabilir tümce oluşturmamıza olanak sağlar. Türkçe sözdizimindeki bu esnekliğin iki önemli nedeni vardır (Aydın, 1992: 117): a) Türkçede tümleçleri gösteren biçimbirimlerin ({-(Y)E{, {-DE}, {DEn}, {(Y)İ}, {-Ø} vb.) olması. b) Yüklemde kişiyi gösteren kişi eklerinin bulunması. 48 Aydın’ın belirttiği bu iki özellik Türkçenin en önemli özelliklerindendir. Bu özellikleri aşağıdaki örneklerde şöyle gösterebiliriz: 1. Mine elma yedi. 2. Mine elmayı yedi. 3. Mine eve geldi. 4. Mine evde çalıştı. 5. Mine evden çıktı. Durum ekleri de denilen bu biçimbirimlerin tümleçlere eklenmesi ve eylemde zaman ekinden sonra kişi eklerinin bulunması, tümce öğelerinin altı farklı şekilde dizilişine olanak sağlamakta ve böylesine zengin bir dizilişe karşın anlamda değişiklik olmamaktadır. Greenberg, Türkçenin de içinde bulunduğu ÖNY dizilişine sahip dillerin özelliklerini şu biçimde belirtmektedir (Çağlar, 1978: 57-58): a) Bu dillerde sonekler görülür. b) Niteleyenler nitelenen öğelerden önce gelir. c) Eylemin aynı olduğu birbirine bağlı tümceciklerde önceki tümceciklerdeki eylemlerin atılarak sonuncusu kullanılması olanaklıdır. d) Soru takısı, genellikle tümce sonuna gelir. Soru sözcüğü tümce başında yer almaz. ÖYN dilleri arasında yer alan Fransızcada ise, ÖNY dizilişine sahip dillerin özellikleri görülmez. ÖYN dizilişine sahip dillerin özellikleri şunlardır (Çağlar, 1978:57-58) a) Niteleyenler nitelenenlerden sonra gelirler. b) Eylemi aynı olan birbirine bağlı tümcelerde, yalnız ilk tümcedeki eylemin kullanılarak diğerlerinin atılması mümkündür. c) Soru takısının çoğunlukla tümce başında yer aldığı görülür. Yukarda belirtilen özellikleri Fransızcadan bir örnek vererek pekiştirelim: 49 - Est-ce que Murat a acheté une chemise blanche et un pantolon noir? - Mı? Murat satın aldı bir gömlek beyaz ve bir pantolon siyah (- Murat beyaz bir gömlek ve siyah bir pantolon satın aldı mı?) Yukardaki bu örneğe bakıldığında soru ekinin tümcenin başında, niteleyen beyaz ve siyahın nitelenenden (gömlek ve pantolon) sonra geldiği görülür. Burada, Fransızcanın sözdiziminde Türkçeninkine benzer bir esnekliğin olmadığını belirtmek gerekir. 3.1.2. Kaynak Bakımından Sınıflandırma Yeryüzündeki dil aileleri konusunda kesin bir sayı vermek oldukça güçtür. "Kimi dilbilimcilere göre dil ailelerinin sayısı 30-40 dolayındadır; kimilerine göre ise, 100'ün üzerinde dil ailesi vardır" (Vardar, 1982: 107). Ancak bugün, kaynaklarına göre diller genel olarak dört ana grupta toplanmaktadır: a) Ural - Altay dil ailesi b) Hint - Avrupa dil ailesi c) Hami - Sami dil ailesi d) Kafkas dil ailesi 50 Türkçe, Ural-Altay dil ailesinin Altay kolunda yer almaktadır. Ural-Altay dil ailesinde yer alan diller şu şekilde gösterilebilir (Aksan, 1990: 112): URAL ALTAY Samoyed FİN – UGOR Lapça Moğolca Mançu-Tunguzca Macarca Batı Fince Doğu Fince ya da ya da Baltık Fincesi Türkçe Japonca Korece Ob Ugorcası Ural Fincesi Şekil 1: Aksan’a Göre Ural-Altay Dil Ailesindeki Diller Ural-Altay dil ailesinde yer alan dillerin en büyük özelliklerinden birisi, bu dillerde ünlü uyumunun bulunmasıdır. Ayrıca bu dillerin hepsi bağlantılı dillerdir. “Bu dillerdeki kimi ekler hem çekim sırasında eylemlerde, hem de sözcük türetmede kullanılmaktadır” (Aksan, 1990: 113). Bu dillerdeki diğer özellikler ise, ünlü sayısının diğer dil gruplarına göre fazla olması, sözcüklerin çift ünsüzle başlamaması, cinsiyet olmadığından sözcüklerin biçim değişikliğine uğramamasıdır. Fransızca ise, Hint-Avrupa dil ailesi içinde yer alır. Hint-Avrupa dil ailesi içine giren diller başlıca şu öbeklere ayrılır (Vardar, 1982: 108): 1. Hint-İran öbeği 2. İtalik-Kelt öbeği 51 3. Germen öbeği 4. Baltık-Slav öbeği Fransızca, İtalik-Kelt öbeğinin italik altöbeğinde yer alan Latinceden türemiş Roman dilleri arasında bulunmaktadır. Bu alt grupta Portekizce, İspanyolca, Katalanca ve İtalyanca da yer almaktadır. 3.2. Türkçenin Biçimbilimsel Özellikleri Türkçenin en önemli biçimbilimsel özelliği, bağlantılı (eklemeli) bir dil olmasıdır. Aksan (1990; 105), bağlantıyı "başka başka biçimbirimlerin (morfemlerin) ve sözcüklerin birbirine bağlanması" olarak tanımlamaktadır. Türkçede değişmeyen bir köke çeşitli görevler üstlenen ekler getirilmekte ve bu ekler bağlantı yerleri belli olmayacak şekilde birbirlerine eklenmektedir. Ayrıca sözcüklerin bitişmesiyle bileşik sözcükler de elde edilmektedir (Enginarlar, 1990: 65). Türkçenin diğer bir özelliği de, cinsiyet ayrımının bulunmamasıdır. Bu nedenle, “sözcükler cinsiyete göre biçim değişikliğine uğramazlar” (Kıran, 1992: 217). Ancak "sözcüklerin gösterdikleri varlıklar erkek ya da dişi olabilir (horoz, teke, boğa, aygır'ın erkek; tavuk, kısrak, inek gibi hayvanların da dişi oluşu gibi)" (Aksan, 1989: 89). Türkçede sözcüğü meydana getiren unsurlar şunlardır: Kök + yapım eki + çekim eki “Türkçenin biçimbilimsel yapısı dilin anlambilimsel ve sözdizimsel dizgesi üzerinde oldukça etkindir ve Türkçenin biçimbilimi ses düzeniyle de karşılıklı etkileşim halindedir” (Enginarlar, 1990: 65). 52 3.2.1. Türkçenin Biçimbirimleri Sözcüklerde biçim açısından iki öğe bulunmaktadır: a) anlamlı öğeler (kökler), b) anlamsız ya da görevli öğeler (ekler) (Ediskun, 1985: 99). Kökler ad ve eylem kökleri olarak ikiye ayrılır. Türkçedeki kökler konusunda Aksan (1990) ve İmer (1976), kök, köken ve gövde ayrımı yapmaktadırlar. Kök, "sözcüğün bütün ekleri atıldıktan sonra kalan ve belli bir kavramı karşılayan, eklerle bir sözcük ailesi oluşturan, sözcüğün daha küçük parçaya bölünemeyen öğesidir" (İmer, 1976: 16). Buna "iç-, al-, at-, bak- gibi sözcükler örnek olarak verilebilir. İmer'in (1976) "türemiş kök" olarak adlandırdığı köken ise, "yalın görünümde olan, ancak daha küçük birimlere indirgenebileceği izlenimini veren anla-, alış-, yapış-, çağır-, evir- gibi öğelerdir" (Aksan, 1989: 84). Aksan (1989: 84), bu tanımı yaparken, böyle bir ayrımın batı dillerinin yapısına daha uygun olduğunu, Türkçede kök görevindeki bu öğelere, her iki kavramı da karşılamak üzere kök denmesinin daha doğru olacağını belirtmektedir. Gövde ise, ad ya da eylem köklerine birtakım yapım ekleri getirilerek oluşturulan türeve verilen addır (Çotuksöken, 1980: 19). Örneğin: bak- > bak-tır, sev-> sev-dir-, çek-> çek-tir- gibi. İmer (1976: 32-33), Türkçenin kökleri üzerinde yaptığı çalışmasının bulgularını şöyle özetlemektedir: 1. Çağdaş Türkiye Türkçesinde genel olarak tek bir sesten oluşan kök yoktur. Tek ünsüzden oluşan kök yoktur. 2. Köklerde önseste ünsüz yığılması görülmez. 3. Türkçede kök durumundaki biçimbirimler daha çok tek hecelidir. 4. Türkçedeki kökler sözcüğün başında bulunur. Sözcükler, değişmeyen köklere getirilen eklerle üretilir. Ekler köke göre biçimlenir. Kök ise tek biçimlidir ve sözcüğün değişmeyen öğesidir. 5. Genel olarak, bir kök ya ad ya da eylem köküdür. Ancak, kimi kökler "ikili kökler" dir. 53 Çotuksöken (1980: 18) kökleri, yapıları ve kavramları yönünden isim kökü ve fiil kökü olmak üzere ikiye ayırmaktadır: a) isim kökü herhangi bir ek almayan, bölünemeyen ve anlamlı olan isim soylu köktür: gün, kış, ses, yaz gibi. b) Fiil kökü, herhangi bir yapım ve çekim eki almamış olan fiil soylu köktür: gel-, kal-, yaz- gibi. Sözcük çözümlemelerinde her zaman kökü tam olarak saptamak mümkün olmayabilir. Çünkü bazı kökler zamanla değişikliğe uğramış olabilir. Türkçenin biçimbirimleri üzerinde çalışan Adalı (1979: 27), biçimbirimleri sözlüksel ve görevsel olmak üzere ikiye ayırmakta ve bunları da kendi içinde bağımlı ve özgür, öncül ve ardıl olarak şöyle sınıflamaktadır: 54 BİÇİMBİRİMLER SÖZLÜKSEL GÖREVSEL BAĞIMLI ÖZGÜR ÖZGÜR BAĞIMLI [M-] [M] [M] [M] yat- ev gibi TÜRETİM İŞLETİM gel- göz kadar oku- dün al- -LIK -DA ben -CI -DI güzel ve -GI -M bak- yavaş ah vb. beyaz vb. vb. vb. vb. ÖNCÜL ARDIL BİÇİMBİRİMLER Şekil 2: Adalı’ya Göre Türkçenin Biçimbirimleri 3.2.2. Türkçede Ekler Türkçedeki ekler konusunda değişik sınıflandırmalar yapılmaktadır. Bazı dilbilimciler, ekleri yapım ve çekim ekleri olarak ikiye ayırmaktadırlar. Adalı (1979: 55 27), şekil 2’de de görüldüğü gibi ekleri türetim ve işletim ekleri olarak ikiye ayırmaktadır. Hatiboğlu (1981: 11) ise Türkçedeki ekleri üç grupta ele almaktadır: 1. Çekim eki: Ad veya eylem kök ya da gövdesine getirilerek "kişi" kavramı veren ekler. "Evim, geldim" örneklerindeki {-m} eki gibi. Bunlar da ikiye ayrılır. Adlara gelen kişi bildirici "iyelik ekleri" ve eylem çekimlerindeki kişi bildirici "kişi ekleri". 2. Ad durum ekleri: Ad soylu sözcüklerin başka bir sözcükle ilgi kurmak üzere aldıkları ekler: "taşı, taşa" örneklerindeki {-ı} , {-a} ekleri gibi. 3. Yapım ekleri: Sözcük kök ya da gövdesine getirilerek sözcüğün yeni bir kavram kazanmasını sağlayan ve sayıları çok olan ekler; "taşlık, taşlı, taşçı" örneklerindeki {-lık}, {-lı} ve {-çı} ekleri gibi. Aksan (1989: 119-120), Türkiye Türkçesindeki çekimle ilgili biçimbirimlerin sayısının 39, türetimde kullanılanların sayısının ise 96 olduğunu söylemektedir. Özellikle türetimde kullanılan biçimbirimlerin sayısı gözönünde bulundurulursa, Türkçenin türetim açısından çok geniş olanaklara sahip olduğu söylenebilir. Eklerin üstüste gelmesi, Türkçenin ve genellikle eklemeli dillerin en önemli özelliklerinden biridir. Bazen bir köke getirilen ek sayısının on yediye ulaştığı görülür. Örneğin, gör-ev-le-n-dir-e-me-dik-ler-i-m-i-z-den-mi-sin-i-z? (Hatiboğlu, 1981: 7-8). Değişik dilbilimci ve Türkologların görüşlerini de dikkate alarak Türkçedeki eklerin özelliklerini kısaca şöyle özetleyebiliriz: a) “Türkçede önek ve içek yoktur. Sözcüğün başında bulunan unsur her zaman köktür. Bu yapı şekli Türkologlara, sözcükleri sözlükte etimolojik olarak gruplarken oldukça önemli bir avantaj sağlar” (Deny, 1995: 6). b) “Türkçedeki ekler tek hecelidir “(Hatiboğlu, 1981: 7). c) “Ekler, bağımlı biçimbirimlerdir ve tek başkalarına kullanılamazlar” (Enginarlar, 1990: 68). d) “Sözcüğe önce yapım eki, sonra çekim eki getirilir” (Deny, 1995: 5). 56 e) “Gerek yapım, gerekse çekim ekleri kendi aralarında da belli dizimsel bir sıra izlerler. Bu sıra değiştiğinde, ya anlam değişir ya da dil dışı bir türev oluşur” (Enginarlar, 1990: 69). f) “Her ek, her tür köke gelmez” (Çotuksöken, 1980: 9). Fakat bazı ekler, "örneğin addan ad yapan bir ek, ister yalın, ister türemiş olsun, her ad biçimine gelebilmektedir: göz-lük-çü-lük, gün-cel-lik, çık-tı, çık-ın-tı" (Enginarlar, 1990: 69). 3.3. Fransızcanın Biçimbilimsel Özellikleri Fransızcanın başta gelen biçimbilimsel özelliği, bükümlü bir dil olmasıdır. Fransızca bükümlü dillerin gövde bükümlü dil grubunda yer alır. “Bu dillerde bir sözcük kurabilmek için sonekler de köke eklenir (Aksan, 1990: 108). Fransızcada "almak" anlamına gelen "prendre" eyleminde gövdedeki bükümü şu şekilde görebiliriz. Şimdiki zaman (présent) Geçmiş zaman (passé composé) Je prends J'ai pris Tu prends Tu as pris Il/elle prend Il/elle a pris Nous prenons Nous avons pris Vous prenez Vous avez pris Ils/elles prennent Ils/elles ont pris Fransızcada göze çarpan bir diğer ayırıcı özellik ise, adlarda cinsiyet ayrımının bulunmasıdır. Sözcüklerin bir bölümü eril (Fr. masculin), bir bölümü de dişildir (Fr. féminin). Bundan dolayı sözcükler biçim değişikliğine uğrarlar. Örneğin "ev" (la maison) dişildir ve onu niteleyen sıfat da onunla uyum sağlamak zorundadır (La maison est petite). Cinsiyet ayrımı sadece adlarla ve sıfatlarla ilgili değil, aynı zamanda adıllarla da ilgilidir. Örneğin, "La jeune fille est étudiante" (genç kız öğrencidir) tümcesindeki "la jeune fille" yerine bir adıl getirmemiz gerekirse, bu adıl 57 "elle" olmalıdır (Elle est étudiante). Fakat "le jeune homme est étudiant" (Genç adam/erkek öğrencidir) tümcesinde adıl "il" olmalıdır (II est étudiant). 3.3.1. Fransızcanın Biçimbirimleri Fransızcada sözcük türetimi ya öneklerle (le préfixe) ya da soneklerle (le suffixe) yapılır. Ayrıca “iki sözcüğün birleştirilmesiyle veya bir sözcüğün işlevinin veya türünün değiştirilmesiyle de sözcük türetimi yapılabilir” (Goosse, 1993: 160). “Fransızcadaki eklerin bazıları tek başlarına kullanılamazken, bazıları da bir dilbilgisi sınıflaması çerçevesinde bağımsız bir işleve sahip olabilirler (à, de, pour, par gibi ilgeçler)” (Charaudeau, 1992: 67). Fransızcada, kök tek başına bulunmaz, "daima bir yapım eki veya çekim eki ile veya her ikisiyle birlikte kullanılır. Örneğin; vend- (eur), ten-(ir), (dé) term- (iner)" (Deny: 1995: 67). 3.3.2. Fransızcanın Ekleri Fransızcada, sözcük türetiminde iki yöntem kullanılmaktadır. “Birinci yöntem isim öneklerinin (avant-, méta-, vb.) kullanımı: avant-guerre, international, métaphysique gibi. İkinci yöntem ise, soneklerin kullanımıdır. Bunların değişik işlevleri vardır (Kıran ve Korkut, 1990: 36-37). 3.3.2.1. Önekler (Les Préfixes) Öneki son ekten ayıran en büyük özellik, öneklerin sözcüğün önünde bulunması ve sözcüğün türünü asla değiştirmemesidir. Örneğin, vermek anlamına gelen "donner" eylemine bir önek getirilerek "redonner" (yeniden vermek, bir kez 58 daha vermek) şeklinde yazılabilir ve sözcük türünde (eylem) herhangi bir değişiklik olmaz. Önekler özellikle eylemlerde daha çok kullanılmaktadır ve “öneklerin çoğunluğu latince ve Yunanca kökenlidir” (Goosse: 1993: 222). “Öneklerin bazen, sözcük kökü bulunmayan sözcüklerde yer aldığı görülür” (Charaudeau, 1992: 68). Örneğin en- önekinin "caisser" ve "poisonner" olarak sözlükte yer almayan sözcüklerin önüne gelerek "encaisser" (kasaya koymak, tahsil etmek) ve "empoisonner" (zehirlemek) eylemlerini oluşturdukları görülür. Aynı önek sözlükte yer alan "porter" eylemine gelerek "emporter" eylemini oluşturmuştur. Bu önekteki “n” yazıda “m”ye dönüşmesine karşın sesletimde bir değişiklik yaratmamaktadır. Fransızcanın tüm dilbilgisi ve dil olgularının geniş bir biçimde incelendiği Le Bon Usage'da (Goosse, 1993) yer alan önek sayısı sekizdir. 3.3.2.2. Sonekler (Les Suffixes) Fransızcada sonekler oldukça fazladır. Goosse (1993: 197), soneki "bağımsız olarak bulunmayan ve yeni bir sözcük oluşturmak için sözcüğün sonuna eklenen seslerin (veya yazı dili düşünülürse harflerin) devamı" olarak tanımlamakta ve soneklerin kökte az veya çok mutlaka değişikliğe yol açtığını söylemektedir. Fransızcadaki soneklerin çoğunluğu Latince kökenlidir. “Bazı sonekler de modern dillerden ödünç alınmış sözcüklerden çıkarılmıştır ve bunlarla türetim yapılmıştır” (Goosse, 1993: 193). Örneğin, -acle ve -esque sonekleri İtalyancadan, -ing ve -er sonekleri İngilizceden alınmıştır. Fakat bu ekler çok üretken değildir. “Bazı sonekler, önekler gibi, kökün işlevinde ve dilbilgisi ulamında herhangi bir değişikliğe yol açmaz” (Charaudeau, (1992: 70). Örneğin, azaltıcı ve küçültücü anlam veren soneklerle türetilen sözcüklerin türünde herhangi bir değişiklik yoktur: maison (ev) / maisonnette (küçük ev, kulübe), chèvre (keçi) / chevreau (oğlak), propre (temiz) / propret (temizcecik, akça pakça). Bazı sonekler ise sözcüğün dilbilgisel ulamında herhangi bir değişikliğe yol açmazlar, ama işlevini değiştirirler: montagnard (dağlı, dağ adamı) sözcüğü 59 montagne (dağ) gibi bir addır, fakat bu sözcüğün devinim bildirme işlevi vardır (dağda yaşayan veya dağda yürüyen kişi). Bazı sonekler ise sözcüğün dilbilgisel ulamını değiştirebilir. Bu değişime örnek olarak şu türetim olanaklarını verebiliriz: a) Addan eylem türetimi: zigzag / zigzaguer (zikzak/zikzak çizmek) b) Sıfattan eylem türetimi: égal / égaler ve égaliser (Lat. Eaqualis) (eşit/eşitlemek, denklemek) rouge / rougeoyer (Lat. Rubeus) (kırmızı/ kızarmak) c) Sıfattan zarf türetimi: étrange / étrangement (Lat. extraneus) (tuhaf/tuhaf şekilde) d) Sıfattan ad türetimi: ample / ampleur (Lat. amplus) (geniş, bol / genişlik, bolluk) robuste / robustesse (gürbüz / gürbüzlük) gourmand / gourmandise (obur / oburluk) e) Addan sıfat türetimi: volcan / volcanique (İt. vulcane) (yanardağ / yanardağla ilgili) moustache/moustachu (İt.mostaccio,Yun.) (bıyık / bıyıklı) f) Eylemden ad türetimi: nationaliser / nationalisation (Lat. natio) (ulusallaştırmak / ulusallaştırma) propre / propreté (Lat. proprius) (temiz / temizlik) manger / mangeoire (Lat. manducare) 60 (yemek yemek / yemlik) “Soneklerin yaşamı ve verimliliği dönemlere göre değişir” (Charaudeau, 1992: 70). Örneğin bazı zanaatları belirtmeye yarayan -erie soneki (“sicimci, ipçi” anlamındaki ficellerie, “nişasta fabrikası” anlamındaki “amidonnerie” gibi ) bu zanaatların kaybolmasıyla canlılığını yitirmiş ve şimdi ise “croissanterie” (kuruvasancı), “brocanterie” (eski eşya satıcılığı) vb. sözcüklerle yeniden canlılık kazanmıştır, -tique ve -ciel sonekleri, günümüzde bilgisayar ve büro endüstrisinin gelişmesiyle yeniden kullanılmaya başlanmıştır: “bureautique” (bilgisayar donanımı), “robotique” (robot tasarım ve yapım tekniği), , “logiciel” (bilgisayar yazılımı), “didacticiel” (bilgisayar destekli dil öğretim programı), “ progiciel” (çok kullanıcılı program), “ orthociel” (yazı denetim programı) gibi. Fransızcanın temel dilbilgisi kitaplarından biri olan Le Bon Usage'da (Goosse, 1993: 222) yer alan soneklerin sayısı yetmiştir. 3.3.2.3. Fransızcada Diğer Sözcük Türetim Olanakları Fransızcada bazen bir önekin veya sonekin silinmesiyle de yeni sözcük türetilebilir. Buna gerileyici türetim (dérivation régressive) denir. Goosse (1993: 230), eklerin silinmesiyle elde edilen türetimleri şöyle sıralamaktadır: a) Eylemdeki sonekin silinmesiyle yeni eylemler, adlar veya sıfatlar türetilebilir. Accorder (uyum yapmak) → accord (uyum) Galoper (dörtnala gitmek) → galop (dörtnal, çabukluk) Plier (katlamak, bükmek) → pli (kıvrım, kat) Adresser (yöneltmek, göndermek) → adresse (adres) Attaquer (saldırmak) → attaque (saldırı) Combler (tepeleme doldurmak) → comble (ağzına kadar dolu) 61 b) Bazen de bir adın soneki yok edilerek sıfat türetilebilir. Aristocratie (soylular sınıfı) → aristocrate (soylu kişi) Démocratie (demokrasi) → démocrate (demokrat) Diplomatique (diplomatik) → diplomate (diplomat) c) Bazen de sözcüğün sonundaki okunmayan "e" silinebilir. médecine (tıp) → médecin (doktor) châtaigne (kestane) → châtain (kestane rengi) d) Bir önekin silinmesine ise çok az rastlanır: dépouiller (derisini yüzmek, kabuğunu soymak) → pouiller (Eski Fr. hakaret etmek) e) Ayrıca iki sözcüğün birleştirilmesiyle de yeni sözcük türetilebilir. Bu tür sözcüklere bileşik sözcükler denir. abat – jour (abajur), cure – dent (kürdan), lave – vaisselle (bulaşık makinesi), sous – développé (az gelişmiş), grand – père (büyükbaba), belle – mère (kayınvalide), sourd – muet (sağır ve dilsiz) vb. Goosse’un belirttiği türetim olanakları dışında, bazen de önekler kendinden sonra gelen sözcükle birleşerek tek bir sözcük oluşturabilir. Örneğin, supermarché (süpermarket), minibus (minibüs, dolmuş) gibi. 62 3.4. Türkçenin ve Fransızcanın Sözdizimsel Özellikleri Türkçenin sözdizimsel özelliklerine geçmeden önce, genel olarak sözdizimi üzerinde durmanın yararlı olacağı düşüncesindeyiz. Aksan'ın (1989: 123) dizimbilim demeyi tercih ettiği sözdizimi terimi, Türkçede iki farklı kavramı anlatmak için kullanılmaktadır. Vardar (2002: 182), bunlardan birincisini "tümcelere ilişkin olguların tümce düzeyinde dilsel birimler arasında kurulu bağlantıların tümü" ve ikincisini de "tümceyi inceleyen dal" olarak tanımlamaktadır. Başkan (1980: 124) ise, bir tümce içerisindeki sözcüklerin belli bir sıraya göre art arda dizilmeleri olgusuna sözdizimi, bu dizilme olgusu üzerinde yapılan dilsel çalışmalara da tümcebilgisi denilmesinin daha sağlıklı olacağını belirtmektedir. Biz bu çalışmamızda “sözdizimi” terimini kullanacağız. Sözdiziminin temel birimi tümcedir. Fakat tümcenin ne olduğuna bakıldığında ise, dilbilgisi kitaplarında çok farklı tanımlara rastlanmaktadır. Gencan (1979: 76), tümceyi "bir duyguyu, bir düşünceyi, bir yargıyı, bir olayı anlatmak için kullanılan sözcük dizisi" olarak tanımlamaktadır. Ergin (1993: 376) ise tümceyi, "bir fikri, bir düşünceyi, bir hareketi, bir duyguyu, bir hadiseyi tam olarak bir hüküm halinde ifade eden kelime grubu" olarak tanımlamaktadır. Yukarıdaki tanımlara göre "imdat!", "Allahaısmarladık",“iyi günler”, “günaydın” sözcükleri birer tümce sayılamazlar. Çünkü "imdat!" sözcüğü yardım gerektiği iletisini belirtmesine karşın bir sözcük dizisi değildir. "Allahaısmarladık", “iyi günler”, “günaydın” gibi sözcükler de aynı nedenle tümce sayılamaz. Fakat bu sözcüklerin derin yapısında mutlaka bir ileti vardır. Bu nedenle bunların tümce olarak görülmelerinin daha uygun olacağı kanısındayız. Genellikle dilbilgisi kitaplarındaki tümce tanımlarını eleştiren Başkan (1980: 126), tümce konusunda yapılacak incelemelerde, o dili anadili olarak kullanmayan birisinin bile yararlanabileceği somut ve kesin ölçütlerin ortaya konulması gerektiğini belirtmekte ve böylesine kesin ölçütlerin ve kuralların verilemeyişinin, büyük ölçüde, sözlerin diziliş biçiminden kaynaklandığını söylemektedir. Aksan (1989: 124), tümce tanımında geleneksel dilbilgisinin ve dilbilimcilerin, tümcenin "bir düşüncenin, bir duygunun ya da bir yargının başlı başına 63 anlatımına yarayan ve içindeki sözcüklerin sayısı sınırlı olmayan, dile ait bir birim" olduğu konusunda birleştiklerini ifade etmektedir. Sözdizimi konusundaki çalışmalara bakıldığında, sözdiziminin geçmişinin çok eskilere dayandığı görülür. XX. yüzyılın başlarında Saussure'ün "dizge" anlayışının dilbilim çalışmalarına egemen oluşu, sözdizimi konusuna yeni bir önem kazandırmış, sözdizimle ilgili incelemeler dilbilimin ana uğraşlarından biri durumuna gelmiştir (Aksan, 1989: 123). 1950 yılından sonra tümce üzerindeki çalışmalara ağırlık verilmeye başlanmıştır. 1957 yılında yayımlanan Syntactic Structures adlı eseriyle Chomsky, Saussure'den sonra dilbilim alanında en önemli gelişme olarak görülen Üretken-dönüşümlü dilbilgisi kuramını ortaya atmıştır. “Yirminci yüzyılın ortalarına kadar egemen olan yapısalcı-betimsel yaklaşımda, bir dilin yalnızca o sırada kullanılmakta olan dil dağarcığı incelenmiş ve varılan sonuçlar ancak eldeki dil dağarcığı ölçüsünde geçerli olmuştur” (Başkan, 1980: 127). Oysa 1957'den sonra egemen olmaya başlayan üretken-dönüşümlü dilbilgisiyle bir dilde yalnızca o sırada söylenen tümceler değil de, daha önce söylenmiş ve daha sonra söylenebilecek tümceler de ele alınmaya başlanmıştır. Chomsky'nin 1957 yılında yayımladığı Syntactic Structures adlı eserinde ortaya attığı Üretken-dönüşümlü dilbilgisi kuramının belli başlı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz. a) Edim ve Edinç: “Edim, doğal konuşucunun tüm dilsel etkinliklerini kapsar ve konuşucunun dil kullanımına yönelik becerilerinin tümüdür, edinç ise bu etkinlikleri temellendiren zihinsel gerçekliği içerir ve bilginin ideal düzlemidir” (Uzun, 2000:5). Yani edim için, kişinin dili kullanım becerisi, edinç için ise kişinin sahip olduğu dil yetisi denilebilir. b) Dilbilgisel ve Dilbilgisidışı Tümceler: Chomsky, Syntactic Structures adlı eserinde, bir dilde üretilen tümceleri dilbilgisine uygun ve dilbilgisine aykırı olmak üzere ikiye ayırır ve çözümlemenin dilbilgisine uygun tümceler üzerinde yapılması gerektiğini belirtir (Uzun, 2000: 5-6, Aydın, 1992: 45). c) Kurallar Dizgesi: Chomsky, 1965 yılında yayımladığı Aspects of the Theory of Syntax adlı eserinde dili bilmenin, bir kurallar dizgesi yardımı ile o dilde sonsuz sayıda tümce üretebilme anlamına geldiğini savunur ve Kurallar dizgesini üç 64 ana bileşene ayırır: Sözdizimi Bileşeni, anlambilimi bileşeni, sesbilimi bileşeni. Malstorm bu bileşenleri şu biçimde göstermektedir (Aydın, 1996: 16): SÖZDİZİMİ BİLEŞENİ Öbek Yapı Kuralları Dönüşüm Kuralları Sözlükçe ANLAMBİLİM BİLEŞENİ SESBİLİM BİLEŞENİ Sesbilimsel Sunum Şekil 3: Malstorm’a Göre Kurallar Dizgesinin Bileşenleri Kurallar dizgesinden oluşan dilbilgisi, “hem dilin tümce üretişini sağlayacak kuralları, hem de bozuk tümceleri engelleyecek kuralları içermelidir” (Uzun, 2000:8). Yani dilbilgisi, bozuk tümcelerin üretimine yol açacak kurallar içermemeli ve üretilecek tümceler dilbilgisel açıdan doğru olmalıdır. d) Derin Yapı - Yüzey Yapı Ayrımı: Chomsky tümce için derin yapı ve yüzey yapı ayrımını yapar. “Derin Yapı, tümcenin içeriği ve tümcede yer alan mantıksal, soyut yapıdır, yüzey yapı ise derin yapıda var olan anlamın açıklanış biçimi, sese, sözcüklere dökülerek gerçekleştirilmesidir” (Aksan, 1989: 135-136). e) Dönüşüm ve Yapı Kuralları: Yapı kurallarıyla, sayısız tümce örneklerinden çekirdek tümceler elde edilir ve bu tümcelere göre o dilde kurulabilecek bütün 65 tümceleri üretebilecek formüller elde edilir. Dönüşüm kuralları, "tümce anlamını değiştirmeden, belirli koşullarda derin yapıyı yüzey yapıya çevirme kuralları "dır (Aksan, 1989: 144). 3.4.1. Türkçenin Sözdizimsel Özellikleri Türkçenin en belirgin sözdizimi özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: 1. Hatiboğlu (1982: 1), Türkçenin sözdiziminin en belirgin özelliğini, "önemli olan sözü, sözcüğü, kararı, yargıyı, genellikle anlatımın sonuna bırakması" olarak görmektedir. Hatiboğlu'na göre, önce gelen sözcükler esası, kararı, yargıyı açıklamaya, ona yardımcı olmaya ve anlamı tamamlamaya yarar ve esas söze oranla az değerli sayılırlar. 2. “Türkçe sola döngüsel bir dil özelliği gösterir” (Aydın, 1992: 120). Türkçede yan tümcelerin temel tümcenin solunda yer aldığı görülür. Yan tümceler, eylemleri çekimli olanlar ve eylemleri çekimli olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılır (Erguvanlı-Taylan, 1994: 31). Birinci yan tümce türü Biz [sen hiç gelmeyeceksin] sanmıştık cümlesiyle örneklenebilir; burada sanmak eyleminin tümleci köşeli parantez içindeki çekimli eylemli yantümcedir. İkinci yantümce türüne ise, ben [o kadının iyi bir bakıcı olduğun]dan emin değilim tümcesi örnek verilebilir. Bu örnekteki köşeli parantez içindeki yantümce eylemi, temel tümcenin eylemi gibi çekimli değildir. Erguvanlı-Taylan (1994: 32), eylemi çekimli olmayan yantümcelerin işlevleri ile eylem yapıları arasındaki bağıntıyı şöyle göstermektedir: Yantümce: türü işlevi eylem (E) yapısı i) ortaç ad niteleyicisi E + y En E + DİK/ yEcEK + iyelik 66 Örnek: 1) a) Annem [benim aldığım çanta]yı henüz görmedi, b) Sen [onunla konuşan kız]ı tanıyor musun? ii) ulaç belirteç E + ip; E + ErEk; E + InCE vb. E + DIK / yEcEK + iyelik ( + durum) ilgeç E + mE + iyelik (+ durum) ilgeç Örnek: 2) a) Sevgi [ödevlerini yapıp] uyudu. b) [Çok çalışarak] sınavdan iyi not aldı. c) [Gazetedeki haberi okuyunca] beni aradı. d) [Oğlum hasta olduğu] için işe gitmedim. e) [Geçen yıl kaza yaptığım]dan beri araba kullanmıyorum. f) O [benim doğruyu söylemem]den korkuyor. iii) adlaştırma tümleç E + mE(k) E + mE + iyelik E + DİK / yEcEk + iyelik Örnek 3) a) Biz [bu filmi seyretmek] istemiyoruz. b) Annem [benim sana telefon etmem]i istedi. c) Biz [onun bu işi yapmadığın]a inanmıyoruz. d) Ben [onun bunu istemeyeceğin]}i sanmıyorum. 67 Erguvanlı-Taylan (1994: 32-33), eylemleri adlaştırılmış bir yapıya sahip yantümcelerin (mastar halindekiler dışında), işlevleri ne olursa olsun, belirtili ad tamlaması görünümünde olduklarını söylemektedir. 3) “Türkçede yan tümcelerle temel tümce arasındaki bağlantıyı ulaç ve ortaç adı verilen sözcük türleri sağlar” (Aksan, 1989: 126). Bazı tümcelerde ki ilgi adılının kullanıldığı görülür. “Farsçadan alınmış olan ki ilgi adılıyla kurulan tümcelerin, Türkçenin anlatım özelliğine uygun olmadığı ve yabancı dillerin etkisiyle kullanıldığı bir gerçektir” (Aksan, 1989: 126). Ad tamlamalarında ise sözcükler, tamlayan ve iyelik ekleriyle birbirlerine bağlanırlar [Ad + tamlayan] + [Ad + iyelik eki]: Ali'nin okulu Evin kapısı Ad tamlamalarında tamlayan durumundaki sözcük, adıl da olabilir. Senin ödevin Onun defteri silgisi Bizim evimiz Sizin bahçeniz Onların kitapları Dilbilgisi kitaplarında belirtisiz ad tamlaması olarak geçen tamlamada ise birinci ad ek almaz. Okul çantası Öğretmen kitabı Orman Bakanlığı 4) “Türkçede tümce öğeleri arasındaki bağıntıyı çeşitli biçimbirimler belirler” (Aydın, 1992: 120). Tümleç ile yüklem arasındaki bağıntıyı ad durum ekleri adı verilen |-(y)i|, {-(y)E), {-DE}, {-DEn}, {-0} biçimbirimleri sağlar: 68 1. Murat bardağı kırdı. 2. Mine kitap okuyor. 3. Uğur okula gidiyor. 4. Zeynep hastaneden geliyor. 5. Canan bu evde oturuyor. Özne ile yüklem arasındaki bağıntıyı ise, kişi biçimbirimleri belirler: 6. Ben dün sinemaya gittim. 7. Sen yarın bize gelecek misin? 8. Uğur dün camı kırdı. Ø 9. Biz dün arkadaşımızı ziyaret ettik. 10. Siz sigara içiyor musunuz? 11. Onlar yemek yediler mi? 5) Türkçenin sözdizimi oynaktır. “Türkçede bir tümce içinde yer alan öğeler kolaylıkla yer değiştirerek kabul edilebilir yeni tümceler oluşturabilirler" (Aksan, 1998: 170). Türkçenin sözdizimdeki bu esnekliği göstermek açısından geçişli bir eylemle kurulmuş üç öğeli bir tümcenin altı değişik biçimine rastlayabiliriz: A: 1) Mine kitabı okudu. 2) Mine okudu kitabı. 3) Okudu kitabı Mine. 4) Okudu Mine kitabı. 5) Kitabı Mine okudu. 6) Kitabı okudu Mine. Türkçenin üretkenliği de sözdiziminin oynaklığı ile doğru orantılıdır (Sezer, 1979: 57). Ayrıca tümcedeki öğelerin sayısı arttıkça farklı kuruluşların da sayısı artacaktır. Aksan (1998: 170-171), "Hasan topu Erol'a attı" tümcesinin değişik biçimlerini şöyle sıralamaktadır: B: I. Hasan topu Erol'a attı. 69 2. Hasan topu attı Erol'a. 3. Hasan Erol'a topu attı. 4. Attı Hasan Erol'a topu. 5. Attı Erol'a topu Hasan. 6. Attı topu Erol'a Hasan. 7. Erol'a topu Hasan attı. 8. Erol'a attı topu Hasan. 9. Erol'a Hasan topu attı. 10. Topu Hasan Erol'a attı. 11. Topu Erol'a Hasan attı. 12. Topu attı Hasan Erol'a. Aksan (1998: 171), tümceleri sesleterek ses özelliklerini meydana çıkaracak olursak, özellikle vurgu yerlerini değiştirerek bir tümceden üç ayrı anlam dile getiren üç farklı tümce elde edebileceğimizi belirtmektedir: a) KöyLÜ ağacı kesti (kesen köylüdür, başkası değil). h) Köylü ağaCI kesti (başka bir nesneyi değil). c) Köylü ağacı kesTİ (başka bir şey yapmadı, kesti). Belirtili nesnesi bulunan bir tümcenin öğeleri yer değiştirildiğinde anlamda bir değişiklik olmazken (A tümcesi: Mine kitabı okudu.) belirtisiz nesne alan bir tümcenin öğeleri değiştirildiğinde anlamsız bir tümce ortaya çıkabilmektedir: Bebek mama yedi. * Mama bebek yedi. Burada sözcük sırasının sözdizimindeki önemi ve belirtisiz nesnenin yükleme daha yakın olması gerektiği ortaya çıkmaktadır (Aksan, 1998: 172). 6) Türkçede ikilemeler oldukça sık kullanılmaktadır. 70 İkileme, "anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek, kavramı zenginleştirmek amacıyla, aynı sözcüğün tekrar edilmesi veya anlamları birbirine yakın yahut karşıt olan ya da sesleri birbirini andıran iki sözcüğün yan yana kullanılmasıdır" (Hatiboğlu, 1982: 51). Aksan (1998: 175), ikilemelerin bir kavramı pekiştirme, güçlendirmedeki etkileri bir yana bırakılsa bile, tümce anlambilimi açısından ele alındıklarında tümceye önemli bir anlatım gücü ve etkinlik kazandırdıklarını söylemektedir. İkilemelerin en önemli özelliklerinden birisi, kalıplaşmış sözcükler olmaları ve genellikle sözcük sırasının değişmemesidir. Örneğin: eski püskü, çoluk çocuk, yırtık pırtık, kırık dökük, selâm kelam gibi. “Bazı ikilemeleri oluşturan sözcükler ise hiçbir şekilde tek başlarına kullanılmazlar” (Hengirmen, 1997: 403): allak bullak buram buram tiril tiril karman çorman didik didik lokur lokur gürül gürül mırın kırın tıklım tıklım Aksan (1998: 175), İkilemelerin yalnızca ad, sıfat, belirteç, çekimli ve çekilmemiş eylem gibi değişik sözcük türleriyle sınırlı kalmadığını, tümcenin özne, nesne, yüklem öğelerini de oluşturduğunu söylemektedir. 1. Zavallı kadın yaşadıklarını ağlaya ağlaya anlattı. Belirteç 2. Mehmet Bey neyi varsa satıp savdı ve İstanbul'a yerleşti. Yüklem 3. Ercan tasını tarağını topladı ve evi terketti. Belirtili nesne 4. Bebeğin yumuk yumuk elleri, mavi mavi gözleri var. sıfat sıfat 5. Adam sinirlenince verip veriştirdi. Yüklem 71 1. Tümcede "ağlaya ağlaya" belirteç, 2. tümcede "satıp savdı" yüklem, 3. tümcede "tasını tarağını" belirtili nesne, 4. tümcede "yumuk yumuk" elleri niteleyen sıfat, 5. tümcede ise "verip veriştirdi" yüklem görevini üstlenmektedir. 7) Türkçede özne durumundaki kişi adılları seyrek kullanılır. Onların işlevini, genellikle kişi eklerinin yüklendiği görülür. 1. Yarın akşam sinemaya gideceğim. 2. Geleceğimizi biliyordunuz, niçin bizi beklemediniz? Yukarıdaki tümcelerde özneye gerek duyulmamıştır. Öznenin kim olduğu yüklemin sonundaki kişi eklerinden anlaşılmaktadır. Özne özelikle belirtilmek isteniyorsa adıla başvurulur. 3. Her şeyi ben yaptım; o hiçbir şey yapmadı. “Kişi adılı özellikle belirtilmek istendiğinde anlatım, de bağlacıyla pekiştirilir" (Aksan, 1998: 177). 4. Siz de sinemaya gelecek misiniz? 5. Biz de oraya gidelim mi? Bazan da anlatımda pekiştirme sağlamak için "kendi" adılından yararlanılır. 6. Bu ödevi ben kendim yaptım. 8) Türkçede sıfatlar, her zaman niteledikleri addan önce gelirler: Şu kitap güzel kız geniş yol Aynı adı niteleyen birçok sıfat ve sıfat öbeği rahatlıkla ve bir bağlaca gerek olmaksızın art arda getirilerek etkileyici bir anlatım sağlanabilmektedir (Aksan, 1998: 178). 1. Esra genç, güzel, akıllı, çalışkan bir kızdır. 2. Burası sessiz, sakin, yemyeşil bir yer. 72 Eğer nitelenen ad bir tamlama biçimindeyse, sıfat veya sıfatlardan biri bu tamlamanın arasına giremez. 3a. Yanan eski ahşap ev. 3b. * Yanan ahşap eski ev. 4a. Pazardan aldığım taze tarla domatesleri. 4b. * Pazardan aldığım tarla taze domatesleri. Türkçenin önemli bir sözdizimi özelliği de, sayı sıfatlarından sonra gelen adların çoğul olmayışıdır: Sınıfta on öğrenci var. 9) Türkçede soru, {-mI} soru biçimbirimi ile yapılır. Tümcede soru biçimbiriminin yeri oynaktır. Soru biçimbirimi, sorunun vurgulanacağı öğeden sonra gelir. Eylemde ise, genellikle kişi ekinden hemen önce yer alır. 1.Siz bu akşam sinemaya gidecek misiniz? 2. Siz bu akşam sinemaya mı gideceksiniz? 3. Siz bu akşam mı sinemaya gideceksiniz? 4. Siz mi bu akşam sinemaya gideceksiniz? 1. tümcede, bu akşam sinemaya gidilip gidilmeyeceği, 2. Tümcede gidilecek yerin sinema olup olmadığı, 3. Tümcede sinemaya bu akşam mı, yoksa başka bir gün mü gidileceği, 4. Tümcede ise sinemaya gidenin (gidenlerin) o mu (onlar mı), yoksa başkası mı olduğu soruluyor. 3.4.2. Fransızcanın Sözdizimsel Özellikleri Biz burada Fransızcanın en belirgin sözdizimi özelliklerini kısaca vermekle yetineceğiz. Fransızca, yapı ve köken bakımından Türkçeyle aynı grupta yer 73 almadığından, sözdizimi açısından Türkçeden çok farklı özelliklere sahiptir. Fransızcanın en belirgin sözdizimi özellikleri şunlardır: 1. Fransızcada tümce öğeleri özne, yüklem ve nesne (ÖYN) olarak dizilir ve bu sıra hiç bir zaman değişmez. la. Je vais en France. lb. * Je en France vais. “Fransızcada tümcenin nesnesi değil, sadece yer ve zaman belirteci (compléments circonstenciels de lieu et de temps) yer değiştirebilir”. (Maingueneau, 1999: 26). Bu belirteçler, ya tümcenin başına ya da sonuna gelir ve anlamda değişime yol açmazlar. 1a. Je suis allé au cinéma hier. (Ben gittim sinemaya dün) 1.b. Hier, je suis allé au cinéma. (Dün, ben gittim sinemaya) 2a. Tout le monde est fatigué à la maison. ( Herkes yorgundur evde ) 2b. A la maison, tout la monde est fatigué. (Evde herkes yorgundur) 2) Fransızcada genellikle yan tümceler temel tümcelerin sağında yer alır. Bileşik tümce olarak adlandırılan bu tümceler iki şekilde oluşturulmaktadır. Kıran (1987:72), bu tür tümceler için aşağıdaki şemayı önermektedir: 74 PHRASE COMPLEXE (BİLEŞİK TÜMCE) PAR RATTACHEMENT PAR ENCHASSEMENT (bağlama ile) juxtaposition (Bağımsız Sıralı Tümce) (yerleştirme ile) coordination subordination (Bağımlı Sıralı Tümce) (Yan Tümce) 1. Les complétives (que bağlacıyla oluşturulan yan tümceler) 2. Les relatifs (ilgi adıllı yan tümceler) 3. Les circonstancielles (Belirteçli yan tümceler) Şekil 4: Kıran’a Göre Fransızcada Bileşik Tümcelerin Oluşumu Juxtaposée tümceler (bağımsız sıralı tümceler) virgül, noktalı virgül, iki nokta üstüste ve bir nokta ile temel tümceye bağlanan tümcelerdir. 2. II dort: il est trop fatigué (O uyuyor: o çok yorgun) 3. Paul est entré dans la maison. (Paul içeri girdi. Yves est resté dehors. Yves dışarda kaldı.) 75 “Coordonnée tümceler (bağımlı sıralı tümceler) bir takım bağlaçlarla (et, donc, car, alors, mais, aussi, vb. gibi) elde edilen tümcelerdir” (Kıran, 1987: 72). 4. Valérie avait tort, cependant elle ne voulait pas l'admettre. (Valerie haksızdı, oysa (bununla birlikte) o bunu kabul etmek istemiyordu.) 5. Le vent a cessé, et il s'est mis à neiger. (Rüzgar durdu ve kar yağmaya başladı.) Burada subordonnée tümce adı altında yer alan yan tümcelere de birer örnek vererek kısaca geçmek istiyoruz. 6. Mon père dit que mon frère rentrera demain. (Babam, kardeşimin yarın döneceğini söylüyor. 7. Le pont sur lequel la route passe est ancien. (Yolun üstünden geçtiği köprü eskidir.) 8. Je me suis rapprochée pour que vous entendiez bien. (Sizin iyi duymanız için yaklaştım.) Örneklerden de anlaşılacağı üzere, yan tümceler genelde temel tümcenin sağında yer almaktadır. 3) Fransızcada tanımlık (article) çok önemlidir. Sözcüğün tanımlığına göre, o sözcüğün yerine kullanılacak adıl, işaret adılı, iyelik adılı veya önüne getirilecek olan işaret sıfatı, iyelik sıfatı da değişikliğe uğrar. Fransızcada iki tür tanımlık vardır: Belirli tanımlık (article défini) ve belirsiz tanımlık (article indéfini). 1. Belirli Tanımlık Belirli tanımlık, konuşan ve dinleyen tarafından bilinen bir canlıyı veya bir nesneyi belirten adın önünde kullanılır (Goosse, 1993: 865). 76 Belirli tanımlığın, basit (formes simples) ve kaynaşmış (formes contractées) olmak üzere iki şekli vardır: a) Basit şekli (formes simples): le, la, les. Le, eril bir adın önünde kullanılır: Le frère (erkek kardeş), le stylo (tükenmez kalem), le père (baba), le livre (kitap) gibi. La, dişil bir adın önünde kullanılır: la mère (anne), la table (masa), la chaise (sandalye), la maison (ev) gibi. Les, çoğul tanımlıktır. Hem eril hem de dişil olan çoğul adların önünde kullanılır: les maisons (evler), les mères (anneler), les livres (kitaplar) gibi. Eğer ad bir ünlüyle veya okunmayan bir h (h muet) ile başlıyorsa tanımlık l' şeklini alır: l'école (okul), l'eau (su), l'homme (adam). b) Kaynaşmış şekli (formes contractées): “Le ve les tanımlıkları, à veya de biçimbirimlerinden sonra yer alırlarsa, bu biçimbirimlerle kaynaşırlar” (Goosse, 1993: 866). Bu tanımlıkların biçimbirimlerle birleşmeleri sonucu aşağıdaki kaynaşmış şekil ortaya çıkar: à + le → au (appeler au secours) (yardım çağırmak) à + les → aux (parler aux voisins) (komşularla konuşmak) de + le → du (le repas du soir) (akşam yemeği) de + les → des (la veille des vacances) (tatil arifesi) 2. Belirsiz Tanımlık (article indéfini: un, une, des) ve Parça Gösteren Tanımlık (article partitif: du, de la , de l’, des) “Belirsiz Tanımlık, genellikle henüz sözkonusu olmayan, tanınmayan, bilinmeyen bir nesneyi veya canlıyı belirten bir adın önünde kullanılır” (Goosse, 1993: 867): Une personne demande à te voir. (Bir kişi seni görmek istiyor) Des gens demandent à te voir. (İnsanlar seni görmek istiyorlar) 77 Belirsiz tanımlığın iki şekli vardır: Eril adların önünde un, dişil adların önünde une, eril veya dişil çoğul adların önünde ise des kullanılır: un homme (bir adam), une femme (bir kadın), un livre (bir kitap), une maison (bir ev), des femmes (kadınlar), des dictionnaires (sözlükler), des papiers (kağıtlar). “Parça gösteren tanımlık (article partitif), bir bütünün bir parçasını belirtir” (Capelle ve Gidon, 1995: 108). Bazan da “sayılamayan bir nesnenin ve nicelendirilemeyen soyut adların önünde kullanılır “(Goosse, 1993: 869): du, de la, de l’, des. Bois de l'eau! (Su iç!) Donne moi du pain! (Bana ekmek (ekmekten) ver!) J'ai du courage (Cesaretim var) J'ai mangé des pommes (Elma yedim) 4) Fransızcada tümce öğeleri arasındaki bağıntıyı préposition adı verilen çeşitli ilgeçler sağlar: 1. Je vais à la maison. (Eve gidiyorum) 2. Je viens de France. (Fransa’dan geliyorum) 3. l'autobus passe par le pont. (Otobüs köprüden geçiyor) Kıran (1987: 26), Fransızcada iki tür ilgeç grubu bulunduğunu, birincisinin tamamen fiil grubuna bağlı ve zorunlu bir öğe olduğunu, ikincisinin ise tümceye bağlı, tümceyi zenginleştiren bir öğe olduğunu bu nedenle tümce içindeki yerinin hareketli olduğunu söylemektedir. a) Fiil Grubuna Bağlı İlgeç Grubu: 4. Mes parents vont à Paris. (Ebeveynlerim Paris’e gidiyor) 5. Ecrivez dans votre cahier. (Defterinize yazınız) 6. L’étudiant a répondu au professeur. (Öğrenci öğretmene yanıt verdi) 7. Je suis allé chez ma tante. (Teyzeme gittim) 78 b) Tümceye Bağlı İlgeç Grubu: 8a. J'ai trouvé un emploi grâce à mon ami. (Arkadaşım sayesinde bir iş buldum) 8b. Grâce à mon ami, j'ai trouvé un emploi. 9a. A cause de la pluie, on ne va pas au pique-nique. (Yağmur yüzünden pikniği gitmiyoruz) 9b. On ne va pas au pique-nique à cause de la pluie. 10a. II neige depuis deux jours. (İki gündür yağmur yağıyor) l0b. Depuis deux jours, il neige 5) Fransızcanın sözdizimi oynak değildir. Tümce içindeki öğeler genellikle yer değiştiremezler. Fransızca bir tümcedeki öğeler özne + yüklem + nesne (ÖYN) şeklinde dizilirler. A: 1. Uğur a cassé le vase özne yüklem nesne (Uğur kırdı vazoyu) 2. * Uğur le vase a cassé 3. * Le vase a cassé Uğur 4. * Le vase Uğur a cassé 5. * A cassé Uğur le vase 6. * A cassé le vase Uğur Yukardaki örneklerde görüldüğü gibi Fransızcanın sözdizimi Türkçenin sözdizimi gibi oynak değildir. Fransızca tümcelerde, daha önce tümceye bağlı ilgeç grubu olarak belirttiğimiz öğeler dışında, diğer öğeler yer değiştirmez. B: l a. II me faut une feuille et un stylo pour écrire une lettre. (Mektup yazmak için bana bir kağıt ve bir kalem gerekiyor) l b. Pour ecrire une lettre, il me faut une feuille et un stylo. 79 2a. A cause de la circulation, nous sommes en retard. (Trafik yüzünden geç kaldık) 2b. Nous sommes en retard à cause de la circulation. Yukardaki tümcelerde “pour écrire une lettre” (mektup yazmak için) ve “à cause de la circulation” (trafik yüzünden) sözcük grupları tümceye bağlı öğelerdir ve bu nedenle tümcenin başında bulunabilecekleri gibi tümcenin sonunda da yer alabilirler. 6) Fransızcada kişi adıllarının kullanımı zorunludur. Kişi adıllarının işlevini yüklem üstlenemez. Je regarde (Ben bakıyorum) Tu regardes (Sen bakıyorsun) Il/elle regarde (O (erkek/bayan) bakıyor) Nous regardons (Biz bakıyoruz) Vous regardez (Siz bakıyorsunuz) Ils/elles regardent (Onlar (erkek/bayan) bakıyorlar) Yazılışta altı farklı kişi adılının yer aldığı ve bu adıllara göre eylemin beş farklı çekiminin bulunduğu görülür. Fakat bu tümceler sesletildiğinde 3. tekil kişi ve 3. çoğul kişi adıllarının ve eylem çekimlerinin aynı şekilde sesletildiği görülür. Konuşmada eylemin hangi adıla göre çekildiği ise, bağlamdan anlaşılır. Yine konuşmada şimdiki zamanda çekilmiş regarder (bakmak) eyleminin 1. 2. 3. tekil ve 3. çoğul kişiye göre çekimi aynıdır [r∂gaRd]. Bu nedenle Fransızcada adılların kullanımı çok önemlidir. 7) Fransızcada düz bir tümce üç şekilde soru haline getirilebilir: a) Ses tonu ile (l'intonation) b) Est-ce que kalıbı ile c) Özne ve yüklemin yer değiştirmesiyle (l'inversion) Örnek 1: Vous allez souvent au théâtre. (Siz sık sık sinemaya gidiyorsunuz.) 80 1a. Vous allez souvent au théâtre? (Siz sık sık sinemaya gidiyor musunuz?) 1b. Est-ce que vous allez souvent au théâtre? 1c. Allez-vous souvent au théâtre? Her üç soru tümcesinde de sık sık sinemaya gidilip gidilmediği soruluyor. Tümce öğelerinden herhangi birine vurgu yapılmıyor. Eğer vurgu yapılmak istenirse ayrı bir vurgu kalıbının kullanılması gerekir. Örnek 2: Vous vous réveillez tôt. (Siz erken uyanıyorsunuz.) 2a. Vous vous réveillez tôt? (Siz erken uyanıyor musunuz?) 2b. Est-ce que vous vous réveillez tôt? 2c. Vous réveillez-vous tôt? “Eğer özne bir adıl değil de, bir ad ise, ad durumundaki özne tümcenin başında yer alır ve eylemden sonra bu adın yerine geçecek bir adıl kullanılır” (Wagner ve Pinchon, 1962: 527). Örnek 3: Les enfants viendront demain. (Yarın çocuklar gelecekler) 3. Les enfants viendront-ils demain? (Yarın çocuklar gelecekler mi?) Örnek 4: Paul a téléphoné à ses parents. (Paul ebeveynlerine telefon etti.) 4. Paul a-t-il téléphoné à ses parents? (Paul ebeveynlerine telefon etti mi?) “Eğer tümcede bir soru terimi (le terme interrogatif) varsa, bu soru terimi tümcenin başında yer alır, özne ise eylemden sonra gelir” (Wagner ve Pinchon, 1962: 527): 5. Quel roman lisez-vous? (Hangi romanı okuyorsunuz?) 6. Que dîtes-vous? (Ne diyorsunuz?) 7. A qui avez-vous parlé? (Kiminle konuştunuz?) 8. Qui avez-vous vu? (Kimi gördünüz?) 9. Où allait-elle? (Nereye gidiyordu?) 10. Quand rentrerez-vous? (Ne zaman döneceksiniz?) 81 11. Comment se portait-elle? (O (bayan) nasıldı, kendini nasıl hissediyordu?) Yukardaki örneklerde görüldüğü gibi genelde soru terimleri tümcenin başında yer alır. 8) “Fransızcada sıfatlar niteledikleri adla cins ve sayı bakımından uyum sağlar” (Maingueneau, 1999: 77). 1. Le chien noir dort. (Siyah köpek uyuyor) Ad sıfat 2. Je vois une petite maison. (Küçük bir ev görüyorum) sıfat ad “Fransızcada herhangi bir ad grubuna birden çok sıfat eklemek mümkündür” (Dubois ve Lagane, 1995: 104). Ada eklenen yeni sıfatlar adın tümce içindeki rolünü değiştirmez: 3. Ce chat gris ronronne. (Bu gri kedi mırıldıyor) 4. Ce petit chat gris ronronne. (Bu küçük gri kedi mırıldıyor) 5. Ce joli petit chat gris ronronne. (Bu güzel küçük gri kedi mırıldıyor) Dubois ve Lagane (1995: 109), sıfatların ada göre yerleştirilmesini üç grupta ele almaktadırlar: a) Sıfatlardan çok az bir bölümü adlardan önce yer alırlar. Bunlar genellikle tek veya iki hecelidirler: bon, beau, grand, gros, joli, petit, vb. 7. C'est un bon professeur. (Bu iyi bir öğretmendir) 8. II a une grande maison. (Onun (erkek) büyük bir evi vardır) 9. Ils ont une grosse voiture. (Onların (erkek) büyük bir arabası vardır) b) Bazı sıfatlar addan sonra gelirler. Bunlar eylemin sıfat olarak kullanılan türleridir (les participes passés et des adjectifs verbaux en -ant) un voyageur fatigué (yorgun bir yolcu) 82 un renard apprivoisé (evcilleştirilmiş bir tilki) un spectateur ravi (mutlu/memnun izleyici) un marchant ambulant (seyyar satıcı) un chemin montant (yokuşlu yol) c) Renk, biçim, uyruk, din vb. belirten sıfatlar addan sonra yer alırlar: Des fleurs blanches (Beyaz çiçekler) Une salle réctangulaire (Dikdörtgen salon) L’armée turque (Türk ordusu) Le culte catholique (Katolik dini/mezhebi) Bazı sıfatlar, addan önce veya sonra gelişlerine göre anlam değiştirirler: La semaine dernière (Geçen hafta) La dernière semaine (Son hafta) Ses propres mains (Kendi elleri) Ses mains propres (elleri temiz) Mon cher ami (Değerli arkadaşım) Un cahier cher (pahalı bir defter) Pauvre femme (zavallı kadın) Femme pauvre (fakir kadın) Grand homme (Önemli, büyük insan) Homme grand (Uzun boylu adam) Eğer bir sıfat tamlaması sözkonusu ise sıfat mutlaka addan sonra yer alır: Un bel enfant. Un enfant beau de visage. (Güzel çocuk) (Yüzü güzel çocuk) Une fille pleine de vie (hayat dolu bir kız) 83 9) Fransızcada adıllar, yerine geçtikleri adın cinsine ve sayısına göre değişiklik gösterirler. Kişi adıllarındaki bu değişiklik yazı dilinde daha çok 3. tekil ve 3. çoğul kişide kendini gösterir. 1a. Nicole est infirmière. (Nicole hemşiredir) 1b. Elle est infirmière. (O (bayan) hemşiredir) 2a. Paul est médecin. (Paul doktordur) 2b. II est médecin. (O (erkek) doktordur) 3a. Mes parents habitent à Paris. (Ebeveynlerim Paris’te oturuyor) 3b. Ils habitent à Paris. (Onlar (erkek) Paris’te oturuyor.) 4a. Les femmes organisent une kermesse. (Kadınlar bir kermes düzenliyorlar) 4b. Elles organisent une kermesse. (Onlar (bayanlar) bir kermes düzenliyorlar) 10) “Fransızcada bir eylemi, geçmiş zamanda çekmek için iki yardımcı eylemden yararlanılır: Etre ve Avoir. Yer değişikliği belirten eylemler (aller, rentrer, partir, sortir, monter, descendre, vb.) ve rester eylemi être yardımcı eylemi ile çekime girer” (Kaneman-Pougatch ve diğerleri, 1997: 78), diğer eylemler ise avoir yardımcı eylemiyle çekilirler. 1. Hier nous sommes allés au cinéma. (Dün sinemaya gittik) Bu tümceye bakıldığında sinemaya gidenlerin erkek ve çoğul olduğu anlaşılır. Gidenlerin hepsi erkek olmasa bile, grupta bir erkeğin bulunması öznenin erkek (eril) olarak görülmesi için yeterlidir. 2. Je suis née en 1965. (Ben (bayan) 1965’te doğdum) Bu tümcede “né” sıfat eyleminin (participe passé) yanına bir “e” konması (née), öznenin bayan olduğunu göstermektedir. Bu durum sesletimde bir fark yaratmaz. 3. II est parti hier soir. (O (erkek) dün akşam gitti) 4. Elle est restée deux ans en France. (O (bayan) iki yıl Fransa’da kaldı) 84 5. Hier, j'ai acheté une voiture. (Dün bir araba satın aldım. Yukardaki örneklerden de anlaşıldığı gibi, geçmiş zamanda yardımcı eylemi “être” olan sıfat eylemler özne ile uyum sağlarlar. “Avoir” yardımcı eylemi alan sıfat eylemler hiçbir zaman özneyle uyum (accord) yapmazlar. Ayrıca, dönüşlü eylemler (les verbes pronominaux) de geçmiş zamanda être yardımcı eyleminden yararlanılarak çekilir. 6. Ce matin, j e me suis levé tard. (Ben (erkek) bu sabah geç uyandım) 7. Hier, il s'est occupé des enfants. (Dün o (erkek ) çoçuklarla ilgilendi) 8. Hier, je me suis coupé les cheveux.(Dün ben saçlarımı kestirdim) Dönüşlü eylemlerin yer aldığı tümcelerde, özne ile sıfat eylemin uyum yapabilmesi için özneden sonra gelen adılın belirtili nesne (complément d’objet direct: C.O.D.) durumunda olması gerekir. Bu adıl dolaylı tümleç (complément d’objet indirect: C.O.I.) durumunda ise, özneyle sıfat eylem hiç bir zaman uyum yapmaz. 9. Zeynep et Elif se sont regardées. (Zeynep ve Elif birbirlerine baktılar) Bu tümcedeki “se” adılı belirtili nesne durumundadır. Bu nedenle sıfat eylemin sonuna özne bayan olduğu için “e”, çoğul olduğu için de “s” konulmuştur. 10. Elles se sont téléphoné. (Onlar (bayanlar) birbirlerine telefon ettiler) Bu tümcede sıfat eylem özneyle uyum yapmamıştır. Çünkü “se” adılı C.O.I durumundadır. 85 86 4. UYGULAMALI DİLBİLİM VE YANLIŞ ÇÖZÜMLEMESİ 4.1. Uygulamalı Dilbilim 1940'lı yıllardan sonra yabancı dil öğrenmenin büyük bir önem kazanmasıyla, Amerika Birleşik Devletlerinde Uygulamalı Dilbilim terimi ortaya atılmıştır. Böylece dilbilim alanındaki kuramsal çalışmaların yanı sıra, dilbilimin verilerinden yararlanılarak uygulamalı çalışmalara ağırlık verilmeye başlanmıştır. Bugün ise bu uygulamalar, teknolojinin getirdiği yeniliklerden de yararlanılarak iyice artmış ve dil öğreniminin daha verimli ve etkin hale getirilmesi için yapılan çalışmalar ağırlık kazanmıştır. Vardar (1982: 117), dilbilim ilke ve yöntemleriyle dile ilişkin çalışmalardan yararlanarak, özellikle dil öğretimiyle ilgili birçok gereksinimi karşılamaya, bildirişimi kolaylaştırıcı önlemler almaya, bir takım bilim dallarının dil olgularına değgin sorunlarını aydınlatmaya ya da onlarla işbirliği yaparak dillerarası araştırma düzlemleri yaratmaya, vb. dönük etkinliklerin hepsinin uygulamalı dilbilimin alanına girdiğini söylemektedir. Görüldüğü gibi uygulamalı dilbilimin kapsamı çok geniştir ve bu alanda yapılan incelemeler de büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Günümüzde uygulamalı dilbilimin kapsamı konusunda iki görüş vardır. Bunlardan birincisi, Mikro-dilbilim olarak adlandırılan yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre, "kimi dilbilimciler dilbilimi dil dışı unsurlardan temizlemek amacıyla öteki bilimlerden tümüyle ayrı olarak inceleme yolunu seçmişlerdir" (Kocaman, 1978: 8), bu nedenle de Uygulamalı dilbilim diye bir alan sözkonusu olamaz. İkinci yaklaşım ise makro-dilbilimdir. Bu yaklaşımı savunanlar, dilbilimle diğer bilimler arasında köprü kurulması gerektiğini söylemektedirler. Bu konuda Vardar (1982: 117-118), Uygulamalı dilbilimden yalnızca, dilbilim belli etkinlik alanlarına uygulandığında söz etmek gerektiğini söylemektedir. Mackey (1982: 227), birçok kişinin düşündüğünün aksine, dilbilimin konusunun öğrenme değil, dil olduğunu, bu nedenle de dil 86 öğreniminin uygulamalı dilbilimin tek konusunu olmadığını söylemektedir. Kocaman (1978: 9), dil öğrenimi ile uygulamalı dilbilim arasındaki ilişkiyi şöyle açıklamaktadır: "Bir kez öğretilecek dilin saptanması ve kimlerin dil öğreneceği sorunu politik bir konudur; bu doğrudan bizi ilgilendirmiyor. Dilin nasıl öğrenileceği ya da yöntem sorunu da daha çok sınıf öğretmenine bırakmamız gereken bir sorun, işin bu yanı aynı zamanda eğitbilim ve ruhbilim uzmanlarını da ilgilendirir. Uygulamalı dilbilim daha çok neyin ne zaman, ne ölçüde öğretileceği sorunu ile uğraşır. Politzer, "yabancı dil öğrenimi konusunda, uygulamalı dilbilimden yabancı dili öğrenme ve öğretmede birtakım varsayımları formüle etme ve bu varsayımlara dayanarak öğretim işlerini planlama beklenmektedir" demektedir (Tosun, 1987: 110). Corder, uygulamalı dilbilimin dil öğretimine katkısına çok geniş bir açıdan bakmaktadır. Corder'a göre, uygulamalı dilbilimci "bir dilin öğretimi konusunda bu dilin planlanması, araç ve gereçlerinin hazırlanması, ortamın yaratılması ve uygulanmasından sorumlu olabilecek yetkin ve etkin bir kişidir" (Tosun, 1987: 11). Öyleyse uygulamalı dilbilimin, yabancı dilin sadece nasıl öğretileceğiyle değil, tüm dil etkinlikleriyle ilgilenen bir alan olduğu söylenebilir. Özellikle çalışmalardan yaygınlaşmasını olumlu yabancı sonuçlar sağlamıştır. dil öğretimi alınması Vardar (1982: konusunda uygulamalı 118), yapılan dilbilimin "Yabancı dilin anadiliyle yöntemli biçimde karşılaştırılmasını, böylece saptanan ayrılık ve benzerliklerden yabancı dil öğretiminde yararlanılmasını öngören ayrımsal ya da karşıtsal çalışmalar (ayrımsal dilbilim) öğretimin verimini artırmış, özellikle sözlü ve güncel dile, somut bildirişim durumlarına ve aşamalı öğretime dönük uygulamalar öğrencinin gereksinimlerini göz önünde tutan bir yaklaşımla bütünlenmiş, çağdaş ııygulayımsal olanaklar (örneğin görsel-işitsel gereçler) geniş ölçüde kullanılmıştır" diyerek ayrımsal dilbilim çalışmalarının dil öğrenimi açısından önemini vurgulamaktadır. Vardar’ın bu söylediklerinden yola 87 çıkarak “ayrımsal dilbilim” çalışmalarının, dil öğretimini daha etkin kılmada önemli bir paya sahip olduğu söylenebilir. Sonuç olarak uygulamalı dilbilim, dilbilimin çeşitli alanlarıyla ortak çalışmalar yaparak anadili ve yabancı dil öğretimine büyük katkılarda bulunmaktadır. Son zamanlarda, özellikle yabancı dil öğretimi (Fr. didactique de la langue étrangère) ile ilgili çalışmalar ağırlık kazanmıştır. Şimdi yöntemimizin tabanını oluşturan ayrımsal (karşıtsal) dilbilimi tanıtmaya çalışacağız. 4.2. Ayrımsal (Karşıtsal) Dilbilim Ayrımsal dilbilim (Fr. linguistique contrastive), karşılaştırmalı dilbilim (Fr. linguistique comparée) çalışmalarının bir türüdür. Ayrımsal dilbilim çalışmaları, 1940'lardan sonra, yabancı dil öğretiminde karşılaşılan güçlükler sonucu başlamıştır. Ayrımsal dilbilim, karşılaştırmalı dilbilimden görevleri, amaçları ve yöntemi açısından bazı ayrılıklar göstermektedir. Karşılaştırmalı dilbilim, diller arasında karşılaştırmalar yaparak, bu diller arasındaki benzerlikleri ve ilişkileri belirlemeyi ve dil ailelerini saptamayı amaçlayan bir alandır (Aydın, 1992: 11). Oysa ayrımsal dilbilim, "bir anadiliyle bir yabancı dili karşılaştırarak bunlar arasındaki ayrılıkları, ayrımları, karşıtlıkları saptamak, böylece etkin yabancı dil öğretim yöntemleri oluşturulmasını sağlamak amacını güden uygulamalı dilbilim dalı" olarak tanımlanmaktadır (Vardar, 2002: 28). Kısaca karşılaştırmalı dilbilim diller arasındaki benzerlikleri ve ilişkileri incelerken, karşıtsal dilbilim diller arasındaki karşıtlıkları ele almaktadır. Fries, 1945’te “en etkili eğitim materyalleri, hedef dil ile öğrenenin anadilinin betimlenerek bilimsel olarak karşılaştırılmasına dayanan materyallerdir” demiştir (Besse ve Porquier, 1984: 200). Fries, bu düşüncesiyle karşıtsal dilbilime işaret etmekte ve öğrenenlerin anadilinin bilinmesini ve öğrenilecek dil ile aralarındaki ayrılıkların öğrenimi zorlaştıracağı düşüncesinden yola çıkılarak eğitim materyallerinin hazırlanmasında bunların göz ününde bulundurulmasını 88 önermektedir. Daha önce ortaya atılan bu düşünce, Lado tarafından geliştirilerek kuram haline getirilmiştir. Lado için dilbilimin dil öğretimine getirisi şöyle belirtilebilir (Besse ve Porquier, 1984: 200): a) Yapısal dilbilim tarafından önerilen dil betimleme yöntemleri, özellikle sözlü dilde, öğretim için en iyi gereçleri üretirler. b) Aynı yöntemlere göre dillerin karşılaştırılması, “kaynak” dilin ve “hedef” dilin sesbilimsel, biçimbilimsel, sözdizimsel ve sözcük-anlambilimsel yapılarının karşılaştırılmasıyla öğrenim sorunlarını tahmin etmeyi sağlar: Her iki dil sisteminde her yapıyı karşılaştırarak dil öğrenme sorunlarını keşfedebiliriz. c) Bu karşılaştırmaların üzerine, diller arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri, öğrenime bağlı güçlükleri dikkate alan gelişmeleri koymak mümkündür. Lado’nun bu teorisine göre öncelikle hedef dilin öğrenenin anadiliyle karşılaştırılarak farklı ve benzer yönlerin ortaya çıkarılması ve bundan sonra da öğrenenlerin güçlük çektikleri noktaların belirlenerek bu güçlüklerin temelinde yatan sorununun araştırılması gerekmektedir. Yine bu teoriye göre, her iki dil sistemindeki her yapıyı karşılaştırarak dil öğrenme sorunlarının neler olduğunun anlaşılabileceği belirtilmektedir. Fakat daha sonra yapılan araştırmalar, öğrenme sorunlarının hepsinin öğrenenin anadilinden kaynaklanmadığını, öğrenenin anadilinden sonra öğrendiği başka bir dil varsa, bu dilden de kaynaklanabileceğini veya dilin kurallarının karmaşıklığından da öğrenme sorunlarının doğabileceğini göstermiştir. Ayrıca öğrenme ortamlarının, eğitim materyallerinin, öğretmen faktörünün, öğrenenlerin kişisel özelliklerinin de öğrenme güçlüğünde birer etken olduğu belirtilmektedir. Karşılaştırmalı çalışmaların çoğu, tarihsel karşılaştırmalı dilbilim kapsamında yapılmıştır. Wagner (1982: 218), tarihsel karşılaştırmalı dilbilimin görev alanını şöyle açıklamaktadır: "Tarihsel karşılaştırmalı dilbilim, diller arasındaki soy ağacına dayanan akrabalığı, değişik dillerdeki anlam açısından benzer birimlerin 89 biçimsel bakışımlılığına dayanarak belirlemeyi ve ortak bir temel dil oluşturmayı amaçlamış, kendi görevi olarak belirlemiştir. Başka bir göreviyse, soyağacı açısından akraba diller arasındaki ayrılıkları, değişimlerin sonucu olarak açıklamaktır. Akraba diller arasındaki değişimlerse, ortak temel dilin zaman içinde gösterdiği değişikliklerden kaynaklanır." XIX. yüzyılın ortalarından itibaren karşılaştırmalı dilbilim alanında yapılan çalışmalar, tarihsel-karşılaştırmalı dilbilim terimiyle adlandırılmaya başlamıştır. Daha sonraki karşılaştırmalı dilbilim çalışmalarında, diller yapısal özelliklerine göre sınıflandırılmaya başlanmıştır. Tiplendirici karşılaştırmalı dilbilim olarak adlandırılan bu çalışmalarda, dillerin soy ağacına bağlı akrabalık ilişkilerine ve tarihsel gelişim aşamalarına bakmaksızın dillerin yapısal özelliklerinin sınıflandırılması hedeflenmiştir. Yapılan bu sınıflandırmada, birden fazla dilde görülen özellikler, yani benzerlikler yer almaktadır. Wagner (1982: 219), ayrımsal dilbilimi, "belli bir anlamda, tiplendirici-karşılaştırmalı dilbilimin bütünleyicisi" olarak görmekte ve ayrımsal dilbilim yerine "ayrımsal-karşılaştırmalı dilbilim" denilmesinin daha uygun olacağını belirtmektedir. Wagner'a (1982: 219) göre, ayrımsal karşılaştırmalı dilbilim, Amerika'da geliştirilmiş olan "sınıflandırıcı yapısalcılık" kuramına dayalı yabancı dil öğretimi çalışmalarının bir ürünüdür ve temeli şu varsayımlara dayanır: Varsayım 1. Yabancı dil öğrenen herkes, zaten bir dili, kendi anadilini konuşmaktadır. Her yeni dil anadili temeline dayanılarak öğrenilecektir. Dolayısıyla, bu tür bir dil öğrenim süreci anadilini edinme sürecinden ayrılıklar gösterecektir. Varsayım 2. Her dilin kendine özgü yapısı vardır. Öğrenilecek dil de anadilinden az ya da çok ölçüde ayrılacaktır. Varsayım 3. Öğrenici, anadilinin özelliklerini yabancı dile aktarma eğilimindedir. Dilsel özellikler her iki dilde de ortaksa, öğrenim süreci bundan çok yararlanacaktır. Ama eğer yabancı dilin özellikleri biçim açısından ayrım gösteriyorsa, anadilinden yapılacak aktarım yanlışlara yol açacaktır (girişim yanlışları). 90 Varsayım 4. Anadilinin özelliklerinden sapma gösteren yabancı dil özellikleri, benzeyen ya da aynı olan özelliklere oranla daha güç öğrenilir. Ayrılıklar ne denli büyükse, öğrenme güçlükleri de o denli büyüktür. Varsayım 5. Anadili ve yabancı dil özellikleri konusunda yapılacak dizgeli bir ayrımsal karşılaştırma yoluyla beklenebilecek güçlükler ve olası girişim kaynakları önceden belirlenerek dilbilim açısından açıklanabilir. Yukarıdaki varsayımlara dayanan ayrımsal dilbilim, ayrımları belirlemek için de iki dil arasındaki benzerliklerden hareket etmek zorundadır. İki dil arasındaki benzerlikler ortaya konduktan sonra ayrımların neler olduğunu belirlemek kolaylaşacaktır. Dillerin ayrımsal karşılaştırmasının yapılması demek olan "ayrımsal çözümleme" kuramsal olarak birbirinden ayrı dört aşamadan oluşmaktadır (Wagner, 1982: 220): 1. Karşılaştırılacak olan dillerin betimlenmesi. 2. Karşılaştırılacak olan konunun seçimi. 3 Karşılaştırma için seçilmiş olan konunun karşılaştırılabilirliğinin belirlenmesi. 4. Ayrımsal karşılaştırma. Daha önce Wagner’a göre varsayımları sunulmuş alan ayrımsalkarşılaştırmalı dilbilime büyük eleştiriler getirilmiştir. Bunlardan en önemlisi, ayrımsal çözümleme ile varılan öncel yargıların pek güvenilir olmayacağı ile ilgilidir. Mackey (1982: 228), bu konudaki eleştirilerini şöyle dile getirmektedir: "Duyulan yanlışları kestirmenin yararı nedir? Dil öğreten bir kimse, öğrencilerin daha sonra yapabileceği yanlışların türlerini deneyimleri sonucu kestirebileceğine göre, dilbilimcinin ayrımsal çözümleme yolu ile öncel ve daha az güvenilir bir kestirimde bulunması daha mı akıllıcadır?" Elbette ki dil öğretmeni, deneyimleri sonucunda, öğrencilerinin hangi konularda yanlış yaptıklarını önceden kestirebilir. Fakat, her dil öğretmeni, bu yan- 91 lışları değerlendirip dilbilimsel kuramlar çerçevesinde yabancı dil öğretim yöntemine aktaramaz, ancak deneyimlerine dayanarak bir tahminde bulunabilir. Ergenç (1983: 202), bu konuda "Bu tutum 'deneyim her şeyin üstündedir' savıyla ruhbilimsel ve eğitimbilimsel alanlarda da herhangi bir kuramsal ya da deneyimsel araştırma ve incelemenin de gereksiz bulunması sonucunu doğurur" demektedir. Öyleyse deneyimler dışında, öğrencilerin hangi konularda zorlanacaklarını kestirebilmenin güvenirliği konusunda kesin sonuçlara ulaşabilmek için ayrımsal çözümleme sonucunda öğrencilerden elde edilmiş bulgulara başvurulması gerekmektedir. Bu da bilimsel bir çalışmayı gerektirir. Ayrımsal dilbilime yöneltilen bir başka eleştiri de, dil öğrencisinin tüm yanlışlarının anadilinden, yani olumsuz aktarımdan (Fr. interférence) kaynaklanıp kaynaklanmadığı ile ilgilidir. Mackey (1982: 229), yapılan yanlışların çoğunun anadilde koşutluğu olmadığını ileri sürmektedir. Elbette ki yapılan yanlışların hepsi, olumsuz aktarımdan kaynaklanmamaktadır. Kötü öğretim, uygun dil öğretim yönteminin seçilmeyişi, eğitim materyallerinin yetersizliği, eğitimin öğrencinin ihtiyaçlarına yanıt vermemesi, eğitim ortamının uygunsuzluğu ve öğrencinin kişisel sorunları gibi bir çok neden öğrencinin dil öğretiminde yanlış yapma nedeni olarak görülebilir. Fakat, yapılan yanlışlar arasında, anadilinden kaynaklanan yanlışların sayısı da az değildir. Nitekim bizim yaptığımız bu çalışmada da birçok girişim yanlışına rastlanmıştır. Yukarıda belirtilen bu iki eleştiri dışında, ayrımsal dilbilime daha pek çok eleştiri getirilmiştir. Bayraktaroğlu (1979: 4-5), yapılan bu eleştirileri şöyle özetlemektedir: "A. Karşıtsal (ayrımsal) dilbilim yabancı dil öğrenim güçlüklerinin ancak bir bölümünü önceden saptayabilir. Anadilinin yabancı dili olumsuz olarak etkilemesinden kaynaklanan yanlışlar öğrenim sırasında ortaya çıkan tüm yanlışları kapsamamaktadır. (...) B. Önceden saptanmaya çalışılan yanlışların özü tam olarak kesin ve belirli olamıyor; üstelik, bunlar anadili ile yabancı dil arasında yapılan karşıtsal 92 (ayrımsal) incelemenin hangi dilbilimsel model ile yapıldığına göre nitelik ve nicelik bakımından da değişiyor. C. İki dil arasındaki çeşitli yapısal farklılıklar aynı derecede güçlük yaratmaz. Güçlük derecesi farklılıklarla orantılı değildir. En çok karşılaşılan güçlüklerin anadili ve yabancı dil yapılarındaki birbirine az çok benzer yapılardan da kaynaklandığı görülmüştür. Ayrıca, yabancı dili konuşurken karşılaşılan güçlükler ile onu dinlerken karşılaşılan güçlükler arasında nitelik ve nicelik bakımından çok fark vardır. Karşıtsal (ayrımsal) incelemeler bu güçlüklerin tümünü daha önceden belirleyemez. D. Karşıtsal (ayrımsal) dilbilim, anadili ve yabancı dil yapılarının birer bütün olarak karşılaştırılmasını öne sürer. (...) E. Karşıtsal dilbilim, yabancı dil kullanılırken, anadilinin yapısal unsurlarının kullanıldığını ileri sürer. Oysa yabancı dil öğrenen kişi, yavaş yavaş çeşitli öğrenim aşamalarından geçerken, geçirdiği her aşamada, bilinçli ya da bilinçsiz genellemeler yapıp, olarak kendine ne öz birtakım benzetme ve kendi anadilinde, ne de öğrendiği yabancı dilde varolan bambaşka dil kuruluşları geliştirir. Bunlar karşıtsal inceleme yoluyla daha önceden belirlenemez." Bayraktaroğlu’nun beş maddede özetlediği karşıtsal dilbilimle ilgili bu eleştirilere biz de tamamen katılıyoruz. Çünkü öğrenci bir yazılı anlatım sınavında beş defa kullandığı bir sözcüğün tanımlığının eril mi yoksa dişil mi olduğunu bilmiyorsa, iki defa eril, üç defa dişil kullanabilmektedir. Türkçede adlarda tanımlık olmadığından Türk öğrenenlerin Fransızca öğrenirken tanımlıkları öğrenmede güçlük çektikleri söylenebilir. Oysa aynı yanlışı anadili İspanyolca olan öğrenciler de yapmaktadırlar. Tomé ve Goicoechea Gόmez (2004:1), İspanyol öğrencilerin parça bildiren tanımlık ve bileşik tanımlıkların kullanımında birçok yanlış yaptıklarını belirtmekte ve onların bu tür yanlışlarına şu örnekleri vermektedirler: *Elle mange pain (elle mange du pain.), * les étudiants de le lycée (les étudiants du lycée), *je ne veux pas de l’argent (je ne veux pas d’argent), *je n’ai pas beaucoup des amis (je 93 n’ai pas beaucoup d’amis). Bu durumda, bu tür yanlışların anadilden kaynaklandığını mı söylemek gerekir, yoksa öğrencinin kendi öğrenme stratejisinden mi kaynaklandığı söylenmelidir? Besse ve Porquier (1984: 204), farklı anadillerine sahip öğrencilerin yaptığı aynı türden yanlışların evrensel yanlışlar olduğunu söylemektedirler. O halde karşıtsal inceleme, öğrencilerin yapabilecekleri yanlışların sadece bir bölümünü önceden kestirebilir, tüm yanlışları önceden kestirmek mümkün değildir. Wagner (1982: 221), bu eleştirilere şöyle yanıt vermektedir: "Hem uygulayımsal, hem de kuramsal nedenlerden ötürü dilbilgilerini 'genelde' karşılaştırmak olanaksızdır. Tüm dilbilgilerinin karşılaştırılabilirliği diye bir şey saptanamaz. Bu nedenle, önce, sesbirim bütünü, ad yapıları, eylemlik yapıları gibi dar alanlar seçilmesi gerekir. Bu seçim, kuramsal yanı olmayan, yöntemsel bir adımdır. Bundan ötürü seçim ölçütleri de özgürdür. Ancak, bu tür ölçütler belli kullanım alanlarınca önerilebilir. Örneğin, yabancı dil öğretimi amaçlanıyorsa, deneyimler sonucu bilinen 'özel olarak güç' ve 'yanlışa yol açan' alanlar seçilebilir". Wagner’ın belirttiği gibi, biz de bu çalışmamızda öncelikle deneyimlerimizden yola çıkarak öğrencilerimizin tanımlıklar, işaret sıfatları, iyelik sıfatları, işaret adılları, iyelik adılları, eylem çekimleri, zaman uyumları gibi dilbilgisel alanlarda oldukça fazla yanlış yaptıklarını biliyorduk. Bu nedenle, öğrencilerin özellikle yazılı anlatım ve dilbilgisi sınav kağıtlarını inceleyerek bu yanlışları saptamaya çalıştık. 4.2.1. Yanlış Çözümlemesi ve Aradil Yanlış çözümlemesine geçmeden önce, yanlış (Fr. l’erreur), ve hata (Fr. la faute) arasındaki ayrıma kısaca değinmek istiyoruz. 94 Yanlış, dilbilgisi kurallarının iyi öğrenilmemiş olmasından, öğrenilen bir kuralın genelleştirilerek başka alanlara uygulanmasından veya yabancı dil öğreniminde herhangi bir güçlükle karşılaşıldığında, anadilinden veya bilinen bir yabancı dilden olumsuz aktarım yapılmasından kaynaklanmaktadır. Corder (1981: 10), “mistakes” (hata) olarak adlandırdığı edim yanlışlarıyla (errors of performance), yeti yanlışları (errors of competence) arasında bir ayrım yapılması gerektiğini, edim yanlışlarının sistematik olmadığını, fakat yeti yanlışlarının sistematik olduğunu söylemektedir. Corder’a göre, “mistakes” ın dil öğrenim sürecinde anlamlı bir işlevi yoktur. Çünkü bu yanlışlar, dil sürçmesi veya yorgunluk gibi dış etkenlerden kaynaklanmaktadır. Astolfi (1997: 23) ise, yanlış olarak adlandırılan şeyin sadece görünümden ibaret olduğunu ve gerçekte bir gelişmeyi gizlediğini belirtmekte ve başarılı öğrencilerin söz aldıklarında daha önce yapmadıkları yanlışları yaptıklarını gözlemleyen dil öğretmenlerinin bu durumu iyi bildiklerini, burada bir yanılgı veya yorgunluğun olduğunu söylemektedir. Öyleyse hata (Fr. la faute) önemli değildir, fakat yanlışlar öğrenim sürecini olumsuz etkilediği için önemlidir. Bu nedenle biz de bu çalışmada yanlış (Fr. l’erreur) terimini kullanacağız. Karşılaştırmalı dilbilim alanında yapılan çalışmalar sonucu elde edilen veriler, yabancı dil öğretiminde büyük yararlar sağlamaktadır. Öğrencilerin anadili ile öğrendiği dil arasındaki benzerlik ve farklılıklar, öğrencilerin dili öğrenirken hangi konularda zorluk çekecekleri ve neleri daha kolay öğrenecekleri konusunda bilgi verir. Anadili ile hedef dil arasındaki benzerliklerin öğrenciyi olumlu yönde, farklılıkların da olumsuz yönde etkilediği söylenmektedir. Fakat dil öğrenimindeki güçlüklerin hepsinin anadilinden kaynaklandığını söylemek yanlış olur. Çünkü araştırmalar, dil öğreniminde yapılan bazı yanlışların nereden kaynaklandığını açıklamakta güçlük çekmektedir. Besse ve Porquier (1984: 204), “bir çok yanlış, öğrenmenin sadece belli dönemlerinde yapılmaktadır ve bazı yanlışlar da evrenseldir, yani anadilleri farklı olan öğrenenlerin yaptıkları yanlışlar evrensel yanlışlardır” demektedirler. O halde, farklı anadile sahip öğrenciler tarafından yapılan yanlışların hedef dilin kurallarının farklılığından veya öğrenenlerin kişisel farklılıklarından kaynaklandığı söylenebilir. 95 Gaonac'h (1987: 126), yanlışların ya metodun iyi uygulanmamasından ya da öğrencinin dikkatsizlik, yorgunluk gibi özel durumlarından kaynaklandığını ifade etmektedir. Anadilinden kaynaklanan yanlışlar dışında, elbette kullanılan yöntem, öğretmen faktörü, eğitim araçları ve gereçleri, eğitim ortamı ve öğrenenlerin kişisel özelliklerinin de yabancı dil öğrenimindeki yanlışlarda etkili olduğu bir gerçektir. Bu etmenlerin ayrıca incelenmesi gerekir. “Yabancı dil öğreniminde karşılaşılan en büyük güçlükler, anadili ile hedef dil arasındaki yapısal farklılıkların çatışmasından ve dolayısıyla anadili yapısının yabancı dilin yapısına karışarak onun öğrenimini güçleştirip olumsuz yönde etkilemesinden ileri gelmektedir” (Bayraktaroğlu, 1979: 3). Öğrenci yabancı dili öğrenirken güçlük çektiği yerde kendi anadilinin kurallarını uygulamaya sokmaktadır. Böylece hem anadilin özelliklerinin, hem de öğrendiği yabancı dilin özelliklerinin yer aldığı yepyeni bir dil doğmaktadır. Buna aradil denilmektedir. Aradil şu biçimde gösterilebilir (Corder, 1981: 17): Anadili Aradil Amaç Dil Şekil 5: Corder’a Göre Aradil Rosen (2003:1), aradilin, yabancı dil öğrenenler tarafından dışa vurulmayan, uydurulmuş bir dil sistemini gösterdiğini, her öğrenene veya öğrenen grubuna özgü bu sistemin, bazı ortak yanlar taşımasına rağmen anadilinden ve hedef dilden farklı olduğunu ve bunun iki dil arasındaki geçiş sürecinde oluştuğunu söylemektedir. Genelde dilbilimciler, aradilin öğrencinin dil öğreniminin tam 96 ortasında olduğunu gösterdiğini, bunun zamanla düzeleceğini ve burada öğreticiye büyük görevler düştüğünü söylemektedirler. Castellotti ve De Carlo (1995: 52), öğretmen formasyonunda öğretmenlere verilmesi gereken bilgiler içinde şu noktaların da önemli olduğunu belirtmektedirler. “Yanlışlar, kurallardan sapma, gerileme gibi görülmemeli, öğrenci tarafından aradilinin belirli bir döneminde oluşturulmuş varsayımlar olarak görülmelidir. Öğrencilerin ulaştığı sonuçlar, kendi aralarında mutlaka farklılık gösterecektir ve bunlardan hiç biri, öğretilene tamamen uymayacaktır…”. Bu nedenle öğretmen, öğrenenlerin yanlışları karşısında sabırlı ve anlayışlı olmak zorundadır. Eğer öğretmen, öğrenenler yanlış yaptıklarında onlara ceza vererek cesaretlerini kırarsa, öğrenenler yanlış yapmaktan korkarlar ve sınıfta konuşmak istemezler. Selinker (Gaonac’h, 1987: 127), öğrenenlerin büyük bir çoğunluğunun ikinci dilde ürettiklerinin çok ilginç özelliklere sahip olduğunu, bu ikinci dilin özelliklerinin o dili anadili olarak konuşanlarınkinden çok farklı olduğunu, bu özelliklerin öğrenenin birinci dilinin özelliklerine de yakın olmadığını belirtmekte ve aradilin oluşumunda aşağıdaki süreçlerin etkili olduğunu söylemektedir: 1. Anadilin özelliklerinin aktarımı. 2. Yanlış öğrenimden doğan varsayımlar. Bu yanlış kullanımların nedeni özel alıştırmaların varlığından kaynaklanmaktadır. Örneğin, alıştırmalarda, kitaplarda ve öğretmenin konuşmalarında İngilizce "SHE" adılı değil de, "HE" adılının sistematik olarak kullanılması. 3. Öğrenim stratejisi: Bireyin kendine özgü varsayımları. Örneğin, hedef dilin özel bir alanında özel olmayan bir yetinin öğrenen tarafından farkına varılması ve öğrenilmesi gibi. 4. İletişim stratejileri. Hedef dilin sisteminin sistematik olarak basitleştirilmesi. Öğrenen, yabancı dille ilgili kendine özgü bildirişim yolları geliştirir. 5. Hedef dilin kurallarının genelleştirilmesi. Selinker'a (Gaonac’h, 1987: 127) göre, "yukarıdaki süreçlerin birleşimi, öğrenenin dil yetilerinin önemini kaybetmesine yol açabilir". Yani öğrenen, iletişim 97 kurmak için hedef dilin sistemini yeterince bildiğini düşünmeye başlarsa, aradil hep aynı kalır ve öğrenen ilerleme kaydedemez. Lanchec (1976: 32), öğrenenlerin ikinci dilde yaptıkları yanlışları daha iyi anlamak için, onların birinci ve ikinci dil sistemlerinin karşılaştırılması gerektiğini belirtmekte, burada öğrencinin dikkatinin iki dil sistemi arasındaki farklılıklara çekilmesinin söz konusu olmadığını söylemektedir. Burada önemli olan, öğretmene öğrettiği dil ile ilgili yanlış çözümlemesinin sonuçlarının iletilmesidir. Böylece öğretmen, öğrencilerinin nerelerde bu yanlışları yaptıklarını ve bu yanlışların neden kaynaklandığını öğrenme olanağına sahip olur. Sebüktekin (1978: 12) de, yabancı dil öğrenimindeki güçlüklerin, her dilin kendine özgü bir yapısının olmasından ve öğrencilerin bilinçli ya da bilinçsiz olarak amaç dili kendi anadillerinin biçim ve anlam birimleriyle yapısal örgüsünden oluşan bir çerçeve içine sokmaya çalışmalarından ileri geldiğini ifade etmektedir. Birçok dilbilimciye göre, amaç dil anadil ile karşılaştırılmalı, iki dil arasındaki farklılıklar belirlenmeli ve öğrencinin karşılaşacağı güçlükler önceden saptanmalıdır. Bu çalışma da karşıtsal çalışma alanına girmektedir. Karşıtsal çözümleme, bu yanlışların nedenlerinin bir kısmını açıklayabilir ve bu yanlışların önlenmesine katkıda bulunabilir. 4.2.2. Olumsuz Aktarım ve Olumsuz Aktarım Türleri Anadili, öğrenilen yabancı dilin dilbilgisel ve sözdizimsel işleyişini değişik açılardan etkileyebilir. Camacho, anadilleri “Quechua” (Peru’da konuşulan bir dil) olan öğrenenlerin, tümcedeki sözcük dizini özne-yüklem-nesne olan İspanyolcayı konuşurken, baskın olan anadillerindeki sözcük dizinini (özne-nesne-yüklem) koruma eğiliminde olduklarını gözlemlediğini söylemektedir (Lefrançois, 2001: 3). Beyninde sadece anadilinin dizgesi bulunan öğrenen, özellikle yabancı dil öğrenim sürecinin başındaysa, ister istemez kendi anadilinin yapısını düşünecek ve öğrendiği yabancı dilde zorlandığı yerlerde anadilinin özelliklerini kullanacaktır. “Yabancı dil öğrenen bir kişi, hele anadili alışkanlıkları iyice yerleşmiş yetişkinler söz konusu 98 olunca, sürekli biçimde yeni bildirişim dizgesini kullanmak yerine anadiline sığınma eğilimi gösterir” (Senemoğlu, 1990: 195). “Öğrenen, bir yabancı dili öğrenirken, kendi anadili ile öğrendiği yabancı dilin düzenlerini karşılaştıracaktır; bu düzenler kimi yönleriyle uyuşurken, kimi yönleriyle de çatışacaktır” (Ergenç, 1983: 196). İki dil arasındaki uyuşan yönler öğrenmede kolaylık sağlarken, uyuşmayan yönler de zorluklara yol açacaktır. İki dil karşılaştırılırken öğrenci iki ayrı dil düzenine de aktarımlar yapacaktır. Olumlu aktarım öğrenmeyi kolaylaştırırken, olumsuz aktarım zorlaştıracaktır. Sorun yaratan olumsuz aktarım olduğuna göre, bunun üzerinde durulması daha doğru olacaktır. Ergenç (1982: 44-45), olumsuz aktarımın beş türünden bahsetmektedir. Bunlardan ilk üçü diller arası, son ikisi ise dil içi olumsuz aktarımlardır: a) Yerine koyma: Amaç dildeki bir yapının kendi anadilinde karşılığının bulunmadığı durumlarda, o yapının yerine kendi anadilinde eşdeğer olan bir yapının konmasıdır. b) Abartmalı ayrımlaşma: Öğrenen, anadilinde bulunan dilsel bir ayrımı, yabancı dile aktarır. c) Abartmalı kural kullanımı: Bu olumsuz aktarım türü, "yabancı dildeki bir konuşma ya da metnin bütünü içinde kullanım sıklığından bir sapma olarak kabul edilmelidir." (Ergenç, 1982: 46). Örneğin, Anadili Fransızca olan bir öğrencinin, Türkçe konuşurken veya yazarken özne durumundaki kişi adıllarını gereksiz yere kullanması gibi. d) Aşırı genelleme: Amaç dilde bulunan bir kuralın kısıtlamalar, özel durumlar düşünülmeksizin kullanılmasıdır. Örneğin, Türkçedeki belirtili ad tamlamasındaki tamlayan biçimbiriminin {- (n) İn} genelleştirilerek belirtisiz ad tamlamalarında da kullanılması veya Fransızcadaki ilgi adılını öğrenen bir öğrencinin “que” ilgi adılını “dont” ve “où” ilgi adıllarının yerine kullanması gibi. e) Aşırı mükemmelcilik: Saygı ve büyüklük belirtisi için kullanılan dilin bazı kurallarının, günlük konuşma diline gereksiz yere aktarılmasıdır. Bütün yanlışların anadilden kaynaklanmadığını daha önce söylemiştik. Fakat öğrenim güçlüklerinin birçoğu anadil ile öğrenilen yabancı dil arasındaki 99 farklılıklardan kaynaklanmaktadır; bu nedenle, iki dili sesbilimi, anlambilimi ve sözdizimi gibi açılardan önceden karşılaştırıp, bundan elde edilen sonuçların öğretim yöntemlerinde kullanımıyla anadilinden kaynaklanan öğretim güçlüklerinin çoğunun ortadan kaldırılacağı ileri sürülmektedir. Bayraktaroğlu (1979: 8) ayrımsal çözümlemenin ve yanlış çözümlemesinin yabancı dil öğretimine uygulanışını şu biçimde göstermektedir: VERİLERİN ELDE EDİLMESİ (Kompozisyon, çeviri, yazılı-sözlü sınavlar, v.b.) YANLIŞ İNCELEMESİ (Dilbilimsel tanım) YANLIŞ TÜRÜ YANLIŞ NEDENİ (Anadilinden kaynaklananlar için Karşıtsal İnceleme) YANLIŞ SIKLIĞI YANLIŞLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ (Bildirişim için önemi) ÖNCELİK SIRALAMASI EĞİTBİLİMSEL UYGULAMA (Öğretim yöntemlerinin, ders kitaplarının, sınavların ve öteki öğretim gereçlerinin hazırlanması) Öteki öğelerin göz önünde tutulması; öğrencilerin dünya görüşleri, yaşam biçimleri, yabancı dili öğrenim amaçları, gereksinimleri, vb. Şekil 6: Bayraktaroğlu’na Göre Ayrımsal Çözümlemenin ve Yanlış Çözümlemesinin Yabancı Dil Öğretimine Uygulanışı 100 Biz de bu çalışmamızda, Bayraktaroğlu’nun sunduğu bu çözümleme aşamalarının “eğitbilimsel uygulama” dışındaki tüm aşamalarını kullanarak elde ettiğimiz verileri değerlendirmeye çalışacağız. “Eğitbilimsel uygulama” tamamen uzmanlık, altyapı, zaman ve ekip gerektiren bir çalışmadır ve bizim araştırma konumuzun dışındadır. Karşıtsal çalışma yapıldıktan sonra elde edilen bilgilerin nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusu gündeme gelmektedir. Dede (1983: 134-135), karşılaştırmalı çözümleme sonucu elde edilen bilginin doğrudan doğruya sınıfa götürülecek bilgi olmadığını belirterek, karşılaştırmalı dilbilimin amacının yabancı dil öğretimine yönelik karşılaştırmalı dilbilgisi yazmak olduğunu belirtmekte ve böyle bir dilbilgisinin yararlarını şöyle sıralamaktadır: a) Karşılaştırmalı dilbilgisi, yabancı dil öğretmeni için bir sözlük ya da amaç dilin betimsel dilbilgisi kadar önemli bir başvuru kaynağıdır. Özellikle öğrencilerinin anadilini bilmeyen öğretmenler için çok önemlidir. Böyle bir dilbilgisi yardımıyla öğretmen iki dil arasındaki yapısal farklılıkları gerektiğinde öğrencilerine açık ve dizgeli bir biçimde aktarabilir. b) Karşılaştırmalı dilbilgisi, öğrenciler için de yararlı bir başvuru kaynağıdır. Özellikle yabancı dil öğrenimini bilinçli kural öğrenme yöntemine ve ussal çözümlemeye dayandıran yetişkin öğrenciler, böyle bir dilbilgisinde dilin yapısına değgin zihinlerini kurcalayan sorulara yanıt bulabilirler. c) Yabancı dil gereçleri hazırlayanlar için ise amaç dilin öğrenim sorunlarının neler olduğunu, amaç dilin hangi yönlerinin üzerinde fazla durulması gerektiğini karşılaştırmalı dilbilgisinde hazır bir biçimde bulurlar. Böyle bir dilbilgisinden okullarımızda yabancı dil izlenceleri hazırlayanlar da yararlanabilir. Nelerin ne ölçüde, ne süreyle ve hangi sırayla öğretilmesi gerektiğini saptamakta karşılaştırmalı dilbilgisi yardımcı olabilir. d) Çevirmenler ise karşılaştırmalı dilbilgisini yapısal ve anlamsal birçok sorunlarına çözüm getiren bir kaynak olarak kullanabilirler. Dede’nin bu görüşleri son derece önemlidir. Dil öğretim program ve kitaplarının hazırlanmasında, karşıtsal dilbilim ve yanlış çözümlemesi sonucu elde 101 edilen verilerden yararlanılması dil öğretimindeki bazı sorunların giderilmesinde yardımcı olacaktır. Corder (1974: 125-126), "Eğer A dilinin doğal konuşucusunun, B dilini öğrenirken geçirdiği gelişimi ve zorlukları bilseydik, A dili konuşurlarına yönelik B dilinin öğretimi için dil programları hazırlama konusunda, önemli bilgilere sahip olurduk." diyerek dil öğrenirken geçirilen sürecin öğrenenlere dil programları hazırlanması açısından taşıdığı önemi belirtmektedir. Türkiye'de öğrencilerin yabancı dil öğreniminde bir çok güçlükle karşılaşmalarının en büyük nedenlerinden birisi de, yabancı dil öğretiminde kullanılan kitap, araç-gereç ve yöntemlerin Türk öğrencilere uygun olmayışı, yani yabancı dil öğretimi için kullanılan yöntem ve kitapların hemen hemen tamamının yabancı yazarlar tarafından yazılmış olmasıdır. Hal böyle olunca da bu kitaplar, Türk öğrencilerin gereksinimlerine cevap verememektedir. Bayraktaroğlu (1979: 11), "Karşıtsal dilbilim ve yanlış incelemesi kuramları ışığında, Türk öğrencilerinin yabancı dil öğrenim gereksinimleri, güçlükleri, yaşam biçimleri ve dünya görüşleri de göz önünde tutularak, kendi öğretim yöntemlerimizi ve kullanacağımız gereçleri kendimiz hazırlamalıyız" demektedir. Yanlış çözümlemesi sonucu Türk öğrencilerin bir yabancı dili öğrenirken nerelerde yanlış yapacakları, hangi konularda Türkçeden olumsuz aktarım yapacakları veya zorlanacakları önceden kestirilebilirse, Türkler için yabancı dil öğretim kitabı yazılırken bu güçlükler göz önünde bulundurulabilir. Bu şekilde yazılan yabancı dil kitabı da Türk öğrencilerin o yabancı dili öğrenmelerinde büyük yararlar sağlayabilir ve daha önce karşılaşılan yanlışların en aza indirilebilmesinde yardımcı olabilir. 102 5. ÖĞRENEN YANLIŞLARINA İLİŞKİN BULGULAR Bu bölümde TÖMER’de Fransızca öğrenen Temel ve Yüksek düzeydeki öğrencilerin dilbilgisi ve yazılı anlatım final sınavı kağıtları incelenmiş ve saptanan yanlışlar yanlış türlerine göre sınıflanmaya çalışılmıştır. 5.1. BİÇİMSÖZDİZİMSEL YANLIŞLAR Bu bölümde yer alan yanlışlar, hem biçimbilimle, hem de sözdizimle ilgili olduğundan, bu yanlışlar biçimsözdizimsel yanlışlar (Fr. les erreurs morphosyntaxiques) olarak ele alınmıştır. Örneğin, eylem çekimleri biçimbilimin bir konusu olmasına karşın, eylemin yanlış ilgilendirmektedir. Bu örnekte olduğu gibi, zamanda çekimi sözdizimini biçimbilimsel yanlışları sözdizimsel yanlışlardan ayırmanın zorluğu ve bu tür yanlışların çokluğu da göz önünde bulundurularak, hem biçimbilimi hem de sözdizimini ilgilendiren yanlışları biçimsözdizimsel yanlışlar adı altında toplamayı uygun bulduk. Diğer taraftan sadece sözdizimini ilgilendiren, yani tümce öğelerinin yerlerinin yanlış kullanılmasıyla ilgili yanlışları ise, sözdizimi yanlışları adı altında inceledik. Yanlış olarak gösterilen tümcelerin başına * işareti konmuş, doğru tümceler ise hiçbir işaret konmadan yazılmıştır. Bir tümce birden çok yanlış grubu içinde yer alabilmektedir. Bunun nedeni ise, aynı tümcede birden çok yanlış yapılması ve bu yanlışların da farklı gruplarda yer almasıdır. Örneğin, bir tümcede hem tanımlık yanlışı, hem işaret sıfatı yanlışı, hem de eylem çekim yanlışı bulunabilmektedir. 5.1.1. Tanımlık yanlışları Fransızcada her adın bir tanımlığı vardır. Adın tekil veya çoğul olması, tanımlığın da tekil veya çoğul olmasını gerektirir. Bu nedenle öğrencilerin her yeni öğrendikleri adı tanımlığıyla birlikte öğrenmesi gerekmektedir. Adın aldığı tanımlık bilinmezse, kurulan tümcelerin bir çoğu yanlış olabilir, yani iyelik sıfatları, iyelik 103 adılları, adın yerine kullanılan adıllar yanlış kullanılabilir. Bu nedenle adların tanımlıklarının bilinmesi büyük önem taşımaktadır. Tanımlıkla ilgili yanlışlar sınıflanırken belirli tanımlık (Articles définis: le, la, les) veya belirsiz tanımlık (Articles indéfinis: un, une, des) şeklinde bir sınıflama yapılmamıştır. Her iki tanımlıkla ilgili yanlışlar “Yanlış Tanımlık Kullanımı” adı altında ele alınmıştır. Çünkü aynı tümcede her iki tanımlığın da yanlış kullanıldığı durumlarla oldukça sık karşılaşılmıştır. 5.1.1.1. Yanlış Tanımlık Kullanımı Bu bölümde adın önünde kullanılan tanımlıklarla ilgili yanlışlar sıralanmıştır. Bu bölümdeki yanlışlara bakıldığında tekil kullanılması gereken bir tanımlığın çoğul kullanıldığı veya çoğul kullanılması gereken bir tanımlığın da tekil kullanıldığı görülebilir. Özellikle çoğul bir tanımlığın önünde tekil bir adın yer alması adın çoğul yapılmadığı anlamına gelebilir. Bu yanlışlar öğrencilerin dilbilgisi ve yazılı anlatım sınav kağıtları taranarak elde edildiğinden burada istenen şey, adın çoğul veya tekil yapılması değil, boş bırakılan yerlere uygun tanımlığın getirilmesidir. TEMEL 1 D.2.6. *J’ai une chien. J’ai un chien. D.3.6. *J’aime de le music très. J’aime beaucoup la musique. D.7.5. *J’aime le music et le concerts. J’aime la musique et les concerts. D.7.8. *Il a un fille. Il a une fille. D.7.9. *Il a une fils aussi. Il a un fils aussi. D.14.1. ve D.17.1. *J’aimes un cinéma et j’aimes une livre. J’aime le cinéma et j’aime les livres. D.15.1.. D.23.3. *Paul travaille dans un agence, c’est l’agence Europe Voyages. Paul travaille dans une agence, c’est l’agence Europe Voyages. 104 D.15.2., D.17.2. ve D.21.1. *C’est une chien, c’est la chien de la jeune femme. C’est un chien, c’est le chien de la jeune femme. D.15.3. ve D.19.1. Je vous présente Marie Bubois. *C’est une nouvelle hôtesse d’Air France. Je vous présente Marie Bubois. C’est la nouvelle hôtesse d’Air France. D.15.4. *Paul et Marie ont un maison et une chats. Paul et Marie ont une maison et des chats. D.17.3. *Paul et Marie ont la maison et les chats. Paul et Marie ont une maison et des chats. D.20.1. *Paul travaille dans l’agence. Paul travaille dans une agence. D.20.2. *Paul et Marie ont des maison et des chats. Paul et Marie ont une maison et des chats. D.21.2. *Paul et Marie ont un maison et des chats. Paul et Marie ont une maison et des chats. D.22.4. *Paul et Marie ont la maison et la chats. Paul et Marie ont une maison et des chats. D.24.3. *Elle aime Istanbul, moi aussi, c’est un bonne ville. Elle aime Istanbul, moi aussi, c’est une bonne ville. D.24.4. *Paul travaille dans une agence, c’est une agence Europe Voyages. Paul travaille dans une agence, c’est l’ agence Europe Voyages. D.24.5. *Paul et Marie ont une maison et les chats. Paul et Marie ont une maison et des chats. D.25.2. *Je n’ai pas la temps pour travailler. Je n’ai pas le temps pour travailler. D.25.10. *Paul travaille dans l’agence, c’est une agence Europe Voyages. Paul travaille dans une agence, c’est l’agence Europe Voyages. D.25.11. *Paul et Marie ont une maison et un chats. Paul et Marie ont une maison et des chats. TEMEL 2 D.29.3. A: Pourquoi est-ce que vous apprenez le français? *B: Pour avoir une bienne travaille. B: Pour avoir un bon travail. 105 D.31.2. A: Pourquoi est-ce que vous apprenez le français? *B: Parce que je veux avoir une bien travaille. *B: Parce que je veux avoir un bon travail. D.33.1. *Passe la Rue de Hugo, quand tu vois la Boulevard St. Michel, tourne à gauche. Passe la Rue de Hugo, quand tu vois le Boulevard St. Michel, tourne à gauche. D.33.2. *Traversez la Boulevard Simon de Bolivar. Traversez le Boulevard Simon de Bolivar. D.34.7. *Passez de la Boulevard des Impatients. Passez le Boulevard des Impatients. D.42.6. *La boucherie est derrière la tabac-journaux. La boucherie est derrière le tabac-journaux. D.45.3. *Au bout de la boulevard, il y a une carrefour. Au bout du boulevard, il y a un carrefour. D.47.10. *- Vous vous connaissez de banque près d’ici? - Vous connaissez une banque près d’ici? - Non, madame, je ne connais pas de banque près d’ici. D.48.2. - Pourquoi est-ce que vous apprenez le français? *- Pour avoir un profession. - Pour avoir une profession. D.49.10. *Il y a une stade. Il y a un stade. TEMEL 3 D.53.1. *J’aime bien de la glace, est-ce qu’il y a la glace au dessert? J’aime bien la glace, est-ce qu’il y a de la glace au dessert? D.53.8. *Depuis le travail,je vais diner à une grande restaurant avec mon amie. Après le travail,je vais diner dans un grand restaurant avec mon amie. D.57.1. *Je me lave les mains et la visage. Je me lave les mains et le visage. D.58.1. * La thé est prêt, qui veut de la thé? Le thé est prêt, qui veut du thé? D.58.9. *Aujourd’hui, j’ai une examen à TÖMER. Aujourd’hui, j’ai un examen à TÖMER. 106 D.58.10. *Ce soir, je ne sortirai pas à dehors, il y a une bon film à télé. Ce soir, je ne sortirai pas dehors, il y a un bon film à la télé. D.62.2., D.72.5. ve D.73.3. *Du thé est prêt, est-ce que vous voulez du thé? Le thé est prêt, est-ce que vous voulez du thé? D.64.1. *J’ai réservée une table pour un person, pour Madame Marron. J’ai réservé une table pour une personne, pour Madame Marron. D.65.6. *Je préfère du vin rouge et de la tarte aux pommes. Je préfère le vin rouge et la tarte aux pommes. D.67.6. *Je bois une verre de lait. Je bois un verre de lait. D.69.2. *J’ai visité la directeur de personnel. J’ai visité le directeur du personnel. D.71.9. *Du thé est prêt, est-ce que vous voulez le thé? Le thé est prêt, est-ce que vous voulez du thé? D.74.2. *j’ai pris au petit déjeuner avec ma soeur à 10 heures. j’ai pris le petit déjeuner avec ma soeur à 10 heures. TEMEL 4 D.78.1. *C’était une voyage magnifique. C’était un voyage magnifique. D.94.7. *J’ai travallé un autre société. J’ai travallé dans une autre société. D.95.12. *La film a commencé après-midi. Celle-ci a duré 3 heures. Le film a commencé après-midi. Celui-ci a duré 3 heures. D.95.13. *C’est une film qui a me fatigué. C’est un film qui m’a fatigué. D.96.8. *Je ne pourrai pas participer parce que j’ai une rendez-vous chez le docteur. Je ne pourrai pas participer parce que j’ai un rendez-vous chez le docteur. D.97.1. *Je pense que la rôle de Tom Hanks ne va pas à lui. Je pense que le rôle de Tom Hanks ne lui va pas. D.98.9. *J’ai une diplôme de l’université sur économie. J’ai un diplôme de l’université sur économie. 107 D.99.9. *Il y a une jeune fille qui est une serveuse dans une café. Il y a une jeune fille qui est serveuse dans un café. D.100.12. *Il y a été une fils à 7 ans et son père. Il y avait un fils à 7 ans et son père. TEMEL 5 D.101.2. *L’hommes ne sont pas attentives. Les hommes ne sont pas attentifs. D.101.5. *Nous devons faire quelque chose pour sauver la monde. Nous devons faire quelque chose pour sauver le monde. D.102.11. *L’usines, les voitures produient pollution. Les usines, les voitures produisent de la pollution. D.104.2. *Tous les enfants doivent apprendre un ou deux langues étrangers. Tous les enfants doivent apprendre une ou deux langues étrangères. D.104.8. *Faitez attention le toxicité des produits chimiques. Faites attention à la toxicité des produits chimiques. D.109.4. *Ils ont une seule enfant. Ils ont un seule enfant. D.109.9. *J’ai acheté une petite souvenir pour donner toi. J’ai acheté un petit souvenir pour te donner. D.110.6. *Le chat buvait du lait du bébé. Le chat buvait le lait du bébé. D.112.5. *La famine est une grande problème pour les pays pauvres. La famine est un grand problème pour les pays pauvres. D.112.7. *Il est nécessaire que nous prennions le responsabilité. Il est nécessaire que nous prenions la responsabilité. D.113.17. *Nous pense qu’il n’a pas les temps pour aller à Dolmabahçe. Nous pensons qu’il n’a pas le temps pour aller à Dolmabahçe. D.113.20. *Après le visite, nous sommes resté chez Burçin. Après la visite, nous sommes restées chez Burçin. D.114.9. *Ma mere et moi, nous sommes partir en avion la mois dernier directement pour Rome. Ma mère et moi, nous sommes parties en avion pour Rome le mois dernier. 108 D.114.14. *Le cathedrale de Saint-Pierre à Vatikan a été magnifique. La cathedrale de Saint-Pierre à Vatikan a été magnifique. D.114.16. *C’est un très bonne ville avec une histoire ancient et il a beaucoup de culturel trésor. C’est une très bonne ville avec une histoire ancienne et il a beaucoup de trésors culturels. D.114.17. *Les soirs, mon mère et moi, nous sommes allé aux bonne cafés pour prendre une verre. Les soirs, mère mère et moi, nous sommes allées dans des bons cafés pour prendre un verre. D.118.6. *Les gens détruisent de l’écologie pour leurs intéressés. Les gens détruisent l’écologie pour leurs intérêts. D.121.6. *En général, les Etats-Unis sont des pays plus grand, moderne et dynamique. En général, les Etats-Unis est un pays plus grand, moderne et dynamique. D.125.2. *Il faut qu’on diminue les nombres des naissances. Il faut qu’on diminue le nombre de naissance. YÜKSEK 1 D.127.9. *Peut-être, les genres qui protestent l’éducation d’un langue étrangère ont des raison. Peut-être, les gens qui protestent l’enseignement d’une langue étrangère ont des raisons. D.129.6. *Il faudra empêcher le société à devenir un société de consommation. Il faudra empêcher la société de devenir une société de consommation. D.129.7. *Une autre probléme apparaîtra si les gens qui ne veulent pas travailler sont plus que les gens qui veulent travailler. Un autre problème apparaîtra si les gens qui ne veulent pas travailler sont plus nombreux que les gens qui veulent travailler. D.129.9. *C’est un facilité de travailler avec les machines, mais nous devrons les directeurs. C’est une facilité de travailler avec les machines, mais nous devons être directeurs. D.130.6. *Une proverbe turc disais “Une langue un homme, deux langues deux hommes” Un proverbe turc dit “Une langue un homme, deux langues deux hommes” 109 D.132.5. *Avec les langues, les gens gagnent de nouveaux amis, lèvent les frontières, et ils assurent le paix. Avec les langues, les gens gagnent de nouveaux amis, lèvent (surmonter) les frontières, et ils assurent la paix. D.134.4. *Il a dit qu’on a vu le suspect devant la porte de la maison de son ami un demi heure aprés il a été tué. Il a dit qu’on avait vu le suspect devant la porte de la maison de son ami une demie heure après il avait été tué. D.134.8. *Je pouvait lui donner un autre chance a dire la verite. Je pouvais lui donner une autre chance à dire la vérité. D.138.5. *L’un de mes amies nommé Murat, avait un vie très riche, il pouvait acheter tout ce qu’il veut. L’un de mes amis nommé Murat, avait une vie très riche, il pouvait acheter tout ce qu’il voulait. D.140.1. *Il faut trouver une standard commune pour tous afin qu’on peut créer une société parfaite et heureux en général. Il faut trouver un standard commun pour tous afin qu’on puisse créer une société parfaite et heureuse en général. D.141.3. *Quand j’étais une étudiante au lycée, il y avait une système qui jetait dans la poubelle tous les efforts qu’on avait faits pendant le lycée pour entrer au université. Quand j’étais étudiante au lycée, il y avait un système qui jetait dans la poubelle tous les efforts qu’on avait faits pendant le lycée pour entrer à l'université. D.145.3. *Cette individu est un parti de la société sans qui on ne peut faire rien. Cet individu est une parti de la société sans qui on ne peut rien faire. D.148.3. *Le but de ce mouvement est d’empêcher une nouvelle guerre mondiale, garder le paix et de réaliser le développement économique et sociale de tout l’Europe. Le but de ce mouvement est d’empêcher une nouvelle guerre mondiale, garder la paix et de réaliser le développement économique et social de toute l’Europe. D.151.4. *Il faut que les personnes aient le but, l’image, le demande, la ligne, une chemin. Il faut que les personnes aient le but, l’image, la demande, la ligne, un chemin. D.154.1. *Le porte s’ouvre. La porte s’ouvre. 110 D.154.2. *Elle ne peut pas ouvrir le porte du garage. Elle ne peut pas ouvrir la porte du garage. D.156.3. *Je pense que le concurrence est très important pour les hommes. Je pense que la concurrence est très importante pour les hommes. D.158.1. *Il pleut toujours et le chapeau de la jeune femme tombe dans la flaque d’eau. Il pleut toujours et le chapeau de la jeune femme tombe dans une flaque d’eau. D.158.6. *Pour moi, rester dans une village étranger, ça veut dire une village n’est pas en Turquie, c’est une rêve. Pour moi, rester dans un village étranger, ça veut dire un village qui n’est pas En Turquie, c’est un rêve. D.159.3. *Quand les personnes décident d’installer à un autre place, ça peut être un problème pour les habitants. Quand les personnes décident de s’installer à une autre place, ça peut être un problème pour les habitants. D.160.7. *On doit se souvenir ce qu’on a fait pour posséder la vie comme ça. On doit se souvenir de ce qu’on a fait pour posséder (avoir) une vie comme ça. D.161.8. *Il ne peut pas avoir les occasions comme l’internet où un seul station d’essence pour sa voiture. Il ne peut pas avoir d’occasions comme l’internet ou une seule station d’essence pour sa voiture. D.161.13. *Faire un liste des besoins vous aidera beaucoup. Faire une liste des besoins vous aidera beaucoup. D.161.14. *Pour faciliter l’adaptation, il faut que vous fassez un liste de ces obstacles et que vous sachez ce que vous êtes attendu par. Pour faciliter l’adaptation, il faut que vous fassiez une liste de ces obstacles et que vous sachiez ce qui vous attend. D.161.15. *Il faut souvenir que prendre des mesures avant de faire un changement dans la mode de la vie aidera à adapter à ce nouveau mode. Il faut se souvenir que prendre des mesures avant de faire un changement dans le mode de vie aidera à adapter à ce nouveau mode. D.161.16. *On y arrivait par la chemin de fer à voie étroite. On y arrivait par le chemin de fer à voie étroite. 111 D.162.1. *Actuellement, quand on observe des fréquences et des reasons des déplacements des gens, on peut voir qu’il y a une movement même des ville aux villages et de la campaigne à urban. Actuellement, quand on observe des fréquences et des raisons des déplacements des gens, on peut voir qu’il y a un mouvement même des villes aux villages et de la campagne à la ville. D.162.4. *Ils ont besoin d’un vie calme et large. Ils ont besoin d’une vie calme et longue. D.162.5. *Puisqu’il ya beaucoup de population, pollution, embouteillage etc., les citadins cherche une vie un peu plus naturel pour supprimer la stress de la ville. Comme’il ya beaucoup de population, de pollution, d’embouteillage etc., les citadins cherchent une vie un peu plus naturelle pour supprimer le stress de la ville. D.162.11. *La port est de centre de la ville tropézienne. Le port est le centre de la ville tropézienne. D.162.12. *Sur des quais et dans des rues voisines, des maisons d’autrefois avec leurs murs jaunes ou roses abritent des galeries de peintures. Sur les quais et dans les rues voisines, les maisons d’autrefois avec leurs murs jaunes ou roses abritent les galeries de peintures. D.163.2. *La condition de la vie n’est pas suffisant pour vivre dans la prospérité. Les conditions de vie ne sont pas suffisantes pour vivre dans la prospérité. D.163.3. *Les jeunes qui habitant dans la village ne prennent pas le bien éducation. Les jeunes qui habitent dans un village ne prennent pas une bonne éducation. D.163.9. *Les gens vont à ville pour voir le nouveau film. Les gens vont à la (en) ville pour voir un nouveau film. D.163.10. *Les villageois ne possèdent pas suffisant de terrain pour élever les légumes et les animaux. Les villageois ne possèdent pas suffisamment de terrain pour produire des légumes et élever des animaux. D.163.11. *Il n’existe pas le sécurité sociale, l’assure de la santé. Il n’existe pas la sécurité sociale, l’assurance-maladie. D.163.17. *Le citadin voulent vivre à la campagne à cause de le condition de ville. Les citadins veulent vivre à la campagne à cause des conditions de la ville. 112 D.163.21. *A la fin du XIXè siècle, Saint-Tropez était la charmante petite ville ignorée par les touristes. A la fin du XIXè siècle, Saint-Tropez était une charmante petite ville ignorée par les touristes. D.163.22. *Le port est la centre de la ville tropézienne. Le port est le centre de la ville tropézienne. D.164.7. *La majorité des jeunes préfèrent un vie vivre qu’un vie tranquille. La majorité des jeunes préfèrent une vie vive à une vie tranquille. D.164.11. *Il y a de terre, d’air propre, le mer, les animaux etc. Il y a la terre, l’air propre, la mer, les animaux etc. D.164.15. *Au port est du centre de la vie tropézienne. Le port est le centre de la vie tropézienne. YÜKSEK 2 D.168.2. *Il ne m’a pas répondu, mais il n’aurait pas pu me réfuser avec un excuse pareille. Il ne m’a pas répondu, mais il n’a pas pu me réfuser avec une excuse pareille. D.168.9. *Ils ont à besoin d’avoir un opération. Ils ont besoin de passer une opération. D.168.15. *Dans le prison, elle à essayé d’organiser l’opération de sa fils. Dans la prison, elle a essayé d’organiser l’opération de son fils. D.170.1. *Dans le film, il y avait, un frère et un soeur qui ont pratiqué ce sport. Dans le film, il y avait, un frère et une soeur qui pratiquaient ce sport. D.172.4. *Le role important dans cette phénomène, c’est vouloir un chose, faire tout ce qu’il le f aut. Le role important dans ce phénomène, c’est de vouloir une chose, et de faire tout ce qu’il faut. D.174.4. *le matérialiste ne s’inquite jamais de la société parce que la matérialisme est toujours mélangé avec l’égoisme. le matérialiste ne s’inquiète jamais de la société parce que le matérialisme est toujours mélangé avec l’égoisme. D.190.7. *La développement économique a une certaine effet sur les jeunes. Le développement économique a un certain effet sur les jeunes. 113 D.190.10. *Les jeunes d’aujourd’hui peuvent continuer notre société et civilisation à condition qu’ils sachent qu’ils sont la futur de leurs précédents. Les jeunes d’aujourd’hui peuvent continuer notre société et civilisation à condition qu’ils sachent qu’ils sont le futur de leurs précédents. D.195.5. *Ils peuvent voir une film sur les pilotes et ils sont pilotes pour quelques jours. Ils peuvent voir un film sur les pilotes et ils sont pilotes pour quelques jours. D.196.9. *Ils ne travaillent pas, mais ils ont le capacité pour travailler. Ils ne travaillent pas, mais ils ont la capacité pour travailler. D.198.3. *Ce sont généralement les programmes qui contiennent le violence. Ce sont généralement les programmes qui contiennent la violence. D.198.4. *Les programmes les plus préférés par les parents pour les enfants sont des bandes dessinées en contenant pas le violence, biensûr. Les programmes les plus préférés par les parents pour les enfants sont des bandes dessinées en contenant pas la violence, biensûr. D.201.6. *Malgré la haute technologie, avec un petit inattention, le miracle pourrait changer à le catastrophe. Malgré la haute technologie, avec une petite inattention, le miracle pourrait se transformer à la catastrophe. D.201.8. *Il y a d’autres méthodes pour produire d’énergie propre comme les centrales hydroénergiques. Il y a d’autres méthodes pour produire de l’énergie propre comme les centrales hydroénergiques. D.202.1. *Maintenant les gens commencent se faire l’individuelle maison à la campagne. Maintenant les gens commencent à se faire une maison individuelle à la campagne. D.202.4. *C’est une inévitable terme. C’est un terme inévitable. D.202.8. *Il y a la silence, la tranquilité, la sincérité dans la village. Il y a le silence, la tranquilité, la sincérité dans le village. D.203.3. *A mon avis, choisir de vivre est une commencement très importante. A mon avis, choisir vivre est un commencement très important. D.205.1. *Quand nous finirons de construire ce centrale, nous aurons obteni l’avantages pour l’emplois. Quand nous finirons de construire cette centrale, nous aurons obtenu les avantages pour les emplois. 114 D.205.5. *De plus, Il va être un solution pour la chomage. De plus, Il va être une solution pour le chomage. D.205.8. *Comme il est très important d’avoir système de transport, nous voulons construire la métro au centrale. Comme il est très important d’avoir un système de transport, nous voulons construire un métro au centre. D.205.9. *Dès que nous aurons travaillé pour ce centrale, il sera la publicité pour le commune. Dès que nous aurons travaillé pour cette centrale, Ça sera une publicité pour la commune. 5.1.1.2. Parça Bildiren Tanımlık Yanlışı (Article Partitif) Parça bildiren tanımlıklar (du, de la, des), sayılamayan adların önünde veya önünde bulunduğu adın tümü değil de bir parçası sözkonusu olduğunda kullanılır. Örneğin, “il a de la sympathie pour cette fille” (onun (erkeğin) bu kıza karşı sempatisi var) veya “je mange de la viande” (et (etten) yiyorum)gibi. TEMEL 1 D.13.2. *J’aime mange, l’écoute la music. J’aime manger et écouter de la musique. D:25.3. *Il fait de le jogging. Il fait du jogging. TEMEL 3 D.53.1. *J’aime bien de la glace, est-ce qu’il y a la glace au dessert? J’aime bien la glace, est-ce qu’il y a de la glace au dessert? D.52.6. *Je vais écouter la musique. Je vais écouter de la musique. D.53.1. *J’aime bien de la glace, est-ce qu’il y a la glace au dessert? J’aime bien la glace, est-ce qu’il y a de la glace au dessert? D.53.9. *Nous mangerons la viande. Nous mangerons de la viande. D.58.1. * La thé est prêt, qui veut de la thé? Le thé est prêt, qui veut du thé? 115 D.60.1. *Il y a des tarte aux pommes. Il y a de la tarte aux pommes. D.64.2. Qu’est-ce que vous voulez pour boire? *De l’eau minérale ou des vins? Qu’est-ce que vous voulez pour boire? De l’eau minérale ou du vin? D.64.4. *Je veux manger du tarte aux pommes, s’il vous plait. Je veux manger de la tarte aux pommes, s’il vous plait. D.71.9. *Du thé est prêt, est-ce que vous voulez le thé? le thé est prêt, est-ce que vous voulez du thé? D.73.4. - J’aime bien la glace. Est-ce qu’il y a de la glace au dessert? *- Non, il y a des tarte aux pommes. - Non, il y a de la tarte aux pommes. TEMEL 5 D.102.9. *Baissez le prix de la gaz naturelle pour cette enfants. Baissez le prix du gaz naturelle pour ces enfants. D.111.7. *Nous avons mangé les gâteaux dans un café. Nous avons mangé des gâteaux dans un café. D.113.23. *Nous avons écouté le musique. Nous avons écouté de la musique. D.114.18. *Nous avons écouté le music italien. Nous avons écouté de la musique italienne. D.118.4. *Il faut que le gouvernement créient les travailles nouveaux. Il faut que le gouvernement créent de nouveaux travaux. YÜKSEK 1 D.160.3. *Beaucoup de gens vivent sans but, ils mangent, ils dorment, ils gagnent d’argent. Beaucoup de gens vivent sans but, ils mangent, ils dorment, ils gagnent de l’argent. YÜKSEK 2 D.173.5. *Elle gagnent l’argent grâce aux publicités. Elles gagnent de l’argent grâce aux publicités. 116 D.205.4. *Puisqu’il y a beaucoup de population dans notre ville, nous allons essayer d’augmenter salaires des ouvriers, ainsi tout le monde va gagner l’argent. Puisqu’il y a beaucoup de population dans notre ville, nous allons essayer d’augmenter les salaires des ouvriers, ainsi tout le monde va gagner de l’argent. 5.1.1.3. Bileşik Tanımlık Yanlışları (Article Contracté) Belirli tanımlıklar “le” ve “les”, “à” ve “de” ilgeçleriyle yan yana geldiklerinde birbirleriyle birleşerek tek bir sözcük oluştururlar. Bunlara bileşik tanımlık adı verilir. Bileşik tanımlıklıklar şunlardır: À + le = au À + les= aux De + le = du De + les= des “La” belirli tanımlığı “à” ve “de” ilgeçleriyle birleşmez ve “à la”, “de la” şeklinde bileşik tanımlık oluşturur. Bizim incelediğimiz deneklerin bileşik tanımlık yanlışları, ya kullandıkları adın tanımlığını bilmemekten ya da ilgeçlerle tanımlığın birleşmesinden doğacak bileşik tanımlığı tahmin edememekten kaynaklanmaktadır. TEMEL 2 D.35.3. *Le tabac-journaux est en face du place de la liberté. Le tabac-journaux est en face de la place de la liberté. D.36.2. *La poste a côté de le poissonnerie. La poste est à côté de la poissonnerie. D.37.3. *Marchez jusqu’à le Rond Point des Amours. Marchez jusqu’au Rond Point des Amours. D.37.4. *Iseult est au bout de la Boulevard. Iseult est au bout du Boulevard. D.37.5. *Allez tout droit jusqu’à la Rond Point des Amours. Allez tout droit jusqu’au Rond Point des Amours. 117 D.39.6. *Iseult est au bout de le boulevard. Iseult est au bout du boulevard. D.43.8. *Marche jusqu’à la carrefour. A la carrefour, prends la route d’Elseneur. Marche jusqu’au carrefour. Au carrefour, prends la route d’Elseneur. D.43.5. *La poste est au coin de la Boulevard de Gaule et le Boulevard Saint Josephe. La poste est au coin du Boulevard de Gaule et du Boulevard Saint Josephe. D.45.2. *Tournes à gauche à la Boulevard St. Michel. Tourne à gauche au Boulevard St. Michel. D.45.3. *Au bout de la boulevard, il y a une carrefour. Au bout du boulevard, il y a un carrefour. D.48.1. *Tourne à gauche, marche le long de la Boulevard St. Michel. Tourne à gauche, marche le long du Boulevard St. Michel. TEMEL 3 D.55.8. *Enfin je peux dormirais tôt, parce que je suis malade, j’ai mal à la dos. Enfin je peux dormir tôt, parce que je suis malade, j’ai mal au dos. TEMEL 4 D.83.8. *Ils sont partis en vacances au Etats-Unis. Ils sont partis en vacances aux Etats-Unis. TEMEL 5 D.107.13. *D’abord, il y a ignorance de le gens. D’abord, il y a l’ignorance des gens. D.108.3. *Il est inévitable que les vieux prennent ses retraites et donner ses places à les jeunes. Il est inévitable que les vieux prennent leur retraite et céder leur place aux jeunes. Yukarıdaki tümcede iyelik sıfatı yanlışı dışındaki yanlışlar da düzeltilmiştir. “Donner” (vermek) eyleminin yerine “céder” (bırakmak) eyleminin daha uygun olacağı düşünülmektedir. D.115.2. *Il faut prendre les permis de conduire de les conducteurs. Il faut prendre les permis de conduire des conducteurs. 118 D.116.1. *J’ai besoin de l’amis, du travail, de la santé, de la famille pour mieux vivre. J’ai besoin des amis, du travail, de la santé, de la famille pour mieux vivre. YÜKSEK 1 D.129.2. *Les robots deviendront le deuxième membres de les pays. Les robots deviendront le deuxième membre des pays. D.129.8. *Le monde est à les vivants, surtout les hommes. Le monde est aux vivants, surtout aux hommes. D.140.7. *Ils sont en train de développer vite grâce à les mêmes facteurs. Ils sont en train de se développer vite grâce aux mêmes facteurs. D.141.3. *Quand j’étais une étudiante au lycée, il y avait une système qui jetait dans La poubelle tous les efforts qu’on avait faits pendant le lycée pour entrer au université. Quand j’étais étudiante au lycée, il y avait un système qui jetait dans la poubelle tous les efforts qu’on avait faits pendant le lycée pour entrer à l' université. D.148.8. *Les problèmes qui vont apparaitre à cause du participation dans EU, peuvent être surmonter à condition qu’on explique bien les réalité de la Turquie pendant le processus des négotiation. Les problèmes qui vont apparaitre à cause de la participation dans l’UE, peuvent être surmontés à condition qu’on explique bien les réalités de la Turquie pendant le processus des négotiations. D.150.1. *Grâce au TV, on peut apprendre ce que se passe dans le monde. Grâce à la TV (télé), on peut apprendre ce qui se passe dans le monde. D.151.3. *Touts les personnes peuvent répondre à les questions. Toutes les personnes peuvent répondre aux questions. D.152.1. *Elle ne peut pas ouvrir la porte de le garage. Elle ne peut pas ouvrir la porte du garage. D.163.15. *Les villageois sont plus naif que les habitants de la villes. Les villageois sont plus naifs que les habitants des villes. D.163.17. *Le citadin voulent vivre à la campagne à cause de le condition de ville. Les citadins veulent vivre à la campagne à cause des conditions de la ville. D.165.9. *Ces changent selon désirs de les gens. Ça change selon les désirs des gens. 119 D.171.5. *Cette clé du petite chambre du bas est interdite. La clé de la petite chambre du bas est interdite. D.171.12. *Ses frères était des cavaliers de le roi. Ses frères étaient des cavaliers du roi. YÜKSEK 2 D.179.1. *Il y a un danger pour la santé humaine comme les maladies de cancers en raison de la destruction du couche d’ozone. Il y a un danger pour la santé humaine comme les maladies de cancers en raison de la destruction de la couche d’ozone 5.1.2. İlgeç Yanlışları Yaptığımız araştırmada öğrencilerin eylemlerin aldığı durum ekleriyle ilgili oldukça fazla yanlış yaptıklarını saptadık. Fakat bu durum ekleri Türkçedeki eklerden oldukça farklı olduğu için bunlara “ilgeç” demenin daha doğru olacağını düşündük. Vardar (2002: 121), Dilbilim Terimleri Sözlüğü’nde ilgeci, “çeşitli dillerde, önünde yer aldığı ya da ardından geldiği birimle başka bir birim ya da tümcenin geri kalan bölümü arasında ilgi kurmaya yarayan, anlamı, aynı bağlamdaki öbür birimlerle belirginleşen işlevsel biçimbirim (örn. İle, göre, üzere, gibi, dolayı, için, vb.)” olarak tanımlamaktadır. Biz de bu tanımdan yola çıkarak, yer, zaman, neden ilgeçleri de dahil olmak üzere, eylemlerin aldığı bütün ilgeçleri, bu başlık altında topladık. Bunun nedeni de Fransızcadaki eylemlerin durum ekleri dışında bağlama göre çeşitli ilgeçlerin kullanımını gerektirmesidir. TEMEL 1 D.1.2. *Je joue du tennis. Je joue au tennis. D.15.9. *Hélène habite de Grèce, a Athène. Hélène habite en Grèce, à Athène. D.15.10. *Hans vient en Allemagne, a Bonne et Kathia habite du Canada. Hans vient d’Allemagne, de Bonne et Kathia habite au Canada. D.16.1. ve D.17.5.*Hans vient d’Allemagne, à Bonne et Kathia habite au Canada. Hans vient d’Allemagne, de Bonne et Kathia habite au Canada. 120 D.16.10. *Il y a beaucoup fleurs au jardin. Il y a beaucoup de fleurs dans le jardin. D.19.4 *Hans vient de l’Allemagne, à Bonne et Kathia habite en Canada. Hans vient d’Allemagne, de Bonne et Kathia habite au Canada. D.19.6.* Elle est étudiante de l’école primaire. Elle est élève à l’école primaire. Yukarıdaki tümcede yanlış kullanılmış olan “étudiante” (üniversité öğrencisi) sözcüğünün yerine daha uygun olan “élève” (ilk okul öğrencisi) sözcüğü kullanılmıştır. D.24.10. *Hélène habite à Grèce, au Athène. Hélène habite en Grèce, à Athène. TEMEL 2 D.27.2. A: Pourquoi est-ce que vous apprenez le français? B: *Parce que je veux aller à la France. B: Parce que je veux aller en France. D.27.7. *Tourne à droite, passe de le marché. Tourne à droite, passe devant le marché. D.32.2. – Je prends le métro. Et toi? - *Moi, je vais à pied et quelquefois à taxi. - Moi, je vais à pied et quelquefois en taxi. D.33.7. ve D.47.5. *Comment vas-tu au travail? En bus ou à métro. Comment vas-tu au travail? En bus ou en métro. D.34.5. *Allez tout droit, tournez à droite de la première rue . Allez tout droit, tournez à droite à la première rue . D.34.6. *Vous êtes de la rue de Séville. Vous êtes dans la rue de Séville. D.34.9. *Vous êtes de la rue de Bizet. Vous êtes dans la rue de Bizet. D.34.10. *Vous êtes de la rue d’Elseneur. Vous êtes dans la rue d’Elseneur. D.49.11. -Pourquoi est-ce que vous apprenez le français? -*Parce que je veux aller au France. - Parce que je veux aller en France. 121 D.49.13. *Je peux aller au France pour chercher un antique tableau. Je peux aller en France pour chercher un tableau antique. TEMEL 3 D.53.8. *Depuis le travail, je vais diner à une grande restaurant avec mon amie. Après le travail, je vais diner dans un grand restaurant avec mon amie. D.53.14. *En conséquent, je dormirai à la minuit. Par conséquent, je dormirai à minuit. D.54.8. *Le fiancé d’Elif travaille chez Sabancı dans le mois de mars. Le fiancé d’Elif travaille chez Sabancı depuis le mois de mars. D.54.11. *Je vas aider mon frère avec son devoir d’anglais. (Kardeşime İngilizce ödeviyle yardım edeceğim.) Je vais aider mon frère à faire son devoir d’anglais. (Kardeşimin İngilizce ödevi yapmasına yardım edeceğim.) D.56.2. *J’assois au feuteuil confortable et je lis le jornal. Je m’assois dans le feuteuil confortable et je lis le jornal. D.58.3. *Je n’ai rien mangé pendant ce matin. Je n’ai rien mangé depuis ce matin. D.58.4. *Tu es vraiment grand, si tu continues manger, tu éclateras. Tu es vraiment gros, si tu continues à manger, tu éclateras. D.58.7. *Maintenant il est neuf heures. Après quelques minutes, je vais prendre ma petit déjeuner. Maintenant il est neuf heures. Dans quelques minutes, je vais prendre mon petit déjeuner. D.64.3. *Pour dessert? Qu’est-ce que vous préfére Madame? Comme dessert? Qu’est-ce que vous préférez Madame? D.67.4. *Je vais chez moi en pied. Je vais chez moi à pied. D:68.8. *Catherine est se fachée à Paul et elle est se séparée définitivement. Catherine s’est fachée contre Paul et elle s’est définitivement séparée. D.69.13. ve D.70.13. *Catherine se fâche à Paul et elle s’est séparée définitivement. Catherine s’est fâchée contre Paul et elle s’est définitivement séparée de lui. D.71.2. *Je travaille à dix heures de trois heures et demie. Je travaille de dix heures à trois heures et demie de l’après-midi. (Saat ondan öğleden sonra üç buçuğa kadar çalışıyorum.) 122 D.71.4. *J’étudie le français à 5 heures de 7 heures. J’étudie le français de 5 heures à 7 heures. D.75.12. *Cours de français dure à 13 heures à 15 heures. Le cours de français dure de 13 heures à 15 heures. TEMEL 4 D.79.2. *Il y avait beaucoup d’endroits d’aller. Il y avait beaucoup d’endroits à aller. D.79.5. *C’est à grâce de la voiture de ma soeur, on a visité beaucoup de villes. C’est grâce à la voiture de ma soeur qu’on a visité beaucoup de villes. (Kızkardeşimin arabası sayesindedir ki bir çok şehri ziyaret ettik.) D.80.3. *En province, le buro peut être près a la maison. En province, le bureau peut être près de la maison. D.80.5. *En province tu est plus près à la nature que la ville. En province tu es plus près à la nature qu’en ville. D.90.2. *Ils se sont mariés, mais dans trois mois, ils se sont séparés. Ils se sont mariés, mais trois mois après, ils se sont séparés. D.93.3. *Le garçon et la femme ont réussi de se sauver de lui. Le garçon et la femme ont réussi à se sauver de lui. D.100.10. *J’ai beaucoup de devoirs pour finir. J’ai beaucoup de devoirs à finir. TEMEL 5 D.109.1. *Je suis allée à la France pour apprendre à parler en français. Je suis allée en France pour apprendre à parler en français. D.109.3. *Je suis restée à Paris pendant deux semaine avec une bonne famille. Je suis restée à Paris pendant deux semaines chez une bonne famille. D.109.6. *Je voulais aller à la province. Je voulais aller en province. D.110.8. *Elle a commencé de nettoyer les murs. Elle a commencé à nettoyer les murs. D.111.2. *Il a eu un accident, donc il est resté à l’hôpital pour deux mois. Il a eu un accident, donc il est resté à l’hôpital pendant deux mois. D.111.3. *Il n’a pas pu réussir à son examen, donc il a commencé de travailler beaucoup. 123 Il n’a pas pu réussir à son examen, donc il a commencé à travailler beaucoup. D.111.11. *A grâce de Luc, j’ai eu un voyage très bien. Grâce à Luc, j’ai eu un bon voyage.(J’ai passé un bon voyage) (Luc sayesinde, iyi bir yolculuğum oldu.) (iyi bir yolculuk geçirdim.) D.112.4. *En Brésil, pendant 5 année il (le peuple) ne pleure pas. Au Brésil, depuis 5 années il (le peuple) ne pleure pas. D.114.17. *Les soirs, mon mère et moi, nous sommes allé aux bonne cafés pour prendre une verre. Les soirs, ma mère et moi, nous sommes allées dans de bons cafés pour prendre un verre. D.118.8. *Ils ne font pas d’attention de futur de leurs enfants. Ils ne font pas attention au futur de leurs enfants. D.123.4. *J’ai peur de faire quelques choses d’intéressant on examen. J’ai peur de faire quelque chose d’intéressant à l’examen. Bu tümcede kullanılan “on” (kalma durumu eki) ilgeci İngilizceden olumsuz aktarımdır. D.123.9. *Il faut limiter l’âge pour travailler pour que les gens trouvent travail. Il faut limiter l’âge de travailler pour que les gens trouvent du travail. YÜKSEK 1 D.127.6. *C’est facile de communiquer avec les genres qui vivons dans votre pays C’est facile à communiquer avec les gens qui vivent dans notre pays. D.127.8. *On commerce de détruire notre culture et on peut perdre les beautés de notre culture. On commence à détruire notre culture et on peut perdre les beautés de notre culture. D.129.6. *Il faudra empêcher le société à devenir un société de consommation. Il faudra empêcher la société de devenir une société de consommation. D.131.2. *Les patrons pourraient ouvrir des enterprises à des pays étrangers et les gens travailleront ici. Les patrons pourront ouvrir des entreprises dans les pays étrangers et les gens travailleront là-bas. D.131.3. *Les jeunes pourraient suivre vos éducations en d’autres pays. Les jeunes pourraient suivre leurs études dans les autres pays. 124 D.138.9. *Il a pensé de suicider, mais enfin il a décidé à travailler. Il a pensé à se suicider, mais enfin il a décidé de travailler. D.138.11. *Grace à son talent, il a commencé de jouer dans un grande bar à Ankara. Grace à son talent, il a commencé à jouer dans un grand bar à Ankara. D.141.1. *La famille n’impose pas efficacement la responsabilité sur l’enfant dès son naissance. La famille n’impose pas efficacement la responsabilité à l’enfant dès sa naissance. D.143.1. *A nos jours, avoir une formation supérieure, une maison, une voiture et un travail sont assez pour être heureux. De nos jours, avoir une formation supérieure, une maison, une voiture et un travail sont assez pour être heureux. D.143.3. *Si j’avait la chance, je voudrais habiter en Mars pour que j’aie un peu de silence. Si j’avais de la chance, je voudrais habiter sur Mars pour avoir un peu de silence. D.144.1. *Les administrateurs ou la vieillesse n’avons pas de confiance en les jeunes. Les administrateurs ou les vieux n’ont pas de confiance dans les jeunes. D.144.7. *Ils sont disposé d’être les leaders du futur. Ils sont disposés à être les leaders du futur. D.144.8. *Il est impossible à réaliser ces projets dans la prison. Il est impossible de réaliser ces projets dans la prison. D.153.3. *Elles doivent aussi s’occuper avec leurs enfants. Elles doivent aussi s’occuper de leurs enfants. D.158.4. *Pour comprendre les ressemblances et les différences entre leurs habitants, il faut, au première lieu, voir les différences entre une ville et un village. Pour comprendre les ressemblances et les différences entre leurs habitants, il faut, en premier lieu, voir les différences entre une ville et un village. D.159.4. *Quand les immigrés s’installer à leur ville où village, il y a un risque d’une corruption. Quand les immigrés s’installent dans une ville ou dans un village, il y a un risque de corruption. D.159.5. *La majorité des gens ne sont pas contente avec les standarts et ils veulent de changer leur conditions. La majorité des gens ne sont pas contents des standards de vie et ils veulent changer leurs conditions. 125 D.160.8. *Si on se souvenir qu’il y a beaucoup de gens sur la terre et chaque personne a un but différent, on peut dire que c’est impossible à expliquer tous. Si on se souvient qu’il y a beaucoup de gens sur la terre et chaque personne a un but différent, on peut dire que c’est impossible d’ expliquer tous. D.162.3. *De nos jours, habitants des grandes villes qui sont âgée, proche à leur retraite préfèrent d’acheter des terrains en petits villages. De nos jours, les habitants des grandes villes qui sont âgés, proches à leur retraite préfèrent acheter des terrains aux petits villages. D.162.9. *Ça dépende à l’âge et but. Ça dépend de l’âge et du but. D.164.3. *En général, les jeunes préfèrent à habiter à la ville. En général, les jeunes préfèrent habiter dans (en) la ville. D.164.1. *Les gens préfèrent habiter aux les différentes régions du monde. Les gens préfèrent habiter dans les différentes régions du monde. D.164.4. *Certaines jeunes continuent à leurs études et les bonnes universitaires sont placer à la ville. Certaines jeunes continuent leurs études et les bonnes universités sont placées dans la en ville. YÜKSEK 2 D.168.12. *C’est pourquoi elle à décidé à économiser de l’argent pour l’opération. Mais tout est changé en un moment. C’est pourquoi elle a décidé d’ économiser de l’argent pour l’opération. Mais tout est changé en un moment. D.169.4. *Il est interdit au toucher les oeuvres. Il est interdit de toucher les oeuvres. D.171.19. *Je t’appelle dans la fin de la semaine. Je t’appelle vers la fin de la semaine D.175.2. *Le succès d’une équipe dépend à l’efficacité du directeur et aussi la qualité des membres de cette équipe. Le succès d’une équipe dépend de l’efficacité du directeur et aussi de la qualité des membres de cette équipe. D.176.2. *On voit qu’il a commencé de faire la cour à Solange. On voit qu’il a commencé à faire la cour à Solange. D.184.4. *İls essayent de servir les meilleurs choses pour leurs visiteurs. Ils essayent de servir les meilleures choses à leurs visiteurs. 126 D.184.5. *En Turquie, même si les nouveaux générations sont un peu bizarre, le respect sur les vieillards est très important. En Turquie, même si les nouvelles générations sont un peu bizarres, le respect envers les vieillards est très important. D.191.6. *On peut dire que les gens ont toujours confiance sur quelque chose qui les empêche de réfléchir à un tel point qu’ils ne savent une importante réalité. On peut dire que les gens ont toujours confiance en quelque chose qui les empêche de réfléchir à un tel point qu’ils ne savent pas une réalité importante. D.191.7. *C’est un livre pour critiquer les gens qui sont inconscients sur le monde, sur ses existances, sur l’univers. C’est un livre pour critiquer les gens qui sont inconscients du monde, de leurs existances, de l’univers. D.192.4. ve D.193.7. *Nous avons découvert Liannec de huit ans (l’année où Julien est né) et nous connaissons bien maintenant tout le village. Nous avons découvert Liannec à huit ans (l’année où Julien est né) et nous connaissons bien maintenant tout le village. D.193.1. *Il a écrit ce roman au début de la 20e siècle quand le Darwinisme est en mode. Il a écrit ce roman au début de la 20e siècle quand le Darwinisme était à la mode. D.193.3. *Les gens qui habitent dans son village ne sont pas sensible pour ce qui se passe. Les gens qui habitent dans son village ne sont pas sensibles à ce qui se passe D.193.6. *Nous sommes ici pendant quatre jours seulement, mais nous avons l’impression d’y être pour toujours. Nous sommes ici depuis quatre jours seulement, mais nous avons l’impression d’y être pour toujours. D.195.3. *Grâce à la télévision, les enfants prennent beaucoup d’information dans une façon très rapide et efficace. Grâce à la télévision, les enfants prennent beaucoup d’information d’ une façon très rapide et efficace. D.197.2. *Je vous invite à Turquie. Je vous invite en Turquie D.198.6. *La télévision est le seul monde d’un enfant, il peut avoir difficulté à s’adapter à monde sociale. La télévision est le seul monde d’un enfant, il peut avoir la difficulté de s’adapter au monde social. 127 D.201.5. *Il n’y a pas une centrale atomique sur le territoire de l’Europe et plus les gouvernements européen ne penseraient pas de construire ça. Il n’y a pas de centrale atomique sur le territoire de l’Europe et en plus les gouvernements européens ne pensent pas à en construire. D.201.7. *Quand vous modernisez les routes avec les profits de centrale, vous ne pouvez fermer votre yeux sur la pollution. Quand vous modernisez les routes avec les profits de la centrale, vous ne pouvez pas fermer vos yeux à la pollution. D.202.6. *La vie à la campagne apparaite très loin à nous, spécialement pour les jeunes. La vie à la campagne nous apparait très loin , spécialement aux jeunes. D.202.11. *Ils rêvent quand ils vivent avec cette mal conditions. Ils rêvent quand ils vivent dans ces mauvaises conditions. D.202.16. *Je peux dire que les gens ne sont jamais content en leur situation. Je peux dire que les gens ne sont jamais contents de leur situation. D.205.6. *Lorsque nous travaillons créer nouveaux métier, nous nous intéresson de prendre des mesures pour la sécurité. Lorsque nous travaillons à créer de nouveaux métiers (travaux), nous nous intéressons à prendre des mesures pour la sécurité. 5.1.3. Sıfat Yanlışları 5.1.3.1. İşaret Sıfatı Yanlışları Fransızcada işaret sıfatları, önüne geldikleri adı cins ve sayı bakımından niteledikleri için adın belirticisi (déterminant) durumundadır. Bu nedenle doğru kullanılmaları büyük önem taşımaktadır. TEMEL 2 D.32.1. ve D.33.6. *– A qui sont cette lunettes? A toi? – A qui sont ces lunettes? A toi? - Oui, elles sont à moi. TEMEL 3 D.98.10. *J’ai déjà travaillée sur cette sujet dans une société. J’ai déjà travaillé sur ce sujet dans une société. 128 TEMEL 5 D.102.9. *Baissez le prix de la gaz naturelle pour cette enfants. Baissez le prix du gaz naturel pour ces enfants. D.107.16. *Il faut bien apprendre sur cette sujet. Il faut bien s’informer sur ce sujet. D.120.6. *Il faut que les gens travaillent beaucoup pour résoluer cet problème. Il faut que les gens travaillent beaucoup pour résoudre ce problème. YÜKSEK 1 D.145.3. *Cette individu est un parti de la société sans qui on ne peut faire rien. Cet individu est une parti de la société sans qui on ne peut rien faire. D.145.4. *Si on prenait des mesures nécessaires, on aurait pourrait réaliser cette projet. Si on prenait des mesures nécessaires, on pourrait réaliser ce projet. D.162.2. *Tous les habitants dont nous parlons ont quelque problèmes sociales qui sont des raisons principals pour cette mouvement. Tous les habitants dont nous parlons ont quelques problèmes sociaux qui sont des raisons principales pour ce mouvement. YÜKSEK 2 D.170.3. *Parmi cettes personnes, il y avait une débutante et 5 professionnelles. Parmi ces personnes, il y avait une débutante et 5 professionnelles. D.172.4. *Le role important dans cette phénomène, c’est vouloir un chose, faire tout ce qu’il le faut. Le role important dans ce phénomène, c’est de vouloir une chose, et de faire tout ce qu’il f aut. D.173.1. *Il ne cherche jamais la cause de ce structure. Il ne cherche jamais la cause de cette structure. D.174.2. *Cette exemple montre une réponse directe à la question: Que doit être le but de l’individu dans la vie? Cet exemple montre une réponse directe à cette question: Que doit être le but de l’individu dans la vie? D.180.2. *Si un pays utilise cettes armes, il tuerai des milliers d’hommes et d’animaux. Si un pays utilise ces armes, il tuera des milliers d’hommes et d’animaux. D.180.3. *Cettes armes font malade. Ces armes font malade. 129 D.180.4. *Il y a beaucoup de pays qui ont et qui invente cettes armes. Il y a beaucoup de pays qui ont et qui inventent ces armes. D.201.9. *Si vous voulez, je suis propre pour discuter cette problème avec vous. Si vous voulez, je suis prêt pour discuter ce problème avec vous. D.202.11. *Ils rêvent quand ils vivent avec cette mal conditions. Ils rêvent quand ils vivent dans ces mauvaises conditions. D.203.1. *Savoir les conditions qu’on grandi est très importante pour mieux comprendre les idées et les buts de ce personnes. Savoir les conditions où on grandi est très important pour mieux comprendre les idées et les buts de ces personnes. D.205.1. *Quand nous finirons de construire ce centrale, nous aurons obteni l’avantages pour l’emplois. Quand nous finirons de construire cette centrale, nous aurons obtenu les avantages pour les emplois. D.205.9. *Dès que nous aurons travaillé pour ce centrale, il sera la publicité pour le commune. Dès que nous aurons travaillé pour cette centrale, Ça sera une publicité pour la commune. 5.1.3.2. İyelik Sıfatı Yanlışları (Adjectifs Possessifs) Türkçede iyelik sıfatı diye bir kavram olmamasına karşın, biz burada iyelik sıfatı terimini kullanmak zorunda kaldık. Çünkü iyelik bildiren bu sözcükler, Fransızcada adın önüne gelmekte ve önüne geldiği adla sayı ve cins bakımından uyum sağlamaktadır. 5.1.3.2.1. Yanlış İyelik Sıfatı Kullanımı TEMEL 1 D.2.3. ve D.3.2. *Ouvrez votre livres, s’il vous plaît? Ouvrez vos livres, s’il vous plaît? D.2.4. *Je te présente ma fils. Il est médecin à l’hôpital Je te présente mon fils. Il est médecin à l’hôpital. D.3.1. *Tu peux me donner ta adresse. Tu peux me donner ton adresse. 130 “Adresse” sözcüğü dişil bir sözcüktür. Fakat bu sözcük ünlü ile başladığından önüne gelmesi gereken iyelik sıfatının eril bir iyelik sıfatı olması gerekir. D.3.9. *Mon parent habite à Elazığ. Mes parents habitent à Elazığ. Yukarıdaki tümcede “anababa, ebeveyn” anlamına gelen “parents” sözcüğü daima çoğul yazılır. Bu nedenle hem ona ait olan iyelik eki, hem de eylemin çoğul olması gerekir. D.3.12. * Ma soeurs s’appellent Dilek, Fatma et Ayşe. Mes soeurs s’appellent Dilek, Fatma et Ayşe. D.3.14. *Mon frères s’appellent İbrahim et Ali. Mes frères s’appellent İbrahim et Ali. D.7.4. *Ma numéro de téléphone est le 231 99,70. Mon numéro de téléphone est le 231 99,70. D.7.10. A: Tu as quel âge? B: *Ma âge? J’ai 28 ans. Et ta âge? B: Mon âge? J’ai 28 ans. Et ton âge? A: J’ai 32 ans. D.13.3. *Hüseyin et Sinan sont mon frères. Hüseyin et Sinan sont mes frères. D.15.7., D.20.5. ve D.21.3. A: Ce sont les enfants d’Anne et de Jacques? B: *Oui, ce sont leur enfants. B: *Oui, ce sont leurs enfants. D.15.8. A: Le monsieur, c’est le père de Jacques Bongrain? B: *Oui, c’est sa père et la dame, c’est ta mère. B: Oui, c’est son père et la dame, c’est sa mère. D.16.7. *Mes parents habitent à Alanya avec nos chien, Köpük. Mes parents habitent à Alanya avec notre chien, Köpük. D.16.9. *Mon père aime nos jardin. Mon père aime notre jardin. D.19.3. A: Le monsieur, c’est le père de Jacques Bongrain? B: *Oui, c’est son père et la dame, c’est son mère. B: Oui, c’est son père et la dame, c’est sa mère. D.20.6. A: *Quelle est ta adresse? A: Quelle est ton adresse? 131 B: J’habite à l’hôtel d’Europe. D.20.14. *Mon fille apprendes l’anglais. Ma fille apprend l’anglais. D.22.7. A: *Quelle est son adresse? A: *Quelle est votre adresse? B: J’habite à l’hôtel d’Europe. D.23.4. ve D.24.8. A: Ce sont les enfants d’Anne et de Jacques? B: *Oui, ce sont ses enfants. B: Oui, ce sont leurs enfants. D.23.5. ve D.24.9. A: Le monsieur, c’est le père de Jacques Bongrain? B: *Oui, c’est mon père et la dame, c’est ma mère. B: Oui, c’est son père et la dame, c’est sa mère. D.24.1. Mon date de naissance est le 9 Octobre 1984. Ma date de naissance est le 9 Octobre 1984. TEMEL 2 D.30.2. *J’attends ton lettre. J’attends ta lettre. D.30.4. *Ne mettez pas son chapeau dans la classe. Ne mettez pas votre chapeau dans la classe. D.47.9. Pourquoi est-ce qu’on fait du sport? *Parce que je veux gaigner mon santé. *Pour gaigner mon santé. Parce que je veux gagner ma santé. Pour gagner ma santé. “Gagner” (kazanmak) eyleminin “gaigner” şeklinde yazılması İngilizceden olumsuz aktarım yanlışıdır. TEMEL 3 D.53.11. *Nous allons visiter notre amies. Nous allons visiter nos amies. D.55.2. *Mon cherre, tu ne peux pas manger trop pour ton santé. Mon cheri, tu ne dois pas trop manger pour ta santé. D.58.7. *Maintenant il est neuf heures. Après quelques minutes, je vais prendre ma petit déjeuner. Maintenant il est neuf heures. Dans quelques minutes, je vais prendre mon petit déjeuner. 132 D.70.8. *Après le diner, je rendre visite mon grands parents. Après le diner, je rends visite à mes grands parents. D.70.9. *J’étudie ma cours. J’étudie mon cours. TEMEL 4 D.80.4. *Ton maison peut avoir un jardin. Ta maison peut avoir un jardin. D.83.6. *Çetin est Zerrin sont deux étudiants de mon classe français. Çetin et Zerrin sont deux étudiants de ma classe de français. D.83.7. *En 1965 son parents ont déménagé à Turin. En 1965 ses parents ont déménagé à Turin. D.93.4. *J’ai fait mon maitrise à l’Université Technique du Moyen-Orient. J’ai fait ma maitrise à l’Université Technique du Moyen-Orient. D.100.13.*Elle a sa père aidé souvent. Elle a souvent aidé son père. TEMEL 5 D.102.1. *J’ai peur de perdre un membre de mon famille. J’ai peur de perdre un membre de ma famille. D.102.7. *Certaines personnes pauvres ne peuvent pas acheter gaz naturel pour utiliser dans ses maisons. Certaines personnes pauvres ne peuvent pas acheter gaz naturel pour utiliser dans leurs maisons. D.104.5.*L’industrie les polluent avec leur produit chimique. L’industrie les polluent avec ses produits chimiques. Birinci tümcede “Sanayi onları kimyasal ürünüyle kirletiyor.”denmektedir. Burada “kimyasal ürünleriyle” ifadesinin daha uygun olacağı düşünülerek iyelik sıfatı ve ondan sonra gelen ad çoğul yapılmıştır. D.107.1. *Je veux commencer mon maitrise. Je veux commencer ma maitrise. D.108.3. *Il est inévitable que les vieux prennent ses retraites et donner ses places à les jeunes. Il est inévitable que les vieux prennent leur retraite et céder leur place aux jeunes. 133 D.113.26. *Je n’oublie pas mon amis. Je n’oublie pas mes amis. D.114.17. *Les soirs, mon mère et moi, nous sommes allé aux bonne cafés pour prendre une verre. Les soirs, ma mère et moi, nous sommes allés aux bons cafés pour prendre un verre. YÜKSEK 1 D.127.6. *C’est facile de communiquer avec les genres qui vivons dans votre pays C’est facile à communiquer avec les gens qui vivent dans notre pays. D.129.3. *Comment est-ce qu’ils se passent leurs vies? En se reposant? En s’amusant? En voyagant? Comment est-ce qu’ils passent leur vie? En se reposant? En s’amusant? En voyageant? D.131.3. *Les jeunes pourraient suivre vos éducations en d’autres pays. Les jeunes pourraient suivre leurs études dans les autres pays. D.132.4. *Beaucoup de gens peuvent faire ses études à l’étranger. Beaucoup de gens (personnes) peuvent faire leurs études à l’étranger. D.135.1. *Il faut rentrer avant que notre visiteurs arrivent. Il faut rentrer avant que nos visiteurs arrivent. D.138.8. *Il a perdue son maison et son compte à la banque. Il a perdu sa maison et son compte à la banque. D.139.7. *Bien qu’ils soient prêts pour prendre quelques responsabilités, notre famille ne les nous donnent pas. Bien qu’ils soient prêts pour prendre quelques responsabilités, leur famille ne les leur donnent pas. D.141.1. *La famille n’impose pas efficacement la responsabilité sur l’enfant dès son naissance. La famille n’impose pas efficacement la responsabilité à l’enfant dès sa naissance. D.144.4. *La jeunesse prennent leurs responsabilités particulièrement dans la société civil. La jeunesse prend sa responsabilité particulièrement dans la société civile. D.145.2. *Si on peut prendre notre responsabilités individuel et si on peut faire un progrès en tant qu’un homme, le but de la vie pourrai se réaliser. Si on peut prendre nos responsabilités individuelles et si on peut faire un progrès en tant qu’un homme, le but de la vie pourra se réaliser. 134 D.151.6. *Mon bonté n’est pas important. Ma bonté n’est pas importante. D.152.3. *Sa visage, ses mains attirent notre attention. Son visage, ses mains attirent notre attention. D.155.4. *On ne peut pas passer le temps avec notre amis au cinéma ou au café si on a faim depuis longtemps. On ne peut pas passer le temps avec nos amis au cinéma ou au café si on a faim depuis longtemps. D.159.5. *La majorité des gens ne sont pas contente avec les standarts et ils veulent de changer leur conditions. La majorité des gens ne sont pas contents des standards de vie et ils veulent changer leurs conditions. D.160.4. *Premièrement ils gens doivent prendre ses décision sur ce sujet. Premièrement ils gens doivent prendre leurs décisions sur ce sujet. D.161.2. *Ils rencontent les obtacles des grandes villes comme les autres qui partent leur grandes villes pour vivre à la campagne pour tranquilité. Ils rencontrent les obtacles des grandes villes comme les autres qui partent de leurs grandes villes pour vivre à la campagne pour la tranquilité. D.165.7. *Quelqu’un préfère vivre dans une grande ville pour leur éducation. Quelqu’un préfère vivre dans une grande ville pour son éducation. YÜKSEK 2 D.166.5. *Sa père est persuadé et il va à l’aéroport pour ammener Grey. Son père est persuadé et il va à l’aéroport pour amener Grey. D.167.17. *Après de son mort, sa femme publica de ses oeuvres. Après sa mort, sa femme publia ses oeuvres. D.168.11. *Elle à considéré sa fils était plus importante qu’elle. Elle a considéré son fils plus importante qu’elle. D.168.13. *Sa voisin à volé les argents. Son voisin a volé son argent. D.168.15. *Dans le prison, elle à essayé d’organiser l’opération de sa fils. Dans la prison, elle a essayé d’organiser l’opération de son fils. D.178.10. *Ilie voyait toujours son père dans sa rêve. Ilie voyait toujours son père dans son rêve. 135 D.182.5. *la destructivité de cet écran magique dépend de notre attitudes. la destructivité de cet écran magique dépend de nos attitudes. D.188.7. *Beaucoup de gens préfèrent de passer ses vacances aux quelques part de Turquie. Beaucoup de gens préfèrent passer leurs vacances à quelque part de la Turquie. D.194.5. *On sait que l’apprentissage d’enfant est beaucoup important pour son capacité futur. On sait que l’apprentissage de l’enfant est très important pour sa capacité future. D.194.7. *Les parents doivent remarquer ses responsabilités. Les parents doivent remarquer leurs responsabilités. D.195.4. *C’est efficace parce qu’on utilise notre yeux (80 %), et notre oreilles (c’est à peu près 15 %). C’est efficace parce qu’on utilise nos yeux (80 %), et nos oreilles (c’est à peu près 15 %). D.200.2. *Je dois déclarer que malgré les avantages vous avez marqué à notre lettre, je ne suis pas d’accord avec vous. Je dois déclarer que malgré les avantages que vous avez marqués à votre lettre, je ne suis pas d’accord avec vous. D.201.7. *Quand vous modernisez les routes avec les profits de centrale, vous ne pouvez fermer votre yeux sur la pollution. Quand vous modernisez les routes avec les profits de la centrale, vous ne pouvez pas fermer vos yeux à la pollution. D.202.18. *Personne ne peuvent limiter notre rêves. Personne ne peut limiter nos rêves. 5.1.3.2.2. İyelik Sıfatı Yerine Farklı Sözcük Kullanımı TEMEL 1 D.20.7. A: Le monsieur, c’est le père de Jacques Bongrain? B: *Oui, c’est sont père, et la dame, c’est sa mère. B: Oui, c’est son père, et la dame, c’est sa mère. Yukarıdaki tümcede “son” iyelik sıfatı yerine, okunduğunda aynı sesletimi veren “être” eyleminin üçüncü çoğul kişiye göre çekimi olan “sont” kullanılmıştır. Bu yanlışın tamamen dikkatsizlikten kaynaklandığı düşünülmektedir. 136 TEMEL 2 D.51.7. *Je visiterai chez amie. Je visiterai mon amie. Yukarıdaki tümcede iyelik sıfatı kullanmak yerine “chez” ilgeci kullanılmıştır. TEMEL 3 D.113.16. *Je suis allée à Istanbul pour voir nous amies. Je suis allée à Istanbul pour voir nos amies. Yukarıdaki tümcede “notre” (bizim) iyelik sıfatı kullanılması gerekirken “nous” (biz) adılı kulanılmıştır. YÜKSEK 2 D.190.4. *Dans la famille, il y a plus d’égalité, tous le monde peut exprimer ces idées. Dans la famille, il y a plus d’égalité, tout le monde peut exprimer ses idées. 5.1.4. Sıfat Uyumlarına ilişkin Yanlışlar Fransızcada sıfatlar genellikle adlardan sonra gelir ve bu adlarla cins ve sayı bakımından uyum sağlar. Adların önüne gelen sıfatların sayısı sınırlıdır . Bazı sıfatlar da eylemden sonra gelerek özneyle uyum sağlarlar. Bu tür sıfatlara “attribut du sujet” (öznenin yüklemi) denir. Sayı sıfatlarıyla da adlar uyum sağlamak zorundadır. Öğrencilerin sıfat uyumlarıyla ilgili bir çok yanlış yaptıklarını saptadık ve bu yanlışları bir kaç alt başlık altında toplamaya çalıştık. 5.1.4.1. Özne-Sıfat Uyumsuzluğu TEMEL 1 D.1.4. *Elle est blond, grand, belle et souriant. Elle est blonde, grande, belle et souriante. D.8.3. Emilie Delcours est étudiant. Emilie Delcours est étudiante. 137 D.15.6. ve D.17.4. A: Quelle est sa profession? *B: Elle est infirmier dans un hôpital. B: Elle est infirmière dans un hôpital. D:16.8. *Ils content d’habiter à Alanya. Ils sont contents d’habiter à Alanya. D.17.7. *Ils sont turc. Ils sont turcs. D.22.1. *Je suis turc. Je suis turque.. Yukarıdaki tümcede özne bayandır ve sıfatın özneyle uyum sağlaması gerekir. D.24.7. *Marie est françaises et Roberto est italien. Marie est française et Roberto est italien. D.25.5. *Ma mère est retraité. Ma mère est retraitée. TEMEL 4 D.80.9. *La vie en ville est plus animé et les écoles sont plus modernes. La vie en ville est plus animée et les écoles sont plus modernes. D.84.2. *Zerrin est lycéene. Zerrin est lycéenne. D.98.6. *Je veux marier parce que je pense que ma vie serrai plus régulier avec le mariage. Je veux me marier parce que je pense que ma vie sera plus régulière avec le mariage. D.98.5. *Ses yeux ne sont pas belles. Ses yeux ne sont pas beaux.. TEMEL 5 D.111.8. *Les parisiens ont très gentilles. Les parisiens sont très gentils. D.114.19. *On a mangé beaucoup de pastas italien et ils sont delicious. On a mangé beaucoup de gâteaux italiens et ils sont délicieux. D.114.21. *Maintenant je suis très malheureux à Ankara. Maintenant je suis très malheureuse à Ankara. Bu denek bayandır ve sıfatın dişil olması gerekir. 138 D.117.1. *Je souhaite qu’on change le système économique tout de suite pour que les gens soient égals. Je souhaite qu’on change le système économique tout de suite pour que les gens soient égaux. D.122.1. *Je souhaite que les gens soient plus tolérante. Je souhaite que les gens soient plus tolérants. D.122.5. *Il faut que les gens soient plus cultivé. Il faut que les gens soient plus cultivés YÜKSEK 1 D.144.6. *Ils ne sont pas indifférent aux problèmes du pays. Ils ne sont pas indifférents aux problèmes du pays. D.149.3. *Si les catastrophes n’avaient pas été si grave, j’aurais pu vous supporter. Si les catastrophes n’avaient pas été si graves, j’aurais pu vous supporter. D.151.6. *Mon bonté n’est pas important. Ma bonté n’est pas importante. D.152.5. *Il serait malheureux parce que la ville est cruel comme un monstre. Il serait malheureux parce que la ville est cruelle comme un monstre. D.153.6. *Les habitants des zones rurales sont beaucoup plus attaché leurs traditions que les habitants des villes. Les habitants des zones rurales sont beaucoup plus attachés à leurs traditions que les habitants des villes. D.156.3. *Je pense que le concurrence est très important pour les hommes. Je pense que la concurrence est très importante pour les hommes. D.156.9. *Les personnes ne sont pas important. Les personnes ne sont pas importantes. D.159.2. *Ils préfèrent les zones rurales parce que ces places sont propre, calme et il n’y a pas de stresse où d’embouteillage là-bas. Ils préfèrent les zones rurales parce que ces places sont propres, calmes et il n’y a pas de stresse ou d’embouteillage là-bas. D.159.5. *La majorité des gens ne sont pas contente avec les standarts et ils veulent de changer leur conditions. La majorité des gens ne sont pas contents des standards de vie et ils veulent changer leurs conditions. 139 D.160.2. *La vie est très compliqué à comprendre pour nous quand on est petit. La vie est très compliquée à comprendre pour nous quand on est petit. D.161.3. *Pour un gens qui avait vu seulement 10 voiture dans sa vie, ce sera très difficiles à s’habituer. Pour une personne qui avait vu seulement 10 voitures dans sa vie, ce sera très difficile à s’habituer. D.161.11. *Ça ne veut pas dire qu’un villagoise dans une ville ou un citadin dans la campagne ne peuvent pas être contents. Ça ne veut pas dire qu’un villagois dans une ville ou un citadin dans la campagne ne peut pas être content. D.162.3. *De nos jours, habitants des grandes villes qui sont âgée, proche à leur retraite préfèrent d’acheter des terrains en petits villages. De nos jours, les habitants des grandes villes qui sont âgés, proches à leur retraite préfèrent acheter des terrains aux petits villages. D.163.1. *Les habitants des zones rurales ne sont pas contentes le condition de village. Les habitants des zones rurales ne sont pas contents des conditions du village. D.163.2. *La condition de la vie n’est pas suffisant pour vivre dans la prospérité. Les conditions de vie ne sont pas suffisantes pour vivre dans la prospérité. D.163.15. *Les villageois sont plus naif que les habitants de la villes. Les villageois sont plus naifs que les habitants des villes. D.164.10. *Les habitants des villes peuvent être malade, par contre les villageoises peuvent être plus santé. Les habitants des villes peuvent être malades, par contre les villageois peuvent être plus en bonne santé. D.165.8. *Finalement ni les grandes villes, ni les campagnes sont plus confortable. Finalement ni les grandes villes, ni les campagnes ne sont plus confortables. YÜKSEK 2 D.167.7. *Quand j’étais un jeune homme, je travaillais bien apprendre quelque choses qui était utiles. Quand j’étais un jeune homme, je travaillais à bien apprendre quelque chose qui était utile. D.170.6. *Les dialogues sont de temps en temps très ennuyant. Les dialogues sont de temps en temps très ennuyants. 140 D.171.8. *Elle ne vit rien parce que les fenêtres était fermés. Elle ne vit rien parce que les fenêtres étaient fermées. D.172.5. *Les prix sont encore haut malgré la diminution de l’inflation. Les prix sont encore hauts malgré la diminution de l’inflation. D.175.1. *Cette personne doit être ambitieux, intelligent et aussi il doit savoir comment il ne faut pas faire une faute encore une fois. Cette personne doit être ambitieuse, intelligente et aussi elle doit savoir comment il ne faut pas faire une faute encore une fois. D.184.5. *En Turquie, même si les nouveaux générations sont un peu bizarre, le respect sur les vieillards est très important. En Turquie, même si les nouvelles générations sont un peu bizarres, le respect envers les vieillards est très important. D.188.4. *Ils sont toujours prêt à accueillir leurs invités avec soin. Ils sont toujours prêts à accueillir leurs invités avec soin. D.190.1. *Nous sommes différent de nos parents et nos enfants vont être différent de nous. Nous sommes différents de nos parents et nos enfants vont être différents de nous. D.190.5. *Les jeunes d’aujourd’hui sont plus indépendant, les innovations s’avance plus rapidement. Les jeunes d’aujourd’hui sont plus indépendants, les innovations s’avancent plus rapidement. D.193.2. *Les gens ou les animaux qui sont plus fortes sont toujours les plus successifs, ils peuvent mener leurs vies. Les gens ou les animaux qui sont plus forts sont toujours les plus successifs, ils peuvent mener leurs vies. D.193.3. *Les gens qui habitent dans son village ne sont pas sensible pour ce qui se passe. Les gens qui habitent dans son village ne sont pas sensibles à ce qui se passe D.196.7. *La liste peut être très long. La liste peut être très longue. D.196.8. *Ils sont pauvre, mais ils sont fier. Ils sont pauvres, mais ils sont fiers. D.199.5. *Les heures de programmes d’enfants doivent être limité. Les heures de programmes d’enfants doivent être limitées. 141 D.202.16. *Je peux dire que les gens ne sont jamais content en leur situation. Je peux dire que les gens ne sont jamais contents de leur situation. D.203.1. *Savoir les conditions qu’on grandi est très importante pour mieux comprendre les idées et les buts de ce personnes. Savoir les conditions où on grandi est très important pour mieux comprendre les idées et les buts de ces personnes. D.203.7. *Les langues étrangères sont souvent indispensable pour être embauché à un bon emploi. Les langues étrangères sont souvent indispensables pour être embauché à un bon emploi. 5.1.4.2. Ad-Sıfat Uyumsuzluğu TEMEL 1 D.6.4. *Il travaille au Ministere des affaires l’étrangère. Il travaille au Ministère des affaires étrangères. D.16.2. *J’apprendre une langue étranger, c’est français. J’apprends une langue étrangère, c’est le français. D.18.2. *J’adore la philosophie ancien. J’adore la philosophie ancienne. D.25.4. *Elle est aussi une femme très beau. Elle est aussi une femme très belle. D.25.6. *Elle a les yeux verde. Elle a les yeux verts. D.25.9. *Il est blond et il a les yeux verde. Il est blond et il a les yeux verts. TEMEL3 D.71.3. *Je mets mes vêtements et je partir de chez moi 4.30 heures. Je mets mes vêtements et je pars de chez moi à 4 heures 30. TEMEL 4 D.76.1. *Des voitures spacielles. Des voitures spacieuses. 142 TEMEL 5 D.102.8. *Le Ministre d’Energie et les maires se sont accusent sur les prix du gaz naturelle. Le Ministre de l’Energie et les maires se sont accusés sur les prix du gaz naturel. D.102.9. *Baissez le prix de la gaz naturelle pour cette enfants. Baissez le prix du gaz naturel pour ces enfants. D.104.2. *Tous les enfants doivent apprendre un ou deux langues étrangers. Tous les enfants doivent apprendre une ou deux langues étrangères. D.107.9. *Ils détruisent les sources naturels. Ils détruisent les sources naturelles. D.107.10. *Si vous savez, les sources naturels sont limités. Comme vous savez, les sources naturelles sont limitées. D:110.3. *Ils ne pensent pas les personnes innocents puissent mourir. Ils ne pensent pas que les personnes innocentes puissent mourir. D.112.3. *Elle veut qu’elle apprendre une langue étranger. Elle veut apprendre une langue étrangère. D.114.16. *C’est un très bonne ville avec une histoire ancient et il a beaucoup de culturel trésor. C’est une très bonne (belle) ville avec une histoire ancienne et elle a beaucoup de trésors culturels D.114.19. *On a mangé beaucoup de pastas italien et ils sont delicious. On a mangé beaucoup de gâteaux italiens et ils sont délicieux. D.118.14. *Elle veut travailler au ministère des affaires étrangers. Elle veut travailler au ministère des affaires étrangères. D.120.2. *Pour garder la nature et les espèces animals, il faut qu’on termine d’utiliser des produits polluées. Pour garder la nature et les espèces animales, il faut qu’on arrête d’utiliser des produits pollués. D.121.4. *J’ai vu les gens très différentes. J’ai vu les gens très différents. 143 D.123.8. *Il faut donner peines lourde aux hommes qui détruient la nature et les espèces d’animaux. Il faut donner des peines lourdes aux hommes qui détruisent la nature et les espèces d’animaux. YÜKSEK 1 D.127.7. *Les mots étranger peuvent entrer notre langue. Les mots étrangers peuvent entrer dans notre langue. D.128.5. *Ils préfèrent toujours la marque américan alors qu’il y avaient plusieurs marques turcs. Ils préfèrent toujours la marque américaine alors qu’il y a plusieurs marques turques. D.129.5. *Pour les gens qui ne veulent pas travailler, il faudra créer des activities sociales et sportifs. Pour les gens qui ne veulent pas travailler, il faudra créer des activités sociales et sportives. D.132.2. *Aujourd’hui, apprendre une langue étrangères est une obligatoire parce que le monde devient de plus en plus petit. Aujourd’hui, apprendre une langue étrangère est une obligation parce que le monde devient de plus en plus petit. D.140.1. *Il faut trouver une standard commune pour tous afin qu’on peut créer une Société parfaite et heureux en général. Il faut trouver un standard commun pour tous afin qu’on puisse créer une Société parfaite et heureuse en général. D.140.6. *Ils ont une société très réguliers et ordonnées. Ils ont une société très régulière et ordonnée. D.144.4. *La jeunesse prennent leurs responsabilités particulièrement dans la société civil. La jeunesse prend sa responsabilité particulièrement dans la société civile. D.145.1. *Chaque homme peut trouver une réponse différent. Chaque homme peut trouver une réponse différente. D.145.2. *Si on peut prendre notre responsabilités individuel et si on peut faire un progrès en tant qu’un homme, le but de la vie pourrai se réaliser. Si on peut prendre nos responsabilités individuelles et si on peut faire un progrès en tant qu’un homme, le but de la vie pourra se réaliser. 144 D.148.1. *Après la deuxième guerre mondiale, 6 européenes pays se sont unis. Après la deuxième guerre mondiale, 6 pays européens se sont unis. D.148.2. *Ils ont commencé le processus de l’européen integration. Ils ont commencé le processus de l’ integration Européenne. D.148.3. *Le but de ce mouvement est d’empêcher une nouvelle guerre mondiale, garder le paix et de réaliser le développement économique et sociale de tout l’Europe. Le but de ce mouvement est d’empêcher une nouvelle guerre mondiale, garder la paix et de réaliser le développement économique et social de toute l’Europe. D.148.4. *En 1995, L’Union Duanière a été établi entre L’Européen Union et La Turquie. En 1995, L’Union Duanière a été établie entre L’Union Européenne et La Turquie. D.149.4. *Veuillez agréer, Monsieur le Maire, avec mes sentiments distinguées. Veuillez agréer, Monsieur le Maire, mes sentiments distingués. D.158.3. *Des zones rurales et des grandes villes, ce sont les symboles de deux vies différents. Des zones rurales et des grandes villes, ce sont les symboles de deux vies différentes. D.160.9. *Tous les choses ont un but sur la terre. Toutes les choses ont un but sur la terre. D.162.2. *Tous les habitants dons nous parlons ont quelque problèmes sociales qui sont des raisons principals pour cette mouvement. Tous les habitants dons nous parlons ont quelques problèmes sociaux qui sont des raisons principales pour ce mouvement. D.162.5. *Puisqu’il ya beaucoup de population, pollution, embouteillage etc., les citadins cherche une vie un peu plus naturel pour supprimer la stress de la ville. Comme’il ya beaucoup de population, de pollution, d’embouteillage etc., les citadins cherchent une vie un peu plus naturelle pour supprimer le stress de la ville. D.162.6. *Pour eux, ce sont cultivation de la terre, des légumes et fruits, élévage des animaux, se promener sur la terre sans chaussures etc. qui sont seul solution pour ôter la vie monstreux et stressant de la grande ville. Pour eux, ce sont l’exploitation de la terre, produire des légumes et des fruits, élévage des animaux, se promener sur la terre sans chaussures etc. qui sont la seule solution pour ôter la vie monstreuse et stressante de la grande ville. 145 D.163.7. *Il n’y existe pas l’activité culturel sauf le festival d’agriculture. Il n’y existe pas l’activité culturelle sauf le festival d’agriculture. YÜKSEK 2 D.168.11. *Elle à considéré sa fils était plus importante qu’elle. Elle a considéré son fils plus important qu’elle. D.169.7. *On ne peut pas trouver des solutions aux problèmes quotidiennes en utilisent les choses qu’on a appris dans les écoles. On ne peut pas trouver des solutions aux problèmes quotidiens en utilisant les choses (ce) qu’on a apprises dans les écoles. D.172.2. *Quand on l’a remarqué par les dirigeants de G.S., il a était un personnalité important. Quand il a été remarqué par les dirigeants de G.S., il était une personnalité importante. D.175.3. *Galatasaray était une équipe très qualifié, mais ses directeurs étaient les étrangers qui étaient connus en Europe. Galatasaray était une équipe très qualifiée, mais ses directeurs étaient les étrangers qui étaient connus en Europe. D.175.4. *Galatasaray n’a pas pu réussir à gagner une coupe international. Galatasaray n’a pas pu réussir à gagner une coupe internationale. D.180.1. *Avec les nouveaux technologies , on inventent des solutions définitifs pour les maladies, des facilités pour la vie quotidien, mais aussi des grands dangers. Avec les nouvelles technologies , on invente des solutions définitives pour les maladies, des facilités pour la vie quotidienne, mais aussi des grands dangers. D.180.8. *Les pays doivent trouver des solutions définitifs. Les pays doivent trouver des solutions définitives. D.191.1. *Le livre est nommé “Machine Stops” par E. M. Foster qui était un des grands écrivains de la littérature l’Anglais. Le livre est nommé “Machine Stops” par E. M. Foster qui était l’un des grands écrivains de la littérature anglaise. D.194.5. *On sait que l’apprentissage d’enfant est beaucoup important pour son capacité futur. On sait que l’apprentissage de l’enfant est très important pour sa capacité future. 146 D.196.5. *Les idées différent sont écrasé. Les idées différentes sont écrasées. D.198.6. *La télévision est le seul monde d’un enfant, il peut avoir difficulté à s’adapter à monde sociale. La télévision est le seul monde d’un enfant, il peut avoir la difficulté de s’adapter au monde social. D.199.4. *Il y a beaucoup des chaînes commercial qui ne font pas attention aux programmes d’enfants. Il y a beaucoup de chaînes commerciales qui ne font pas attention aux programmes d’enfants. D.200.1. *Quand ils deviennent adultes, ils peuvent s’adapter difficilement aux milieus socials. Quand ils deviennent adultes, ils peuvent s’adapter difficilement aux milieux sociaux. D.201.4. *Puisque construction une centrale atomique est très profitable, pourquoi les états dévéloppé n’auriont choisis pas cette énergie. Puisque la construction d’une centrale atomique est très profitable, pourquoi les états dévéloppés ne choisissent pas cette énergie. D.201.5. *Il n’y a pas une centrale atomique sur le territoire de l’Europe et plus les gouvernements européen ne penseraient pas de construire ça. Il n’y a pas de centrale atomique sur le territoire de l’Europe et en plus les gouvernements européens ne pensent pas à en construire. D.202.13. *Il y a beaucoup d’occasions culturel et social. Il y a beaucoup d’occasions culturelles et sociales. D.203.3. *A mon avis, choisir de vivre est une commencement très importante. A mon avis, choisir vivre est un commencement très important. D.204.2. *Les émissions spécialement crée pour les enfants serviront à leur but de leur plaire et de leur enseigner des moyens de penser. Les émissions spécialement créées pour les enfants serviront à leur but de leur plaire et de leur enseigner des moyens de penser. D.204.3. *Ce n’est pas à dire que je vois la vie renfermé dans cette boîte. Ça ne veut pas dire que je vois la vie renfermée dans cette boîte. 5.1.4.3. Sıfat-Ad Uyumsuzluğu TEMEL 1 D.17.8. *Mon petite frère s’appelle Mustafa. Mon petit frère s’appelle Mustafa. 147 TEMEL 2 D.44.2. ve D.50.10. *Bonne anniversaire! Bon anniversaire! TEMEL 3 D.69.5. *J’ai lu tout les notes. J’ai lu toutes les notes. TEMEL 4 D.76.2. *Chére Kerem, * Je suis à Kuşadası et j’y m’amuse beaucoup. Cher Kerem, Je suis à Kuşadası et je m’y amuse beaucoup. D.77.2. *Nous avons rencontré de nouveaus gens. Nous avons rencontré de nouveaux gens. TEMEL 5 D.105.6. *Nous devons protéger tous les espèces animales et les plantes. Nous devons protéger toutes les espèces animales et les plantes. D.107.8. *Il y a une accumulation de déchets tout les places dans le monde entier. Il y a une accumulation de déchets dans toutes les places dans le monde entier. D.110.5. *Les mauvaises résultats peuvent continuer jusqu’au temps de nos enfants. Les mauvais résultats peuvent continuer jusqu’au temps de nos enfants. D.113.18. *”Topkapı Sarayı” est grand place. ”Le Palais de Topkapı” est une grande place. D.113.19. *Ce belle immeuble chauqait moi. Ce bel immeuble m’a choqué. D.114.12. *Tout les chambres ont l’air conditionné Toutes les chambres ont l’air conditionné D.114.13. *Nous sommes visités toutes les museums et les églises à Rome. Nous avons visité tous les musées et les églises à Rome. D.114.16. *C’est un très bonne ville avec une histoire ancient et il a beaucoup de culturel trésor. C’est une très bonne (belle) ville avec une histoire ancienne et elle a beaucoup de trésors culturels 148 D.114.17. *Les soirs, mon mère et moi, nous sommes allé aux bonne cafés pour prendre une verre. Les soirs, ma mère et moi, nous sommes allées dans de bons cafés pour prendre un verre. D.114.18. *Nous avons écouté le music italien. Nous avons écouté de la musique italienne YÜKSEK 1 D.134.7. *Après être si ivre et si faché, il pouvait faire tout les choses. Après être si ivre et si faché, il pouvait faire toutes les choses. D.138.11. *Grace à son talent, il a commencé de jouer dans un grande bar à Ankara. Grace à son talent, il a commencé à jouer dans un grand bar à Ankara. D.139.2. *Les familles travaillent pour assurer tout les besoins des jeunes. Les familles travaillent pour assurer tous les besoins des jeunes. D.143.3. *L’affection pour tous les créatures, les hommes, les animaux, les plantes etc. sera la basse sur laquelle on pourra établir un meilleur monde. L’affection pour toutes les créatures teles que les hommes, les animaux, les plantes etc. sera la base sur laquelle on pourra établir un meilleur monde. D.148.3. *Le but de ce mouvement est d’empêcher une nouvelle guerre mondiale, garder le paix et de réaliser le développement économique et sociale de tout l’Europe. Le but de ce mouvement est d’empêcher une nouvelle guerre mondiale, garder la paix et de réaliser le développement économique et social de toute l’Europe. D.150.6. *Comme vous savez très bien, on a besoin de nouveau bus, taxis et aussi on en doit multiplier. Comme vous savez très bien, on a besoin de nouveaux bus, taxis et aussi on doit les multiplier. D.151.3. *Touts les personnes peuvent répondre à les questions. Toutes les personnes peuvent répondre aux questions. D.151.10. *Touts les but sont pour l’argent. Tous les buts sont pour l’argent. D.156.4. *Si les autre personnes vous voyez comme un rival, vous devez les voir comme un rival. Si les autres personnes vous voient comme un rival, vous devez les voir comme un rival. 149 D.157.1. *Toutes ces personnes ont vécu dans différents époques et différents territoires. Toutes ces personnes ont vécu dans les différentes époques et différents territoires. D.157.2. *Touts ces personnes étaient des membres ordinaires de leurs sociétés dominées par les religions, l’ignorance, les ennemis et les gouverneurs violents. Toutes ces personnes étaient des membres ordinaires de leurs sociétés dominées par les religions, l’ignorance, les ennemis et les gouverneurs violents. D.158.4. *Pour comprendre les ressemblances et les différences entre leurs habitants, il faut, au première lieu, voir les différences entre une ville et un village. Pour comprendre les ressemblances et les différences entre leurs habitants, il faut, en premier lieu, voir les différences entre une ville et un village. D.159.1. *C’est un grande problème pour les hommes de choisir où ils veulent de vivre. C’est un grand problème pour les hommes de choisir où ils veulent vivre. D.161.8. *Il ne peut pas avoir les occasions comme l’internet où un seul station d’esssence pour sa voiture. Il ne peut pas avoir d’occasions comme l’internet ou une seule station d’esssence pour sa voiture. D.162.6. *Pour eux, ce sont cultivation de la terre, des légumes et fruits, élévage des animaux, se promener sur la terre sans chaussures etc. qui sont seul solution pour ôter la vie monstreux et stressant de la grande ville. Pour eux, ce sont l’exploitation de la terre, produire des légumes et des fruits, élévage des animaux, se promener sur la terre sans chaussures etc. qui sont la seule solution pour ôter la vie monstreuse et stressante de la grande ville. D.162.7. *Ils n’ont pas de chance pour obtenir une bonne éducation, ils ne sont pas capables d’utiliser toutes les moyens de technologie, ils n’ont pas des métiers qui peuvent lui donner assez d’argent. Ils n’ont pas de chance pour obtenir une bonne éducation, ils ne sont pas capables d’utiliser tous les moyens de la technologie, ils n’ont pas de métiers qui peuvent leur donner assez d’argent. D.165.1. *Il y a beaucoup de peuple qui veulent différent choses. Il y a beaucoup de peuples qui veulent différentes choses. D.165.10. *Ça fait deux semaine que je ne suis pas allée au cinéma. Ça fait deux semaines que je ne suis pas allée au cinéma. 150 YÜKSEK 2 D.166.2. *Elle a un petite ami. Elle a un petit ami. D.166.6., D.167.14., D.169.11. ve D.170.8. *Il commença à écrire des petits pièces de théâtre. Il commença à écrire de petites pièces de théâtre D.166.8. * A Paris, il a écrit ses grands comédies qui critiquaient surtout les courtisans. A Paris, il a écrit ses grandes comédies qui critiquaient surtout les courtisans. D.168.14. *Alors que tous les mauvais conditions et mauvais chances, elle n’a jamais perdu son espoir. Malgré toutes les mauvaises conditions et les mauvaises chances, elle n’a jamais perdu son espoir. D.168.17. *Il commencit à écrire des petits pièces de théâtre. Il commença à écrire de petites pièces de théâtre D.169.8. *Le premier chose qu’on doit faire, est réformer et réorganiser le système d’éducation afin que plus de chose sur la vie soit appris. La première chose qu’on doit faire, est de réformer et de réorganiser le système d’éducation afin que plus de choses sur la vie soient apprises. D.171.1. *Tout les femmes effrayaient qu’il voyait. Toutes les femmes effrayaient quand elles le voyaient. D.171.10. *La femme rendit tous les clés, mais pour la petite clé, elle dit qu’elle l’avait oublié dans sa chambre et qu’elle le rendrait le lendemain. La femme rendit toutes les clés, mais pour la petite clé, elle dit qu’elle l’avait oubliée dans sa chambre et qu’elle la rendrait le lendemain D.173.3. *Travaillant pendant tout la journée, la plupart des travailleurs se couchent avant 22 heures du soir. Travaillant pendant toute la journée, la plupart des travailleurs se couchent avant 22 heures. D.175.5. *Toutes joueurs étaient les vedettes de la Turquie. Tous joueurs étaient les vedettes de la Turquie. D.180.1. *Avec les nouveaux technologies , on inventent des solutions définitifs pour les maladies, des facilités pour la vie quotidien, mais aussi des grands dangers. Avec les nouvelles technologies , on invente des solutions définitives pour les maladies, des facilités pour la vie quotidienne, mais aussi des grands dangers. 151 D.180.7. *Les terroristes utilisent les nouveaux technologies pour tuer. Les terroristes utilisent les nouvelles technologies pour tuer. D.184.4. *İls essayent de servir les meilleurs choses pour leurs visiteurs. Ils essayent de servir les meilleures choses à leurs visiteurs. D.184.5. *En Turquie, même si les nouveaux générations sont un peu bizarre, le respect sur les vieillards est très important. En Turquie, même si les nouvelles générations sont un peu bizarres, le respect envers les vieillards est très important. D.185.1. *Comme il y a au moins deux télévisions dans toute maisons, les enfants passent beaucoup de leur temps aussi bien que les adultes devant l’écran. Comme il y a au moins deux télévisions dans toutes les maisons, les enfants passent beaucoup de temps aussi bien que les adultes devant l’écran. D.188.1. *Tout d’abord, je t’envoie mes meillleurs salutations. Tout d’abord, je t’envoie mes meillleures salutations D.188.5. *De plus, c’est un pays assez libre comme les pays européenne. De plus, c’est un pays assez libre comme les pays européens. D.190.2. *Notre société comme dans tous les sociéte du monde change. Notre société comme toutes les sociéte du monde change. D.190.3. *Les anciennes habitude et traditions ne sont plus accepter. Les anciennes habitudes et traditions ne sont plus acceptées. D.190.4. *Dans la famille, il y a plus d’égalité, tous le monde peut exprimer ces idées. Dans la famille, il y a plus d’égalité, tout le monde peut exprimer ses idées. D.190.7. *La développement économique a une certaine effet sur les jeunes. Le développement économique a un certain effet sur les jeunes. D.198.1. *En général les parents ne veulent pas leurs enfants regardent aux certaines programmes à la télé. En général les parents ne veulent pas que leurs enfants regardent certains programmes à la télé. D.201.6. *Malgré la haute technologie, avec un petit inattention, le miracle pourrait changer à le catastrophe. Malgré la haute technologie, avec une petite inattention, le miracle pourrait se transformer à la catastrophe. D.202.9. *On peut vivre en bon santé. On peut vivre en bonne santé. 152 D.203.2. *Quelqu’un qui avait tout les choses pendant son enfance, peut avoir de différentes désirs comme être plus sophistiqué. Quelqu’un qui avait toutes les choses pendant son enfance, peut avoir de différents désirs comme être plus sophistiqué. D.203.6. *On doit faire tout les choses pour la joie de soi-même. On doit faire toutes les choses pour la joie de soi-même. 5.1.4.4. Adıl (Nesne Durumunda)-Sıfat Uyumsuzluğu YÜKSEK 1 D.143.2. *Qu’est-ce qui nous rendre différent des autres créatures. Qu’est-ce qui nous rend différents des autres créatures. YÜKSEK 2 D.169.5. *Les jeunes d’aujourd’hui manquent les qualités qui les peuvent faire fortes contre les problèmes de la vie. Les jeunes d’aujourd’hui manquent les qualités qui peuvent les faire forts contre les problèmes de la vie. 5.1.5. Adlarla İlgili Yanlışlar Çoğu zaman sıfatlarla ilgili yanlışlarla adlarla ilgili yanlışlar iç içe girmektedir. Çünkü addan önce veya sonra gelen sıfatlar adı nitelediklerinden, adla cins ve sayı bakımından uyum sağlamak zorundadır. Yanlışların geneline bakıldığında öğrencilerin adlarla ilgili fazla yanlış yapmadıklarını, yapılan yanlışların da genellikle adın çoğul yapımında yaşandığı görülmektedir. Bu çalışmadaki adlarla ilgili yanlışlar şu alt başlıklar altında toplanmıştır: 5.1.5.1. Çoğul Ad Yapım Yanlışları Bu bölümdeki yanlışlar genelde adın çoğul yapılma kuralına uymayan yanlışlardır. Bir adı çoğul yapmanın kuralı, adın sonuna “s” koymaktır. Fakat bu kurala uymayan bazı adlar vardır. Bu bölümde yer alan yanlışlar, genelde istisna olan adlar veya sıfatların çoğul yapılmasıyla ilgili yanlışlardır. Sıfatların da bu bölümde adlarla birlikte yer almasının daha uygun olacağı düşünülmüştür. 153 TEMEL 5 D.102.2. *Il ne faut pas tuer les animals. *Il ne faut pas tuer les animaux. D.103.2. *A cause des industriels que polluent la Terre, les espèces d’animals disparaissent de jour en jour. A cause des industriels qui polluent la Terre, les espèces d’animaux disparaissent de jour en jour. YÜKSEK 1 D.161.7. *C’est sûr qu’il a de l’argent, mais il n’y a pas les lieus à dépenser. C’est sûr qu’il a de l’argent, mais il n’y a pas de lieux à dépenser. YÜKSEK 2 D.180.6. *Dans des conseils internationals, les pays travaillent ensemble pour empêcher de l’utilisation. Dans des conseils internationaux, les pays travaillent ensemble pour empêcher (son) l’utilisation. D.191.2. *Il y a deux personnages principals du roman. Il y a deux personnages principaux du roman. D.200.1. *Quand ils deviennent adultes, ils peuvent s’adapter difficilement aux milieus socials. Quand ils deviennent adultes, ils peuvent s’adapter difficilement aux milieux sociaux. D.202.10. *La foule, les travails, le stress fatiguent les gens. La foule, les travaux, le stress fatiguent les gens. D.202.17. *Ils toujours veulent quitter les lieus où ils habitent. Ils veulent toujours quitter les lieux où ils habitent. 5.1.5.2. Tanımlık-Ad Uyumsuzluğu Bu bölümde yer alan yanlışlar, tanımlıklarla cins ve sayı bakımından uyum sağlamayan yanlışlardır. Yani tanımlık tekilken ad çoğul veya tanımlık çoğulken ad tekil olarak kullanılmıştır. Ayrıca eril ad yerine dişil , dişil ad yerine eril ad kullanılmasından kaynaklanan yanlışlar da bu bölümde yer almaktadır. 154 TEMEL 2 D.41.8. *Ne prenez pas les chien. Ne prenez pas les chiens. TEMEL 5 D. 107.4. *Il faut faire les loi sur le chômage. Il faut faire les lois sur le chômage. D.120.5. *Il faut que les jeunes aillent à l’écoles. Il faut que les jeunes aillent à l’école. YÜKSEK 1 D.148.8. *Les problèmes qui vont apparaitre à cause du participation dans EU, peuvent être surmonter à condition qu’on explique bien les réalité de la Turquie pendant le processus des négotiation. Les problèmes qui vont apparaitre à cause de la participation dans l’UE, peuvent être surmontés à condition qu’on explique bien les réalités de la Turquie pendant le processus des négotiations. D.160.5. *Les buts aident construire les étape de la vie. Les buts aident à construire les étapes de la vie. D.161.11. *Ça ne veut pas dire qu’un villagoise dans une ville ou un citadin dans la campagne ne peuvent pas être contents. Ça ne veut pas dire qu’un villagois dans une ville ou un citadin dans la campagne ne peut pas être content. D.163.2. *La condition de la vie n’est pas suffisant pour vivre dans la prospérité. Les conditions de vie ne sont pas suffisantes pour vivre dans la prospérité. D.165.1. *Il y a beaucoup de peuple qui veulent différent choses. Il y a beaucoup de peuples qui veulent différentes choses. YÜKSEK 2 D.172.9. *C’est l’augmentations de salaire ce que les ouvriers demandent. C’est l’augmentation de salaire que les ouvriers demandent. D.175.9. *Ce sont des augmentation de salaire que les ouvriers demandent. Ce sont des augmentations de salaire que les ouvriers demandent. D.173.4. *Les société débouchent les travailleurs petit à petit. Les sociétés débouchent les travailleurs petit à petit. 155 5.1.5.3. Adın Gereksiz Çoğul Yapımı YÜKSEK 1 D.162.8. *Ces modes des vies ont avantages et désavantages. Ces modes de vie ont des avantages et des désavantages (inconvéniants). YÜKSEK 2 D.168.13. *Sa voisin à volé les argents. Son voisin a volé son argent. 5.1.5.4. İyelik Sıfatı-Ad Uyumsuzluğu TEMEL 5 D.107.15. *Les gens influencent la balance de la nature par leurs activité sur le monde. Les gens influencent l’équilibre de la nature par leurs activités sur le monde. YÜKSEK 1 D.138.2. *Je croire que l’un des trois jeunes préfère une vie avec sa familles. Je crois que l’un des trois jeunes préfère une vie avec sa famille. D.148.7. *Si la Turquie participe a EU, elle devra partager une partie de ses autorité de souveraineté nationale. Si la Turquie participe à l’UE, elle devra partager une partie de ses autorités de souveraineté nationale. 5.1.5.5. Sayı Sıfatı-Ad Uyumsuzluğu Bu bölümde öğrencilerin, çoğul sayı sıfatı kullandıklarında adları çoğul yapmadıkları görülmektedir. Bu uyum eksikliği Türkçeden olumsuz aktarımdır. Çünkü Türkçede çoğul sayı sıfatlarından sonra ad her zaman tekil kullanılır. TEMEL 1 D.3. 11. *J’ai trois soeur. J’ai trois soeurs. 156 TEMEL 3 D.65.1. J’ai pris mon petit déjeuner à 9 heure. J’ai pris mon petit déjeuner à 9 heures. D.65.5. *A cinq heure, on a pris en taxi et on est rentré votre quartier. A cinq heures, on a pris un taxi et on est rentrés à votre quartier. D.74.1. *Je déjeune à onze heure et demie de l’après-midi. Je déjeune à onze heures et demie de l’après-midi. D.75.13. *A 8 heure, je me réveille. A 8 heures, je me réveille. D.75.14. *A 8 heure et midi, je prendre mon petit déjeuner. A 8 heures et demie, je prends mon petit déjeuner. D.75.15. *A 3 heure, je retourne ma maison. A 3 heures, je retourne à ma maison. TEMEL 5 D.109.3. *Je suis restée à Paris pendant deux semaine avec une bonne famille. Je suis restée à Paris pendant deux semaines chez une bonne famille. YÜKSEK 1 D.161.3. *Pour un gens qui avait vu seulement 10 voiture dans sa vie, ce sera très difficiles à s’habituer. Pour une personne qui avait vu seulement 10 voitures dans sa vie, ce sera très difficile à s’habituer. YÜKSEK 2 D.171.3. *Pendant huit jours, il fut si gentil avec deux fille, surtout avec la cadette, qu’a la fin, elle accepta l’épouser. Pendant huit jours, il était si gentil avec deux filles, surtout avec la cadette, qu’à la fin, elle accepta l’épouser. 5.1.6. Adıl Yanlışları Bu bölümde deneklerin yaptıkları adıl yanlışları yer almaktadır. Genelde deneklerin hangi adılı kullanmaları gerektiğini bildikleri, ancak bu adılları tümce içinde yanlış yere yerleştirdikleri gözlenmiştir. 157 5.1.6.1. İşaret Adılı ve Soru Adılı Yanlışları Adların tanımlıklarına göre, onların yerine geçen işaret adılları da değişikliğe uğrar. Bu adılların doğru kullanılabilmesi için adın tanımlığının bilinmesi gerekir. Bu bölümde soru adılları da yer almaktadır. Bunun nedeni, soru adılı (lequel, laquelle, lesquels, lesquelles) ile soru sorulması ve yanıtın işaret adılı (celui-ci /celui-là, celleci / celle-là, ceux-ci / ceux-là, celles-ci/celles-là) ile verilmesidir. TEMEL 4 D.80.11. D.81.4. D.82.2. ve D.84.1. On n’a que six romans policiers pour lire; vous pouvez en prendre deux. *Lequels prenez-vous? *Celui-ci ou celui-là? On n’a que six romans policiers pour lire; vous pouvez en prendre deux. Lesquels prenez-vous? Ceux-ci ou ceux-là? D.83.1. On n’a que six romans policiers pour lire; vous pouvez en deux. Lesquels prenez-vous? *Celui-ci ou celui-là? On n’a que six romans policiers pour lire; vous pouvez en prendre deux. Lesquels prenez-vous? Ceux-ci ou ceux-là? D.85.1. ve D.88.1. On n’a que six romans policiers pour lire; vous pouvez en prendre deux. *Lequelle prenez-vous? *Celui-ci ou celui-là? On n’a que six romans policiers pour lire; vous pouvez en prendre deux. Lesquels prenez-vous? Ceux-ci ou ceux-là? D.86.1. ve D.89.3. *On n’a que six romans policiers pour lire; vous pouvez en prendre deux. Lequel prenez-vous? Celui-ci ou celui-là? On n’a que six romans policiers pour lire; vous pouvez en prendre deux. Lesquels prenez-vous? Ceux-ci ou ceux-là? D.88.2. Ces tableaux sont magnifiques! *Laquelle est-ce que tu choisis? *Celle de Picasso ou celle de Van Gogh? Ces tableaux sont magnifiques! Lequel est-ce que tu choisis? Celui de Picasso ou celui de Van Gogh? D.95.1. *- Lequels de ces deux films est-ce que vous avez vu? *- On a vu ceux-ci. - Lequel de ces deux films est-ce que vous avez vu? - On a vu celui-ci. D.95.12. *La film a commencé après-midi. Celle-ci a duré 3 heures. Le film a commencé après-midi. Celui-ci a duré 3 heures. 158 D.96.1. - Voilà mes voitures. *Lequel est-ce que tu préfères prendre aujourd’hui? *- Je voudrais prendre celui-ci. - Voilà mes voitures. Laquelle est-ce que tu préfères prendre aujourd’hui? - Je voudrais prendre celle-ci. D.98.1. - Voilà mes voitures. *Laquel est-ce que tu préfères prendre aujourd’hui? - Je voudrais prendre celle-ci. - Voilà mes voitures. Laquelle est-ce que tu préfères prendre aujourd’hui? - Je voudrais prendre celle-ci. D.98.5. *Les conditions est mieux que ceux de notre pays. Les conditions sont meileures que celles de notre pays. YÜKSEK 1 D.161.9. *Le niveau culturel d’un citadin, biensûr, n’est pas égal à ce d’un villageois, ce pourquoi, il ne sort pas et il rest chez lui. Biensûr, le niveau culturel d’un citadin n’est pas égal à celui d’un villageois, c’est pourquoi, il ne sort pas et il reste chez lui. 5.1.6.2. Kişi Adılı Yanlışları 5.1.6.2.1. Yanlış Adıl Kullanımı TEMEL 2 D.28.3. A: Vous écrivez souvent à vos amis? *B: Oui, je les écris souvent. B: Oui, je leur écris souvent. D.29.6. A: A qui est cette armoire? (la concierge) *B: Elle est à eux. *B: Elle est à elle. D.29.7. A: A qui sont ces chats? (les locataires) *B: Ils sont à leur. B: Ils sont à eux. D.32.6. *Il y a un bon film, je veux regarder il. Il y a un bon film, je veux le regarder. D.34.1. ve D.44.3. A: Marie invite Paul et Pierre ce soir? *B: Non, elle leur invite demain soir. B: Non, elle les invite demain soir. D.38.1., 40.5., D.41.1. ve D.46.1. A: A qui est cette voiture? A Marie? *B: Oui, elle est à lui. B: Oui, elle est à elle. 159 D.39.3. A: Marie invite Paul et Pierre ce soir? *B: Non, elle eux invite demain soir. B: Non, elle les invite demain soir. D.41.2., D.43.3., D.46.2., D.47.4. ve D.49.2. A: A qui sont ces valises? A Pierre et à Anne? *B: Non, elle ne sont pas à leur. B: Non, elle ne sont pas à eux. D.42.2. ve D.49.5. A: Paul vous attend à 5 heures? *B: Non, il l’attend à 7 heures. B: Non, il nous (m’) attend à 7 heures. D.45.6. *Sois gentil, ne passe pas devant vous. Sois gentil, ne passe pas devant moi. D.49.1. A: A qui est cette voiture? A Marie? *B: Oui, elle est à eux. B: Oui, elle est à elle. D.49.3. A: A qui sont ces livres? A ton frère? *B: Non, les livres ne sont pas à eux. B: Non, les livres ne sont pas à lui. D.50.3. A: Paul vous attend à 5 heures? *B: Non, il leur attend à 7 heures. B: Non, il nous (m’) attend à 7 heures. D.50.4. A: Je peux montrer sa place à Emilie? *B: Oui, montrez-toi sa place. *B: Oui, montrez-lui sa place. D.50.5. A: Vous écrivez souvent à vos amis? *B: Oui, je les écris souvent. B: Oui, je leur écris souvent. TEMEL 3 D.52.3. *Je me conseille, tu ne mange pas trop de pain. Je te conseille, ne mange pas trop de pain. D.61.5. *Nous sommes au cinéma maintenant, nous y sortirons dans deux minutes. Nous sommes au cinéma maintenant, nous en sortirons dans deux minutes. D.72.6. *Je tu conseille de ne pas manger trop. Je te conseille de ne pas trop manger. D.74.3. – Est-ce que les gens saluent la vedette? 160 *Non, les gens lui ne saluent pas. Non, les gens ne la saluent pas. TEMEL 4 D.85.3. *Je lis plus qu’il. Je lis plus que lui. D.85.4. *Je suis plus active qu’il. Je suis plus active que lui. D.95.13. *C’est une film qui a me fatigue, mais elle a été intéressant. C’est un film qui m’a fatigué, mais il était intéressant. TEMEL 5 D.113.15. *Je te manques beaucoup. (Sen beni çok özlüyorsun) Tu me manques beaucoup. (Ben seni çok özlüyorum) “Manquer” (özlemek) eyleminin özel bir kullanımı vardır. Tümcede özleyen özne durumundaki adıl değil, nesne durumundaki adıldır. Özne durumundaki adıl ise özlenendir. YÜKSEK 1 D.136.2. *Les élèves bavardaient tant que je les ai dit ne pas faire de bruit. Les élèves bavardaient tant que je leur disais de ne pas faire de bruit. D.139.7. *Bien qu’ils soient prêts pour prendre quelques responsabilités, notre famille ne les nous donnent pas. Bien qu’ils soient prêts pour prendre quelques responsabilités, leur famille ne les leur donnent pas. D.149.8. *Le peintre avait répondu qu’il a été toujours heureux qu’ils s’est intéressé à ses oeuvres. Le peintre avait répondu qu’il était toujours heureux qu’on s’intéressait à ses oeuvres. D.150.6. *Comme vous savez très bien, on a besoin de nouveau bus, taxis et aussi on en doit multiplier. Comme vous savez très bien, on a besoin de nouveaux bus, taxis et aussi on doit les multiplier. D.152.6. *Il sont égoistes, jaloux. Ils sont égoistes, jaloux. D.155.3. Les gens deveraient former leur caractéristiques afin qu’ils puissent leur exprimer bien aux autres. 161 Les gens doivent former leur caractéristiques pour pouvoir bien s’exprimer aux autres. D.162.7. *Ils n’ont pas de chance pour obtenir une bonne éducation, ils ne sont pas capables d’utiliser toutes les moyens de technologie, ils n’ont pas des métiers qui peuvent lui donner assez d’argent. Ils n’ont pas de chance pour obtenir une bonne éducation, ils ne sont pas capables d’utiliser tous les moyens de la technologie, ils n’ont pas de métiers qui peuvent leur donner assez d’argent. D.162.14. - Vous avez vu André récemment? *- Non, il y a trois semaines que j’ai vu lui. - Non, il y a trois semaines que je l’ai vu. D.163.16. *Les habitants de la ville ne leurs accueillent pas bien. Les habitants de la ville ne les accueillent pas bien. D.164.2. *Chacun a des raisons pour leur-même. Chacun a des raisons pour soi-même. YÜKSEK 2 D.167.11. *Ils leurs aident toujours. Ils les aident toujours. D.171.10. *La femme rendit tous les clés, mais pour la petite clé, elle dit qu’elle l’avait oublié dans sa chambre et qu’elle le rendrait le lendemain. La femme rendit toutes les clés, mais pour la petite clé, elle dit qu’elle l’avait oubliée dans sa chambre et qu’elle la rendrait le lendemain D.171.11. *Il lui laissa un quart d’heure pour lui tuer. Il lui laissa un quart d’heure pour la tuer. D.172.2. *Quand on l’a remarqué par les dirigeants de G.S., il a était un personnalité important. Quand il a été remarqué par les dirigeants de G.S., il était une personnalité importante. D.175.1. *Cette personne doit être ambitieux, intelligent et aussi il doit savoir comment il ne faut pas faire une faute encore une fois. Cette personne doit être ambitieuse, intelligente et aussi elle doit savoir comment il ne faut pas faire une faute encore une fois. D.178.1., D.194.9., D.195.10., D.196.10., D.198.8. ve D. 199.1. *Duval doit être à l’usine en ce moment. Appelez-lui. Dites-lui que nous avons besoin de lui. Duval doit être à l’usine en ce moment. Appelez-le. Dites-lui que nous avons besoin de lui. 162 D.178.2. *Nous lui avons eu au téléphone, il y a cinq minutes. Il y a promis de sauter dans le premier taxi. Nous l’avons eu au téléphone, il y a cinq minutes. Il nous a promis de sauter dans le premier taxi. D.178.3. ve D.182.2. *Cette machine doit absolument fonctionner avant l’inauguration. Je dois le montrer au ministre. Cette machine doit absolument fonctionner avant l’inauguration. Je dois la montrer au ministre D.181.1. ve D.182.1. * Duval doit être à l’usine en ce moment Appelez-le! Dites-le que nous avons besoin de lui. Duval doit être à l’usine en ce moment Appelez-le! Dites-lui que nous avons besoin de lui. D.183.1., D.184.1. ve D.187.1. * Duval doit être à l’usine en ce moment Appelezlui! Dites-le que nous avons besoin de lui. Duval doit être à l’usine en ce moment Appelez-le! Dites-lui que nous avons besoin de lui. D.183.2., D.196.11., D.197.6., D.198.9. ve D.200.2. *Nous lui avons eu au téléphone, il y a cinq minutes Nous l’avons eu au téléphone, il y a cinq minutes D.186.1. *Duval doit être à l’usine en ce moment. Appelez-vous! Dites-moi que nous avons besoin de lui. Duval doit être à l’usine en ce moment. Appelez-le! Dites-lui que nous avons besoin de lui. D.191.3. *Elle fait rien, les machines font tout pour lui. Elle ne fait rien, les machines font tout pour elle. 5.1.6.2.2. Yanlış Dönüşlü Adıl Kullanımı Bu tür yanlışlar, dönüşlü eylemlerle (verbe pronominal) kullanılan adılların özneyle uyumsuz kullanılması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu adıllar kimi zaman nesne görevi görürken, kimi zaman da dolaylı tümleç görevi görmektedir. Bu adılların özneyle uyum içinde olması gerekir. Aksi taktirde anlamda bazı değişiklikler olabilir ve anlatılmak istenen şey yanlış anlaşılır. TEMEL 1 D.13.5. *Elle t’appelle Zeliş. Elle s’appelle Zeliş. 163 Yanlış tümcede “O seni Zeliş diye çağrıyor” denirken düzeltilen ikinci tümcede “Onun adı Zeliş’tir” denmektedir. D.13.6. *Il t’appelle Mahmut. Il s’appelle Mahmut. TEMEL 5 D.109.5. *Nous s’étions compris très bien. Nous nous étions très bien compris. YÜKSEK 1 D.126.3. *Tous les soirs, à la sortie de l’école, nous s’amusions à courir dans les rues et sur les places. Tous les soirs, à la sortie de l’école, nous nous amusions à courir dans les rues et sur les places. 5.1.6.2.3. Adıl Yerine İyelik Sıfatı Kullanımı TEMEL 1 D.22.3. *Leurs habitent à Istanbul. Ils habitent à Istanbul. TEMEL 2 D.40.6. A: A qui sont ces valises? A Pierre et Anne? *B: Non, elles ne sont pas à leurs. B: Non, elles ne sont pas à eux. D.40.7. A: A qui est cet ordinateur? A toi? *B: Oui, il est à mon. B: Oui, il est à moi. D.40.8. A: A qui sont ces livres? A ton frère? *B: Non, les livres ne sont pas à leurs. *B: Non, les livres ne sont pas à lui. D.47.3. A: A qui est ce bureau? A nous? *B: Oui, il est à notre. B: Oui, il est à nous. 164 5.1.6.3. İlgi Adılı Yanlışları TEMEL 4 D.87.5. *C’est M. Çetin que pose des questions. C’est M. Çetin qui pose des questions. TEMEL 5 D.103.2. *A cause des industriels que polluent la Terre, les espèces d’animals disparaissent de jour en jour. A cause des industriels qui polluent la Terre, les espèces d’animaux disparaissent de jour en jour. D.107.7. *Ils construisent beaucoup des usines et centrales nucléaires que nous n’avons pas besoin de. Ils construisent beaucoup d’ usines et de centrales nucléaires dont nous n’avons pas besoin. YÜKSEK 1 D.139.4. *Ils ne leur donnent pas la chance pour ils réalisent quelques choses lesquels les jeunes peuvent rencontrer dans leur vie. Ils ne leur donnent pas la chance pour qu’ils réalisent quelque chose que les jeunes peuvent rencontrer dans leur vie. D.146.2. ve D.147.5. *C’est six heures du matin où je me lève. C’est à six heures du matin que je me lève. D.149.7. *Celle-là avait demandé tout d’abord pourquoi il avait quitté Paris et ce que lui a attiré dans cette région. Celle-là avait demandé tout d’abord pourquoi il avait quitté Paris et ce qui lui avait attiré dans cette région. D.150.1. *Grâce au TV, on peut apprendre ce que se passe dans le monde. Grâce à la TV (télé), on peut apprendre ce qui se passe dans le monde. D.150.2. *On commence à avoir des idées concernant les vies, les traditions, les valeurs sociales et les mentalités des autres pays que nous aident évidemment à former nos personalités. On commence à avoir des idées concernant les vies, les traditions, les valeurs sociales et les mentalités des autres pays qui nous aident évidemment à former nos personalités. D.152.7. *Ils savent tout ce qu’il passe dans le monde. Ils savent tout ce qui se passe dans le monde. 165 D.161.14. *Pour faciliter l’adaptation, il faut que vous fassez un liste de ces obstacles et que vous sachez ce que vous êtes attendu par. Pour faciliter l’adaptation, il faut que vous fassiez une liste de ces obstacles et que vous sachiez ce qui vous attend. D.161.19. *Ce dont le gouvernement prend, ce sont des mesures contre le déboisage Des forêts. Ce que le gouvernement prend, ce sont des mesures contre le déboisage des forêts. YÜKSEK 2 D.172.7. *La réunion au cours duquel avait été prise la décision attendue a eu lieu hier soir. La réunion au cours de laquelle avait été prise la décision attendue a eu lieu hier soir. D.172.10. *C’est à six heures du matin où je me lève. C’est à six heures du matin que je me lève. D.176.1. ve D.177.4. *Nous ne sommes pas allés à la conférence dont nous devions tous participer. Nous ne sommes pas allés à la conférence à laquelle (où) nous devions tous participer. D.178.5. *Antalya est l’une des plus belles villes de la Turquie dont il y a beaucoup de touristes chaque été. Antalya est l’une des plus belles villes de la Turquie où il y a beaucoup de touristes chaque été. D.186.2. *Nous ne sommes pas allés à la conférence auquel nous devions tous participer. Nous ne sommes pas allés à la conférence à laquelle nous devions tous participer. D.187.2. *Nous ne sommes pas allés à la conférence auquelle nous devions tous participer. Nous ne sommes pas allés à la conférence à laquelle nous devions tous participer. D.187.3. ve D.196.13. *Antalya est l’une des plus belles villes de la Turquie dont il y a beaucoup de touristes chaque été. Antalya est l’une des plus belles villes de la Turquie où il y a beaucoup de touristes chaque été. D.188.3. *Les parents doivent contrôler les heures dont les enfants passent devant la télé. Les parents doivent contrôler les heures que les enfants passent devant la télé. 166 D.189.5. *Nous ne sommes pas allés à la conférence à laquel nous devions tous participer. Nous ne sommes pas allés à la conférence à laquelle nous devions tous participer. D.192.3. *Quel plaisir de retrouver la petite église de style roman à la place du vieux marché et le chateau abandoné dont la tour est encore debout et que les enfants adorent jouer à cache-cache! Quel plaisir de retrouver la petite église de style roman à la place du vieux marché et le chateau abandoné dont la tour est encore debout et où les enfants adorent jouer à cache-cache! D.194.10., D.195.11., D.196.12. ve D. 199.2. *La Bourgogne est une région où la cuisine est réputée. La Bourgogne est une région dont la cuisine est réputée. D.203.1. *Savoir les conditions qu’on grandi est très importante pour mieux comprendre les idées et les buts de ce personnes. Savoir les conditions où on grandi est très important pour mieux comprendre les idées et les buts de ces personnes. 5.1.6.4. Belgisiz Adıl Yanlışları YÜKSEK 2 D.183.3. *La mère a acheté une jupe a aucune de ses filles. La mère a acheté une jupe a chacune de ses filles. D.189.6. *La mère a acheté une jupe a quelques-uns de ses filles. La mère a acheté une jupe a chacune de ses filles. 5.1.7. Bağlaç Yanlışları 5.1.7.1. Yanlış Bağlaç Kullanımı TEMEL 5 D.107.10. *Si vous savez, les sources naturels sont limités. Comme vous savez, les sources naturelles sont limitées. YÜKSEK 1 D.127.1. *Elle a les yeux très fragiles pour qu’elle portère souvent des lunettes de soleil. Elle a les yeux très fragiles , c’est pour ça qu’elle porte souvent des lunettes de soleil. 167 D.127.2. ve D.128.1. *Cet acteur porte des lunettes dans la rue de peur qu’on ne le reconnaisse pas. Cet acteur porte des lunettes dans la rue afin qu’on ne le reconnaisse pas. D.129.12. *Je n’irai pas à la campagne avant qu’il fasse beau. Je n’irai pas à la campagne à moins qu’il fasse beau. D.132.1. *Pour qu’il y ait des différentes nations dans le monde, il faut apprendre des langues étrangères pour les comprendre et pour leur exprimer nos idées, nos désirs etc. Comme il y a des différentes nations dans le monde, il faut apprendre des langues étrangères pour les comprendre et pour leur exprimer nos idées, nos désirs etc. D.132.6. *Nous pourrons signer un accord avec nos futurs partenaires en attendant que tout se passe bien lors de la visite. Nous pourrons signer un accord avec nos futurs partenaires à condition que tout se passe bien lors de la visite. D.133.1. *Revoyez vos conjugaisons si bien que vous les sachiez parfaitement. Revoyez vos conjugaisons pour que vous les sachiez parfaitement. D.133.2. *Nous irons en Normandie le week-end prochain à condition qu’il ne fasse trop froid. Nous irons en Normandie le week-end prochain à moins qu’il ne fasse trop froid. D.133.3. *Le petit Martin n’osait rien faire à moins que ses camarades le critiquent. Le petit Martin n’osait rien faire si bien que ses camarades le critiquent. D.155.6. *Alors que les élections s’approchent, les candidats désirant obtenir un poste important poussent comme des champignons. Dès que (Quand, lorsque)les élections s’approchent, les candidats désirant obtenir un poste important poussent comme des champignons. D.161.18. *Vous pouvez garder ce livre dès que vous le voudrez. Vous pouvez garder ce livre jusqu’à ce que vous vouliez. 5.1.7.2. Bağlaç Yerine İlgeç Kullanımı YÜKSEK 1 D.129.11. *La sonnette marche mal, insistez de venir vous ouvrir. La sonnette marche mal, insistez jusqu’à ce qu’on vienne vous ouvrir. D.134.4. *Il a dit qu’on a vu le suspect devant la porte de la maison de son ami un demi heure aprés il a été tué. 168 Il a dit qu’on avait vu le suspect devant la porte de la maison de son ami une demie heure après qu’il avait été tué. D.139.4. *Ils ne leur donnent pas la chance pour ils réalisent quelques choses lesquels les jeunes peuvent rencontrer dans leur vie. Ils ne leur donnent pas la chance pour qu’ils réalisent quelque chose que les jeunes peuvent rencontrer dans leur vie. 5.1.8. Eylem Yanlışları 5.1.8.1. Eylem Çekim Yanlışları 5.1.8.1.1. Ana Eylem Çekim Yanlışları TEMEL 1 D.2.1. *Vous êtez écrivain? Vous êtes écrivain? D.15.11. *Paul et Marie habitant au 15ème arrondissement. Paul et Marie habitent au 15ème arrondissement. D.15.12. *Thierry faires du vélo avec Christian Delcours. Thierry fait du vélo avec Christian Delcours. D.15.13. *Emilie et Thierry venires au Bicyclub de France. Emilie et Thierry viennent au Bicyclub de France. D.15.14. *Nous (avoir) sommes une fille. Nous (avoir) avons une fille. Yukarıdaki tümcede “avoir” eylemi paratez içinde verilmekte ve bu eylemin şimdiki zamanda çekimi istenmektedir. Fakat denek “avoir” eylemini değil de “être” eylemini çekmiştir. Bu iki eylem temel düzeyin ilk derslerinde verilen eylemlerdir ve öğrencilerin en çok karıştırdıkları eylemlerdir. D.17.6. *Elif et Nuri habitents à Ereğli. Elif et Nuri habitent à Ereğli. D.18.1., D.20.9. ve D.24.11. *Emilie et Thierry (venir) vont au Bicyclub de France. Emilie et Thierry (venir) viennent au Bicyclub de France. D.20.14. *Mon fille apprendes l’anglais. Ma fille apprend l’anglais. 169 D.21.4. *Emilie et Thierry venis au Bicyclub de France. Emilie et Thierry viennent au Bicyclub de France. D.22.2. *Emilie et Thierry venient au Bicyclub de France. Emilie et Thierry viennent au Bicyclub de France. TEMEL 2 D.26.2., D.42.3. ve D.46.3. *Je sorti de la maison à 8 heures du matin. Je sors de la maison à 8 heures du matin. Yukarıdaki tümcede eylemin şimdiki zamanda çekilmesi gerekirken eylem yanlış çekilmiştir. D.26.3. *Nous entrenons dans la station et nous faisons la queue . Nous entrons dans la station et nous faisons la queue . D.26.4. *Prends la Rue Violet et vas tout droit. Prends la Rue Violet et va tout droit. D.26.1. *Je suit de la maison à 8 heures du matin. Je sors de la maison à 8 heures du matin. Bu tümcede “sortir” eylemi parantez içinde verilmiş ve şimdiki zamanda çekilmesi istenmiştir. D.28.2. *Nous entons dans la station et nous faisons la queue . Nous entrons dans la station et nous faisons la queue . D.29.1. *Vas tout droit. Va tout droit. D. 30.1. *Vas tout droit jusqu’au bout de la rue. Va tout droit jusqu’au bout de la rue. D. 31.1. *Vas tout droit jusqu’au bout de la Rue Violet.. Va tout droit jusqu’au bout de la Rue Violet.. D.34.2. *Je sorte de la maison à 8 heures du matin. Je sors de la maison à 8 heures du matin. D.28.2. *Nous entrons dans la station et nous faitons la queue . Nous entrons dans la station et nous faisons la queue . D.36.7. ve D.39.4. *Je sorte de la maison à 8 heures du matin. Je sors de la maison à 8 heures du matin. 170 D.36.9. ve D.39.5. *Nous attenons dix minutes. Nous attendons dix minutes. D.36.10. *Nous descenons à la station devant notre école. Nous descendons à la station devant notre école. D.41.5. *Nous entrons dans la station et nous faissons la queue. Nous entrons dans la station et nous faisons la queue. D.41.11. *Choissez la rue à gauche. *Choisissez la rue à gauche. D.42.4. *Nous entrons dans la station et nous faissons la queue. Nous entrons dans la station et nous faisons la queue. D.42.5. *Le train arrive et nous prennons le métro. Le train arrive et nous prenons le métro. D.44.4., D.46.5. ve D.50.7. *Le train arrive et nous prendons le métro. Le train arrive et nous prenons le métro. D.45.1. *Prend la rue de Hugo et vas tout droit. Prends la rue de Hugo et va tout droit. D.45.2. *Tournes à gauche à la Boulevard St. Michel. Tourne à gauche au Boulevard St. Michel. D.46.4.*Nous entrons dans la station et nous fairons la queue . Nous entrons dans la station et nous faisons la queue . D.49.6. *Je sorts de la maison à 8 heures du matin. Je sors de la maison à 8 heures du matin. D.49.8. *Le train arrive et nous prendons le métro et nous descendrons à la station devant l’école. Le train arrive et nous prenons le métro et nous descendons à la station devant l’école. D.50.8. *Tournez à droite et prennez la rue du Vieux Marché. Tournez à droite et prenez la rue du Vieux Marché. TEMEL 3 D.51.2. *Je te permis de venir avec moi. Je te permets de venir avec moi. D.53.6. *Ne mangez pas trop si tu ne voule pas être malade. Ne mangez pas trop si vous ne voulez pas être malade. 171 Yukarıdaki yanlış tümcede öznenin “vous” (siz) olması gerekirken “tu” (sen) kullanılmış ve eylem “vous”ya göre çekilmeye çalışılmıştır. Bu yanlış İngilizceden kaynaklanmaktadır. Çünkü İngilizcede “sen” ve “siz” için aynı özne “you” kullanılmaktadır. D.53.7. *Je faira des courses à midi. Je ferai des courses à midi. D.61.4. *Tu restai toujours à Paris. Tu resteras toujours à Paris. D.67.5. *Je dinne avec mes parents. Je dine avec mes parents. D.70.7. *Nous prennons le dinner à sept heures. Nous prenons le diner à sept heures. D.72.4. *Je pense que je vivrerai toujours ici. Je pense que je vivrai toujours ici. D.75.11. *Ce soir, M. et Mme Delcour participéré à la réunion du club. Ce soir, M. et Mme Delcour participeront à la réunion du club. D.75.16. *Je dores. Je dors. D.75.19. *A 11 heures je dores. A 11 heures je dors. TEMEL 4 D.98.6. *Je veux marier parce que je pense que ma vie serrai plus régulier avec le mariage. Je veux me marier parce que je pense que ma vie sera plus régulière avec le mariage. TEMEL 5 D.104.8. *Faitez attention le toxicité des produits chimiques. Faites attention à la toxicité des produits chimiques. D.108.4. *Nous voulons que les gens soyent heureux. Nous voulons que les gens soient heureux. D.108.5., D.113.1. ve D.120.7. *Il faut que tu réfléches encore avant de partir. Il faut que tu réfléchisses encore avant de partir. 172 D.108.6., D.113.3. ve D.122.8. *On ne croit pas qu’ils faissent une bonne randonnée. On ne croit pas qu’ils fassent une bonne randonnée. D.112.7. *Il est nécessaire que nous prennions le responsabilité. Il est nécessaire que nous prenions la responsabilité. D.113.6., D.116.2., D.118.12. ve D.122.1. *Ce jour-là, j’étais sur la plage et il faissait beau. Ce jour-là, j’étais sur la plage et il faisait beau. D.114.1. *Il faut que tu réfléchissies encore avant de partir. Il faut que tu réfléchisses encore avant de partir. D.114.2. *Je pense qu’on peuve sauver la nature. Je pense qu’on peut sauver la nature. D.114.3. *On ne croit pas qu’ils fassient une bonne randonnée. On ne croit pas qu’ils fassent une bonne randonnée. D.114.4. *Pendant le festival, il y eu une foule et tout le monde était content de sa vie. Pendant le festival, il y avait une foule et tout le monde était content de sa vie. D.114.10. *Il faissait très chaud à Rome. Il faisait très chaud à Rome. D.114.22. *Ecrive-moi, s’il vous plaît. Ecrivez-moi, s’il vous plaît. D.115.1. *Il faut que les conducteurs conduissent soigneusement et ne boivent pas d’alcool. Il faut que les conducteurs conduisent soigneusement et ne boivent pas d’alcool. D.118.4. *Il faut que le gouvernement créient les travailles nouveaux. Il faut que le gouvernement créent de nouveaux travaux. D.118.5. *Il est nécessaire que nous remarquirons notre population. Il est nécessaire que nous remarquions notre population. D.118.9. *Il a peur que le chien reviendre pour le mordre. Il a peur que le chien revienne pour le mordre. 173 D.118.10. *On ne croit pas qu’ils faissiont une bonne randonnée. On ne croit pas qu’ils fassent une bonne randonnée. D.118.13. *J’ai peur de tomber quand je montrai. J’ai peur de tomber quand je monte. D.120.8. *Il a peur que le chien revene pour le mordre. Il a peur que le chien revienne pour le mordre. D.120.9. *Je ne pense pas qu’on pouve sauver la nature. Je ne pense pas qu’on puisse sauver la nature. D.120.10. *On ne croit pas qu’ils fassient une bonne randonnée. On ne croit pas qu’ils fassent une bonne randonnée. D.120.12. ve 124.3. *Ce jour-là, j’étais sur la plage et il faillait beau. Ce jour-là, j’étais sur la plage et il faisait beau. Yukarıdaki tümcede “faire” eylemi verilmiş ve uygun zamanda çekilmesi istenmiştir. Fakat öğrenci bu eylemi “falloir” eylemi ile karıştırmış ve bu eylemi uygun zamana koymuştur. D.121.2. *Nous restrions à New Jersey chez l’oncle Asım qui est un ami de mon père. Nous sommes restés à New Jersey chez l’oncle Asım qui est l’ami de mon père. D.121.6. *En général, les Etats-Unis sont des pays plus grand, moderne et dynamique. En général, les Etats-Unis est un pays plus grand, moderne et dynamique. D.122.3. *J’ai peur que mes parents mortent plus tôt. J’ai peur que mes parents meurent plus tôt. D.122.6. *Les Etats-Unis veulent diriger tous les pays, ils produisent des bombes atomiques. Les Etats-Unis veut diriger tous les pays, il produit des bombes atomiques. D.122.7. *Il faut que tu réfléchies encore avant de partir. Il faut que tu réfléchisses encore avant de partir. 174 D.123.8. *Il faut donner peines lourde aux hommes qui détruient la nature et les espèces d’animaux. Il faut donner des peines lourdes aux hommes qui détruisent la nature et les espèces d’animaux. D.124.2. *Il faut qu’on ne détruisse la nature et les espèces . Il faut qu’on ne détruise la nature et les espèces d’animaux. D.125.5. *Les voitures pollurent l’air et l’eau. Les voitures polluent l’air et l’eau. D.125.6. *Les voitures pollurent l’eau aussi. Les voitures polluent l’eau aussi. D.125.7. *Dès que je voiais cette jeune femme, je l’ai connue. Dès que j’ai vu cette jeune femme, je l’ai connue. D.125.9. *Il a passé un accident, donc il ne puissait pas commencer à faire les devoirs. Il a passé (a eu) un accident, donc il n’a pas pu commencer à faire les devoirs. YÜKSEK 1 D.127.1. *Elle a les yeux très fragiles pour qu’elle portère souvent des lunettes de soleil. Elle a les yeux très fragiles , c’est pour ça qu’elle porte souvent des lunettes de soleil. D.127.5. *Quand nous parlons, nous nous bien comprennons, il n’y aura pas des problem. Quand nous parlons, nous nous comprenons bien, il n’y aura pas de problème. D.128.2. *Louis était mon ami, nous nous voiyons tous les jours. Louis était mon ami, nous nous voyions tous les jours. D.129.1. *Partout, on verra les robots nettoyant les rues, conduissant les autobuses, faisant la cuisine etc. Partout, on verra les robots nettoyant les rues, conduisant les autobus, faisant la cuisine etc. 175 D.129.3. *Comment est-ce qu’ils se passent leurs vies? En se reposant? En s’amusant? En voyagant? Comment est-ce qu’ils passent leur vie? En se reposant? En s’amusant? En voyageant? D.130.1. *Aujourd’hui, tout été changé. Aujourd’hui, tout est changé. D.134.6. *Il semblerait qu’il asseye de cacher la verite. Il semblerait qu’il essaie de cacher la vérité. D.139.14. *La vie est un jeu, vous pouvez descendre, vous pouvez trembler, mais jamais ne recullez jamais! La vie est un jeu, vous pouvez descendre, vous pouvez trembler, mais ne reculez jamais! D.139.2. *Pour les familles, les jeunes sont toujours jeunes et ils ne grandisent jamais. Pour les familles, les jeunes sont toujours jeunes et ils ne grandissent jamais. D.139.6. *Les jeunes navigent l’internet et ils sont au courant où le monde va. Les jeunes naviguent sur l’internet et ils sont au courant de l’endroit où le monde va. D.141.4. *L’examen de l’université négligait les efforts du lycée. L’examen de l’université négligeait les efforts du lycée. D.144.5. *Les jeunes établient quelques organisations pour aider les pauvres et les étudiants dans la région du sud-est. Les jeunes établissent quelques organisations pour aider les pauvres et les étudiants dans la région du sud-est. D.149.6. *Cet acteur porte des lunettes dans la rue pourvu qu’on ne le reconnaite pas. Cet acteur porte des lunettes dans la rue pourvu qu’on ne le reconnaisse pas. D.156.1. *C’est une question que chacun la demand à soi-même. C’est une question que chacun demande à soi-même. D.161.14. *Pour faciliter l’adaptation, il faut que vous fassez un liste de ces obstacles et que vous sachez ce que vous êtes attendu par. Pour faciliter l’adaptation, il faut que vous fassiez une liste de ces obstacles et que vous sachiez ce qui vous attend. D.162.9. *Ça dépende à l’âge et but. Ça dépend de l’âge et du but. 176 D.163.3. *Les jeunes qui habitant dans la village ne prennent pas le bien éducation. Les jeunes qui habitent dans un village ne prennent pas une bonne éducation. D.163.4. *Ils ne étudiant pas l’université dans le village. Ils n’étudient pas à l’université dans le village. D.163.5. *Il faut qu’ils habitient la grande ville. Il faut qu’ils habitent dans la grande ville. D.163.17. *Le citadin voulent vivre à la campagne à cause de le condition de ville. Le citadin veulent vivre à la campagne à cause des conditions de la ville. D.165.3. *Et aussi les peuples ne pouvent pas utiliser assez de technologie. Et aussi les peuples ne peuvent pas utiliser assez de technologie. D.165.6. *Quand il y a un problème, ils pouvent bénéficier de sécurité sociale et de droits d’humaine. Quand il y a un problème, ils peuvent bénéficier de sécurité sociale et de droits de l’homme. YÜKSEK 2 D.167.1. *Il négligait cependant de me présenter ses condoléances. Il négligeait cependant de me présenter ses condoléances. D.167.17. *Après de son mort, sa femme publica de ses oeuvres. Après sa mort, sa femme publia ses oeuvres. D.168.3. *Il négliait cependant de me présenter ses condoléances. Il négligeait cependant de me présenter ses condoléances. D.168.7. *J’espère que vous recevraiez bientôt ma lettre. J’espère que vous recevrez bientôt ma lettre. D.168.17. *Il commencit à écrire des petits pièces de théâtre. Il commença à écrire de petites pièces de théâtre D.169.1. *Il négligait cependant de me présenter ses condoléances. Il négligeait cependant de me présenter ses condoléances. D.169.3. *J’espère que vous recevoyez bientôt ma lettre. J’espère que vous recevez (recevrez) bientôt ma lettre. D.169.7. *On ne peut pas trouver des solutions aux problèmes quotidiennes en utilisent les choses qu’on a appris dans les écoles. On ne peut pas trouver des solutions aux problèmes quotidiens en utilisant les choses (ce) qu’on a apprises dans les écoles. 177 D.171.13. *Manuel Gaspard naquait comme un fils d’un aristocrate d’origine française. Manuel Gaspard naquit comme un fils d’un aristocrate d’origine française. D.172.2. *Quand on l’a remarqué par les dirigeants de G.S., il a était un personnalité important. Quand il a été remarqué par les dirigeants de G.S., il était une personnalité importante. D.173.2. *Si la vie est une course, les jeunes réussient facilement pour vu qu’on leur fasse confiance. Si la vie est une course, les jeunes réussissent facilement pour vu qu’on leur fasse confiance. D.174.4. *le matérialiste ne s’inquite jamais de la société parce que la matérialisme est toujours mélangé avec l’égoisme. le matérialiste ne s’inquiète jamais de la société parce que le matérialisme est toujours mélangé avec l’égoisme. D.178.8. *Le mari d’Eva faissait envoyer. Le mari d’Eva faisait envoyer. D.180.9. *Il faut que les grands pays n’aidont pas aux terroristes pour que nos enfants puissent voir l’avenir. Il faut que les grands pays n’aident pas les terroristes pour que nos enfants puissent voir l’avenir. D.182.3. *Au fur et à mesure que les villes grandissaient, le nobre des voitures augmentaint. Au fur et à mesure que les villes grandissaient, le nobre des voitures augmentait. D.182.6. *İgnorer la nature et la littéture pour regarder un écran changant devient de plus en plus quelque chose d’habitude pour nous. İgnorer la nature et la littéture pour regarder un écran changeant devient de plus en plus quelque chose d’habitude pour nous. D.184.3. *J’espère que tu obteniras beaucoup d’amis ici. J’espère que tu obtiendras (trouveras) beaucoup d’amis ici. D.190.6. *Les jeunes prendent leurs responsabilités Les jeunes prennent leurs responsabilités D.194.8. *La télé n’appauvrit pas la créativité de l’enfant, au contraire elle l’enriche si elle est bien utilisé. La télé n’appauvrit pas la créativité de l’enfant, au contraire elle l’enrichit si elle est bien utilisée. 178 D.195.2. *Avec les adultes, les enfants aussi, ils suivrent les programmes. Avec les adultes, les enfants aussi, ils suivent les programmes. D.195.6. *Ils suivrent les navettes, les vedettes et les comètes à la télé. Ils suivent les navettes, les vedettes et les comètes à la télé. D.196.2. *La technologie nous dise la consommation. La technologie nous dit la consommation. D.202.6. *La vie à la campagne apparaite très loin à nous, spécialement pour les jeunes. La vie à la campagne nous apparait très loin , spécialement aux jeunes. D.203.5. *On découvrit quelque chose. On découvre quelque chose. D.205.6. *Lorsque nous travaillons créer nouveaux métier, nous nous intéresson de prendre des mesures pour la sécurité. Lorsque nous travaillons à créer de nouveaux métiers (travaux), nous nous intéressons à prendre des mesures pour la sécurité. 5.1.8.1.2. Çekimli Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı TEMEL 1 D.16.2. *J’apprendre une langue étranger, c’est français. J’apprends une langue étrangère, c’est le français. TEMEL 2 D.32.3. *Descendre la rue, tourne à gauche à Rue de Hugo. Descends la rue, tourne à gauche à la Rue de Hugo. D.33.4. *On ne mettre pas son chapeau dans la classe. On ne met pas son chapeau dans la classe. D.33.5. *Mlle, qu’est-ce que tu faire? Mlle, qu’est-ce que tu fais? D.37.7. *Je sortir de la maison à 8 heures. Je sors de la maison à 8 heures. TEMEL 3 D.57.2. *Après prendre un verre café, je sors chez moi. Après avoir pris un verre de café, je sors de chez moi. 179 Öğrenci “Après” zaman ulacından sonra “yardımcı eylem + sıfat eylem” (verbe auxiliaire + participe passé) gelmesi gerektiğini öğrenmemiştir. Bu nedenle böyle bir yanlışın yapması oldukça doğaldır. D.58.6. *Gérard, n’être pas désolé, tu peux venir à Paris avec moi. Gérard, ne sois pas désolé, tu peux venir à Paris avec moi. D.62.5. *Après arriver chez moi, je cours ou je faires du basket parfois le soir. Après être arrivé chez moi, je cours ou je fais du basket (basket-ball) parfois le soir. D.68.4. *Je lire un livre. Je lis un livre. D.70.8. *Après le diner, je rendre visite mon grands parents. Après le diner, je rends visite à mes grands parents. D:71.3. *Je mets mes vêtements et je partir de chez moi 4.30 heures. Je mets mes vêtements et je pars de chez moi à 4 heures 30. D.72.12. *Je lire le roman. Je lis le roman. D.75.5. *Je prendre un café tous les matins. Je prends un café tous les matins. D.75.14. *A 8 heure et midi, je prendre mon petit déjeuner. A 8 heures et demi, je prends mon petit déjeuner. D.75.17. *Je lire des livres. Je lis des livres. TEMEL 4 D.84.3. *Çetin apprendre le français parce qu’il veut aller en France. Çetin apprend le français parce qu’il veut aller en France. D.84.4. *Zerrin aime le français. A cause de ça, elle l’apprendre. Zerrin aime le français. C’est pour ça, elle l’apprend. D.96.11. *J’apprendre français. J’apprends le français. 180 TEMEL 5 D.120.1. *Pour avoir une belle vie, je souhaite qu’on mettre fin aux guerres. Pour avoir une belle vie, je souhaite qu’on mette fin aux guerres. YÜKSEK 1 D.138.2. *Je croire que l’un des trois jeunes préfère une vie avec sa familles. Je crois que l’un des trois jeunes préfère une vie avec sa famille. D.138.3. *Après avoir un travaille, ils doivent arranger leurs habitudes et peut-être les limitent pour équlibrer la vie avec leur revenu. Après avoir eu un travail, ils doivent arranger leurs habitudes et peut-être les limiter pour équlibrer la vie avec leur revenu. D.143.2. *Qu’est-ce qui nous rendre différent des autres créatures. Qu’est-ce qui nous rend différents des autres créatures. D.151.9. *Les riches réfléchissent comment acheter nouvelle maison. Les riches réfléchissent (pensent) comment ils achètent une nouvelle maison. D.159.4. *Quand les immigrés s’installer à leur ville où village, il y a un risque d’une corruption. Quand les immigrés s’installent dans une ville ou dans un village, il y a un risque de corruption. D.160.8. *Si on se souvenir qu’il y a beaucoup de gens sur la terre et chaque personne a un but différent, on peut dire que c’est impossible à expliquer tous. Si on se souvient qu’il y a beaucoup de gens sur la terre et chaque personne a un but différent, on peut dire que c’est impossible d’expliquer tous. YÜKSEK 2 D.172.1. *Tandis qu’il trouvait un délai, il essayer de jouer au foot-ball. Tandis qu’il trouvait un délai, il essayait de jouer au foot-ball. D.190.9. *On ne perdre rien si on essaye. On ne perd rien si on essaye. 5.1.8.1.3. Mastar Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı Fransızcada bir tümcede iki eylem varsa, bu eylemlerden birincisi uygun zamanda çekilir, ikincisi ise mastar halde bırakılır. 181 TEMEL 1 D.13.2. *J’aime mange, l’écoute la music. J’aime manger, écouter de la musique. TEMEL 2 D.31.3. *Est-ce que je peux viens avec mon ami Jacques. Est-ce que je peux venir avec mon ami Jacques. D.47.9. -Pourquoi est-ce qu’on fait du sport? *- Parce que je veux gaigner mon santé? - Parce que je veux gagner ma santé? *-Pour gaigne mon santé. -Pour gagner ma santé. TEMEL 3 D.55.7. *Peut-être nous irons invités nos parents. Peut-être nous irons inviter nos parents. D.55.8. *Enfin je peux dormirais tôt, parce que je suis malade, j’ai mal à la dos. Enfin je peux dormir tôt, parce que je suis malade, j’ai mal au dos. D.62.8. *Pour vais à pied à la faculté, j’ai besoin de trente minutes. Pour aller à pied à la faculté, j’ai besoin de trente minutes. TEMEL 4 D.90.3. *Elle n’a pas pu comprends et elle est devenue folle. Elle n’a pas pu comprendre et elle est devenue folle. YÜKSEK 1 D.150.7. *Je vous conseille de vous rassurez. Je vous conseille de vous rassurer. D.161.6. *Il a deux choix: un, il peut rentre son village, deux, il peut rester dans la ille comme un pauvre et être misérable. Il a deux choix: l’un, il peut rentrer à son village, l’autre , il peut rester dans a ville comme un pauvre et être misérable. 182 5.1.8.2. Eylemin Yanlış Zamanda Çekimine İlişkin Yanlışlar TEMEL 2 D.43.4. *Je fais de la gymnastique deux fois par semaine, il fallait être en forme. Je fais de la gymnastique deux fois par semaine, il faut être en forme. D.49.7. *Nous faisons la queue, nous attendrons dix minutes. Nous faisons la queue, nous attendons dix minutes. D.49.8. *Le train arrive et nous prendons le métro et nous descendrons à la station devant l’école. Le train arrive et nous prenons le métro et nous descendons à la station devant l’école. TEMEL 3 D.55.4. *Après le cours, je ferais des achats, puis j’irais chez moi. Après le cours, je ferai des achats, puis j’irai chez moi. D.56.1. *Quand j’aurai mon diplôme, je serais architecte. Quand j’aurai mon diplôme, je serai architecte. (Quand j’aurai eu mon diplôme, je serai architecte.) Yukarıda paratez içinde kullanılan zamanı öğrenci bilmediği için her iki eylemin de gelecek zamanda kullanıldığı tümceyi doğru kabul etmek gerekir. D.62.3. *Je prends mon petit déjeuner et je suis sorti de chez moi à 7 heures et demie. Je prends mon petit déjeuner et je sors de chez moi à 7 heures et demie. D.69.13. *Cathérine se fâche à Paul et elle s’est séparée définitivement. Cathérine s’est fâchée contre Paul et elle s’est définitivement séparée de lui. D.69.14. *Je vais laisser ma voiture chez le garagiste hier après-midi parce qu’elle est tombé en panne. J’ai laissé ma voiture chez le garagiste hier après-midi parce qu’elle est tombée en panne. D.75.7. *Les journalistes me suivront toujours pour poser des questions. Les journalistes me suivent toujours pour poser des questions. D.75.8. *Hélène va la semaine dernière aux Etats-Unis pour deux semaines. Hélène est allée la semaine dernière aux Etats-Unis pour deux semaines. D.75.9. *Le Bicyclub de France est organisé une randonnée le week-end prochaine. Le Bicyclub de France organisera une randonnée le week-end prochaine. 183 TEMEL 4 D.83.3. A: Avez-vous dit quelque chose? *B: Non, je ne rien dit. B: Non, je n’ai rien dit. D.86.5. A: Quelqu’un parle au téléphone? *B: Non, person n’ai parlé au téléphone. B: Non, personne ne parle au téléphone. D.90.4. *Je ne veut pas parler de la fin parce que la fin a été très différente et triste. Je ne veux pas parler de la fin parce que la fin était très différente et triste. D.95.13. *C’est une film qui a me fatigue, mais elle a été intéressant. C’est un film qui m’a fatigué, mais il était intéressant. D.96.7. *Je ne pense pas Sophie Marceau est très belle. Je ne pense pas que Sophie Marceau soit très belle. TEMEL 5 D.104.3. *On vive ensemble avec ces polluants. On vit ensemble avec ces polluants. D.107.17. *Il faut que nous n’oublions pas notre responsabilité de protéger notre monde. Il faut que nous n’oubliions pas notre responsabilité de protéger notre monde. D.108.7., D.111.1. ve D.113.5. *Dès que je voyait cette jeune femme, je l’ai connue. Dès que j’ai vu cette jeune femme, je l’ai connue. D.112.1. *Dès que je voyez cette femme, je l’ai connue. Dès que j’ai vu cette femme, je l’ai connue. D.112.2. *Il a eu un accident, donc il était blessé. Il a eu un accident, donc il s’est blessé. D.113.4. *Quand je suis allé au lieu de rendez-vous, il a attendu là. Quand je suis allé au lieu de rendez-vous, il attendait là. 184 D.113.9. *Il n’a pas pu réussir à son examen de français, donc il ne passait pas le cours de français. Il n’a pas pu réussir à son examen de français, donc il n’a pas passé le cours de français. D.113.19. *Ce belle immeuble chauqait moi. Ce bel immeuble m’a choquée. Bu denek bayandır. Bu nedenle belirtili nesne durumundaki “me” nün sıfat eylemle uyum yapması gerekir. D.114.19. *On a mangé beaucoup de pastas italien et ils sont delicious. On a mangé beaucoup de gâteaux italiens et ils étaient délicieux. D.117.2. ve D.122.9. *Dès que je voyais cette jeune femme, je l’ai connue. Dès que j’ai vu cette jeune femme, je l’ai connue. D.118.11. *Quand je suis allé à notre rendez-vous, il attendrait là. Quand je suis allé à notre rendez-vous, il attendait là. D.121.7. *Je puisse reposer et m’amuser là. J’ai pu me reposer et m’amuser là. D.120.11. *Quand je suis allé à notre rendez-vous, il a attendu là. Quand je suis allé à notre rendez-vous, il attendait là. D.121.9. *Le week-end dernier, mon mari et moi, nous voulaient aller au Bois de Boulogne pour faire du vélo. Le week-end dernier, mon mari et moi, nous avons voulu aller au Bois de Boulogne pour faire du vélo. Yukarıdaki tümcede özne-yüklem uyumsuzluğunun yanı sıra bir de eylemin yanlış zamanda çekimi söz konusudur. Eylem belirli geçmiş zamanda (passé composé) çekilmesi gerekirken, şimdiki zamanın hikayesinde (imparfait) çekilmiştir. Bu nedenle düzeltme hem özne-yüklem uygunluğu açısından, hem de zaman uygunluğu açısından yapılmıştır. 185 D:123.3. *Je vais partir en vacances parce que je me sentais très fatiguée. Je suis partie en vacances parce que je me sentais très fatiguée. D.125.4. *Il est nécessaire que nous faisions pression sur les dirigeants. Il est nécessaire que nous fassions pression sur les dirigeants. YÜKSEK 1 D.127.3. *Quand le mois de juillet arrivait, nous nous quittions tristement et nous nous promisions de nous écrire souvent. Quand le mois de juillet est arrivé, nous nous sommes quittés tristement et nous nous sommes promis de nous écrire souvent. D.127.4. *Il lui a répondu qu’on a aimé surtout la tranquilité au travail. Il lui a répondu qu’on aimait surtout la tranquilité au travail. D.128.3. *Tous les soirs, à la sortie de l’école, nous nous étions amusés à courir dans les rues et sur les places. Tous les soirs, à la sortie de l’école, nous nous amusions à courir dans les rues et sur les places. D.128.5. *Ils préfèrent toujours la marque américan alors qu’il y avaient plusieurs marques turcs. Ils préfèrent toujours la marque américaine alors qu’il y a plusieurs marques turques. D.129.9. *C’est un facilité de travailler avec les machines, mais nous devrons les directeurs. C’est une facilité de travailler avec les machines, mais nous devons être directeurs. D.129.10. *Le directeur examinera votre inscription après que vous complétez le questionnaire ci-joint et que vous le envoyez. Le directeur examinera votre inscription après que vous aurez complété le questionnaire ci-joint et que vous l’aurez envoyé. D.130.2. *Grâce à la globalisation du monde, toutes les frontières étaient détruits. Grâce à la globalisation du monde, toutes les frontières sont détruites. D.130.4. *Personne ne pourrait vivre en seul. Personne ne peut vivre tout seul. D.130.6. *Une proverbe turc disais “Une langue un homme, deux langues deux hommes” Un proverbe turc dit “Une langue un homme, deux langues deux hommes” 186 D.131.1. *Il faut qu’on faissait des nouvelles choses. Il faut qu’on fasse de nouvelles choses. D.131.2. *Les patrons pourraient ouvrir des enterprises à des pays étrangers et les gens travailleront ici. Les patrons pourront ouvrir des entreprises dans les pays étrangers et les gens travailleront là-bas. D.133.4. *Quoiqu’il travaille trop, il ne puisse pas réussir. Quoiqu’il travaille trop, il ne peut pas réussir. D.134.4. *Il a dit qu’on a vu le suspect devant la porte de la maison de son ami un demi heure aprés il a été tué. Il a dit qu’on avait vu le suspect devant la porte de la maison de son ami une demie heure après il avait été tué. D.134.9. *S’il acceptait, je ne le punisse pas lourdment. S’il acceptait, je ne le punirait pas lourdement. D.136.2. *Les élèves bavardaient tant que je les ai dit ne pas faire de bruit. Les élèves bavardaient tant que je leur disais de ne pas faire de bruit. D.137.1. *Il avait trop faim si bien qu’il ait volé du pain. Il avait trop faim si bien qu’il a volé du pain. D.137.2. *Quoi qu’il travaille trop, il ne puisse pas réussir. Quoi qu’il travaille trop, il ne peut pas réussir. D.137.3. *L’homme ne dit pas la verite parce qu’il parle en hesitant et aussi il a changé ce qu’il a dit autre fois. L’homme ne dit pas la vérité parce qu’il parle en hésitant et aussi il a changé de ce qu’il avait dit avant. D.138.5. *L’un de mes amies nommé Murat, avait un vie très riche, il pouvait acheter tout ce qu’il veut. L’un de mes amis nommé Murat, avait une vie très riche, il pouvait acheter tout ce qu’il voulait. D.139.5. *Ils savent et ils planifient comment ils résoudrent à tous ces problèmes. Ils savent et ils planifient comment ils résourdront tous ces problèmes. D.140.3. *Elle nous a dit que ses enfants aiment rester devant la télévision. Elle nous a dit que ses enfants aimaient rester devant la télévision. D.140.4. ve D.145.8. *Tu m’as annoncé que tes enfants iront chez moi. Tu m’as annoncé que tes enfants iraient chez moi. 187 D.145.7. *Elle nous a dit que les enfants aiment rester devant la télé. Elle nous a dit que les enfants aimaient rester devant la télé. D.147.4. *S’ils travailleraient beaucoup, ils auraient réussi. S’ils avaient beaucoup travaillé, ils auraient réussi. D.149.1. *Comme je suis un habitant de notre communauté depuis mon enfance, je ne le verrai pas l’avenir de ce projet lumineux. Comme je suis un habitant de notre communauté depuis mon enfance, je ne vois pas l’avenir de ce projet lumineux. D.149.7. *Celle-là avait demandé tout d’abord pourquoi il avait quitté Paris et ce que lui a attiré dans cette région. Celle-là avait demandé tout d’abord pourquoi il avait quitté Paris et ce qui lui avait attiré dans cette région. D.149.8. *Le peintre avait répondu qu’il a été toujours heureux qu’ils s’est intéressé à ses oeuvres. Le peintre avait répondu qu’il était toujours heureux qu’on s’intéressait à ses oeuvres. Bu deneğin yaptığı yanlışları sınav kağıdında öğrenciye verilmiş olan ve dolaylı anlatıma çevrilmesi istenen metne bakarak anlamaktayız. D.149.9. *Quand le mois de juillet avait arrivé, nous nous sommes quitté tristement et nous avons promis de nous écrire souvent. Quand le mois de juillet est arrivé, nous nous sommes tristement quittés et nous nous sommes promis de nous écrire souvent. D.155.3. Les gens deveraient former leur caractéristiques afin qu’ils puissent leur exprimer bien aux autres. Les gens doivent former leur caractéristiques pour pouvoir bien s’exprimer aux autres. D.160.6. *Si on peut respirer, on vive, et c’est le but de la vie “respirer”: Si on peut respirer, on vit, et c’est le but de la vie “respirer”: D.161.9. *Le niveau culturel d’un citadin, biensûr, n’est pas égal à ce d’un villageois, ce pourquoi, il ne sort pas et il rest chez lui. Biensûr, le niveau culturel d’un citadin n’est pas égal à celui d’un villageois, c’est pourquoi, il ne sort pas et il reste chez lui. D.161.17. -Vous avez vu André récemment? *- Non, il y avais 3 mois que je ne l’ai pas vu. - Non, il y a 3 mois que je ne l’ai pas vu. 188 YÜKSEK 2 D.166.10. *Pour cet après-midi, je veux que vous aviez tapé cette lettre et que vous aviez téléphoné à Monsieur Dubois et que vous aviez accueilli Mme la directrice. Pour cet après-midi, je veux que vous tapiez cette lettre et que vous téléphoniez à Monsieur Dubois et que vous accueilliez Mme la directrice. D.167.2. *Quand je me suis réveillé, j’ai heurté un militaire qui m’avait sourit et qui m’a demandé si je venais de loin. Quand je me suis réveillé, j’ai heurté un militaire qui m’e souriait et qui m’a demandé si je venais de loin. D.167.5. *Appelez les policiers avant que la bagarre éclates. Appelez les policiers avant que la bagarre éclate. D.168.1. *Aujourd’hui, j’ai été prévenu par un télégramme que ma mère est morte. Aujourd’hui, j’ai été prévenu par un télégramme que ma mère avait été morte. D.168.2. *Il ne m’a pas répondu, mais il n’aurait pas pu me réfuser avec un excuse pareille. Il ne m’a pas répondu, mais il n’a pas pu me réfuser avec une excuse pareille. D.168.4. * Il a fallu que j’aille chez Emmanuel pour lui emprunter une cravate noire. Il a fallu que je sois allé chez Emmanuel pour lui emprunter une cravate noire. D.168.5. *Quand je me suis réveillé, j’ai heurté un militaire qui m’avait sourit et qui m’a demandé si je verrais de loin. Quand je me suis réveillé, j’ai heurté un militaire qui m’e souriait et qui m’a demandé si je venais de loin. D.168.18. *En 1852, il fut marriage avec Marie Danois. En 1852, il s’est marrié avec Marie Danois. D.169.2. * Quand je me suis réveillé, j’ai heurté un militaire qui m’a sourit et qui m’a demandé si j’étais venu de loin. Quand je me suis réveillé, j’ai heurté un militaire qui me souriait et qui m’a demandé si je venais de loin. D.170.1. *Dans le film, il y avait, un frère et un soeur qui ont pratiqué ce sport. Dans le film, il y avait, un frère et une soeur qui pratiquaient ce sport. D.170.2. *Parmi les survivants, était la fille et son frère a décidé de la secourir par monter la montagne lui-même. Parmi les survivants, était la fille et son frère a décidé de la secourir en montant à la montagne lui-même. 189 D.170.10. *M. Gaspard mourut en 1882 et ses oeuvres était publié par sa femme. M. Gaspard mourut en 1882 et ses oeuvres eurent été publiés par sa femme D.170.10. *Il a fallu que j’aie allé chez Emmanuel pour lui emprunter une cravate noire. Il a fallu que j’aille chez Emmanuel pour lui emprunter une cravate noire. D.170.12. * Quand je m’était réveillé, j’ai heurté un militaire qui m’a souri et qui m’a demandé si je venait de loin. Quand je me suis réveillé, j’ai heurté un militaire qui me souriait et qui m’a demandé si je venais de loin. D.170.13. *On est sûr que le gouvernement puisse remédier tous les problèmes du pays. On est sûr que le gouvernement pourra (peut) remédier tous les problèmes du pays. D.170.14. *J’espère que vous ayez reçu bientôt ma lettre. J’espère que vous recevra bientôt ma lettre. D.171.3. *Pendant huit jours, il fut si gentil avec deux fille, surtout avec la cadette, qu’a la fin, elle accepta l’épouser. Pendant huit jours, il était si gentil avec deux filles, surtout avec la cadette, qu’à la fin, elle accepta l’épouser. D.171.14. *Aujourd’hui j’ai été prévenu par un télégramme que ma mère avait été morte. Aujourd’hui j’ai été prévenu par un télégramme que ma mère était morte. D.171.15. *J’avais demandé deux jours de congé à mon patron. J’ai demandé deux jours de congé à mon patron. D.171.16. *Il n’avait pas eu l’air content. Il n’avait pas l’air content. D.171.17. *Quand je s’est réveillé, j’ai heurté un militaire qui m’a sourit et qui m’a demandé si j’étais venu de loin. Quand je me suis réveillé, j’ai heurté un militaire qui me souriait et qui m’a demandé si je venais de loin. D.172.6. *S’ils travailleraient, ils auraient réussi. S’ils avaient travaillé, ils auraient réussi. D.172.8. *Tu m’as annoncé que tes enfants iront chez moi. Tu m’as annoncé que tes enfants iraient chez moi. D.175.7. *Les joueurs aussi ont crus à cette idée et finalement on a vu le capitain de Galatasaray en élevant le coupe d’UEFA. 190 Les joueurs aussi ont cru à cette idée et finalement on a vu le capitain de Galatasaray élevant le coupe d’UEFA. D.175.8. *L’inflation est diminué par le gouvernement, mais les prix sont encore hauts. L’inflation a été diminuée par le gouvernement, mais les prix sont encore hauts. D.177.5. ve D.178.6. *Hier soir, pendant qu’elle a fait la vaisselle, elle a raconté sa journée. Hier soir, pendant qu’elle faisait la vaisselle, elle a raconté sa journée D.178.11. *Un jour, sa mère rencontrait un soldat dans le train. Un jour, sa mère a rencontré un soldat dans le train. D.178.12. *C’est Boris qui était beau et courageux. C’était Boris qui était beau et courageux. D.187.4. *. *Au fur et à mesure que les villes aient grandi, le nombre des voitures a augmenté. Au fur et à mesure que les villes grandissaient, le nombre des voitures augmentait. D.192.1. *Bien qu’elle aime son mari, elle le soupçonnait qu’il pouvait changer sa mémoire. Bien qu’elle aimait son mari, elle le soupçonnait d’avoir changé sa mémoire. D.193.1. *Il a écrit ce roman au début de la 20e siècle quand le Darwinisme est en mode. Il a écrit ce roman au début de la 20e siècle quand le Darwinisme était à la mode. D.201.4. *Puisque construction une centrale atomique est très profitable, pourquoi les états dévéloppé n’auriont choisis pas cette énergie. Puisque la construction d’une centrale atomique est très profitable, pourquoi les états dévéloppés ne choisissent pas cette énergie. D.201.5. *Il n’y a pas une centrale atomique sur le territoire de l’Europe et plus les gouvernements européen ne penseraient pas de construire ça. Il n’y a pas de centrale atomique sur le territoire de l’Europe et en plus les gouvernements européens ne pensent pas à en construire. D.202.2. *Pour trouver un travail où bien à cause de la charme de grandes villes, les villageoises émigraient aux grandes villes pendant les années. Pour trouver un travail ou bien à cause de la charme des grandes villes, les villageoises ont émigré aux grandes villes pendant des années. 191 D.205.3. *Si vous accepteriez notre projet, vous profiteriez à des subventions du gouvernement. Si vous acceptez notre projet, vous profiterez des subventions du gouvernement. D.205.10. *Nous aurons prouvé notre technologie moderne lorsque nous construirerons une centrale atomique. Nous prouverons notre technologie moderne lorsque nous aurons construit une centrale atomique. 5.1.8.3. Özne-Yüklem Uyumsuzluğuna İlişkin Yanlışlar Fransızcada eylemler, çekime uğradıklarında her kişiye göre farklı eylem biçimleri ortaya çıkarırlar. Bu biçimler, özellikle düzensiz eylemler olarak nitelenen 3. grup eylemlerin çekiminde çok belirgindir. Birinci grup eylemlerde 1. tekil kişi ile 3. tekil kişinin çekimi aynı olmasına karşın, 2. grup eylemlerde 1. ve 2. tekil kişilerin çekimi aynıdır. 3. grup eylem çekimine baktığımızda ise genelde 1. ve 2. tekil kişilere göre eylem çekimleri aynı görünmektedir. Ama bu kişilerin dışındaki kişilere göre eylem çekimleri farklılık gösterir. Her ne kadar eylem çekiminde kişi ve zaman eki kesin olarak birbirinden ayrılmasa da, yukarda belirtilen kişiler dışında hangi çekimin hangi kişiye ait olduğu anlaşılabilir. Bu bölümde zaman açısından doğru, fakat belirtilen özneye göre değil de, başka bir özneye göre çekilmiş olan eylem yanlışları yer almaktadır. TEMEL 1 D.2.7. *Je parles anglaise et italienne. Je parle anglais et italien. D.3.5. *Il habitent à Ankara. Il habite à Ankara. D.14.1. *J’aimes un cinéma et j’aimes une livre. J’aime le cinéma et j’aime les livres. D.15.5., D.19.2. ve D.20.3. *A: Tu a quel âge? A: Tu as quel âge? B: J’ai 24 ans. 192 D.20.13. *Ma femme parles l’anglais et le français. Ma femme parle l’anglais et le français. TEMEL 2 D.27.1., D.40.10. ve D.50.6. *Je sort de la maison à 8 heures du matin. Je sors de la maison à 8 heures du matin. D.31.5. *Ces meubles n’est pas à lui. Ces meubles ne sont pas à lui. D.36.8. ve D.37.8. *Nous entre dans la station et nous faisons la queue . Nous entrons dans la station et nous faisons la queue . D.40.11. *Nous entrons dans la station et nous fait la queue. Nous entrons dans la station et nous faisons la queue. D.45.4. *- Pourquoi est-ce qu’on fait du sport? - *Parce que le sport vous apportez la santé. - Parce que le sport vous apporte la santé. - *Pour vivre long. - Pour vivre longtemps. Birinci yanlış tümcede öğrenci adıl durumundaki “vous”yu özne olarak görüp eylemi bu adıla göre çekmiştir. Oysa bu tümcenin öznesi “le sport” dur. D.47.6. A: Vous faites les exercices tout seul? *B: Oui, je les fait tout seul. B: Oui, je les fais tout seul. D.47.8. *Je fait de la gymnastique deux fois par semaine. Je fais de la gymnastique deux fois par semaine. D.50.9. - Pourquoi est-ce que Thierry et Christian vont au Bicyclub de France? *- Parce qu’ils faisons du vélo. - Parce qu’ils font du vélo. D.50.10. *Je n’est pas libre le 20. Je ne suis pas libre le 20. TEMEL 3 D.53.10. *Nous boira du vin dans le café “Fincan” Nous boirons du vin dans le café “Fincan” D.54.9. *Je vas aller chez moi. Je vais aller chez moi. 193 D.54.10. *Après fini mon travaille, je vas regarder la télévision. Après avoir fini mon travail, je vais regarder la télévision. D.54.11. *Je vas aider mon frère avec son devoir d’anglais. Je vais aider mon frère à faire son devoir d’anglais. D.57.3. *Quand je rentres chez moi, j’ai des choses à faire. Quand je rentre chez moi, j’ai des choses à faire. D.60.2. *Après mon petit déjeuner, je sort de chez moi. Après mon petit déjeuner, je sors de chez moi. D.64.3. *Pour dessert? Qu’est-ce que vous préfére Madame? Comme dessert? Qu’est-ce que vous préférez Madame? D.68.2. *Je prend mes leçons. Je prends mes leçons (mon cours) D.69.11. *Dimanche prochaine, Thierry est viendras de la randonnée. Dimanche prochaine, Thierry viendra de la randonnée. D.70.1. *Tu ne mange pas trop. Tu ne manges pas trop. D.70.13. Catherine s’est fâchée à Paul et elle se sont séparés définitivement. Catherine s’est fâchée contre Paul et elle s’est définitivement séparée. D.71.1. *A: Tu est libre en week-end? A: Tu es libre en week-end? *B: Oui, pourquoi est-ce que tu a demandé? B: Oui, pourquoi est-ce que tu as demandé? *A: Nous avons décidé jouer aux cartes. A: Nous avons décidé de jouer aux cartes. B: D’accord. D.72.7. *Tu peut venir au cinéma ce soir avec moi? Tu peux venir au cinéma ce soir avec moi? D.72.8. *On ne peux pas fumer dans la classe! On ne peut pas fumer dans la classe! D.72.9. *On ne peux pas venir chez moi ce soir. On ne peut pas venir chez moi ce soir. D.75.6. *Je fait de la gymnastique pendant une heure avec la vidéo. Je fais de la gymnastique pendant une heure avec la vidéo. 194 TEMEL 4 D.77.1. *Mes parents m’avons accompagné. Mes parents m’ont accompagné. D.80.5. *En province, tu est plus pres à la nature que la ville. En province, tu es plus près de la nature qu’en ville. D.80.6. *Tu peut connaitre tout la ville parce qu’elle est petit. Tu peux connaitre toute la ville parce qu’elle est petite. D.90.4. *Je ne veut pas parler de la fin parce que la fin a été très différente et triste. Je ne veux pas parler de la fin parce que la fin était très différente et triste. D.91.1. ve D.96.2. *L’entreprise n’ai pas pu obtenir le contrat. L’entreprise n’a pas pu obtenir le contrat. D.92.1. *Ils a vit longtemps en Suisse. Ils ont longtemps vécu en Suisse. D.95.14. *Je travaille dans votre sociétés qui sont à l’étranger. Je travaille dans votre société qui est à l’étranger. D:97.2., D.98.2. ve D.100.1. *L’entreprise n’ai pas pu obtenir le contrat. L’entreprise n’a pas pu obtenir le contrat. D.98.3. *Elles s’est retrouvée chez les Delcours. Elles se sont retrouvées chez les Delcours. D.98.5. *Les conditions est mieux que ceux de notre pays. Les conditions sont meilleures que celles de notre pays. D.99.3. *Pierre plus travailles que Yves. Pierre travaille plus que Yves. D.99.4. *Pierre travailles plus régulièrement que Yves. Pierre travaille plus régulièrement que Yves. TEMEL 5 D.101.1. *Il faisait froid et il pleuvoyait légèrement. Il faisait froid et il pleuvait légèrement. D.101.4. *En plus, nous épuissons l’énergie de la Terre comme le pétrol et le charbon. En plus, nous épuisons l’énergie de la Terre comme le pétrol et le charbon. 195 D.101.7. *Il faut qu’on choisse les députés plus responsables. Il faut qu’on choisisse les députés plus responsables. D.102.10. *Je ne crois pas que vous soyiez au théâtre à 8 heures. Je ne crois pas que vous soyez au théâtre à 8 heures. D.103.3. *Je souhaite que la Turquie sois accepté à la Communauté Européenne. Je souhaite que la Turquie soit acceptée à la Communauté (l’Union) Européenne. D.107.11. *On n’ai pas possibilité de voir des poissons peut-être au futur. On n’a pas de possibilité de voir des poissons peut-être au futur. D.108.2. *Il faut que le gouvernement offrent les places pour travailler. Il faut que le gouvernement offre les places (des postes) pour travailler. D.109.10. *Je veux que tu sache bien les responsabilités. Je veux que tu saches bien les responsabilités. D.109.11. *On souhaite que tout le monde soient heureux. On souhaite que tout le monde soit heureux. D.110.1. *Tous les spectateurs a applaudit les acteurs. Tous les spectateurs ont applaudi les acteurs. D.110.2. *Il est inadmissible que les avions des grandes compagnies fasse souvent des retards. Il est inadmissible que les avions des grandes compagnies fassent souvent des retards. D.112.1. *Dès que je voyez cette femme, je l’ai connue. Dès que j’ai vu cette femme, je l’ai connue. D.113.2. *Je pense qu’on peuvent sauver la nature. Je pense qu’on peut sauver la nature. D.113.17. *Nous pense qu’il n’a pas les temps pour aller à “Dolma Bahçe”. Nous pensons qu’il n’a pas le temps pour aller à “Dolma Bahçe”. D.116.3. *Pendant le festival, il y avais une foule et tout le monde était content de sa vie. Pendant le festival, il y avait une foule et tout le monde était content de sa vie. D.121.9. *Le week-end dernier, mon mari et moi, nous voulaient aller au Bois de Boulogne pour faire du vélo. 196 Le week-end dernier, mon mari et moi, nous (*voulions) avons voulu aller au Bois de Boulogne pour faire du vélo. D.124.1. *Je souhaites qu’on limite aux inégalités entre les hommes. Je souhaite qu’on limite (supprime) les inégalités entre les hommes. YÜKSEK 1 D.127.6. *C’est facile de communiquer avec les genres qui vivons dans votre pays C’est facile à communiquer avec les gens qui vivent dans notre pays. D.128.5. *Ils préfèrent toujours la marque américan alors qu’il y avaient plusieurs marques turcs. Ils préfèrent toujours la marque américaine alors qu’il y a plusieurs marques turques. D.134.8. *Je pouvait lui donner un autre chance a dire la verite. Je pouvais lui donner une autre chance à dire la vérité. D.138.6. *Il a obtenu un diplôme de tourisme à Bilkent, mais il n’ai jamais travaillé. Il a obtenu un diplôme de tourisme à Bilkent, mais il n’a jamais travaillé. D.138.12. *C’est les difficultés qui fait la vie très signifiante. Ce sont les difficultés qui font la vie très signifiante. D.139.1. *Des nos jours, la construction de la famille turque changent, mais quandmême la situation des jeunes sont toujours même. De nos jours, la construction de la famille turque change, mais quand-même la situation des jeunes est toujours la même. D.141.2. *Comme ils savent bien que leurs parents obtient le rapport tant qu’il est nécessaire, ils sont confortables. Comme ils savent bien que leurs parents obtiennent le rapport tant qu’il est nécessaire, ils sont à l’aise. D.143.3. *Si j’avait la chance, je voudrais habiter en Mars pour que j’aie un peu de silence. Si j’avais la chance, je voudrais habiter sur Mars pour avoir un peu de silence. D.144.1. *Les administrateurs ou la vieillesse n’avons pas de confiance en les jeunes. Les administrateurs ou les vieux n’ont pas de confiance dans les jeunes. D.144.4. *La jeunesse prennent leurs responsabilités particulièrement dans la société civil. La jeunesse prend sa responsabilité particulièrement dans la société civile. 197 D.145.2. *Si on peut prendre notre responsabilités individuel et si on peut faire un progrès en tant qu’un homme, le but de la vie pourrai se réaliser. Si on peut prendre nos responsabilités individuelles et si on peut faire un progrès en tant qu’un homme, le but de la vie pourra se réaliser. D.146.1. *Ce sont des augmentations de salaire que les ouvriers demande. Ce sont des augmentations de salaire que les ouvriers demandent. D.150.3. *Je doit dire que c’est un point de vue des adultes. Je dois dire que c’est un point de vue des adultes. D.154.3. *D’abord, il faut déchiffrer ce qu’on comprends du concept de “l’individu”. D’abord, il faut déchiffrer ce qu’on comprend du concept de “l’individu”. D.156.4. *Si les autre personnes vous voyez comme un rival, vous devez les voir comme un rival. Si les autres personnes vous voient comme un rival, vous devez les voir comme un rival. D.156.5. *L’enseignement dans l’école et dans la famille influencent des attitudes des personnes et aussi des buts d’eux. L’enseignement dans l’école et dans la famille influence des attitudes des personnes et aussi leurs buts. D.161.11. *Ça ne veut pas dire qu’un villagoise dans une ville ou un citadin dans la campagne ne peuvent pas être contents. Ça ne veut pas dire qu’un villagois dans une ville ou un citadin dans la campagne ne peut pas être content. D.162.5. *Puisqu’il ya beaucoup de population, pollution, embouteillage etc., les citadins cherche une vie un peu plus naturel pour supprimer la stress de la ville. Comme’il ya beaucoup de population, de pollution, d’embouteillage etc., les citadins cherchent une vie un peu plus naturelle pour supprimer le stress de la ville. YÜKSEK 2 D.167.8. *Je faisait ce que mes parents m’ont dit. Je faisais ce que mes parents me disaient. D.169.6. *Les écoles sont en train de produire des robots qui ne sait rien sur la vie. Les écoles sont en train de produire des robots qui ne savent rien sur la vie. D.169.8. *Le premier chose qu’on doit faire, est réformer et réorganiser le système d’éducation afin que plus de chose sur la vie soit appris. 198 La première chose qu’on doit faire, est de réformer et de réorganiser le système d’éducation afin que plus de choses sur la vie soient apprises. D.169.9. *En 1890, il commença ses études en médecine à Orléans qui dura 4 ans. En 1890, il commença ses études en médecine à Orléans qui dureraient 4 ans. D.170.10. *M. Gaspard mourut en 1882 et ses oeuvres était publié par sa femme. M. Gaspard mourut en 1882 et ses oeuvres eurent été publiés par sa femme D.170.11. *J’était pressé. J’étais pressé. D.171.8. *Elle ne vit rien parce que les fenêtres était fermés. Elle ne vit rien parce que les fenêtres étaient fermées. D.171.12. *Ses frères était des cavaliers de le roi. Ses frères étaient des cavaliers du roi. D.171.17. *Quand je s’est réveillé, j’ai heurté un militaire qui m’a sourit et qui m’a demandé si j’étais venu de loin. Quand je me suis réveillé, j’ai heurté un militaire qui me souriait et qui m’a demandé si je venais de loin. D.173.5. *Elle gagnent l’argent grâce aux publicités. Elle gagne de l’argent grâce aux publicités. D.174.1. *S’ils avait bien travaillé, ils auraient réussi. S’ils avaient bien travaillé, ils auraient réussi. D.174.5. *Comme nous voyons, le but sont toujours le bonheur. Comme nous voyons, le but est toujours le bonheur. D.174.6. *L’argent sont toujours le meilleur exemple. L’argent est toujours le meilleur exemple. D.180.1. *Avec les nouveaux technologies , on inventent des solutions définitifs pour les maladies, des facilités pour la vie quotidien, mais aussi des grands dangers. Avec les nouvelles technologies , on invente des solutions définitives pour les maladies, des facilités pour la vie quotidienne, mais aussi des grands dangers. D.180.2. *Si un pays utilise cettes armes, il tuerai des milliers d’hommes et d’animaux. Si un pays utilise ces armes, il tuera des milliers d’hommes et d’animaux. 199 D.180.4. *Il y a beaucoup de pays qui ont et qui invente cettes armes. Il y a beaucoup de pays qui ont et qui inventent ces armes. D.180.5. *Elles devient un grand problème de notre planète. Elles deviennent un grand problème de notre planète. D.184.2. *Je veux présenter le peuple turc et nos coutumes avant que tu aille en Turquie. Je veux présenter le peuple turc et nos coutumes avant que tu ailles en Turquie. D.186.3. *Au fur et à mesure que les villes grandissait, le nombre des voitures augmentait. Au fur et à mesure que les villes grandissaient, le nombre des voitures augmentait. D.190.5. *Les jeunes d’aujourd’hui sont plus indépendant, les innovations s’avance plus rapidement. Les jeunes d’aujourd’hui sont plus indépendants, les innovations s’avancent plus rapidement. D.193.4. *Ils sont indivudialistes comme il n’intéressent pas les autres. Ils sont indivudialistes comme ils ne s’intéressent pas aux autres. D.195.9. *Plus les enfants suivent les programmes, plus ils devient créatifs. Plus les enfants suivent les programmes, plus ils deviennent créatifs. D.196.6. *Je peut vous dire beaucoup de choses comme ça. Je peux vous dire beaucoup de choses comme ça. D.202.3. *Cette fois, les habitants des villes commençait s’enfuiyer des villes. Cette fois, les habitants des villes commençaient à s’enfuir des villes. D.202.5. *Ils se fait les maisons comme villa près de leur ville. Ils se font les maisons comme des villas près de leur ville. D.202.18. *Personne ne peuvent limiter notre rêves. Personne ne peut limiter nos rêves. D.204.1. *Les personnes qui sont pour la télé explique leur enthousiasme avec des vues des professeurs qui argumentent avec des résultats scientifiques qui signifie pas l’appauvrement, mais l’enrichisssement de la créativitéativité. Les personnes qui sont pour la télé expliquent leur enthousiasme avec des vues des professeurs qui argumentent avec des résultats scientifiques qui ne signifient pas l’appauvrissement, mais l’enrichisssement de la créativité. 200 5.1.8.4. Sıfat Eylem (Participe Passé) Yanlışları Bu bölümde yer alan yanlışlar genellikle sıfat eylem olarak adlandırdığımız participe passé ile ilgili yanlışlardır. Sıfat eylemler, kimi zaman sıfat gibi kullanılırlar ve niteledikleri adla sayı ve cins bakımından uyum sağlarlar, kimi zaman da geçmiş zamanda yardımcı eylem olarak être eylemi kullanılmışsa, özne ile sayı ve cins bakımından uyum yaparlar. Ayrıca tümcede belirtili nesnenin eylemden önce gelmesi (ilgi adıllı tümcelerde olduğu gibi) ya da belirtili nesnenin adıl olarak öne alınması da sıfat eylemle bu nesnelerin uyum yapmasını gerektirir. 5.1.8.4.1. Özne-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu TEMEL 1 D.1.6. *Elle est né à Çorum. Elle est née à Çorum. TEMEL 3 D.65.5. *A cinq heure, on a pris en taxi et on est rentré votre quartier. A cinq heures, on a pris un taxi et on est rentrés à notre quartier. D.66.4. *Nous sommes sorti chez moi. Nous sommes sortis de chez moi. D.69.1. *Hier, je suis allé à la Préfecture parce que la validité mon passeport est fini. Hier, je suis allé à la Préfecture parce que la validité de mon passeport est finie. D.69.14. *Je vais laisser ma voiture chez le garagiste hier après-midi parce qu’elle est tombé en panne. J’ai laissé ma voiture chez le garagiste hier après-midi parce qu’elle est tombée en panne. TEMEL 4 D.80.12. *Toute la journée, elle est occupé de notre petite fille. Toute la journée, elle s’est occupée de notre petite fille. D.81.5. *Toute la journée, elle a s’occupé de notre petite fille. Toute la journée, elle s’est occupée de notre petite fille. D.86.3. *Ma femme, elle a parlé à la maison et toute la journée, elle s’est occupé de notre petite fille. Ma femme, elle est restée à la maison et toute la journée, elle s’est occupée de notre petite fille. 201 D.86.4. *Nous nous sommes couché tout de suite. Nous nous sommes couchés tout de suite. D.88.3. *Ma femme, elle est resté à la maison et toute la journée, elle s’occupée de notre petite fille. Ma femme, elle est restée à la maison et toute la journée, elle s’est occupée de notre petite fille. D.97.3., D.99.2. ve D.100.2. *Emilie s’est imposé par son énergie. Emilie s’est imposée par son énergie. TEMEL 5 D.103.3. *Je souhaite que la Turquie sois accepté à la Communauté Européenne. Je souhaite que la Turquie soit acceptée à la Communauté (l’Union) Européenne. D.107.10. *Si vous savez, les sources naturels sont limités. Comme vous savez, les sources naturelles sont limitées. D.109.12. *Une Renault rouge a freiné et s’est arrêté juste devant nous. Une Renault rouge a freiné et s’est arrêtée juste devant nous. D.113.20. *Après le visite, nous sommes resté chez Burçin. Après la visite, nous sommes restés chez Burçin. D.114.7. *Je vais magnifique parce que je suis retourné de Rome. Je suis magnifique parce que je suis retournée de Rome. Yukardaki tümcedeki özne bayandır ve sıfat eylemin özneyle uyum sağlaması gerekir. D.114.17. *Les soirs, mon mère et moi, nous sommes allé aux bonne cafés pour prendre une verre. Les soirs, ma mère et moi, nous sommes allées dans de bons cafés pour prendre un verre. D.116.4. ve D.124.4. *Je suis parti en vacances parce que je me sentais très fatiguée. Je suis partie en vacances parce que je me sentais très fatiguée. D.118.16. ve D.120.15. *Ils se sont arrêté. Ils se sont arrêtés. YÜKSEK 1 D.144.7. *Ils sont disposé d’être les leaders du futur. Ils sont disposés à être les leaders du futur. 202 D.148.4. *En 1995, L’Union Duanière a été établi entre L’Européen Union et La Turquie. En 1995, L’Union Duanière a été établie entre L’Union Européenne et La Turquie. D.148.6. *L’agriculture et l’industrie de la Turquie seront supportés. L’agriculture et l’industrie de la Turquie seront supportées. D.149.2. *Les larmes des enfants de Tshernobyl ne sont pas encore séché. Les larmes des enfants de Tshernobyl ne sont pas encore séchées. D.149.9. *Quand le mois de juillet avait arrivé, nous nous sommes quitté tristement et nous avons promis de nous écrire souvent. Quand le mois de juillet est arrivé, nous nous sommes tristement quittés et nous nous sommes promis de nous écrire souvent. D.165.4. *La plupart des affaires sont fait par manuel. La plupart des affaires sont manuellements faites D.165.5. *Ils sont fatigué physicallement. Ils sont physiquement fatigués. YÜKSEK 2 D.169.8. *Le premier chose qu’on doit faire, est réformer et réorganiser le système d’éducation afin que plus de chose sur la vie soit appris. La première chose qu’on doit faire, est de réformer et de réorganiser le système d’éducation afin que plus de choses sur la vie soient apprises. D.170.4. *Quatre personnes dans l’équipe sont disparus. Quatre personnes dans l’équipe sont disparues D.170.10. *M. Gaspard mourut en 1882 et ses oeuvres était publié par sa femme. M. Gaspard mourut en 1882 et ses oeuvres eurentété publiés par sa femme D.175.8. *L’inflation est diminué par le gouvernement, mais les prix sont encore hauts. L’inflation a été diminuée par le gouvernement, mais les prix sont encore hauts. D.178.13. *Eva s’est faché à Boris. Eva s’est fachée contre Boris. D.189.1. *A partir de la deuxième moitié du XXe siècle, la télévision est entré notre vie et elle nous a cloués devant elle. 203 A partir de la deuxième moitié du XXe siècle, la télévision est entrée dans notre vie et elle nous a cloués devant elle. D.190.8. *L’irresponsabilité cause des problèmes et souvent les mariages sont fini par des divorces. L’irresponsabilité cause des problèmes et souvent les mariages sont finis par des divorces. D.194.8. *La télé n’appauvrit pas la créativité de l’enfant, au contraire elle l’enriche si elle est bien utilisé. La télé n’appauvrit pas la créativité de l’enfant, au contraire elle l’enrichit si elle est bien utilisée. D.196.5. *Les idées différent sont écrasé. Les idées différentes sont écrasées. 5.1.8.4.2. Gereksiz Özne-Sıfat Eylem Uyumu Fransızcada geçmiş zamanda kullanılan yardımcı eylem “être” ise, özne ile sıfat eylem birbiriyle uyum sağlamak zorundadır. Eğer yardımcı eylem “avoir” ise, özne ile sıfat eylem asla birbiriyle sayı ve cins bakımından uyum sağlamaz. Bu kuralı bazı öğrenciler genelleştirerek “avoir” yardımcı eyleminin kullanıldığı tümcelerde de özneyle sıfat eylemi uyum yaptırmışlardır. TEMEL 3 D.61.2. *J’ai travaillée jusqu’à 6 heures du soir. J’ai travaillé jusqu’à 6 heures du soir. D.61.3. *J’ai dinée et j’ai regardée la télévision. J’ai diné et j’ai regardé la télévision. D.64.1. *J’ai réservée une table pour un person, pour Madame Marron. J’ai réservé une table pour une personne, pour Madame Marron. D.64.6. *J’ai mangée du fromage et deux oeufs. J’ai mangé du fromage et deux oeufs. D.64.7. *J’ai achetée une vert robe pour ma mére. J’ai acheté une robe verte pour ma mère. D.64.8. *J’ai téléphonée à ma soeur pour aller au cinéma, mais nous ne sommes pas allée au cinéma. J’ai téléphoné à ma soeur pour aller au cinéma, mais nous ne sommes pas allées au cinéma. 204 TEMEL 4 D.80.1. *Tous les soirs, j’ai marchée au bord de la mer. Tous les soirs, j’ai marché au bord de la mer. D.88.2. *Hier, ma femme et moi, nous avons parlés toute la nuit. Hier, ma femme et moi, nous avons parlé toute la nuit. D.90.1. *J’ai un examen demain et je n’ai étudiée encore. J’ai un examen demain et je n’ai pas encore étudié. D.94.1. ve D.96.3. *Elle a ouverte une maison de couture. Elle a ouvert une maison de couture. D.94.3. *Ils ont vécus longtemps en Suisse. Ils ont longtemps vécu en Suisse. D.98.7. *J’ai vue un film de français. J’ai vu un film français. D.98.10. *J’ai déjà travaillée sur cette sujet dans une société. J’ai déjà travaillé sur ce sujet dans une société. TEMEL 5 D.108.9., D.111.4., D.113.12., D.118.17, D.120.16., D.122.10., D.123.5. ve D.125.11. *Elles se sont posées des questions. Elles se sont posé des questions. D.108.10., D.111.5., D.113.13., D.120.17. ve D.125.12. *Elles se sont téléphonées. Elles se sont téléphoné. D.113.10. *Ils se sont comprises. Ils se sont compris. D.114.6. *Elles se sont téléphonés. Elles se sont téléphoné. D.118.15. *Ils se sont compriss. Ils se sont compris. YÜKSEK 1 D.138.8. *Il a perdue son maison et son compte à la banque. Il a perdu sa maison et son compte à la banque. 205 5.1.8.4.3. Adıl-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu Fransızcada belirtili nesne durumundaki adıl, geçmiş zamanda eylemden önce gelirse, sıfat eylemle cins ve sayı bakımından uyum sağlar. Temel kurlarda sadece bir öğrenci bu tür bir yanlış yapmıştır. TEMEL 4 D.98.8. *Il est tombé amoureux d’elle, il l’a suivi jusqu’à sa maison. Il est tombé amoureux d’elle, il l’a suivie jusqu’à sa maison. YÜKSEK 2 D.168.16. *Cualda qui était le seul ami de Selma, à l’aidé pour trouver l’argent. Cualda qui était le seul ami de Selma, l’a aidée pour trouver l’argent. D.171.10. *La femme rendit tous les clés, mais pour la petite clé, elle dit qu’elle l’avait oublié dans sa chambre et qu’elle le rendrait le lendemain. La femme rendit toutes les clés, mais pour la petite clé, elle dit qu’elle l’avait oubliée dans sa chambre et qu’elle la rendrait le lendemain 5.1.8.4.4. Nesne-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu YÜKSEK 1 D.147.3. *Dans la vie famille, les jeunes sont obligés d’appliquer les acquisitions de l’éducation qu’ils ont pris de leurs parents. Dans la vie de famille, les jeunes sont obligés d’appliquer les acquisitions de l’éducation qu’ils ont prises de leurs parents. YÜKSEK 2 D.177.1. *Il a perdu sa queue à cause de la pierre que le fils du villageois avait jeté. Il a perdu sa queue à cause de la pierre que le fils du villageois avait jetée. D.200.2. *Je dois déclarer que malgré les avantages vous avez marqué à notre lettre, je ne suis pas d’accord avec vous. Je dois déclarer que malgré les avantages que vous avez marqués à votre lettre, je ne suis pas d’accord avec vous. 206 5.1.8.4.5. Sıfat Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı TEMEL 4 D.99.1. *Elles se sont retrouver chez les Delcours. Elles se sont retrouvées chez les Delcours. TEMEL 5 D.114.9. *Ma mère et moi, nous sommes partir en avion la mois dernier directement pour Rome. Ma mère et moi, nous sommes parties en avion le mois dernier directement pour Rome. YÜKSEK 1 D.138.3. *Après avoir un travaille, ils doivent arranger leurs habitudes et peut-être les limitent pour équlibrer la vie avec leur revenu. Après avoir eu un travail, ils doivent arranger leurs habitudes et peut-être les limiter pour équlibrer la vie avec leur revenu. D.164.4. *Certaines jeunes continuent à leurs études et les bonnes universitaires sont placer à la ville. Certaines jeunes continuent leurs études et les bonnes universités sont placées dans la en ville. YÜKSEK 2 D.178.16. *Il l’a tuer. Il l’a tué. D.190.3. *Les anciennes habitude et traditions ne sont plus accepter. Les anciennes habitudes et traditions ne sont plus acceptées. 5.1.8.4.6.Sıfat Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı TEMEL 3 D.54.7. *Avant de me coucher, comme tous les soirs, j’ai bois un verre de lait et je suis dormi juste à 11 heures. Avant de me coucher, comme tous les soirs, j’ai bu un verre de lait et j’ai dormi juste à 11 heures. D.55.1. *J’ai dors juste à 11 heures. J’ai dormi juste à 11 heures. 207 D.66.1. *J’ai me lève. Je me suis levé. D.72.2. *Hier, je suis sors de chez moi à 9 heures. Hier, je suis sorti de chez moi à 9 heures. D.73.2. *Hier, je suis sors de chez moi à 9 heures. Hier, je suis sortie de chez moi à 9 heures. TEMEL 4 D.95.13. *C’est une film qui a me fatigue, mais elle a été intéressant. C’est un film qui m’a fatigué, mais il était intéressant. TEMEL 5 D.102.8. *Le Ministre d’Energie et les maires se sont accusent sur les prix du gaz naturelle. Le Ministre de l’Energie et les maires se sont accusés sur les prix du gaz naturel. D.110.9. *Ils n’ont pas croit qu’ils puissent réparer les rideaux. Ils n’ont pas cru qu’ils puissent réparer les rideaux. D.114.11. *La ville a me plait beaucoup. La ville m’a beaucoup plu. YÜKSEK 1 D.164.9. *Certaines vieux sont s’habituent à habiter à la ville. Certaines vieux sont habitués à habiter à la ville. YÜKSEK 2 D.172.3. *Après tout ça, le destin de Fatih Terim et G.S. a été change. Après tout ça, le destin de Fatih Terim et G.S. a été changé. D.178.7. *Plusieurs l’hommes étaient envoyait à la guerre. Plusieurs hommes étaient envoyés à la guerre. D.195.8. *Elle est très bénéficiant à condition que les parents contrôlent les émissions suivant par les enfants. Elle est très bénéfique à condition que les parents contrôlent les émissions suivies par les enfants. 208 5.1.8.4.7. Yanlış Sıfat Eylem (Participe Passé) Kullanımı TEMEL 2 D.29.5. *Il est défense de fumer dans le bureau. Il est défendu de fumer dans le bureau. TEMEL 3 D.52.2., D.53.4. *J’ai liré les journaux. J’ai lu les journaux. D.53.5. *Avant de me coucher, comme tous les soirs j’ai boir un verre de lait. Avant de me coucher, comme tous les soirs j’ai bu un verre de lait. D.54.6. *J’ai regardé la télé et j’ai lisé les journaux. J’ai regardé la télé et j’ai lu les journaux. D.61.1. *J’ai prisé l’autobus et je suis allée à mon bureau. J’ai pris l’autobus et je suis allée à mon bureau. D.75.10. *Thierry a fairé ses courses hier, avant d’aller à la boîte avec Emilie. Thierry a fait ses courses hier, avant d’aller à la boîte avec Emilie. TEMEL 4 D.76.4. *J’ai renconté beaucoup des personnes. J’ai rencontré beaucoup de personnes. D.83.5. *Çetin est très fatige est il va laisser le cours de français. Çetin est très fatigué et il va laisser le cours de français. D.92.1. *Ils a vit longtemps en Suisse. Ils ont longtemps vécu en Suisse. D.95.2. *Elle a ouvri une maison de couture. Elle a ouvert une maison de couture. D.95.4. *Ils ont vitlent longtemps en Suisse. Ils ont longtemps vécu en Suisse. D.96.4. *Ils ont vivré longtemps en Suisse. Ils ont longtemps vécu en Suisse. 209 TEMEL 5 D.110.1. *Tous les spectateurs a applaudit les acteurs. Tous les spectateurs ont applaudi les acteurs. YÜKSEK 2 D.175.6. *Il a choisis Galatasaray. Il a choisi Galatasaray. D.175.7. *Les joueurs aussi ont crus à cette idée et finalement on a vu le capitain de Galatasaray en élevant le coupe d’UEFA. Les joueurs aussi ont cru à cette idée et finalement on a vu le capitain de Galatasaray élevant le coupe d’UEFA. D.178.14. *Ilie n’était pas dis “papa” à Boris. Ilie n’avait pas dit “papa” à Boris. D.205.1. *Quand nous finirons de construire ce centrale, nous aurons obteni l’avantages pour l’emplois. Quand nous finirons de construire cette centrale, nous aurons obtenu les avantages pour les emplois. 5.1.9. Yanlış Yardımcı Eylem Kullanımına ilişkin Yanlışlar Fransızcada iki yardımcı eylem olduğunu daha önce belirtmiştik. Bu bölümdeki yanlışlarda, öğrenen eylemi hangi zamanda çekeceğini bulmuş, fakat kullanması gereken doğru yardımcı eylemi bulamamamıştır. Bu nedenle ana eylem ile yardımcı eylem arasında bir uyumsuzluk sözkonusudur. TEMEL 3 D.51.1., D.52.1., D.53.3. *Daniel est passé sa journée chez Anne. Daniel a passé sa journée chez Anne. D.54.2. *Il a rentré tard le soir. Il est rentré tard le soir. D.54.3. *J’ai né le 7 Septembre 1978 à Nice. Je suis né le 7 Septembre 1978 à Nice. D.54.5. *Je suis rentré chez moi et je suis diné avec ma femme. Je suis rentré chez moi et j’ai diné avec ma femme. 210 D.54.7. *Avant de me coucher, comme tous les soirs, j’ai bois un verre de lait et je suis dormi juste à 11 heures. Avant de me coucher, comme tous les soirs, j’ai bu un verre de lait et j’ai dormi juste à 11 heures. D.58.2. *Je suis dormi juste à 11 heures. J’ai dormi juste à 11 heures. D.62.1. *Je suis diné et je suis regardé la télévision. J’ai diné et j’ai regardé la télévision. D.64.5. *Je suis pris mon petit déjeuner à dix heures du matin. J’ai pris mon petit déjeuner à dix heures du matin. D.66.1. *J’ai me lève. Je me suis levé. D.66.2. *Elles ont s’amusé. Elles se sont amusées. D.67.8. *Maryse et Christian n’ont pas resté à Paris. Maryse et Christian ne sont pas restés à Paris. D.68.9. *J’ai laissé ma voiture chez le garagiste hier après-midi parce qu’elle a tombé en panne. J’ai laissé ma voiture chez le garagiste hier après-midi parce qu’elle est tombée en panne. D.68.10. *Maryse et Christian n’ont pas resté à Paris. Maryse et Christian ne sont pas restés à Paris. D.69.15. *Maryse et Christian ne sont pas restés à Paris, ils sont participées aussi à la randonnée. Maryse et Christian ne sont pas restés à Paris, ils ont participé aussi à la randonnée. D.72.3. *J’ai bu du lait et ensuite je m’ai couché à 11 heures. J’ai bu du lait et ensuite je me suis couché à 11 heures. TEMEL 4 D.76.2. *Je suis visité tout endroits historiques. J’ai visité tous les endroits historiques. D.81.5. *Toute la journée, elle a s’occupé de notre petite fille. Toute la journée, elle s’est occupée de notre petite fille. 211 D.83.2. *Quand j’ai rentré chez moi à 18 heures, nous avons diné. Quand je suis rentrée chez moi à 18 heures, nous avons diné. D.83.8. *Julia a née en 15 Septembre 1975. Julia est née le 15 Septembre 1975. D.86.2. *Nous sommes dormi jusqu’à 4 heures du matin. Nous avons dormi jusqu’à 4 heures du matin. D.87.1. *Ma femme, elle a resté à la maison. Ma femme, elle est restée à la maison. D.87.6. *Il a devenu un employé à Turin. Il est devenu un employé à Turin. D.88.4. *Nous avons dinés et ensuite nous nous avons couchés tout de suite. Nous avons diné et ensuite nous nous sommes couchés tout de suite. D.88.5. *Nous sommes dormis sans rien entendre jusqu’au matin. Nous avons dormi sans rien entendre jusqu’au matin. D.88.8. *Il est étudié primairèment à Milan. Il a étudié premièrement à Milan. D:94.2. *Elles s’ont retrouvé chez les Delcours. Elles se sont retrouvés chez les Delcours. D.94.4. *Emilie s’a imposée par son énérgie. Emilie s’est imposée par son énérgie. D.99.10. *J’ai diplomé de la meilleure faculté de droit en Turquie. Je suis diplomée de la meilleure faculté de droit en Turquie. TEMEL 5 D.113.7., D.120.13. ve D.125.8. *J’ai parti en vacances parce que je me sentais très fatiguée. Je suis partie en vacances parce que je me sentais très fatiguée. D.114.13. *Nous sommes visité toutes les museums et les églises à Rome. Nous avons visité tous les musées et les églises à Rome. D.120.14. *Il n’a pas pu réussir à son examen, donc il n’ai pas passé. Il n’a pas pu réussir à son examen, donc il n’est pas passé. 212 YÜKSEK 1 D.126.4. *Nous nous avons promis de nous écrire souvent. Nous nous sommes promis de nous écrire souvent. D.129.13. *Quand le mois de juillet est arrivé, nous nous avons quitté tristement et nous nous avons promis de nous écrire souvent. Quand le mois de juillet est arrivé, nous nous sommes tristement quittés et nous nous sommes promis de nous écrire souvent. D.134.3. *L’examen était difficile si bien que beaucoup d’élèves étaient abandoné. L’examen était difficile si bien que beaucoup d’élèves l’avaient abandoné. D.136.1. *Il avait trop faim si bien qu’il a entré un restaurant. Il avait trop faim si bien qu’il était entré dans un restaurant. D.149.9. *Quand le mois de juillet avait arrivé, nous nous sommes quitté tristement et nous avons promis de nous écrire souvent. Quand le mois de juillet est arrivé, nous nous sommes tristement quittés et nous nous sommes promis de nous écrire souvent. D.158.2. *Il avait arrivé la veille pour participer à une exposition de peinture. Il était arrivé la veille pour participer à une exposition de peinture. YÜKSEK 2 D.178.14. *Ilie n’était pas dis “papa” à Boris. Ilie n’avait pas dit “papa” à Boris. D.188.2. *Je me suis ennuyé un peu parce que je n’ai pas encore parti en vacances. Je me suis ennuyé un peu parce que je ne suis pas encore parti en vacances. D.188.6. *La Turquie a devenu un pays valable à découvrir. La Turquie est devenue un pays méritant de découvrir. Biçimsözdizimsel yanlışlar, Eylem, tanımlık, ilgeç, sıfat, sıfat uyumu, ad, adıl, yardımcı ve bağlaç olmak üzere 9 ana grupta toplanmıştır. Bu ana gruplara bağlı toplam 37 alt grup bulunmaktadır. 213 5.2. SÖZDİZİMSEL YANLIŞLAR Bu bölümde yer alan yanlışlar, sözcüklerin tümce içinde dizilişlerinden doğan yanlışlardır. Yani Fransızcadaki tümce öğelerinin farklı yerlerde kullanılması, eksik veya fazla kullanılması ile ilgili yanlışlar bu bölümde yer almaktadır. Sözdizimin içinde olup aynı zamanda biçimbilimin inceleme alanına giren yanlışlar “Biçimsözdizimsel Yanlışlar” Bölümünde yer almaktadır. 5.2.1. Eksik Üye Kullanımı 5.2.1.1. Tanımlık Kullanmama TEMEL 1 D.2.10. *Elle a lunettes. Elle a des lunettes. D.2.11. *Il a mustag. Il a une moustache. D.5.1. *Mes loisirs sont de lire romans et d’écouté des chansons d’Edith Piaf. Mes loisirs sont de lire des romans et d’écouter des chansons d’Edith Piaf. D.7.2. *Ma date de naissance 10 Octobre 1980. Ma date de naissance est le 10 Octobre 1980. D.7.4. *Ma numéro de téléphone est 231 99 70. Mon numéro de téléphone est le 231 99 70. D.10.1. Je m’appelle Aslı. *Je suis né 22 Mars 1980. Je m’appelle Aslı. Je suis né le 22 Mars 1980. D.11.2. *Ma date de naissance 29 Octobre 1981. Ma date de naissance est le 29 Octobre 1981. D.16.2. *J’apprendre une langue étranger, c’est français. J’apprends une langue étrangère, c’est le français. D.16.3. *Je suis contente d’apprendre français. Je suis contente d’apprendre le français. D.16.4. *J’aime faire du volley-ball, regarder cinéma. J’aime faire du volley-ball, regarder le film. 214 D.19.5. *Mon numéro de téléphone, c’est 360 65 33. Mon numéro de téléphone, c’est le 360 65 33. D.20.8. *Hans vient l’Allemagne, de Bonne, Kathia habite à Canada. Hans vient d’Allemagne, de Bonne, Kathia habite au Canada. D.22.2. *J’aime écouter music. J’aime écouter de la musique. D.25.1. *Je fais de sport. Je fais du sport. TEMEL 2 D.26.4. *Prends la rue Violet et vas tout droit, tourne à droite au coin de Poste. Prends la rue Violet et va tout droit, tourne à droite au coin de la Poste. D.32.3. *Descendre la rue, tourne à gauche à Rue de Hugo. Descends la rue, tourne à gauche à la Rue de Hugo. D.33.3. *- Pour aller à Mairie, SVP? - Pour aller à la Mairie, SVP? - La Mairie est en face du Théâtre de l’Odéon. D.34.4. *La boucherie est entre de fleuriste et banque. La boucherie est entre la fleuriste et la banque. D.35.1. *La photographe est à côté de pharmacie. La photographe est à côté de la pharmacie D.35.2. *La boucherie est au milieu de fleuriste et banque. La boucherie est au milieu de la fleuriste et de la banque. D.35.4. *La poste est à côté de poissonnerie. La poste est à côté de la poissonnerie. D.35.5. *L’épicerie est a gauche d’horlogerie. L’épicerie est à gauche de l’horlogerie. D.35.7. *Traverse Rond-Point des Amours. Traverse le Rond-Point des Amours. D.35.8. *Traverse Place des Rêves. Traverse la Place des Rêves. 215 D.37.1. *La photographie est au coin de la rue de la Préfecture et a côté de pharmacie. La photographie est au coin de la rue de la Préfecture et à côté de la pharmacie. D.37.2. *La boucherie est entre fleuriste et banque. La boucherie est entre la fleuriste et la banque. D.39.2. -Est-ce qu’il n’y a pas de chaise dans la classe? *- Si, il y a chaise dans la classe. - Si, il y a une chaise dans la classe. D.40.1. *Le tabac-journaux est en face de charcuterie. Le tabac-journaux est en face de la charcuterie. D.41.3. *Il marche rue d’Othello jusqu’à Rond-Point des Amours. Il marche dans la rue d’Othello jusqu’au Rond-Point des Amours. D.41.4. *Il prend route d’Elseneur. Il prend la route d’Elseneur. D.48.3. *- Tu connais de banque? - Tu connais une banque? - Non, madame, je ne connais pas de banque près d’ici. TEMEL 3 D.58.10. *Ce soir, je ne sortirai pas à dehors, il y a une bon film à télé. Ce soir, je ne sortirai pas dehors, il y a un bon film à la télé. D.68.3. *Je regarde TV. Je regarde la TV. D.69.7. *Je suis allé à bureau. Je suis allé au bureau. D.69.8. *Après l’examen, je retournerai à bureau. Après l’examen, je retournerai au bureau. D.71.6. *Je regarde télévision ou lis un roman. Je regarde la télévision ou lis un roman. D.69.2. *J’ai visité la directeur de personnel. J’ai visité le directeur du personnel. D.69.5. *J’ai regardé télé. J’ai regardé la télé. 216 D.75.12. *Cours de français dure à 13 heures à 15 heures. Le Cours de français dure de 13 heures à 15 heures. TEMEL 4 D.81.2. *Je peux dormir jusqu’à tardive heures du matin. Je peux dormir jusqu’aux heures tardives du matin. D.95.10. *J’ai belle amie. J’ai une belle amie. D.95.11. *Je suis allé à cinéma. Je suis allé au cinéma. D.96.11. *J’apprendre français. J’apprends le français. D.100.11. *D’après moi, quand j’ai capacité de travailler, je vais employer bien mon temps. D’après moi, quand j’ai la capacité de travailler, je vais bien employer mon temps. TEMEL 5 D.102.4. *L’éducation pour ouvriers est nécessaire. L’éducation pour les ouvriers est nécessaire. D.102.5. *Il faut prendre mesures pour qu’il n’y ait pas crise économique. Il faut prendre des mesures pour qu’il n’y ait pas de crise économique. D.102.6. *Il faut que tout le monde paye impôts. Il faut que tout le monde paye des impôts. D.102.7. *Certaines personnes pauvres ne peuvent pas acheter gaz naturel pour utiliser dans ses maisons. Certaines personnes pauvres ne peuvent pas acheter du gaz naturel pour utiliser dans leurs maisons. D.102.8. *Le Ministre d’Energie et les maires se sont accusent sur les prix du gaz naturelle. Le Ministre de l’Energie et les maires se sont accusés sur les prix du gaz naturel. D.102.11. *L’usines, les voitures produient pollution. Les usines, les voitures produisent de la pollution. D.102.12. *Fermiers utilisent les produits chimiques pour l’agriculture. Les Fermiers utilisent les produits chimiques pour l’agriculture. 217 D.103.1. *Il faut que économie améliore. Il faut que l’économie s’améliore. D.105.2. *J’ai peur de solitude dans la vie. J’ai peur de la solitude dans la vie. D.105.3. *Il faut que tous les gens aient éducation. Il faut que tous les gens aient une (bonne) éducation. D.105.5. *Nous devons utiliser énergies propres comme l’énergie solaire. Nous devons utiliser les énergies propres comme l’énergie solaire. D.107.2. *J’ai peur chat le plus. J’ai peur des chats le plus. D.107.13. *D’abord, il y a ignorance de le gens. D’abord, il y a l’ignorance des gens. D.113.18. *”Topkapı Sarayı” est grand place. ”Le Palais de Topkapı” est une grande place. D.121.8. *Je te conseille visiter Etats-Unis. Je te conseille de visiter les Etats-Unis. D.123.8. *Il faut donner peines lourde aux hommes qui détruient la nature et les espèces d’animaux. Il faut donner des peines lourdes aux hommes qui détruisent la nature et les espèces d’animaux. D.123.9. *Il faut limiter l’âge pour travailler pour que les gens trouvent travail. Il faut limiter l’âge de travailler pour que les gens trouvent du travail. D.123.10. *Il faut penser autres régions comme l’east de la Turquie pour construire des endroits pour travailler. Il faut penser aux autres régions comme l’est de la Turquie pour construire des endroits pour travailler. YÜKSEK 1 D.139.1. *Des nos jours, la construction de la famille turque changent, mais quandmême la situation des jeunes sont toujours même. De nos jours, la construction de la famille turque change, mais quand-même la situation des jeunes est toujours la même. 218 D.148.8. *Les problèmes qui vont apparaître à cause du participation dans EU, peuvent être surmonter à condition qu’on explique bien les réalité de la Turquie pendant le processus des négotiation. Les problèmes qui vont apparaitre à cause de la participation dans l’UE, peuvent être surmontés à condition qu’on explique bien les réalités de la Turquie pendant le processus des négotiations. D.151.2. *Qu’est-ce qu’on exige de la vie? Bonheur, Santé, Argent, Réussite…. Qu’est-ce qu’on exige de la vie? Du bonheur, de la santé, de l’argent, de la réussite…. D.151.5. *Mon but dans la vie, ma peinture, porte sur bonheur, bienveillance et succès. Mon but dans la vie, c’est ma peinture, avoir du bonheur, de la bienveillance et du succès. D.151.9. *Les riches réfléchissent comment acheter nouvelle maison. Les riches pensent comment ils achètent une nouvelle maison. D.161.2. *Ils rencontent les obtacles des grandes villes comme les autres qui partent leur grandes villes pour vivre à la campagne pour tranquilité. Ils rencontrent les obtacles des grandes villes comme les autres qui partent de leurs grandes villes pour vivre à la campagne pour la tranquilité. D.161.6. *Il a deux choix: un, il peut rentre son village, deux, il peut rester dans la ville comme un pauvre et être misérable. Il a deux choix: l’un, il peut rentrer à son village, l’autre , il peut rester dans la ville comme un pauvre et être misérable. D.161.10. *Il cherche tranquilité. Il cherche la tranquilité. D.162.3. *De nos jours, habitants des grandes villes qui sont âgée, proche à leur retraite préfèrent d’acheter des terrains en petits villages. De nos jours, les habitants des grandes villes qui sont âgés, proches à leur retraite préfèrent acheter des terrains aux petits villages. D.162.6. *Pour eux, ce sont cultivation de la terre, des légumes et fruits, élévage des animaux, se promener sur la terre sans chaussures etc. qui sont seul solution pour ôter la vie monstreux et stressant de la grande ville. Pour eux, ce sont l’exploitation de la terre, produire des légumes et des fruits, élévage des animaux, se promener sur la terre sans chaussures etc. qui sont la seule solution pour ôter la vie monstreuse et stressante de la grande ville. 219 D.162.7. *Ils n’ont pas de chance pour obtenir une bonne éducation, ils ne sont pas capables d’utiliser toutes les moyens de technologie, ils n’ont pas des métiers qui peuvent lui donner assez d’argent. Ils n’ont pas de chance pour obtenir une bonne éducation, ils ne sont pas capables d’utiliser tous les moyens de la technologie, ils n’ont pas de métiers qui peuvent leur donner assez d’argent. D.162.8. *Ces modes des vies ont avantages et désavantages. Ces modes de vie ont des avantages et des désavantages (inconvéniants). D.162.13. *La plupart des jeunes préfèrent cohabitation au mariage. La plupart des jeunes préfèrent la cohabitation au mariage. D.163.9. *Les gens vont à ville pour voir le nouveau film. Les gens vont à la (en) ville pour voir un nouveau film. D.163.13. *Ils préfèrent de partir à ville. Ils préfèrent partir à la ville. D.163.17. *Le citadin voulent vivre à la campagne à cause de le condition de ville. Le citadin veulent vivre à la campagne à cause des conditions de la ville. D.165.9. *Ces changent selon désires de les gens. Ça change selon les désires des gens. YÜKSEK 2 D.170.7. *Entre 1819-1823, il étudia médecine à Orléans. Entre 1819-1823, il étudia la médecine à Orléans. D.171.4. *Un mois plus tard, Barbe Bleue dût partir en voyage parce qu’il avait choses à faire. Un mois plus tard, Barbe Bleue dût partir en voyage parce qu’il avait des choses à faire. D.171.7. *La femme se promena tous les appartements de château. La femme se promena dans toutes les chabres du château. D.171.9. *Quand elle ouvrit les fenêtres, elle vit tache de sang sur le sol. Quand elle ouvrit les fenêtres, elle vit la tache de sang sur le sol. D.174.3. *Je veux donner autre exemple pour comprendre bien ce sujet. Je veux donner un autre exemple pour bien comprendre ce sujet. D.179.2. *C’est pour cette raison qu’il y a secheresse. C’est pour cette raison qu’il y a la secheresse. 220 D.185.1. *Comme il y a au moins deux télévisions dans toute maisons, les enfants passent beaucoup de leur temps aussi bien que les adultes devant l’écran. Comme il y a au moins deux télévisions dans toutes les maisons, les enfants passent beaucoup de temps aussi bien que les adultes devant l’écran. D.188.7. *Beaucoup de gens préfèrent de passer ses vacances aux quelques part de Turquie. Beaucoup de gens préfèrent passer leurs vacances à quelque part de la Turquie. D.191.1. *Le livre est nommé “Machine Stops” par E. M. Foster qui était un des grands écrivains de la littérature l’Anglais. Le livre est nommé “Machine Stops” par E. M. Foster qui était l’un des grands écrivains de la littérature anglaise. D.194.5. *On sait que l’apprentissage d’enfant est beaucoup important pour son capacité futur. On sait que l’apprentissage de l’enfant est très important pour sa capacité future. D.197.1. *La Turquie est péninsule. La Turquie est une péninsule. D.198.6. *La télévision est le seul monde d’un enfant, il peut avoir difficulté à s’adapter à monde sociale. La télévision est le seul monde d’un enfant, il peut avoir la difficulté de s’adapter au monde social. D.201.1. *J’ai reçu votre lettre qui était en faveur du projet de construction d’une centrale atomique sur le territoire de notre commune. J’ai reçu votre lettre qui était en faveur du projet de la construction d’une centrale atomique sur le territoire de notre commune. D.201.4. *Puisque construction une centrale atomique est très profitable, pourquoi les états dévéloppé n’auriont choisis pas cette énergie. Puisque la construction d’une centrale atomique est très profitable, pourquoi Les états dévéloppés ne choisissent pas cette énergie. D.201.7. *Quand vous modernisez les routes avec les profits de centrale, vous ne pouvez fermer votre yeux sur la pollution. Quand vous modernisez les routes avec les profits de la centrale, vous ne pouvez pas fermer vos yeux à la pollution. D.202.5. *Ils se fait les maisons comme villa près de leur ville. Ils se font les maisons comme des villas près de leur ville. 221 D.205.2. *Nous créerons d’emplois pour vous. Nous créerons des emplois pour vous. D.205.4. *Puisqu’il y a beaucoup de population dans notre ville, nous allons essayer d’augmenter salaires des ouvriers, ainsi tout le monde va gagner l’argent. Puisqu’il y a beaucoup de population dans notre ville, nous allons essayer d’augmenter les salaires des ouvriers, ainsi tout le monde va gagner de l’argent. D.205.6. *Lorsque nous travaillons créer nouveaux métier, nous nous intéresson de prendre des mesures pour la sécurité. Lorsque nous travaillons à créer de nouveaux métiers (travaux), nous nous intéressons à prendre des mesures pour la sécurité. D.205.7. *A cause de manifestations, nous ne pouvons pas rapide. A cause des manifestations, nous ne pouvons pas rapide. D.205.8. *Comme il est très important d’avoir système de transport, nous voulons construire la métro au centrale. Comme il est très important d’avoir un système de transport, nous voulons construire un métro au centre. 5.2.1.2. İlgeç Kullanmama TEMEL 1 D.1.1. *Vous faites du vélo le Bois de Boulogne. Vous faites du vélo au Bois de Boulogne. D.4.7. *Vous faites le vélo au bois de Boulogne du week-end. Vous faites du vélo au bois de Boulogne le week-end. D.9.1. *Je suis né Bursa. Je suis né à Bursa. D.16.10. *Il a beaucoup fleurs au jardin. Il y a beaucoup de fleurs dans le jardin. D.20.8. *Hans vient l’Allemagne de Bonne, Kathia habite à Canada. Hans vient d’Allemagne de Bonne, Kathia habite au Canada. TEMEL 2 D.32.4. *Continue marcher. Continue à marcher. 222 D.36.4. *Continuez tout droit, arrivez la Place des Rêves, tournez à gauche. Continuez tout droit, arrivez à la Place des Rêves, tournez à gauche. D.40.3. *Il marche rue d’Othello jusqu’à Rond-Point des Amours. Il marche dans la rue d’Othello jusqu’au Rond-Point des Amours. D.41.6. *La photographie est au coin de la rue de la Préfecture et rue Chateaubriand. La photographie est au coin de la rue de Chateaubriand. la Préfecture et de la rue D.44.1. *Pour aller la stade, continue à droite jusqu’au bout de la rue. (Stadı gitmek için sokağın sonuna kadar sağda devam et.) Pour aller au stade, continue tout droit jusqu’au bout de la rue. (Stada gitmek için sokağın sonuna kadar düz devam et.) Yukarıdaki tümcede krokisi verilmiş olan bir yere nasıl gidilebileceği sorulmakta ve deneğin bu krokiye göre kişiye yolu tarif etmesi istenmektedir. Denek de “tout droit” (düz) sözcüğünün yerine anlamca farklı ama ilk bakışta ona yakın gibi görünen “à droite” sözcüğünü kullanmıştır. D.49.9. *Vous êtes l’hôpital. Vous êtes devant l’hôpital. TEMEL 3 D.53.13. *Je vais téléphoner mes parents. Je vais téléphoner à mes parents. D.57.2. *Après prendre un verre café, je sors chez moi. Après avoir pris une tasse de café, je sors de chez moi. Temel 3 düzeyindeki bir öğrencinin “après” zaman ilgecinden sonra yardımcı eylem + sıfat eylem (participe passé) kullanılacağını bilmesi mümkün değil, çünkü bu düzeyde böyle bir kural öğretilmiyor. Öğrencinin bildiklerinden yola çıkarak böyle bir tümce kurmaya çalışması ve bunu da yanlış yapması son derece doğaldır. D.58.8. *On ira le café pour boir quelque chose. On ira au café pour boir quelque chose. D.61.9. *Après de la faculté, je suis à la maison à sept heures après-midi. Après la faculté, je rentre à la maison à sept heures de l’après-midi. 223 Yukardaki tümcede öğrenci Après de + verbe infinitif (-DIktAn sonra) kalıbını öğrenmiş ve bu kuralı genelleştirerek “après”den sonra gelen adlara da uygulamıştır. Oysa “après”den sonra ad gelirse ilgeç kullanmamak gerekir. D.65.5. *A cinq heures, on a pris en taxi et on est rentré votre quartier. A cinq heures, on a pris un taxi et on est rentré à votre quartier. D.66.4. *Nous sommes sorti chez moi. Nous sommes sortis de chez moi. D.66.7. *Qu’est-ce que vous voulez dessert? (Tatlı ne istersiniz?) Qu’est-ce que vous voulez comme dessert. (Tatlı olarak ne istersiniz?) D.69.1. *Hier, je suis allé à la préfecture parce que la validité mon passeport est fini. Hier, je suis allé à la préfecture parce que la validité de mon passeport est finie. D.69.3. *Après je suis allé préfecture pour prendre le numéro d’identité. Après je suis allé à la préfecture pour prendre le numéro d’identité. D.69.4. *Hier soir, j’ai préparé pour l’examen français. Hier soir, je me suis préparé pour l’examen de français. D.70.3. *Il est trois heures l’après-midi. Il est trois heures de l’après-midi. D.70.4. *Je sors chez moi. Je sors de chez moi. D.70.5. *Je alle l’université. Je vais à l’université. D.70.8. *Après le diner, je rendre visite mon grands parents. Après le diner, je rends visite à mes grands parents. D.71.1. *A: *Tu est libre en week-end? B: Oui, pourquoi est-ce que tu a demandé? A: Nous avons décidé jouer aux cartes. B: D’accord. A:Tu es libre ce week-end? B: Oui, pourquoi est-ce que tu as demandé? A: Nous avons décidé de jouer aux cartes. B: D’accord. D.71.3. *Je mets mes vêtements et je partir de chez moi 4.30 heures. Je mets mes vêtements et je pars de chez moi à 4 heures 30. 224 D.72.10. *Il dure 5 heures à 7 heures . Il dure de 5 heures à 7 heures . D.75.15. *A 3 heure, je retourne ma maison. A 3 heures, je retourne à ma maison (chez moi). TEMEL 4 D.77.3. *La vie en ville est plus chère que la province. La vie en ville est plus chère qu’en province. D.79.3. *Tous les jours on est allé les villes différentes. Tous les jours on est allé aux différentes villes. D.78.6. *On est allé tous les musées. On est allé à tous les musées. D.80.10. *En ville, trouver du travaille est plus facile que la province. En ville, trouver du travail est plus facile qu’en province. D.85.6. *Il a commencé travailler. Il a commencé à travailler. D.90.5. *Je vous conseille le voir. Je vous conseille de le voir. D.92.5. *Je commence travailler à l’heure. Je commence à travailler à l’heure. D.94.7. *J’ai travaillé un autre société. J’ai travaillé dans une autre société. D.100.7. *Pierre a moins livres que Yves. Pierre a moins de livres que Yves. TEMEL 5 D.104.8. *Faitez attention le toxicité des produits chimiques. Faites attention à la toxicité des produits chimiques. D.107.5. *Les gens jamais pensent leur environnement. Les gens ne pensent jamais à leur environnement. D.107.8. *Il y a une accumulation de déchets tout les places dans le monde entier. Il y a une accumulation de déchets dans toutes les places dans le monde entier. 225 D.107.14. *Il n’y a pas conscience de l’environnement. Il n’y a pas de conscience de l’environnement. D.110.4. *On doit penser les résultats quand on décide de faire une guerre. On doit penser aux résultats quand on décide de faire une guerre. D.110.7. *Estelle essayait faire un gâteau. Estelle essayait de faire un gâteau. D.113.8. *Il a eu un accident, donc les polices sont arrivés la place d’accident. Il a eu un accident, donc les polices sont arrivés sur la place d’accident. D.121.8. *Je te conseille visiter Etats-Unis. Je te conseille de visiter les Etats-Unis. D.122.4. *Il faut créer nouvelles professions. Il faut créer de nouvelles professions. D.123.10. *Il faut penser autres régions comme l’east de la Turquie pour construire des endroits pour travailler. Il faut penser aux autres régions comme l’est de la Turquie pour construire des endroits pour travailler. D.125.10. *Il n’a pas pu réussir à son examen, donc il ne continue pas apprendre le français. Il n’a pas pu réussir à son examen, donc il ne continue pas à apprendre le français. YÜKSEK 1 D.127.7. *Les mots étranger peuvent entrer notre langue. Les mots étrangers peuvent entrer dans notre langue. D.136.1. *Il avait trop faim si bien qu’il a entré un restaurant. Il avait trop faim si bien qu’il était entré dans un restaurant. D.136.2. *Les élèves bavardaient tant que je les ai dit ne pas faire de bruit. Les élèves bavardaient tant que je leur disais de ne pas faire de bruit. D.137.3. *L’homme ne dit pas la verite parce qu’il parle en hesitant et aussi il a changé ce qu’il a dit autre fois. L’homme ne dit pas la vérité parce qu’il parle en hésitant et aussi il a changé de ce qu’il avait dit avant. D.137.4. *Il est sorti chez Paul vers 18 heures. Il est sorti de chez Paul vers 18 heures. 226 D.138.10. *Il a joué la guitare dans la rue. Il a joué de la guitare dans la rue. D.139.6. *Les jeunes navigent l’internet et ils sont au courant où le monde va. Les jeunes naviguent sur l’internet et ils sont au courant de l’endroit où le monde va. D.144.3. *Les jeunes n’ont pas droit de parler dans les écoles. Les jeunes n’ont pas de droit de parler dans les écoles. D.146.2. ve D.147.5. *C’est six heures du matin où je me lève. C’est à six heures du matin que je me lève. D.147.3. *Dans la vie famille, les jeunes sont obligés d’appliquer les acquisitions de l’éducation qu’ils ont pris de leurs parents. Dans la vie de famille, les jeunes sont obligés d’appliquer les acquisitions de l’éducation qu’ils ont prise de leurs parents. D.151.11. *J’ai tendance une maison et une voiture. J’ai tendance à avoir une maison et une voiture. D.152.4. *Il a remanqué qu’il y a beaucoup de choses à obtenir en venant une ville. Il a remanqué qu’il y a beaucoup de choses à obtenir en venant dans une ville. D.153.1. *Les habitants des zones rurales qu’on se nomme les paysans, ils s’occupent beaucoup de choses. Les habitants des zones rurales qu’on nomme les paysans, s’occupent de beaucoup de choses. D.153.4. *Elles n’ont pas un libre temps qu’elles pourront s’occuper même elles. Elles n’ont pas de temps libre pour s’occuper d’elles-mêmes. D.153.6. *Les habitants des zones rurales sont beaucoup plus attaché leurs traditions que les habitants des villes. Les habitants des zones rurales sont beaucoup plus attachés à leurs traditions que les habitants des villes. D.160.5. *Les buts aident construire les étape de la vie. Les buts aident à construire les étapes de la vie. D.160.7. *On doit se souvenir ce qu’on a fait pour posséder la vie comme ça. On doit se souvenir de ce qu’on a fait pour posséder (avoir) une vie comme ça. D.161.1. *Les gens préférent à partir leur campagne pour vivre aux grandes villes. Les gens préfèrent partir de leur campagne pour vivre aux grandes villes. 227 D.161.2. *Ils rencontent les obtacles des grandes villes comme les autres qui partent Leur grandes villes pour vivre à la campagne pour tranquilité. Ils rencontrent les obtacles des grandes villes comme les autres qui partent de leurs grandes villes pour vivre à la campagne pour la tranquilité. D.161.2. *Ils rencontent les obtacles des grandes villes comme les autres qui partent leur grandes villes pour vivre à la campagne pour tranquilité. Ils rencontrent les obtacles des grandes villes comme les autres qui partent de leurs grandes villes pour vivre à la campagne pour la tranquilité. D.161.6. *Il a deux choix: un, il peut rentre son village, deux, il peut rester dans la ville comme un pauvre et être misérable. Il a deux choix: l’un, il peut rentrer à son village, l’autre , il peut rester dans la ville comme un pauvre et être misérable. D.162.5. *Puisqu’il y a beaucoup de population, pollution, embouteillage etc., les citadins cherche une vie un peu plus naturel pour supprimer la stress de la ville. Comme il y a beaucoup de population, de pollution, d’embouteillage etc., les citadins cherchent une vie un peu plus naturelle pour supprimer le stress de la ville. D.163.1. *Les habitants des zones rurales ne sont pas contentes le condition de village. Les habitants des zones rurales ne sont pas contents des conditions du village. D.163.4. *Ils ne étudiant pas l’université dans le village. Ils ne étudient pas à l’université dans le village. D.163.5. *Il faut qu’ils habitient la grande ville. Il faut qu’ils habitent dans la grande ville. D.163.14. *Ils n’adaptent pas la ville, parce qu’il y a beaucoup des problèmes dans la ville; le bruit, l’embouteillage, la pollution etc. Ils ne s’adaptent pas à la ville, parce qu’il y a beaucoup de problèmes dans la ville; le bruit, l’embouteillage, la pollution etc. YÜKSEK 2 D.166.1. *C’est un film comédie. C’est un film de comédie. D.167.6. *Je pense cela depuis une heure, mais je n’ai pas pu trouver une répond. Je pense à cela depuis une heure, mais je n’ai pas pu trouver une réponse. 228 D.169.8. *Le premier chose qu’on doit faire, est réformer et réorganiser le système d’éducation afin que plus de chose sur la vie soit appris. La première chose qu’on doit faire, est de réformer et de réorganiser le système d’éducation afin que plus de choses sur la vie soient apprises. D.170.2. *Parmi les survivants, était la fille et son frère a décidé de la secourir par monter la montagne lui-même. Parmi les survivants, était la fille et son frère a décidé de la secourir en montant à la montagne lui-même. D.171.5. *Il a dit son épouse: “Voilà les clés de la maison.” Il a dit à son épouse: “Voilà les clés de la maison.” D.171.7. *La femme se promena tous les appartements de château. La femme se promena dans toutes les chabres du château. D.172.4. *Le role important dans cette phénomène, c’est vouloir un chose, faire tout ce qu’il le faut. Le role important dans ce phénomène, c’est de vouloir une chose, et de faire tout ce qu’il f aut. D.175.2. *Le succès d’une équipe dépend à l’efficacité du directeur et aussi la qualité des membres de cette équipe. Le succès d’une équipe dépend de l’efficacité du directeur et aussi de la qualité des membres de cette équipe. D.178.9. *Eva a commencé vivre avec Ilie qui était son enfant. Eva a commencé à vivre avec Ilie qui était son enfant. D:178.16. *Il a commencé voler. Il a commencé à voler. D.189.1. *A partir de la deuxième moitié du XXe siècle, la télévision est entré notre vie et elle nous a cloués devant elle. A partir de la deuxième moitié du XXe siècle, la télévision est entrée dans notre vie et elle nous a cloués devant elle. D.193.4. *Ils sont indivudialistes comme il n’intéressent pas les autres. Ils sont indivudialistes comme ils ne s’intéressent pas aux autres. D.197.5. *Je vous invite la Turquie. Je vous invite en Turquie. D.198.2. *Ils pensent que ces types de programmes peuvent nuire le dévéloppement intellectuel des enfants. Ils pensent que ces types de programmes peuvent nuire au dévéloppement intellectuel des enfants. 229 D.198.5. *C’est sûr que les bandes dessinées aident enrichir l’imagination et la créativité d’un enfant. C’est sûr que les bandes dessinées aident à enrichir l’imagination et la créativité d’un enfant. D.199.3. *Les enfants peuvent s’amuser et apprendre sans perdre beaucoup temps devant la télé. Les enfants peuvent s’amuser et apprendre sans perdre beaucoup de temps devant la télé. D.202.1. *Maintenant les gens commencent se faire l’individuelle maison à la campagne. Maintenant les gens commencent à se faire une maison individuelle à la campagne. D.202.3. *Cette fois, les habitants des villes commençait s’enfuiyer des villes. Cette fois, les habitants des villes commençaient à s’enfuir des villes. D.202.7. *Les gens qui habituent vivre à la campagne ne peuvent pas aller aux villages facilement. Les gens qui s’habituent à vivre à la campagne ne peuvent pas facilement aller aux villages . D.205.6. *Lorsque nous travaillons créer nouveaux métier, nous nous intéresson de prendre des mesures pour la sécurité. Lorsque nous travaillons à créer de nouveaux métiers (travaux), nous nous intéressons à prendre des mesures pour la sécurité. 5.2.1.3. İyelik Sıfatı Kullanmama Bu bölümde yer alan tümcelerde iyelik sıfatının kullanılması gerektiği halde kullanılmamıştır. Bu nedenle tümcelerde eksiklikler vardır. TEMEL 3 D.52.5. *Je vais aller au bar avec petit ami. Je vais aller au bar avec mon petit ami. D.67.1. ve D.73.11. *Je prends petit déjeuner. Je prends mon petit déjeuner D.70.6. *Après ma lesson, je prend déjeuner. Après ma leçon, je prend mon déjeuner. 230 YÜKSEK 1 D.156.5. *L’enseignement dans l’école et dans la famille influencent des attitudes des personnes et aussi des buts d’eux. L’enseignement dans l’école et dans la famille influence des attitudes des personnes et aussi leurs buts. YÜKSEK 2 D.200.3. *Même s’il y a des avantages, les désavantages du projet sont trop de les avantages. Même s’il y a des avantages, les désavantages du projet sont plus que ses avantages. 5.2.1.4. Yardımcı Eylem Kullanmama Fransızcada bir eylemi geçmiş zamanda çekmek için mutlaka bir yardımcı eylem (verbe auxiliaire) kullanmak gerekir. Fransızcada iki yardımcı eylem vardır. Bunlar “être” ve “Avoir” eylemleridir. “être” yardımcı eylemi kullanılarak geçmiş zamanda çekilen eylemler sınırlıdır. Öğrencilerin bazılarının bir eylemi geçmiş zamanda çekerken eylemin gerektirdiği yardımcı eylemi kullanmadıklarını veya yanlış yardımcı eylem kullandıklarını tespit ettik ve bu tür yanlışları bu başlık altında topladık. TEMEL 1 D.12.1. *Je née à Ankara. Je suis née à Ankara. D.20.10. *Je né à Balıkesir. Je suis né à Balıkesir. TEMEL 3 D.54.10. *Après fini mon travaille, je vas regarder la télévision. Après avoir fini mon travail, je vais regarder la télévision. D.67.3. *Je retourné chez moi à 17 heures. Je suis retourné chez moi à 17 heures. 231 TEMEL 4 D.88.3. *Ma femme, elle est resté à la maison et toute la journée, elle s’occupée de notre petite fille. Ma femme, elle est restée à la maison et toute la journée, elle s’est occupée de notre petite fille. 5.2.1.5. Adıl Kullanmama Bu bölümde tümcede kullanılması gereken adıllar kullanılmamıştır. Ayrıca dönüşlü eylem gerektiren tümcelerde kullanılmayan adıllarla ilgili yanlışlar da bölümde yer almaktadır. TEMEL 3 D.56.2. *J’assois au feuteil confortable et je lis le journal. Je m’assois au feuteuil confortable et je lis le journal. Yukardaki tümcede “s’asseoir” (oturmak) eylemi parantez içinde verilmiş ve bu eylemin şimdiki zamanda çekilmesi istenmiştir. Fakat öğrenci bu dönüşlü eylemin (verbe pronominal) adılını kullanmadan çekmiştir. D.67.7. *Ce week-end nous allons promener au Bois de Boulogne. Ce week-end nous allons nous promener au Bois de Boulogne. D.68.1. *Je prépare pour mon école. Je me prépare pour mon école. D.70.10. *Je couche à minuit. Je me couche à minuit. D.71.8. *Je suis couché à 11 heures. Je me suis couché à 11 heures. D:72.14. *Je couche à une heure. Je me couche à une heure. D:73.1. *Je couche à 24 h. Je me couche à 24 h. TEMEL 4 D.80.12. *Toute la journée, elle est occupé de notre petite fille. Toute la journée, elle s’est occupée de notre petite fille. 232 D.98.6. *Je veux marier parce que je pense que ma vie serrai plus régulier avec le mariage. Je veux me marier parce que je pense que ma vie sera plus régulière avec le mariage. TEMEL 5 D.101.3. *Plusieurs animaux et plantes diminuent de jour en jour, mais le danger grave. Plusieurs animaux et plantes se diminuent de jour en jour, mais le danger est grave. D.109.7. *Nous sommes promenés au centre de Paris. Nous nous sommes promenés au centre de Paris. D.111.6. *Mon voyage à Paris est passé très bien. Mon voyage à Paris s’est très bien passé. D.121.7. *Je puisse reposer et m’amuser là. J’ai pu me reposer et m’amuser là. D.123.3. *Elle veut reposer. Elle veut se reposer. YÜKSEK 1 D.134.3. *L’examen était difficile si bien que beaucoup d’élèves étaient abandoné. L’examen était difficile si bien que beaucoup d’élèves l’avaient abandoné. D.136.4. *Il a dit qu’ils n’étaient pas vus depuis 10 ans, mais il savait où il habitait. Il a dit qu’ils ne s’étaient pas vus depuis 10 ans, mais il savait où il habitait. D.138.9. *Il a pensé de suicider, mais enfin il a décidé à travailler. Il a pensé à se suicider, mais enfin il a décidé de travailler. D.140.7. *Ils sont en train de développer vite grâce à les mêmes facteurs. Ils sont en train de se développer vite grâce aux mêmes facteurs. D.149.9. *Quand le mois de juillet avait arrivé, nous nous sommes quitté tristement et nous avons promis de nous écrire souvent. Quand le mois de juillet est arrivé, nous nous sommes quittés tristement et nous nous sommes promis de nous écrire souvent. D.151.9. *Les riches réfléchissent comment acheter nouvelle maison. Les riches réfléchissent (pensent) comment ils achètent une nouvelle maison. 233 D.152.7. *Ils savent tout ce qu’il passe dans le monde. Ils savent tout ce qui se passe dans le monde. D.157.3. *Ils ont battu contre tous ceux qui empêchaient l’humanité d’avancer, qui étaient en conflit avec l’honneur de l’homme. Ils se sont battus contre tous ceux qui empêchaient l’humanité d’avancer, et qui étaient en conflit avec l’honneur de l’homme. D.159.3. *Quand les personnes décident d’installer à un autre place, ça peut être un problème pour les habitants. Quand les personnes décident de s’installer à une autre place, ça peut être un problème pour les habitants. D.161.15. *Il faut souvenir que prendre des mesures avant de faire un changement dans la mode de la vie aidera à adapter à ce nouveau mode. Il faut se souvenir que prendre des mesures avant de faire un changement dans le mode de vie aidera à adapter à ce nouveau mode. D.163.14. *Ils n’adaptent pas la ville, parce qu’il y a beaucoup des problèmes dans la ville; le bruit, l’embouteillage, la pollution etc. Ils ne s’adaptent pas à la ville, parce qu’il y a beaucoup de problèmes dans la ville; le bruit, l’embouteillage, la pollution etc. 5.2.1.6. Bağlaç Kullanmama TEMEL 4 D.81.1. *Je ne veux pas te poser: “Ça va?” Parce que je sais tu es au travail. Je ne veux pas te demander: “Ça va?” Parce que je sais que tu es au travail. D.96.7. *Je ne pense pas Sophi Marceau est très belle. Je ne pense pas que Sophie Marceau soit très belle. TEMEL 5 D.106.5. *Il faut que vous travailliez pour la nature ne meure pas. Il faut que vous travailliez pour que la nature ne meure pas. D.106.6. *Pour la terre ne meure pas, il faut que les hommes ne brulent plus les forêts, ne polluent plus la terre. Pour que la terre ne meure pas, il faut que les hommes ne brulent plus les forêts, ne polluent plus la terre. D.108.1. *Pour avoir une belle vie, je souhaite les gens terminnent avoir l’idée de la guerre. Pour avoir une belle vie, je souhaite que les gens n’aient pas d’idée de la guerre. 234 D.110.3. *Ils ne pensent pas les personnes innocents puissent mourir. Ils ne pensent pas que les personnes innocentes puissent mourir. YÜKSEK 1 D.157.3. *Ils ont battu contre tous ceux qui empêchaient l’humanité d’avancer, qui étaient en conflit avec l’honneur de l’homme. Ils se sont battus contre tous ceux qui empêchaient l’humanité d’avancer, et qui étaient en conflit avec l’honneur de l’homme. YÜKSEK 2 D.198.1. *En général les parents ne veulent pas leurs enfants regardent aux certaines programmes à la télé. En général les parents ne veulent pas que leurs enfants regardent certains programmes à la télé. D.198.7. *On ne veut pas nos enfants regardent beaucoup la télé. On ne veut pas que nos enfants regardent beaucoup la télé. 5.2.1.7. Olumsuzluk Belirteci veya Biçimbirimi Kullanmama Bu bölümde hem olumsuzluk belirteci olan “rien” (hiçbir şey), “personne” (hiç kimse), “jamais” (asla) ve hem de olumsuzluk biçimbirimi olan “ne…pas” ile ilgili yanlışlar yer almaktadır. Hem olumsuzluk belirteçlerini hem de olumsuzluk biçimbirimlerini aynı başlık altında toplamamızın nedeni, olumsuzluk belirteci kullanıldığı zaman, olumsuzluk biçimbirimi “pas”nın kullanılmayıp sadece “ne”nün kullanılmasıdır. Yani her ikisinin de birbirine bağlı olmasıdır. TEMEL 4 D.96.5. *J’ai acheté rien dans ce magasin. Je n’ai rien acheté dans ce magasin. TEMEL 5 D.107.5. *Les gens jamais pensent leur environnement. Les gens ne pensent jamais à leur environnement. YÜKSEK 1 D.167.9. *Autrefois, il n’y avait le problème de trafic. Autrefois, il n’y avait pas de problèmes de circulation. 235 YÜKSEK 2 D.191.3. *Elle fait rien, les machines font tout pour lui. Elle ne fait rien, les machines font tout pour elle. D.191.5. *Elle pense qu’elle a besoin de rien à mesure qu’elle a des machines. Elle pense qu’elle n’a besoin de rien à mesure qu’elle a des machines. D.191.6. *On peut dire que les gens ont toujours confiance sur quelque chose qui les empêche de réfléchir à un tel point qu’ils ne savent une importante réalité. On peut dire que les gens ont toujours confiance en quelque chose qui les empêche de réfléchir à un tel point qu’ils ne savent pas une réalité importante. D.193.5. *Personne sait ce qu’il y a dans le véhicule. Personne ne sait ce qu’il y a dans le véhicule. D.196.4. *Si vous vous allongez par tere à cause des douleurs, personne vous remarque. Si vous vous allongez par tere à cause des douleurs, personne ne vous remarque. D.201.7. *Quand vous modernisez les routes avec les profits de centrale, vous ne pouvez fermer votre yeux sur la pollution. Quand vous modernisez les routes avec les profits de la centrale, vous ne pouvez pas fermer vos yeux à la pollution. D.204.1. *Les personnes qui sont pour la télé explique leur enthousiasme avec des vues des professeurs qui argumentent avec des résultats scientifiques qui signifie pas l’appauvrement, mais l’enrichisssement de la créativitéativité. Les personnes qui sont pour la télé expliquent leur enthousiasme avec des vues des professeurs qui argumentent avec des résultats scientifiques qui ne signifient pas l’appauvrissement, mais l’enrichisssement de la créativité. 5.2.1.8. İlgi Adılı Kullanmama YÜKSEK 2 D.158.6. *Pour moi, rester dans une village étranger, ça veut dire une village n’est pas en Turquie, c’est une rêve. Pour moi, rester dans un village étranger, ça veut dire un village qui n’est pas En Turquie, c’est un rêve. D.200.2. *Je dois déclarer que malgré les avantages vous avez marqué à notre lettre, je ne suis pas d’accord avec vous. Je dois déclarer que malgré les avantages que vous avez marqués à votre lettre, je ne suis pas d’accord avec vous. 236 5.2.1.9. Yüklem (Eylem) Kullanmama TEMEL 1 D.7.2. *Ma date de naissance 10 Octobre 1980. Ma date de naissance est le10 Octobre 1980. D.7.3. ve D.11.3. *Mon lieu de naissance Ankara. Mon lieu de naissance est Ankara. D.11.2. *Ma date de naissance 29 Octobre 1981. Ma date de naissance est le 29 Octobre 1981. D.16.8. *Ils content d’habiter à Antalya. Ils sont contents d’habiter à Antalya. TEMEL 2 D.36.1. *Le tabac-journaux au milieu de la Place de la Liberté. Le tabac-journaux est au milieu de la Place de la Liberté. D.36.2. *La poste a côté de le poissonnerie. La poste est à côté de la poissonnerie. D.49.12. *Je ne libre pas le 20. Je ne suis pas libre le 20. TEMEL 3 D.75.2. - On a du chocolat? *- Non, on n’en pas. - Non, on n’en a pas. TEMEL 4 D.99.8. *Le dernier film que j’ai vu nommé “Amélie”. Le dernier film que j’ai vu est nommé “Amélie”. TEMEL 5 D.101.3. *Plusieurs animaux et plantes diminuent de jour en jour, mais le danger grave. Plusieurs animaux et plantes se diminuent de jour en jour, mais le danger est grave. 237 D.113.22. *Je voudrais que tu avec moi. Je voudrais que tu sois avec moi. D.113.14. *Comment est-ce que vous? Comment allez-vous? YÜKSEK 1 D.151.1. *Le but de l’individu? Quel est le but de l’individu? D.151.5. *Mon but dans la vie, ma peinture, porte sur bonheur, bienveillance et succès. Mon but dans la vie, c’est ma peinture, avoir du bonheur, de la bienveillance et du succès. 5.2.1.10. Nesne Kullanmama YÜKSEK 2 D.202.14. *On peut trouver qu’on veut. On peut trouver ce qu’on veut. 5.2.2. Gereksiz Üye Kullanımı 5.2.2.1. Gereksiz Tanımlık Kullanımı Bu bölümde yer alan yanlışlarda tanımlık kullanılmaması gerekirken tanımlık kullanılmıştır. Tanımlıklar adların önüne gelir, oysa bu bölümde yer alan yanlışlarda tanımlıklar sıfatların, eylemlerin veya belirteçlerin önüne gelmiştir. Ayrıca miktar bildiren sözcük ve belirteçlerden sonra gelen “de” ilgecinden sonra kullanılmaması gereken tanımlıklara ilişkin yanlışlar da bu bölümde yer almaktadır. TEMEL 1 D.6.4. *Il travaille au Ministere des affaires l’étrangère. Il travaille au Ministère des affaires étrangères. D.9.4. *Je n’ai pas le frère. Je n’ai pas de frère. D.13.2. *J’aime mange, l’écoute la music. J’aime manger et écouter de la musique. 238 D.16.5. *J’ai un frère et je n’ai pas une soeur. J’ai un frère et je n’ai pas de soeur. D.19.4. *Hans vient de l’Allemagne, à Bonne et Kathia habite en Canada. Hans vient d’Allemagne, de Bonne et Kathia habite au Canada. TEMEL 2 D.26.1. A: Vous avez des livres de mathématiques? *B: Non, je n’ai pas des livres des mathématiques. B: Non, je n’ai pas de livres de mathématiques. D.35.10., D.37.6., D.38.3., D.40.9., D.41.4., D.42.1.ve D.50.2. - Tu as un stylo? * - No, je n’ai pas un stylo. - Non, je n’ai pas de stylo. D.43.2. ve D.47.2. –Est-ce qu’il y a un tapis dans la classe? *- Non, il n’y a pas un tapis dans la classe. - Non, il n’y a pas de tapis dans la classe. D:43.1. ve D.47.1. –Vous avez des livres de japonais? *- Non, je n’ai pas des livres de japonais. - Non, je n’ai pas de livres de japonais. D.49.4. - Tu as un stylo? *-Non, je n’ai pas un stylo. -Non, je n’ai pas de stylo. TEMEL 3 D.52.2. *Je prendrai volontier un verre du thé. Je prendrai volontier un verre de thé. D.53.14. *En conséquent, je dormirai à la minuit. Par conséquent, je dormirai à minuit. D.62.4. *Je prends ma voiture pour aller au mon bureau. Je prends ma voiture pour aller à mon bureau. D.65.2. *J’ai mangé deux œufs, deux tranches du pain, un peu de fromage. J’ai mangé deux œufs, deux tranches de pain, un peu de fromage. D.65.3. *J’ai bu deux verres du thé. J’ai bu deux tasses de thé. D.68.5., D.69.9. ve D.70.11. *Je prendrai volontier un verre du thé. Je prendrai volontier un verre de thé. 239 D.68.6., *Il reste seulement un morceau du sucre. Il reste seulement un morceau de sucre. D.69.10. ve D.70.12. *Il reste seulement un morceau du gâteau. Il reste seulement un morceau de gâteau. D.71.7. *Il est trois heures et le quart. Il est trois heures et quart. D.72.1. *Il est trois heures le quart. Il est trois heures et quart. D.74.3. *Voilà une tasse de vin rouge et une bouteille de l’eau. Voilà un verre de vin rouge et une bouteille d’ eau. D.75.1. *Nous buvons beaucoup d’eau, mais peu du café. Nous buvons beaucoup d’eau, mais peu de café. TEMEL 4 D.76.4. *J’ai rencontré beaucoup des personnes. J’ai rencontré beaucoup de personnes. D.76.6. *En province, il y a moins le cinéma qu’en ville. En province, il y a moins de cinémas qu’en ville. D.92.4. *C’est un film l’anglaise. C’est un film anglais. D.94.6. *Je peux gagner plus de l’argent. Je peux gagner plus d’argent. D.99.7. *Si je peux diplômée d’une l’université étrangère, je peux trouver une profession plus facilement. Si je peux être diplômée d’une université étrangère, je peux trouver plus facilement un travail. D.99.9. *Il y a une jeune fille qui est une serveuse dans une café. Il y a une jeune fille qui est serveuse dans un café. D.100.4. *Il n’y a pas de rien. Il n’y a rien. D.100.5. *Je n’ai acheté pas de rien. Je n’ai rien acheté 240 TEMEL 5 D.105.1. *Je souhaite assez de l’argent pour avoir une belle vie. Je souhaite (avoir) assez d’ argent pour avoir une belle vie. D.106.1. *Pour avoir une belle vie, il faut que j’aie beaucoup de l’argent. Pour avoir une belle vie, il faut que j’aie beaucoup d’argent. D.107.7. *Ils construisent beaucoup des usines et centrales nucléaires que nous n’avons pas besoin de. Ils construisent beaucoup d’ usines et de centrales nucléaires dont nous n’avons pas besoin. D.107.12. *Il y a beaucoup des raisons. Il y a beaucoup de raisons. D.109.2. *C’était une bonne vacances. C’était de bonnes vacances. D.111.10. *Il y a le problème du traffic à Paris. Il y a le problème de trafic (circulation) à Paris. D.118.2. *Je souhaite qu’il n’y ait plus des guerres. Je souhaite qu’il n’y ait plus de guerres. D.120.4. *Il faut que les gouvernements ouvrent beaucoup des usines et d’autres sources du travail. Il faut que les gouvernements ouvrent beaucoup d’ usines et d’autres sources de travail. D.121.1. *J’ai eu des bonnes vacances aux Etats-Unis pendant deux moix. J’ai eu de bonnes vacances aux Etats-Unis pendant deux mois. D.121.3. *Quand nous étions à New York, il y avait beaucoup des gens. Quand nous étions à New York, il y avait beaucoup de gens. D.121.5. *Il y avait beaucoup des musées et les batiments historiques. Il y avait beaucoup de musées et de batiments historiques. D.123.7. *Je souhaite que j’aie beaucoup de l’argent. Je souhaite avoir beaucoup d’argent. YÜKSEK 1 D.127.5. *Quand nous parlons, nous nous bien comprennons, il n’y aura pas des problem. Quand nous parlons, nous nous comprenons bien, il n’y aura pas de problème. 241 D.129.4. *D’après moi, un monde sans travail apportera les plusieurs problémes. D’après moi, un monde sans travail apportera plusieurs problèmes. D.129.9. *C’est un facilité de travailler avec les machines, mais nous devrons les directeurs. C’est une facilité de travailler avec les machines, mais nous devons être directeurs. D.131.1. *Il faut qu’on faissait des nouvelles choses. Il faut qu’on fasse de nouvelles choses. D.140.2. *Dans ce point, ce qui est important, ce sont l’éducation et le point de vue donnés aux l’individus. Dans ce point, ce qui est important, c’est l’éducation et le point de vue donnés aux individus. D.140.5. *Puisqu’on n’a pas de l’opinion, de conscience, de but au moment de naissance, on peut les former tant qu’on grandit. Puisqu’on n’a pas d’opinion, de conscience, de but au moment de naissance, on peut les former tant qu’on grandit. D.141.3. *Quand j’étais une étudiante au lycée, il y avait une système qui jetait dans La poubelle tous les efforts qu’on avait faits pendant le lycée pour entrer au université. Quand j’étais étudiante au lycée, il y avait un système qui jetait dans la poubelle tous les efforts qu’on avait faits pendant le lycée pour entrer à l' université. D.153.2. *Ils n’ont pas la sécurité sociale. Ils n’ont pas de sécurité sociale. D.153.4. *Elles n’ont pas un libre temps qu’elles pourront s’occuper même elles. Elles n’ont pas de temps libre pour s’occuper d’elles-mêmes. D.155.1. *Autant on a une vie privée parfaite, autant on a les bonnes relations avec des autres. Autant on a une vie privée parfaite, autant on a de bonnes relations avec des autres. D.159.4. *Quand les immigrés s’installer à leur ville où village, il y a un risque d’une corruption. Quand les immigrés s’installent dans une ville ou dans un village, il y a un risque de corruption. 242 D.161.7. *C’est sûr qu’il a de l’argent, mais il n’y a pas les lieus à dépenser. C’est sûr qu’il a de l’argent, mais il n’y a pas de lieux à dépenser. D.161.15. *Il faut souvenir que prendre des mesures avant de faire un changement dans la mode de la vie aidera à adapter à ce nouveau mode. Il faut se souvenir que prendre des mesures avant de faire un changement dans le mode de vie aidera à adapter à ce nouveau mode. D.162.7. *Ils n’ont pas de chance pour obtenir une bonne éducation, ils ne sont pas capables d’utiliser toutes les moyens de technologie, ils n’ont pas des métiers qui peuvent lui donner assez d’argent. Ils n’ont pas de chance pour obtenir une bonne éducation, ils ne sont pas capables d’utiliser tous les moyens de la technologie, ils n’ont pas de métiers qui peuvent leur donner assez d’argent. D.163.2. *La condition de la vie n’est pas suffisant pour vivre dans la prospérité. Les conditions de vie ne sont pas suffisantes pour vivre dans la prospérité. D.163.14. *Ils n’adaptent pas la ville, parce qu’il y a beaucoup des problèmes dans la ville; le bruit, l’embouteillage, la pollution etc. Ils ne s’adaptent pas à la ville, parce qu’il y a beaucoup de problèmes dans La ville; le bruit, l’embouteillage, la pollution etc. YÜKSEK 2 D.166.6. *Il commença à écrire des petits pièces de théâtre. Il commença à écrire de petites pièces de théâtre D.167.12. *Il y a beaucoup des exemples qui expliquent ça. Il y a beaucoup d’exemples qui expliquent ça. D.182.4. *Les recherches faites au ce pays aux années suivantes nous ont montré que la télévision n’appauvrit pas seulement la créativité des jeunes gens, mais ussi leur concentration et leur capabilité de parler correctement. Les recherches faites à ce pays aux années suivantes nous ont montré que la télévision n’appauvrit pas seulement la créativité des jeunes gens, mais aussi leur concentration et leur capacité de parler correctement. D.191.1. *Le livre est nommé “Machine Stops” par E. M. Foster qui était un des grands écrivains de la littérature l’Anglais. Le livre est nommé “Machine Stops” par E. M. Foster qui était l’un des grands écrivains de la littérature anglaise. D.194.3. *Comme on sait, il y a beaucoup des chaînes. Comme on sait, il y a beaucoup de chaînes. D.194.6. *Les parents ont beaucoup des responsabilités. Les parents ont beaucoup de responsabilités. 243 D.195.1. *On regarde à la vie de différentes personnes, aux innovations technologiques, aux frontières du notre planète. On regarde la vie de différentes personnes, les innovations technologiques, les frontières de notre planète. D.196.3. *Les gens n’ont pas des maisons pour accueillir les autres. Les gens n’ont pas de maisons pour accueillir les autres. D.199.4. *Il y a beaucoup des chaînes commercial qui ne font pas attention aux programmes d’enfants. Il y a beaucoup de chaînes commerciales qui ne font pas attention aux programmes d’enfants. D.201.5. *Il n’y a pas une centrale atomique sur le territoire de l’Europe et plus les gouvernements européen ne penseraient pas de construire ça. Il n’y a pas de centrale atomique sur le territoire de l’Europe et en plus les gouvernements européens ne pensent pas à en construire. 5.2.2.2. Gereksiz İlgeç Kullanımı Bu bölümde yer alan yanlışları ilgeç gerekmediği halde ilgeç kullanan deneklerin tümceleri oluşturmaktadır. Bu yanlışlar “Yanlış İlgeç Kullanımı” bölümüne alınmamıştır, çünkü o bölümde, kullanılması gerektiği halde yanlış kullanılan ilgeçlerin olduğu tümceler yer almaktadır. TEMEL 1 D.3.8. *Je aime de le velo aussi. J’aime le vélo aussi. D.13.1. *Je suis née à d’Istanbul. Je suis née à Istanbul. TEMEL 2 D.28.5. *Continue dans le Boulevard Diderot jusqu’à de la Rue Monge. Continue dans le Boulevard Diderot jusqu’à la Rue Monge. D.28.6. *Continue jusqu’à de l’Avenue de Tourville. Continue jusqu’à l’Avenue de Tourville D.34.4. La boucherie est entre de fleuriste et banque. La boucherie est entre la fleuriste et la banque. 244 D.34.7.*Passez de la Boulevard des Impatients. Passez le Boulevard des Impatients. D.34.8. *Allez tout droit, passez de la rue d’Othello. Allez tout droit, passez la rue d’Othello. D.42.7. *Il va tout droit et il traverse dans le quaie des Brumes. Il va tout droit et il traverse le quaie des Brumes. D.42.8.. *Il traverse dans la Rue Bizet. Il traverse la Rue Bizet. D.42.9. *Il traverse dans le Rond-Point des Amours. Il traverse le Rond-Point des Amours. D.42.10. *Il tourne à droite, il traverse dans le Boulevard des Impatients. Il tourne à droite, il traverse le Boulevard des Impatients. D.42.11. *Il va tout droit, il traverse dans la Rue d’Othello. Il va tout droit, il traverse la Rue d’Othello. D.42.12. *Il tourne à gauche, il traverse dans la Rue Bizet. Il tourne à gauche, il traverse la Rue Bizet. D.42.13. *Il tourne à droite, il traverse dans la Route d’Elseneur, elle est là. Il tourne à droite, il traverse la Route d’Elseneur, elle est là. D.43.7. *Tu longes à le Boulevard des Impatients. Tu longes le Boulevard des Impatients. TEMEL 3 D.55.5. *Nous préparions au diner. Nous préparions le diner. D.61.9. *Après de la faculté, je suis à la maison à sept heures après-midi. Après la faculté, je rentre à la maison à sept heures de l’après-midi. D.65.5. *A cinq heures, on a pris en taxi et on est rentré votre quartier. A cinq heures, on a pris un taxi et on est rentré à votre quartier. D.66.7. *Qu’est-ce que vous voulez conseiller de moi? Qu’est-ce que vous voulez me conseiller? D.71.1. A: *Tu est libre en week-end? (Hafta sonunda boş musun?) B: *Oui, pourquoi est-ce que tu a demandé? A: *Nous avons décidé jouer aux cartes.(Kağıt oynamak karar verdik) B: D’accord. 245 A: Tu es libre ce week-end? (Bu hafta sonu boş musun?) B: Oui, pourquoi est-ce que tu as demandé? A: Nous avons décidé de jouer aux cartes. (Kağıt oyanamaya karar verdik) B: D’accord. D.71.5. *Je prépare pour le diner. Je prépare le diner. TEMEL 4 D.83.8. *Julia a née en 15 Septembre 1975. Julia est née le 15 Septembre 1975. D.87.7. ve D.88.9. *En 1977, il a acheté de la pizzeria “Le Stamboli” à Rome. En 1977, il a acheté la pizzeria “Le Stamboli” à Rome. D.88.9. *Il a acheté de la pizzéria “Le Stamboli” Il a acheté la pizzéria “Le Stamboli” D.98.7. *J’ai vue un film de français. J’ai vu un film français. TEMEL 5 D.106.4. *Il faut que les dirigeants soient plus de responsables. Il faut que les dirigeants soient plus responsables. D.107.7. *Ils construisent beaucoup des usines et centrales nucléaires que nous n’avons pas besoin de. Ils construisent beaucoup d’ usines et de centrales nucléaires dont nous n’avons pas besoin. D.115.3. *Les gens doivent respecter aux directions de la route. (İnsanlar yol (trafik) yönlerine saygı göstermelidirler.) Les gens doivent respecter le code de la route. (İnsanlar trafik kurallarına saygı göstermelidirler.) D.118.1. *Il faut respecter à les règles de la circulation. Il faut respecter le code de la route. D.118.8. *Ils ne font pas d’attention de futur de leurs enfants. Ils ne font pas attention au futur de leurs enfants. D.119.1. *Il est nécessaire qu’on attire le capital d’étrangère. Il est nécessaire qu’on attire le capital étranger. 246 D.124.1. *Je souhaite qu’on limite aux inégalités entre les hommes. Je souhaite qu’on limite les inégalités entre les hommes. D.125.1. *J’ai besoin que le gouvernement augmente de mon salary. J’ai besoin que le gouvernement augmente mon salaire. YÜKSEK 1 D.134.5. *Il toujours dit quelque chose qui est contre aux autres. Il dit toujours quelque chose qui est contre les autres. D.139.5. *Ils savent et ils planifient comment ils résoudrent à tous ces problèmes. Ils savent et ils planifient comment ils résourdront tous ces problèmes. D.149.4. *Veuillez agréer, Monsieur le Maire, avec mes sentiments distinguées. Veuillez agréer, Monsieur le Maire, mes sentiments distingués. D.150.8. *Veuillez agréer avec mes sentiments distingués. Veuillez agréer mes sentiments distingués. D.151.7. *Un homme heureux et utile atteint de le succès. Un homme heureux et utile atteint le succès. D.156.2. *Il est évident que les hommes essayent de réaliser de leurs rêves à partir de la naissance. Il est évident que les hommes essayent de réaliser leurs rêves à partir de la naissance. D.156.6. Si tu respectes aux droits des personnes qui se partagent le même monde avec toi, il n’y aura aucun empêchement pour réaliser les cibles. Si tu respectes droits des personnes qui se partagent le même monde avec toi, il n’y aura aucun empêchement pour atteindre ton objectif. D.156.7. *Chaque personne doit essayer de réaliser de son propre cible. Chaque personne doit essayer de réaliser son propre rêve. D.156.8. *Il suffit que cela soit un but qui aide du dévélopment du monde. Il suffit que cela soit un but qui aide le dévéloppement du monde. D.161.1. *Les gens préférent à partir leur campagne pour vivre aux grandes villes. Les gens préfèrent partir de leur campagne pour vivre aux grandes villes. D.162.3. *De nos jours, habitants des grandes villes qui sont âgée, proche à leur retraite préfèrent d’acheter des terrains en petits villages. De nos jours, les habitants des grandes villes qui sont âgés, proches à leur retraite préfèrent acheter des terrains dans les petits villages. 247 D.162.10. *On y arrivait par de chemin de fer à voie étroite. On y arrivait par le chemin de fer à voie étroite. D.162.11. *La port est de centre de la ville tropézienne. Le port est le centre de la ville tropézienne. D.163.13. *Ils préfèrent de partir à ville. Ils préfèrent partir à la ville. D.164.3. *En général, les jeunes préfèrent à habiter à la ville. En général, les jeunes préfèrent habiter dans (en) la ville. D.164.4. *Certaines jeunes continuent à leurs études et les bonnes universitaires sont placer à la ville. Certaines jeunes continuent leurs études et les bonnes universités sont placées dans la en ville. D.164.8. *Mais, ce n’est pas seulement les jeunes qui préfèrent la ville, aussi certaines vieux veulent vivre dans la ville, c’est parce qu’ils veulent de voir leurs enfants ou bien leurs petits enfants. Mais, ce n’est pas seulement les jeunes qui préfèrent la ville, mais aussi certaines vieux veulent vivre dans la ville, c’est parce qu’ils veulent voir leurs enfants ou bien leurs petits enfants. D.164.12. *La majorité des vieux préfèrent à vivre à la campagne. La majorité des vieux préfèrent vivre à la campagne. YÜKSEK 2 D.167.17. *Après de son mort, sa femme publica de ses oeuvres. Après sa mort, sa femme publia ses oeuvres. D.168.9. *Ils ont à besoin d’avoir un opération. Ils ont besoin de passer une opération. D.171.18. *Que fais-tu d’ici? Que fais-tu ici? D.180.6. *Dans des conseils internationals, les pays travaillent ensemble pour empêcher de l’utilisation. Dans des conseils internationaux, les pays travaillent ensemble pour empêcher (son) l’utilisation. D.180.9. *Il faut que les grands pays n’aidont pas aux terroristes pour que nos enfants puissent voir l’avenir. Il faut que les grands pays n’aident pas les terroristes pour que nos enfants puissent voir l’avenir. 248 D.185.2. *Je pense qu’elle empêche de la créativité des enfants. Je pense qu’elle empêche la créativité des enfants. D.188.3. *Le peuple turc vraiment aime de recevoir des amis, en particulier des gens qui sont de l’autre culture. Le peuple turc aime vraiment recevoir des amis, en particulier des gens qui sont de l’autre culture. D.188.7. *Beaucoup de gens préfèrent de passer ses vacances aux quelques part de Turquie. Beaucoup de gens préfèrent passer leurs vacances à quelque part de la Turquie. D.190.2. *Notre société comme dans tous les sociéte du monde change. Notre société comme toutes les sociéte du monde change. D.194.1. *En général, les turcs aiment regarder à la télévision. En général, les turcs aiment regarder la télévision. D.194.2. *Mais quoi faire pour les enfants? Comme ils aiment regarder à la télé toute la journée, ils sont plus ouverts aux dangers. Mais quoi faire pour les enfants? Comme ils aiment regarder la télé toute la journée, ils sont plus ouverts aux dangers. D.194.4. *On peut orienter les enfants à regarder aux programmes instructifs. On peut orienter les enfants à regarder les programmes instructifs. D.195.1. *On regarde à la vie de différentes personnes, aux innovations technologiques, aux frontières du notre planète. On regarde la vie de différentes personnes, les innovations technologiques, les frontières de notre planète. D.195.7. *En voyant les riches, ils souhaitent de s’enrichir. En voyant les riches, ils souhaitent être riches. D.196.1. *Nous voulons de garder les mêmes structures. Nous voulons garder les mêmes structures. D.197.3. *Le peuple de turc est musulman. Le peuple turc est musulman. D.197.4. *Le peuple de turc aime les gens. Le peuple turc aime les gens. D.198.1. *En général les parents ne veulent pas leurs enfants regardent aux certaines programmes à la télé. En général les parents ne veulent pas que leurs enfants regardent certains programmes à la télé. 249 D.203.3. *A mon avis, choisir de vivre est une commencement très importante. A mon avis, choisir vivre est un commencement très important. D.203.4. *Si on vraiment choisit de vivre, on peut déterminer ses buts. Si on choisit vraiment vivre, on peut déterminer ses buts. D.205.3. *Si vous accepteriez notre projet, vous profiteriez à des subventions du gouvernement. Si vous acceptez notre projet, vous profiterez des subventions du gouvernement. 5.2.2.3. Gereksiz İşaret Sıfatı Kullanımı YÜKSEK 2 D.171.5. *Cette clé du petite chambre du bas est interdite. La clé de la petite chambre du bas est interdite. 5.2.2.4. Gereksiz İyelik Sıfatı Kullanımı YÜKSEK 1 D.159.4. *Quand les immigrés s’installer à leur ville où village, il y a un risque d’une corruption. Quand les immigrés s’installent dans une ville ou dans un village, il y a un risque de corruption. YÜKSEK 2 D.185.1. *Comme il y a au moins deux télévisions dans toute maisons, les enfants passent beaucoup de leur temps aussi bien que les adultes devant l’écran. Comme il y a au moins deux télévisions dans toutes les maisons, les enfants passent beaucoup de temps aussi bien que les adultes devant l’écran. 5.2.2.5. Gereksiz Nesne Kullanımı TEMEL 3 D.65.4. *A midi je me suis habillé mes vêtements, j’étais avec mes amis. A midi je me suis habillé, j’étais avec mes amis. 250 Yanlış tümcede “Giysilerimi giyindim, arkadaşlarımla beraberdim.” denmektedir. Oysa “s’habiller” (giyinmek) eyleminden sonra bir nesnenin gelmemesi gerekirdi. Bu nedenle “mes vêtements” (giysilerim) gereksiz bir nesne olarak görülmektedir. YÜKSEK 2 D.172.9. *C’est l’augmentations de salaire ce que les ouvriers demandent. C’est l’augmentation de salaire que les ouvriers demandent. 5.2.2.6. Gereksiz Olumsuzluk Biçimbirimi Kullanımı TEMEL 2 D.41.3. –Est-ce qu’il n’y a pas de chaise dans la classe? *Si, il n’y a pas de chaise dans la classe. Si, il y a des chaises dans la classe. TEMEL 3 D.67.2. *Je ne mange pas rien à midi. Je ne mange rien à midi. TEMEL 4 D.94.5. *Je n’en ai pas rien acheté. Je n’ ai rien acheté. D.100.4. *Il n’y a pas de rien. Il n’y a rien. D.100.5. *Je n’ai acheté pas de rien. Je n’ai rien.acheté YÜKSEK 2 D.171.2. *Il avait déjà épousé plusieurs femmes, mais personne ne savait pas ce qu’elles étaient devenues. Il avait déjà épousé plusieurs femmes, mais personne ne savait ce qu’elles étaient devenues. D.192.2. *C’était une affaire compliquée que personne ne pouvait pas éclairer. C’était une affaire compliquée que personne ne pouvait éclairer. 251 5.2.2.7. Gereksiz Olumsuzluk Belirteci Kullanımı YÜKSEK 1 D.139.14. *La vie est un jeu, vous pouvez descendre, vous pouvez trembler, mais jamais ne recullez jamais! La vie est un jeu, vous pouvez descendre, vous pouvez trembler, mais ne reculez jamais! 5.2.2.8. Gereksiz Bağlaç Kullanımı TEMEL 5 D.111.12. *Je souhaite que j’aille là l’année prochaine. Je souhaite aller là l’année prochaine. D.112.3. *Elle veut qu’elle apprendre une langue étranger. Elle veut apprendre une langue étrangère. D.123.7. *Je souhaite que j’aie beaucoup de l’argent. Je souhaite avoir beaucoup d’argent. YÜKSEK 1 D.134.1. *J’ai pris rendez-vous chez le coiffeur pour que je faisse couper les cheveux. J’ai pris rendez-vous chez le coiffeur pour me faire couper les cheveux. D.143.3. *Si j’avait la chance, je voudrais habiter en Mars pour que j’aie un peu de silence. Si j’avais de la chance, je voudrais habiter sur Mars pour avoir un peu de silence. Yukarıdaki yanlış tümcede hem temel tümcenin, hem de yan tümcenin öznesinin aynı olması nedeniyle bağlaç yerine edatın kullanılması gerekirdi. Denek Fransızcadaki bu kuralı göz önünde bulundurmadan böyle bir tümce oluşturmuştur. D.153.4. *Elles n’ont pas un libre temps qu’elles pourront s’occuper même elles. Elles n’ont pas de temps libre pour s’occuper d’elles-mêmes. 252 D.155.3. Les gens deveraient former leur caractéristiques afin qu’ils puissent leur exprimer bien aux autres. Les gens doivent former leur caractéristiques pour pouvoir bien s’exprimer aux autres. D.164.7. *La majorité des jeunes préfèrent un vie vivre qu’un vie tranquille. La majorité des jeunes préfèrent une vie vive à une vie tranquille. YÜKSEK 2 D.168.9. *Il faut que ne pas toucher les peintures! Il ne faut pas toucher les peintures! D.168.14. *Alors que tous les mauvais conditions et mauvais chances, elle n’a jamais perdu son espoir. Malgré toutes les mauvaises conditions et les mauvaises chances, elle n’a jamais perdu son espoir. D.178.4. *Les Dupin se précipitent de peur que rater leur train. Les Dupin se précipitent de peur de rater leur train D.181.2. *Comme la voiture étant en panne, je ne peux pas vous conduire chez vous. La voiture étant en panne, je ne peux pas vous conduire chez vous. 5.2.2.9. Gereksiz Belirteç Kullanımı TEMEL 5 D.114.9. *Ma mere et moi, nous sommes partir en avion la mois dernier directement pour Rome. Ma mère et moi, nous sommes parties en avion le mois dernier pour Rome. 5.2.2.10. Gereksiz Kişi Adılı Kullanımı TEMEL 2 D.47.10. *- Vous vous connaissez de banque près d’ici? - Vous connaissez une banque près d’ici? - Non, madame, je ne connais pas de banque près d’ici. TEMEL 3 D.52.3. *Je me conseille, tu ne mange pas trop de pain. Je te conseille, ne mange pas trop de pain. 253 Yukardaki tümcede denek, gereksiz yere özne durumundaki “tu” adılını kullanmıştır. Oysa sınavda emir kipi kullanması istenmiştir. Fransızcada Emir Kipinde özne durumundaki adıl kullanılmaz. TEMEL 4 D.94.5. *Je n’en ai pas rien acheté. Je n’ ai rien acheté. YÜKSEK 1 D.129.3. *Comment est-ce qu’ils se passent leurs vies? En se reposant? En s’amusant? En voyagant? Comment est-ce qu’ils passent leur vie? En se reposant? En s’amusant? En voyageant? D.149.1. *Comme je suis un habitant de notre communauté depuis mon enfance, je ne le verrai pas l’avenir de ce projet lumineux. Comme je suis un habitant de notre communauté depuis mon enfance, je ne vois pas l’avenir de ce projet lumineux. D.152.7. *Ils savent tout ce qu’il passe dans le monde. Ils savent tout ce qui se passe dans le monde. D.153.1. *Les habitants des zones rurales qu’on se nomme les paysans, ils s’occupent beaucoup de choses. Les habitants des zones rurales qu’on nomme les paysans, s’occupent de beaucoup de choses. D.156.1. *C’est une question que chacun la demand à soi-même. C’est une question que chacun demande à soi-même. D.161.18. *Vous pouvez garder ce livre dès que vous le voudrez. Vous pouvez garder ce livre jusqu’à ce que vous vouliez. D.164.16. *La sincérité du ton, la vigueur de l’émotion m’ont les plu dans ce film. La sincérité du ton, la vigueur de l’émotion m’ont plu dans ce film. YÜKSEK 2 D.172.4. *Le role important dans cette phénomène, c’est vouloir un chose, faire tout ce qu’il le f aut. Le role important dans ce phénomène, c’est de vouloir une chose, et de faire tout ce qu’il f aut. D.178.7. *Plusieurs l’hommes étaient envoyait à la guerre. Plusieurs hommes étaient envoyés à la guerre. 254 5.2.2.11. Gereksiz Soru Adılı Kullanımı YÜKSEK 1 D.126.1. *La journaliste a demandé au peintre pourquoi il avait quitté Paris et qu’est-ce qui lui avait attiré dans la région. La journaliste a demandé au peintre pourquoi il avait quitté Paris et ce qui lui avait attiré dans la région. 5.2.2.12. Gereksiz Yan Tümce Kullanımı TEMEL 5 D.113.24. *Burçin chantait meilleure que Sezen Aksu chante. Burçin chantait mieux que Sezen Aksu. 5.2.2.13. Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı TEMEL 3 D.54.1. *J’ai prendrai volontier un verre de thé. Je prendrai volontier un verre de thé. D.54.4. *J’ai prendrai l’autobus. Je prendrai l’autobus. D.55.3. *Mon cours de français est le dure de dix-sept heures à dix-neuf heures. Mon cours de français dure de dix-sept heures à dix-neuf heures. D.63.1. *Le chat est sur le lit, il y a dort souvent. Le chat est sur le lit, il y dort souvent. D.69.11. *Dimanche prochaine, Thierry est viendras de la randonnée. Dimanche prochaine, Thierry est viendra de la randonnée. D.69.12. *La secrétaire est arrivera tout de suite. La secrétaire arrivera tout de suite. TEMEL 4 D.76.3. *Je suis sûr que je vais grossir. C’est un cause que j’ai fais du sport. Je suis sûr que je vais grossir. C’est pour cela que je fais du sport. 255 YÜKSEK 1 D.135.2. *Quelqu’un a l’a vu devant la porte du numéro 5. uelqu’un l’a vu devant la porte du numéro 5. D.145.4. *Si on prenait des mesures nécessaires, on aurait pourrait réaliser cette projet. Si on prenait des mesures nécessaires, on pourrait réaliser ce projet. D.163.12. *De plus en plus, la productivité est diminue. De plus en plus, la productivité diminue. D.164.5. *Les habitants des villes peuvent être dépenser trop que les villageois. Les habitants des villes peuvent dépenser plus que les villageois. D.164.13. *Ils sont rester seulement deux-trois jours ou les jeunes seulement visitent leurs parents. Ils restent seulement deux-trois jours ou les jeunes visitent seulement leurs parents. YÜKSEK 2 D.167.15. *En 1851, il a retourna à Paris. En 1851, il retourna à Paris. D.191.4. *Le fils se révolte contre sa mère qui n’est communique pas avec son fils jamais. Le fils se révolte contre sa mère qui ne communique jamais avec son fils (lui). (Bu tümcede “jamais” (asla) kullanılması gerektiği, öğrenenin daha önceki tümcelerinden anlaşılmaktadır.) 5.2.3. Adıllara İlişkin Yanlışlar 5.2.3.1. Adılın Eylemden Önce Kullanımı YÜKSEK 1 D.150.6. *Comme vous savez très bien, on a besoin de nouveau bus, taxis et aussi on en doit multiplier. Comme vous savez très bien, on a besoin de nouveaux bus, taxis et aussi on doit les multiplier. 256 YÜKSEK 2 D.169.5. *Les jeunes d’aujourd’hui manquent les qualités qui les peuvent faire fortes contre les problèmes de la vie. Les jeunes d’aujourd’hui manquent les qualités qui peuvent les faire forts contre les problèmes de la vie. 5.2.3.2. Belgisiz Adıl (Pronom Indéfini) “Personne”un Eylemden Önce Kullanımı TEMEL 4 D.98.4. *Je n’ai personne vu dans la salle. Je n’ai vu personne dans la salle. 5.2.3.3. Çift Adıllı Tümcelerde Adıl Dizilişi Yanlışı TEMEL 4 D.76.2. *Chére Kerem, *Je suis à Kuşadası et j’y m’amuse beaucoup. Cher Kerem, Je suis à Kuşadası et je m’y amuse beaucoup. 5.2.3.4. Adılın Yardımcı Eylemden Sonra Kullanımı TEMEL 4 D.81.5. *Toute la journée, elle a s’occupé de notre petite fille. Toute la journée, elle s’est occupée de notre petite fille. TEMEL 5 D.114.11. *La ville a me plait beaucoup. La ville m’a beaucoup plu. YÜKSEK 2 D.168.16. *Cualda qui était le seul ami de Selma, à l’aidé pour trouver l’argent. Cualda qui était le seul ami de Selma, l’a aidée pour trouver l’argent. 257 5.2.3.5. Dönüşlü Eylemin Adılının Yanlış Yerde Kullanımı TEMEL 3 D.68.7. *Ce week-end, nous nous allons promener. Ce week-end, nous allons nous promener. D:68.8. *Catherine est se fachée à Paul et elle est se séparée définitivement. Catherine s’est fachée contre Paul et elle s’est définitivement séparée. TEMEL 4 D.95.3. *Elles sont se retrouvées chez les Delcours. Elles se sont retrouvées chez les Delcours. D.95.5. *Emilie est s’emposée par son énergie. Emilie s’est emposée par son énergie. 5.2.3.6. Adılın Eylemden Sonra Kullanımı Bu bölümde Belgisiz adıl olan “rien” (hiçbir şey) de yer almaktadır. TEMEL 1 D.3.13. *Je aime elles. Je les aime. TEMEL 2 D.32.6. *Il y a un bon film, je veux regarder il. Il y a un bon film, je veux le regarder. D.33.9. – Est-ce que vous voulez parler à Julie? * - Non, je ne parle pas lui. - Non, je ne lui parle pas. D.47.7. A: Est-ce que vous parlez à Julie? *Non, je ne parle lui pas. Non, je ne lui parle pas. TEMEL 3 D.66.7. *Qu’est-ce que vous voulez conseiller de moi? Qu’est-ce que vous voulez me conseiller? 258 TEMEL 4 D.95.6. *Il n’a y rien. Il n’y a rien. D.95.7. *Personne n’a t’ téléphoné pendant ton absence. Personne ne t’a téléphoné pendant ton absence. D.95.13. *C’est une film qui a me fatigue, mais elle a été intéressant. C’est un film qui m’a fatigué, mais il était intéressant. D.97.4. *Personne n’a te téléphoné. Personne ne t’a téléphoné. TEMEL 5 D.109.9. *J’ai acheté une petite souvenir pour donner toi. J’ai acheté un petit souvenir pour te donner. D.111.13. *Peut-être, tu pourras accompagner moi. Peut-être, tu pourras m’accompagner. D.111.14. *Je vais téléphoner à toi. Je vais te téléphoner. D.123.6. *Il faut faire changer les freines et faire les alourdir. Il faut faire changer les freines et les faire alourdir. Bu tümcede öğrenci daha önce öğrendiği bir kuralı genelleştirmiştir. “Fransızcada bir tümcede iki eylem varsa, adıl iki eylem arasına gelir” diye bir kural vardır. Bu nedenle öğrenci bu kuralı da bu tümceye uygulamış ve yanlış yapmıştır. Çünkü ettirgenlik yapan “faire” (yapmak) eylemi için bu kural geçerli değildir. Ettirgenlik söz konusu ise adıl, “faire” eyleminden önce gelir. YÜKSEK 1 D.145.3. *Cette individu est un parti de la société sans qui on ne peut faire rien. Cet individu est une parti de la société sans qui on ne peut rien faire. D.162.14. - Vous avez vu André récemment? *- Non, il y a trois semaines que j’ai vu lui. - Non, il y a trois semaines que je l’ai vu. 259 YÜKSEK 2 D.202.6. *La vie à la campagne apparaite très loin à nous, spécialement pour les jeunes. La vie à la campagne nous apparait très loin , spécialement aux jeunes. 5.2.3.7. Adılın Olumsuzluk Biçimbiriminden Önce Kullanımı TEMEL 2 D.33.8. -Est-ce que Paul aime le théâtre? *- Non, il le n’aime pas. - Non, il ne l’aime pas. TEMEL 3 D.74.3. – Est-ce que les gens saluent la vedette? *- Non, les gens lui ne saluent pas. -Non, les gens ne la saluent pas. 5.2.4. Olumsuzluk Biçimbirimine ve Belirtecine İlişkin Yanlışlar 5.2.4.1. Olumsuzluk Biçimbiriminin Eylemden Önce Kullanımı TEMEL 3 D.70.13. *Maryse et Cristian ne pas resteront à Paris. Maryse et Cristian ne resteront pas à Paris. 5.2.4.2. Olumsuzluk Biçimbiriminin Eylemden Sonra Kullanımı TEMEL 2 D.32.5. – Pourquoi est-ce qu’on fait du sport? (Niçin spor yapıyoruz?) *- Parce que je veux ne pas grossir. (Çünkü şişmanlamamak istiyorum.) - Parce qu’on ne veut pas grossir. (Çünkü şişmanlamak istemiyoruz.) Bu tümce dilbilgisel açıdan yanlış görünmemekle birlikte pek fazla kullanılmayan bir yapıdır. Ayrıca derslerde hiç kullanılmaz. Bu nedenle biz yanlış tümceler arasında yer almasının uygun olduğunu düşünüyoruz. 260 TEMEL 3 D.61.6. *Je pense que tu ne dois manger pas trop. Je pense que tu ne dois pas trop manger. D.70.2. *Ne fumer pas dans ma voiture. Ne pas fumer dans ma voiture. Yukardaki tümcede “fumer” (sigara içmek) eylemi mastar durumda olduğu için olumsuzluk ekinin eylemden önce gelmesi gerekir. TEMEL 4 D.87.2. ve D.88.6. A: Avez-vous dit quelque chose? *Non, j’ai ne rien dit. Non, je n’ai rien dit. D.87.3. ve D.88.7. A: Est-ce que vous avez vu quelqu’un? *B: Non, j’ai ne vu personne. B: Non, je n’ai vu personne. D.96.6. *Je viens de voir ne personne. Je ne viens de voir personne. 5.2.5. Belirteçlere İlişkin Yanlışlar 5.2.5.1. Belirtecin Eylemden Önce Kullanımı TEMEL 4 D.99.3. *Pierre plus travailles que Yves. Pierre travaille plus que Yves. TEMEL 5 D.107.5. *Les gens jamais pensent leur environnement. Les gens ne pensent jamais à leur environnement. D.107.6. *Ils toujours jettent leurs déchêts à l’environnement. Ils jettent toujours leurs déchêts à l’environnement. YÜKSEK 1 D.127.5. *Quand nous parlons, nous nous bien comprennons, il n’y aura pas des problem. Quand nous parlons, nous nous comprenons bien, il n’y aura pas de problème. 261 D.134.5. *Il toujours dit quelque chose qui est contre aux autres. Il dit toujours quelque chose qui est contre les autres. D.150.4. *Dès qu’on aura commencé le projet, vous immédiatement remarquerez les différences. Dès qu’on aura commencé le projet, vous remarquerez immédiatement les différences. D.164.13. *Ils sont rester seulement deux-trois jours ou les jeunes seulement visitent leurs parents. Ils restent seulement deux-trois jours ou les jeunes visitent seulement leurs parents. YÜKSEK 2 D.166.3. *Elle le toujours suit. Elle le suit toujours. D.188.3. *Le peuple turc vraiment aime de recevoir des amis, en particulier des gens qui sont de l’autre culture. Le peuple turc aime vraiment recevoir des amis, en particulier des gens qui sont de l’autre culture. D.188.8. *On toujours aide notre voisin et se visite souvent. On aide toujours notre voisin et se visite souvent. D.199.6. *En conséquence, à condition qu’on bien utilise la télé, les enfants peuvent gagner la création. En conséquence, à condition qu’on utilise bien la télé, les enfants peuvent gagner la création (dévélopper leur création). D.202.15. *Quand on va à la campagne pour quelques jours, on toujours retourne avec plaisir. Quand on va à la campagne pour quelques jours, on retourne toujours avec plaisir. D.202.17. *Ils toujours veulent quitter les lieus où ils habitent. Ils veulent toujours quitter les lieux où ils habitent. D.203.4. *Si on vraiment choisit de vivre, on peut déterminer ses buts. Si on choisit vraiment vivre, on peut déterminer ses buts. 262 5.2.5.2. Belirtecin Eylemden Sonra Kullanımı TEMEL 3 D.61.6. *Je pense que tu ne dois manger pas trop. Je pense que tu ne dois pas trop manger. D.69.13. *Catherine se fâche à Paul et elle s’est séparée définitivement de lui. Catherine s’est fâchée contre Paul et elle s’est définitivement séparée de lui. D.72.6. *Je tu conseille de ne pas manger trop. Je te conseille de ne pas trop manger. TEMEL 4 D.85.2. A: Avez-vous dit quelque chose? *B: Non, je n’ai dit rien. B: Non, je n’ai rien dit. D.88.8. *Il est étudié primairèment à Milan. Il a premièrement étudié à Milan. D.90.1. *J’ai un examen demain et je n’ai étudiée encore. J’ai un examen demain et je n’ai pas encore étudié. D.91.2. *Je n’ai acheté rien. Je n’ai rien acheté. D.92.1. *Ils a vit longtemps en Suisse. Ils ont longtemps vécu en Suisse. D.92.2. *Je n’ai acheté rien dans ce magasin. Je n’ai rien acheté dans ce magasin. D.94.3. *Ils ont vécus longtemps en Suisse. Ils ont longtemps vécu en Suisse. D.95.4. *Ils ont vitlent longtemps en Suisse. Ils ont longtemps vécu en Suisse. D.95.8. *Vous n’avez acheté rien dans ce magasin. Vous n’avez rien acheté dans ce magasin. 263 D.96.4. *Ils ont vivré longtemps en Suisse. Ils ont longtemps vécu en Suisse. D.96.5. *J’ai acheté rien dans ce magasin. Je n’ai rien acheté dans ce magasin. D.100.5. *Je n’ai acheté pas de rien. Je n’ai rien acheté D.100.11. *D’après moi, quand j’ai capacité de travailler, je vais employer bien mon temps. D’après moi, quand j’ai la capacité de travailler, je vais bien employer mon temps. TEMEL 5 D.109.5. *Nous s’étions compris très bien. Nous nous étions très bien compris. D.111.6. *Mon voyage à Paris est passé très bien. Mon voyage à Paris s’est très bien passé. D.114.11. *La ville a me plait beaucoup. La ville m’a beaucoup plu. YÜKSEK 1 D.126.2. *La journaliste a demandé ensuite s’il serait possible qu’il visite son atelier. Ensuite, la journaliste a demandé s’il serait possible qu’il visite son atelier. Yukardaki tümcede kullanılan zaman belirtecinin tümcenin başında kullanılması gerekirdi. D.135.4. *L’homme a tué Paul parce qu’il a bu beaucoup. L’homme a tué Paul parce qu’il a beaucoup bu. D.136.5. *Peut-être il a bu beaucoup. Peut-être il a beaucoup bu. D.165.5. *Ils sont fatigué physicallement. Ils sont physiquement.fatigués. YÜKSEK 2 D.174.3. *Je veux donner autre exemple pour comprendre bien ce sujet. Je veux donner un autre exemple pour bien comprendre ce sujet. 264 D.177.2. *Il est rentré et il n’est sorti jamais de son foyer. Il est rentré et il n’est jamais sorti de son foyer. 5.2.5.3. Belirtecin Nesneden Sonra Kullanımı Fransızcada belirteçler eylemden hemen sonra kullanılırlar. Eğer tümcede nesne varsa, belirteç nesneden önce gelir. Çok fazla olmasa da öğrencilerin belirteçleri nesneden sonra kullandıkları saptanmış ve bu tür yanlışlar aşağıda sunulmuştur. TEMEL 1 D.3.6. *Je aime de le music très. J’aime beaucoup la musique. D.4.5. *J’aime ma famille beaucoup. J’aime beaucoup ma famille TEMEL 3 D.81.3. *Je vois la naissance du soleil toujours. Je vois toujours le lever du soleil. TEMEL 4 D.99.7. *Si je peux diplômée d’une l’université étrangère, je peux trouver une profession plus facilement. Si je peux être diplômée d’une université étrangère, je peux trouver plus facilement un travail. TEMEL 5 D.109.8. *Maintenant je peux parler français mieux. Maintenant je peux parler mieux français. YÜKSEK 2 D.166.4. *Mary aime Greg trop. Mary aime beaucoup Greg. D.202.12. *On peut voler leur futur facilement. On peut voler facilement leur futur. 265 5.2.6. Ad-Ad Dizilişine İlişkin Yanlışlar TEMEL 5 D.104.7. *On peut employer des filtres des usines des cheminés. On peut employer des filtres pour les cheminés des usines. 5.2.7. Sıfat-Ad Dizilişine İlişkin Yanlışlar 5.2.7.1. Sıfatın Addan Önce Kullanımı TEMEL 2 D.49.13. *Je peux aller au France pour chercher un antique tableau. Je peux aller en France pour chercher un tableau antique. TEMEL 4 D.81.2. *Je peux dormir jusqu’à tardive heures du matin. Je peux dormir jusqu’aux heures tardives du matin. D.82.1. *j’ai fait la connaissance des gens nouveaux. j’ai fait la connaissance de nouveaux gens. D.93.2. *Arnold Schwarzeneger a joué le principal rôle. Arnold Schwarzeneger a joué le rôle principal. D.99.6. *J’ai un important examen et je dois travailler. J’ai un examen important et je dois travailler. TEMEL 5 D.114.16. *C’est un très bonne ville avec une histoire ancient et il a beaucoup de culturel trésor. C’est une très bonne (belle) ville avec une histoire ancienne et elle a beaucoup de trésors culturels YÜKSEK 1 D.138.4. *Je veux donner un exemple pour motiver des turques jeunes. Je veux donner un exemple pour motiver des jeunes turques. D.148.1. *Après la deuxième guerre mondiale, 6 européenes pays se sont unis. Après la deuxième guerre mondiale, 6 pays européens se sont unis. D.148.2. *Ils ont commencé le processus de l’européen integration. Ils ont commencé le processus de l’ integration européenne. 266 D.148.4. *En 1995, L’Union Duanière a été établi entre L’Europén Union et La Turquie. En 1995, L’Union Duanière a été établie entre L’Union Européenne et La Turquie. D.153.4. *Elles n’ont pas un libre temps qu’elles pourront s’occuper même elles. Elles n’ont pas de temps libre pour s’occuper d’elles-mêmes. YÜKSEK 2 D.191.6. *On peut dire que les gens ont toujours confiance sur quelque chose qui les empêche de réfléchir à un tel point qu’ils ne savent une importante réalité. On peut dire que les gens ont toujours confiance en quelque chose qui les empêche de réfléchir à un tel point qu’ils ne savent pas une réalité importante. D.202.1. *Maintenant les gens commencent se faire l’individuelle maison à la campagne. Maintenant les gens commencent à se faire une maison individuelle à la campagne. D.202.4. *C’est une inévitable terme. C’est un terme inévitable. 5.2.8. Kısıtlama Biçimbirimine (ne ….. que …) ilişkin Yanlışlar TEMEL 4 D.95.9. *Cette belle voiture n’a deux inconvénients que. Cette belle voiture n’a que deux inconvénients. Sözdizimsel yanlışlar, eksik üye kullanımı, gereksiz üye kullanımı, adıl yanlışları, olumsuzluk biçimbirimi yanlışları, belirteç yanlışları, ad-ad dizilişine ilişkin yanlışlar, sıfat-ad dizilişine ilişkin yanlışlar ve kısaltma biçimbirimine ilişkin yanlışlar olmak üzere toplam sekiz ana grupta toplanmıştır. Bu ana gruplara bağlı 38 alt grup vardır. 267 5.3. YANLIŞLARIN SAYISAL OLARAK İNCELENMESİ Temel düzeyden 125, yüksek düzeyden ise 80 olmak üzere, toplam 205 öğrenenin dilbilgisi ve yazılı anlatım final sınavı kağıtları incelenmiş ve saptanan yanlışlar “biçimsözdizimsel” ve “sözdizimsel” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Kağıtların incelenmesi sırasında birçok anlambilimsel ve sözcükbilimsel yanlışa rastlanmıştır. Fakat bu yanlışlar bizim araştırma konumuzun dışında olduğu için değerlendirmeye alınmamıştır. Bu araştırma sonucunda 1316 biçimsözdizimsel, 574 sözdizimsel yanlış olmak üzere toplam 1890 yanlış tespit edilmiştir. Biçimsözdizimsel yanlışlara bakıldığında temelde 704, yüksekte ise 612 yanlış olduğu görülmektedir. Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde temelde yapılan yanlışların oranı % 53,50 iken, yüksekte yapılan yanlışların oranı % 46,50’dir. Bu da bize yüksek düzeye göre temel düzeyde daha fazla yanlış yapıldığını göstermektedir. Sözdizimsel yanlışlara bakıldığında ise, temelde 330, yüksekte ise 244 olmak üzere toplam 574 yanlış olduğu görülmektedir. Sözdizimsel yanlışlar içinde temelde yapılan yanlışların oranı % 57,49 iken, yüksekte yapılan yanlışların oranı % 42,51’dir. Bu da bize aynı biçimsözdizimsel yanlışlarda olduğu gibi, sözdizimsel yanlışların en fazla temelde yapıldığını göstermektedir. 268 5.3.1. BİÇİMSÖZDİZİMSEL YANLIŞLAR Biçimsözdizimsel yanlışlar 9 ana gruba ayrılmıştır. Bunlar tanımlık, ilgeç, sıfat, sıfat uyumu, ad, adıl, bağlaç, eylem ve yardımcı eylem yanlışlarıdır. Bu yanlışların biçimsözdizimsel yanlışlar arasındaki oranları çizelge 6’da gösterildiği gibidir. Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde birinci sırayı eylem yanlışları almaktadır. Toplam 505 eylem yanlışı yapılmıştır ve bu yanlışların biçimsözdizimsel yanlışlar arasındaki oranı % 38,37’dir. Bu yanlışlardan 299’u (% 59,21) temelde, 206’sı (% 40,79) ise yüksekte yapılmıştır. Bu sonuçlara bakarak eylem yanlışlarının temele göre yüksekte az da olsa azaldığı söylenebilir. Bu grupta ikinci sırayı % 16,34’lük oranla tanımlık yanlışları almaktadır. Biçimsözdizimsel yanlışlar arasında tanımlık yanlışlarının sayısı 215’tir. Bunların 134’ü temelde, 81’i ise yüksekte yapılan yanlışlardır. Tüm tanımlık yanlışları içinde temeldeki yanlışlar % 62,33’ü oluştururken, yüksekteki yanlışlar % 37,67’yi oluşturmaktadır. Bu sonuca göre, tanımlık yanlışlarının en fazla temel kurlarda yapıldığı, yüksek kurlara gelindiğinde bu yanlışların neredeyse yarı yarıya azaldığı söylenebilir. 269 Çizelge 6 : Biçimsözdizimsel Yanlışların Yanlış Türlerine ve Kurlara Göre Dağılımı Kurlar T1 T2 T3 T4 T5 Temel Y1 Y2 Yüksek Toplam % Temel Yüksek Tanımlık İlgeç 49 21 26 10 28 134 56 25 81 215 16,34 62,33 37,67 9 11 16 7 12 55 23 23 46 101 7,67 54,46 45,54 Sıfat 26 6 7 5 10 54 20 27 47 101 7,67 53,47 46,53 Sıfat Uyumu 16 1 1 7 29 54 57 66 123 177 13,45 30,51 69,49 Ad 1 1 6 0 6 14 10 10 20 34 2,58 41,18 58,82 Yanlış Türleri Adıl Bağlaç Eylem 3 28 4 19 4 58 21 45 66 124 9,42 46,77 53,23 22 52 67 49 109 299 92 114 206 505 38,37 59,21 40,79 0 0 0 0 1 1 14 0 14 15 1,14 6,67 93,33 Yardımcı Eylem 0 0 17 13 5 35 6 3 9 44 3,34 79,55 20,45 Seviye toplam 126 120 144 110 204 704 299 313 612 1316 100 Seviye % 9,57 9,12 10,94 8,36 15,50 53,50 22,72 23,78 46,50 100 268 se k Y2 yü k Y1 m te T5 T4 T3 T2 T1 el Seviye 800 700 600 500 400 300 200 100 0 Grafik 30: Biçimsözdizimsel Yanlışların Kurlara Göre Dağılımı Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde üçüncü sırayı sıfat uyumlarına ilişkin yanlışlar almaktadır. Sıfat uyumlarına ilişkin temelde 54 (%30,51), yüksekte 123 (% 69,49) olmak üzere toplam 177 yanlış yapılmıştır. Bu yanlışların biçimsözdizimsel yanlışlar arasındaki oranı % 13,45’tir. Sıfat uyumlarına ilişkin yanlışların kurlar ilerledikçe arttığı ve yüksek düzeydeki yanlışların sayısının temel düzeydeki yanlışların iki katından daha fazla olduğu görülmektedir. Adıllarla ilgili yanlışlar, biçimsözdizimsel yanlışların içinde dördüncü sırayı almaktadır. Temelde 58 (% 46,77), yüksekte ise 66 (% 53,23) olmak üzere, toplam 124 yanlış saptanmıştır. Bu yanlışların biçimsözdizimsel yanlışlar içindeki yeri % 9,42’dir. Sıfatlarla (işaret sıfatı, iyelik sıfatı) ilgili yanlışlar ve ilgeç yanlışları biçimsözdizimsel yanlışlar içinde % 7,67’lik oranla beşinci sırada bulunmaktadır. Sıfatlarla ilgili temelde 54 (% 53,47), yüksekte ise 47 (% 46,53) yanlış yapılırken, ilgeçlerle ilgili temelde 55 ((% 54,46), yüksekte ise 46 (% 45,54) yanlış yapılmıştır. Her iki grupta da temelde daha fazla yanlış yapıldığı ve yanlış sayısının yüksekte biraz azaldığı görülmektedir. 271 Yardımcı eylem kullanımına ilişkin yanlışlara bakıldığında, toplam 44 yanlış yapıldığı, bunun da biçimsözdizimsel yanlışlar içinde % 3,34’lük bir oran olduğu görülmektedir. Bu yanlışlar genel sıralamada altıncı sırayı almaktadır. Yardımcı eylemlere ilişkin temelde 35, yüksekte ise 9 yanlış olmak üzere toplam 44 yanlış yapılmıştır. Bunların yüzdelik oranı ise temel için % 79,55, yüksek için ise % 20,45’tir. Temelde oldukça fazla yapılan yardımcı eylem yanlışları, yüksekte 3/4 oranında azalmaktadır. Ad yanlışları, biçimsözdizimsel yanlışlar içinde toplam 34 yanlışla yedinci sırayı almaktadır. Bu yanlışların oranı % 2,58’dir. Temelde 14 (% 41,18), yüksekte ise 20 (% 58,82) yanlış yapılmıştır. Adlara ilişkin yanlışların kurlar ilerledikçe arttığı görülmektedir. Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde en son sırada yer alan, bağlaç yanlışlarıdır. Bağlaçlarla ilgili temelde 1, yüksekte ise 14 yanlış yapılmıştır. Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde bağlaç yanlışlarının oranı % 1,14’tür. Temelde sadece bir yanlışın, yüksekte ise 14 yanlışın görülmesinin nedeni, yüksekte bileşik tümce kullanımlarının artması ve öğrenenlerin yantümceleri temel tümceye bağlarken bağlaç kullanımında yanlış yapmalarıdır. 5.3.1.1. Eylem Yanlışları Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde öğrenenlerin en fazla yanlış yaptığı bölüm olan eylem yanlışları, 12 grupta toplanmıştır. Eylem yanlışlarının içine sıfat eylem yanlışlarının da alınması bu gruptaki yanlış sayısını oldukça artırmıştır. Eylem yanlışları çizelge 7’de görüldüğü gibi şu başlıklar altında toplanmıştır: ana eylem 272 çekim yanlışları, çekimli eylem yerine mastar eylem kullanımı, mastar eylem yerine çekimli eylem kullanımı, eylemin yanlış zamanda çekimi, özne-yüklem uyumsuzluğu, özne-sıfat eylem uyumsuzluğu, gereksiz özne-sıfat eylem uyumu, adılsıfat eylem uyumsuzluğu, nesne-sıfat eylem uyumsuzluğu, sıfat eylem yerine mastar eylem kullanımı, sıfat eylem yerine çekimli eylem kullanımı, yanlış sıfat eylem kullanımı. Eylem yanlışları içinde en fazla görülen yanlış türü, 140 yanlışla ana eylem çekim yanlışlarıdır. Ana eylem çekim yanlışlarının eylem yanlışları içindeki oranı % 27,72’dir. İkinci sırada ise 112 yanlışla özne-yüklem uyumsuzluğuna ilişkin yanlışlar yer almaktadır. Bunların oranı ise % 22,18’dir. Eylemin yanlış zamanda çekimine ilişkin yanlışlar ise, 104 yanlış ve % 20,59’luk oranla üçüncü sırada yer almaktadır. Özne-sıfat eylem uyumsuzluğuna ilişkin yanlışlar dördüncü sırada yer almaktadır. Toplam 39 yanlış saptanmıştır, bu da eylem yanlışlarının % 7,72’sini oluşturmaktadır. Gereksiz özne-sıfat eylem uyumuna ilişkin toplam 31 yanlış saptanmıştır, bu yanlışlar eylem yanlışları içinde % 6,14’lük bir orana sahiptir ve beşinci sırada yer almaktadır. Çekimli eylem yerine mastar eylem kullanımına ilişkin yanlışlar altıncı sırada yer almaktadır. Toplam 27 yanlış tespit edilmiştir ve bu yanlışlar eylem yanlışlarının % 5,35’lik bölümünü oluşturmaktadır. Yedinci sırada bulunan yanlış sıfat eylem kullanımına ilişkin yanlışların sayısı 18’dir ve eylem yanlışlarının % 3,56’lık bölümünü oluşturmaktadır. Sekizinci sırada ise, % 2,57’lik oranla sıfat eylem yerine çekimli eylem kullanımıyla ilgili yanlışlar gelmektedir. Bu yanlışların sayısı 13’tür. 273 Dokuzuncu sırada ise, mastar eylem yerine çekimli eylem kullanımına ilişkin yanlışlar gelmektedir. Bunların sayısı 9’dur ve eylem yanlışları içinde 1,78’lik orana sahiptir. Sıfat eylem yerine mastar eylem kullanımıyla ilgili 6 yanlış saptanmıştır. Bu yanlışların eylem yanlışları içindeki oranı ise % 1,19’dur. En son sırada ise, 3’er yanlışla adıl-sıfat eylem uyumsuzluğu ve nesne-sıfat eylem uyumsuzluğuna ilişkin yanlışlar bulunmaktadır. Bunların eylem yanlışları içindeki oranı % 0,59’dur. Genel olarak eylem yanlışları en fazla temel düzeyde görülmektedir. Yüksek düzeyde bu yanlışların sayısı az da olsa azalmaktadır. 274 Çizelge 7: Eylem Yanlışları Yanlış Türleri Kurlar T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam % AEÇY ÇEYMEK 12 30 9 1 41 22 25 140 27,72 1 4 10 3 1 6 2 27 5,35 MEYÇEK EYZÇ 1 2 3 1 0 2 0 9 1,78 0 3 8 4 19 33 37 104 20,59 ÖYU ÖSEU 7 12 16 15 17 18 27 112 22,18 1 0 4 8 10 6 10 39 7,72 GÖSEU 0 0 6 8 16 1 0 31 6,14 ASEU NSEU SEYMEK SEYÇEK YSEK Seviye Toplam 0 0 0 1 0 0 2 3 0,59 0 0 0 0 0 1 2 3 0,59 0 0 0 1 1 2 2 6 1,19 0 0 5 1 3 1 3 13 2,57 0 1 6 6 1 0 4 18 3,56 22 52 67 49 109 92 114 505 100 Seviye % 4,36 10,30 13,27 9,70 21,58 18,22 22,57 100 Temel ve Yüksek % 59,21 40,79 YANLIŞ TÜRLERİNE İLİŞKİN KISALTMALAR AEÇY: Ana Eylem Çekim Yanlışları GÖSEU: Gereksiz Özne-Sıfat Eylem Uyumu ÇEYMEK: Çekimli Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı ASEU: Adıl-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu MEYÇEK: Mastar Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı NSEU: Nesne-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu EYZÇ: Eylemin Yanlış Zamanda Çekimi SEYMEK: Sıfat Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı ÖYU: Özne-Yüklem Uyumsuzluğu SEYÇEK: Sıfat Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı ÖSEU: Özne-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu YSEK: Yanlış Sıfat Eylem Kullanımı 268 5.3.1.2. Tanımlık Yanlışları Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde 215 ikinci sırayı alan tanımlık yanlışları, yanlış tanımlık kullanımı, parça bildiren tanımlık yanlışları ve bileşik tanımlık yanlışları olmak üzere üç grupta incelenmiştir. Tanımlık yanlışlarının oranları çizelge 8’de gösterildiği gibidir. Çizelge 8: Tanımlık Yanlışları Kurlar Yanlış Tanımlık Kullanımı Parça bildiren Tanımlık Yanlışı 47 10 15 9 19 42 22 164 76,28 2 0 10 0 5 1 2 20 9,30 T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam % Bileşik Tanımlık Seviye Yanlışı Toplam 0 11 1 1 4 13 1 31 14,42 49 21 26 10 28 56 25 215 100 Seviye % 22,79 9,77 12,09 4,65 13,02 26,05 11,63 100 Temel ve Yüksek % 62,33 37,67 Yukarıdaki çizelgeden de anlaşıldığı gibi, tanımlık yanlışları içinde en sık rastlananı yanlış tanımlık kullanımıdır. Toplam 164 yanlış tanımlık kullanımı saptanmıştır. Bunlardan 64’ü yüksekte yer alırken, 100’ü de temelde yer almaktadır. İkinci sırada ise bileşik tanımlık yanlışları gelmektedir. Temelde 17, yüksekte ise 14 tanımlık yanlışı yapılmıştır. Parça bildiren tanımlıklara ilişkin toplam 20 yanlış tespit edilmiştir. Bu yanlışlardan 3’ü yüksekte yapılırken, 17’si temelde yapılmıştır. 276 5.3.1.3. Sıfat Uyumu Yanlışları Sıfat Uyumu yanlışları biçimsözdizimsel yanlışlar arasında üçüncü sırayı almaktadır. Sıfat uyumuna ilişkin toplam 177 yanlış saptanmıştır. Sıfat uyumuyla ilgili en fazla yanlış % 69,49’la yüksekte yapılmaktadır. Sıfat uyumuyla ilgili yanlışlar çizelge 9’da gösterildiği gibidir. Çizelge 9: Sıfat Uyumu Yanlışları Kurlar T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam % Özne-sıfat Ad-sıfat sıfat-ad Uyumsuzluğu Uyumsuzluğu Uyumsuzluğu Adıl-sıfat Seviye Seviye Temel Uyumsuzluğu Toplam % ve Yüksek % 9 0 0 4 6 18 17 54 6 0 0 1 13 20 19 59 1 1 1 2 10 18 29 62 0 0 0 0 0 1 1 2 16 1 1 7 29 57 66 177 30,51 33,33 35,03 1,13 100 9,04 0,56 0,56 3,95 16,38 30,51 32,20 37,29 69,49 100 Sıfat uyumu yanlışları kendi içinde dört gruba ayrılmıştır. Bunlar özne-sıfat uyumsuzluğu, ad-sıfat uyumsuzluğu, sıfat-ad uyumsuzluğu ve adıl-sıfat uyumsuzluğudur. Ad-sıfat uyumsuzluğu ve sıfat-ad uyumsuzluğu aşağı yukarı aynı tür yanlıştır. Fakat burada sıfatın adın önüne gelmesine veya sonuna gelmesine göre ayrı sınıflama yapılmıştır. Sıfat-ad uyumsuzluğuna ilişkin yanlışlar birinci sırada yer almaktadır. Bunların sayısı 62’dir. Ad-sıfat uyumsuzluğuna ilişkin yanlışların sayısı ise 59’dur. Özne sıfat uyumsuzluğuna ilişkin yanlışlar ise 54’tür. Bu bölümde en az görülen 277 yanlış türü, adıl-sıfat uyumsuzluğudur. Adıl–sıfat uyumsuzluğuna ilişkin sadece yüksekte iki yanlış görülmüştür. 5.3.1.4. Adıl Yanlışları Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde adıl yanlışlarının sayısı 124’tür. Adıl yanlışları işaret adılı yanlışları, yanlış adıl kullanımı, yanlış dönüşlü adıl kullanımı, adıl yerine iyelik sıfatı kullanımı, ilgi adılı yanlışları ve belgisiz adıl yanlışları olarak çizelge 10’da altı bölümde toplanmıştır. Çizelge 10: Adıl Yanlışları Kurlar İAY YAK YDAK AYİSK İAY BAY Seviye Toplam T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 0 0 0 15 0 1 0 16 12,90 0 24 4 3 1 10 26 68 54,84 2 0 0 0 1 1 0 4 3,23 1 4 0 0 0 0 0 5 4,03 0 0 0 1 2 9 17 29 23,39 0 0 0 0 0 0 2 2 1,61 3 28 4 19 4 21 45 124 100 Seviye Temel % ve Yüksek % 2,42 22,58 3,23 15,32 3,23 46,77 16,94 36,29 53,23 100 Adıl Yanlışlarına İlişkin Kısaltmalar İAY: İşaret Adılı Yanlışları YAK: Yanlış Adıl Kullanımı YDAK: Yanlış Dönüşlü Adıl Kullanımı AYİSK: Adıl Yerine İyelik Sıfatı Kullanımı İAY: İlgi Adılı Yanlışları BAY: Belgisiz Adıl Yanlışları 278 Adıl yanlışlarının içinde en fazla görülen yanlış türü, yanlış adıl kullanımıdır. Bunların sayısı 68’dir. Yanlış adıl kullanımı en fazla yüksek düzeydeki öğrenenler tarafından yapılmıştır. Yüksekte 36, temelde ise 32 yanlış yapılmıştır. Bu da, adıl yanlışları içinde % 54,84’lük bir oranı oluşturmaktadır. Adıl yanlışları içinde ikinci sırayı ilgi adılı yanlışları almaktadır. Temelde 3, yüksekte ise 26 ilgi adılı yanlışı yapılmıştır. Yüksekte ilgi adıllarının fazla olmasının nedeni temelde sadece iki basit ilgi adılı görülürken (qui, que), orta ve yüksek kurlarda tüm basit ve bileşik ilgi adıllarının öğrenilmesi ve kullanılmasıdır. İlgi adıllarının adıl yanlışları arasındaki oranı % 23,39’dur. İşaret adıllarıyla ilgili yanlışlar ise, adıl yanlışları arasında üçüncü sırayı almaktadır. İşaret adılı yanlışları temelde sadece temel 4’te, yüksekte ise yüksek 1’de yapılmıştır. Temel 4’te 15 denek, yüksek 1’de ise 1 denek işaret adılı yanlışı yapmıştır. İşaret adılı yanlışlarının temel 4’te yoğunlaşmasının nedeni, bu adılların temel 4’te görülmesindendir. Bu sayılara bakarak işaret adılı yanlışlarının kur yükseldikçe azaldığı, hatta yüksek 2’de hiç görülmediği söylenebilir. İşaret adılı yanlışlarının adıl yanlışları arasındaki oranı % 12,90’dır. Adıl yanlışları içinde, adıl yerine iyelik sıfatı kullanımı % 4,03’lük bir oranı oluşturmaktadır. Sadece temel 1 (1 denek) ve temel 2’de (4 denek) yapılan bu yanlışlar, öğrenenlerin henüz adılları ve iyelik sıfatlarını tam olarak oturtamadıklarını ve öğrenim açısından bir geçiş döneminde bulunduklarını göstermektedir. Daha sonraki kurlarda bu tür yanlışların görülmemesi, bu görüşü doğrulamaktadır. Yanlış dönüşlü adıl kullanımı, adıl yanlışları içinde % 3,23’lük bir oranı oluşturmaktadır. Temelde 3, yüksekte ise 1 öğrenen yanlış dönüşlü adıl kullanmıştır. Temel 1’de iki öğrenenin bu tür yanlış yapması, henüz adılları ve işlevlerini 279 öğrenemediklerini gösterirken, diğer öğrenenlerin tamamen dikkatsizlikten bu tür yanlışları yaptıkları söylenebilir. Belgisiz adıl yanlışları ise, adıl yanlışları içinde en az rastlanan yanlış türüdür. Sadece yüksek 2’de 2 öğrenen belgisiz adıl yanlışı yapmıştır. Bu da, adıl yanlışları arasında % 1,61’lik bir oranı oluşturmaktadır. 5.3.1.5. İlgeç Yanlışları İlgeç yanlışları, biçimsözdizimsel yanlışlar içinde, sıfat yanlışlarıyla birlikte beşinci sırayı almaktadır. Toplam 101 yanlıştan 54’ü temelde, 46’sı ise yüksekte yapılmıştır. İlgeç yanlışlarının sayısı, aşağıdaki çizelgede de görüldüğü gibi kurlara göre değişmektedir. Çizelge 11: İlgeç Yanlışları Kurlar Seviye Toplam Seviye % T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam 9 11 16 7 12 23 23 101 8,91 10,89 15,84 6,93 11,88 22,77 22,77 100 Temel ve Yüksek % 54,46 45,54 Temel ile yüksek arasında bir karşılaştırma yapıldığında, temeldeki öğrenenlerin yüksek düzeydeki öğrenenlere göre daha fazla ilgeç yanlışı yaptıkları görülmektedir. 280 5.3.1.6. Sıfat Yanlışları Sıfat yanlışları, biçimsözdizimsel yanlışlar içinde ilgeç yanlışlarıyla birlikte beşinci sırada yer almaktadır. Sıfat yanlışları, işaret sıfatı yanlışları, iyelik sıfatı yanlışları ve iyelik sıfatı yerine farklı sözcük kullanımı olmak üzere aşağıdaki çizelgede üç gruba ayrılmıştır. Çizelge 12: Sıfat Yanlışları Kurlar İşaret Sıfatı Yanlışları İyelik Sıfatı Yanlışları İyelik Sıfatı Yerine Farklı Sözcük Kullanımı Seviye Toplam T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam % 0 2 1 0 3 3 12 21 20,79 25 3 5 5 7 17 14 76 75,25 1 1 1 0 0 0 1 4 3,96 26 6 7 5 10 20 27 101 100 Temel ve Seviye % Yüksek % 25,74 5,94 6,93 4,95 9,90 19,80 26,73 100 53,47 46,53 Sıfat yanlışları içinde en sık rastlananı % 75,25’lik oranla iyelik sıfatı yanlışlarıdır. Temelde 45, yüksekte ise 31 olmak üzere toplam 76 iyelik sıfatı yanlışı yapılmıştır. Bu sonuçlardan iyelik sıfatı yanlışının en fazla temelde yapıldığı ve kurlar ilerledikçe bu tür yanlışların azaldığı anlaşılmaktadır. İşaret sıfatı yanlışları, sıfat yanlışları içinde ikinci sırada yer almaktadır. Sıfat yanlışları içindeki oranı % 20,79’dur. Temelde 6, yüksekte ise 15 öğrenen işaret sıfatı yanlışı yapmıştır. Bu rakamlara bakılarak, yüksekteki öğrenenlerin temeldeki öğrenenlere göre daha fazla işaret sıfatı yanlışı yaptıkları söylenebilir. 281 Sıfat yanlışları içinde, temelde 3, yüksekte de 1 öğrenen işaret sıfatı yerine farklı bir sözcük kullanmıştır. Bu da sıfat yanlışları içinde % 3,96’lık bir oranı oluşturmaktadır. 5.3.1.7. Yanlış Yardımcı Eylem Kullanımına İlişkin Yanlışlar Temelde 35, yüksekte ise 9 olmak üzere, toplam 44 öğrenen yanlış yardım eylem kullanmıştır. Yanlış yardımcı eylem kullanımının kurlara göre dağılımı aşağıdaki çizelgede gösterildiği gibidir. Çizelge 13: Yanlış Yardımcı Eylem Kullanımına İlişkin Yanlışlar Kurlar T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam Seviye Toplam Seviye % 0 0 17 13 5 6 3 44 0 0 38,64 29,55 11,36 13,64 6,82 100 Temel ve Yüksek% 79,55 20,45 Temelde yanlış yardımcı eylem kullanan öğrenenlerin oranı % 79,55 iken, yüksekte bu oran % 20’45’tir. Bu da yanlış yardımcı eylem kullanımının en fazla temel düzeyde görüldüğünü, yüksekte ise bu oranın azaldığını göstermektedir. 282 5.3.1.8. Adlarla İlgili Yanlışlar Adlarla ilgili yanlışlar, biçimsözdizimsel yanlışlar içinde % 2,58’lik oranla yedinci sırayı almaktadır. Aşağıdaki çizelgede de görüldüğü gibi, adlarla ilgili yanlışlar çoğul ad yanlışları, tanımlık-ad uyumsuzluğu, adın gereksiz çoğul yapımı, iyelik sıfatı-ad uyumsuzluğu ve sayı sıfatı-ad uyumsuzluğu olmak üzere beş grupta toplanmıştır. Çizelge 14: Adlarla İlgili Yanlışlar Kurlar Çoğul ad Tanımlık-ad Yanlışları Uyumsuzluğu T1 0 0 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam % 0 0 0 2 1 5 8 23,53 1 0 0 2 5 3 11 32,35 Gereksiz İyelik Sayı Sıfatı-Ad Seviye Seviye Temel Çoğul sıfatı-ad Uyumsuzluğu Toplam % ve Yapımı Uyumsuzluğu Yüksek % 0 0 1 2,94 1 0 0 0 0 1 1 2 5,88 0 0 0 1 2 0 3 8,82 0 6 0 1 1 1 10 29,41 1 6 0 6 10 10 34 100 2,94 17,65 0,00 17,65 29,41 29,41 100 41,18 58,82 Tanımlık-ad uyumsuzluğuna ilişkin yanlışlar, % 32,35’lik oranla ad yanlışları içinde en fazla görülenidir. Temelde 3, yüksekte ise 8 öğrenen tanımlık-ad uyumsuzluğuna ilişkin yanlış yapmıştır. Bu gruptaki yanlışların kurlar ilerledikçe arttığı söylenebilir. Adlarla ilgili yanlışlar içinde ikinci sırayı sayı sıfatı-ad uyumsuzluğuna ilişkin yanlışlar almaktadır. Temelde 8, yüksekte ise 2 öğrenen sayı sıfatlarıyla adların uyumunu yapmamıştır. Temelden yükseğe doğru gidildiğinde bu tür yanlışların azaldığı görülmektedir. 283 Ad yanlışları içinde üçüncü sırayı, çoğul ad yapım yanlışları almaktadır. Temelde 2, yüksekte ise 6 öğrenen adları çoğul yaparken yanlış yapmıştır ve bunların ad yanlışları içindeki oranı % 23,53’tür. İyelik sıfatı-ad uyumsuzluğuna ilişkin yanlışların sayısı çok azdır. Temelde 1, yüksekte ise 2 öğrenen iyelik sıfatıyla adın uyumunu yapmamıştır. Gereksiz çoğul ad yapan denek sayısı ise 2’dir ve bu denekler yüksek düzeydeki öğrenenlerdir. 5.3.1.9. Bağlaç Yanlışları Bağlaç yanlışları, biçimsözdizimsel yanlışlar içinde en az görülen yanlış türüdür. Biçimsözdizimsel yanlışlar içindeki oranı % 1,14’tür. Bu gruptaki yanlışların kurlara göre dağılımı aşağıdaki çizelgede gösterildiği gibidir. Çizelge 15: Bağlaç Yanlışları Kurlar Yanlış Bağlaç Kullanımı Bağlaç yerine İlgeç Kullanımı Seviye Toplam T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam % 0 0 0 0 1 11 0 12 80 0 0 0 0 0 3 0 3 20 0 0 0 0 1 14 0 15 100 Seviye % 0,00 0,00 0,00 0,00 6,67 93,33 0,00 100 Temel ve Yüksek % 6,67 93,33 Bağlaç yanlışları iki grupta toplanmıştır. Bunlar, yanlış bağlaç kullanımı ve bağlaç yerine ilgeç kullanımıdır. Yanlış bağlaç kullanımına ilişkin yanlışlar, temelde 1, yüksekte ise 11 olmak üzere, toplam 12 denek tarafından yapılmıştır. Bu da bağlaç yanlışlarının % 80’inini oluşturmaktadır. Bağlaç yanlışları içinde bağlaç yerine ilgeç 284 kullanımından kaynaklanan yanlışlar da vardır. Bunların sayısı 3’tür ve bunlara sadece yüksek 1’deki öğrenenlerde rastlanmıştır. 5.3.2. SÖZDİZİMSEL YANLIŞLAR Sözdizimsel yanlışların toplamı 574’tür Bunların 330’u temeldeki öğrenenler tarafından yapılırken, 244’ü de yüksekteki öğrenenler tarafından yapılmıştır. Genel olarak sözdizimsel yanlışlara bakıldığında, bunların % 57,49’unun temelde, % 42,51’inin ise yüksekte yapıldığı görülmektedir. Sözdizimsel yanlışların temel düzeydeki öğrenenlerde daha fazla olduğu, kurlar ilerledikçe sözdizimsel yanlışların azaldığı söylenebilir. Sözdizimsel Yanlışlar sekiz ana grupta toplanmıştır. Sözdizimsel yanlışlar içinde birinci sırayı eksik üye kullanımına ilişkin yanlışlar almaktadır. Temelde 155, yüksekte ise 114 olmak üzere, toplam 269 eksik üye kullanımına ilişkin yanlış saptanmıştır. Sözdizimsel yanlışlar içinde eksik üye kullanımına ilişkin yanlışların oranı % 46,86’dır. Bu oran temelde % 57,62 olurken, yüksekte % 42,38’dir. Genel olarak bakıldığında, eksik üye kullanımına ilişkin yanlışlar temelde daha fazla görülmektedir. Sözdizimsel yanlışlar içinde ikinci sırayı 206 yanlışla gereksiz üye kullanımına ilişkin yanlışlar almaktadır. Bunların sözdizimsel yanlışların içindeki oranı % 35,89’dur. Gereksiz Üye kullanımıyla ilgili temelde yapılan yanlışların oranı % 52,91 iken, yüksekte 47,09’dur. Bu iki düzey arasında % 5’lik bir fark vardır. Bu yanlışların temelde görülme sıklığı yükseğe göre daha fazladır. Sözdizimsel yanlışlar içinde üçüncü sırayı 45 yanlışla belirteç yanlışları almaktadır. Belirteç yanlışlarının sözdizimsel yanlışlar arasındaki yeri % 7,84’tür. Temelde yapılan belirteç yanlışlarının sayısı 26, yüksekte ise 19’dur. Belirteç 285 yanlışları % 57,78’lik oranla en fazla temelde yapılmaktadır. Yüksekte ise bu oran % 42,22’dir. Öğrenenlerin Fransızca düzeyleri yükseldikçe belirteç konusunda daha az yanlış yaptıkları söylenebilir. Dördüncü sırayı % 5,05’lik oranla adıl yanlışları almaktadır. Temelde 23, yüksekte ise 6 olmak üzere, toplam 26 adıl yanlışı yapılmıştır. Adıl yanlışlarının temeldeki oranı % 79,31 iken, yüksekteki oranı % 20,69’dur. Adıl yanlışlarının en fazla temelde görüldüğü, yüksekte ise bu yanlışların oranının oldukça düştüğü görülmektedir. Sıfat-ad dizilişine ilişkin yanlışların, sözdizimsel yanlışlar içinde beşinci sırada yer aldığı görülmektedir. Temelde 6, yüksekte ise 8 olmak üzere, toplam 14 yanlış saptanmıştır. Bu yanlışların düzeylere göre dağılımı şöyledir: temel % 42,86, yüksek ise % 57,14. Bu oranlar, sıfat-ad dizilişine ilişkin yanlışların temele göre yüksekte daha fazla görüldüğünü ortaya koymaktadır. Olumsuzluk biçimbirimine ilişkin sadece 9 yanlış tespit edilmiştir. Bu yanlışların hepsi de temel düzey öğrenenlerde görülen yanlışlardır. Olumsuzluk biçimbirimine ilişkin yanlışlar sözdizimsel yanlışların % 1,57’sini oluşturmaktadır. Ad-ad dizilişine ve kısaltma biçimbirimine ilişkin yanlışlar sözdizimsel yanlışların % 0,17’sini oluşturmaktadır. Bu yanlışlara sadece temel düzeydeki öğrenenlerde rastlanmıştır. Her iki yanlış grubunda da sadece 1’er yanlış vardır. 286 Çizelge 16: Sözdizimsel Yanlışlar Kurlar Eksik üye Kullanımı T1 T2 T3 T4 T5 Temel Y1 Y2 yüksek Toplam % Temel yüksek 26 26 40 21 42 155 60 54 114 269 46,86 57,62 42,38 Gereksiz üye Kullanımı 7 28 31 18 25 109 53 44 97 206 35,89 52,91 47,09 Adıl yanlışları Olumsuzluk Belirteç Ad- ad biçimbirimi Yanlışları dizilişine Yanlışları İlişkin Yanlışlar 1 0 2 0 4 1 0 0 4 3 4 0 9 5 14 0 5 0 6 1 23 9 26 1 3 0 8 0 3 0 11 0 6 0 19 0 29 9 45 1 5,05 1,57 7,84 0,17 79,31 100,00 57,78 100,00 20,69 0,00 42,22 0,00 Sıfat-Ad Dizilişine İlişkin Yanlışlar 0 1 0 4 1 6 5 3 8 14 2,44 42,86 57,14 Seviye Seviye Kısaltma biçimbirimine Toplam % İlişkin Yanlışlar 0 36 6,27 0 60 10,45 0 82 14,29 1 72 12,54 0 80 13,94 1 330 57,491 0 129 22,47 0 115 20,03 0 244 42,51 100 1 574 0,17 100 100,00 0,00 268 350 300 250 200 150 100 50 0 Y2 yü ks ek Y1 el m te T5 T4 T3 T2 T1 Seviye Grafik: 31: Sözdizimsel Yanlışların Kurlara Göre Dağılımı 5.3.2.1. Eksik Üye Kullanımına İlişkin Yanlışlar Eksik üye kullanımına ilişkin yanlışlar, sözdizimsel yanlışlar içinde % 46,86’lık oranla en fazla görülen yanlış türüdür. Eksik üye kullanımıyla ilgili temelde 155, yüksekte ise 114 olmak üzere toplam 269 yanlış saptanmıştır. Eksik üye kullanımına ilişkin yanlışlar, çizelge 17’de görüldüğü gibi 10 alt grupta toplanmıştır. Eksik üye kullanımına ilişkin yanlışların % 57,62’si temel düzeyde, % 42,38’i ise yüksek düzeyde yapılmıştır. Eksik üye kullanımına ilişkin yanlışlar arasında birinci sırayı 100 yanlışla tanımlık kullanmamayla ilgili yanlışlar almaktadır. Bu da eksik üye kullanımıyla ilgili yanlışların % 37,17’sini oluşturmaktadır. Tanımlık kullanmamayla ilgili temelde 62, yüksekte ise 38 yanlış yapılmıştır. Bu yanlışların temelde daha fazla yapıldığı görülmektedir. 288 İlgeç kullanmamaya ilişkin yanlışlar, eksik üye kullanımına ilişkin yanlışların ikinci sırasında yer almaktadır. Temelde 49, yüksekte ise 47 öğrenen ilgeç kullanmamıştır. Bu da eksik üye kullanımıyla ilgili yanlışların % 35,69’unu oluşturmaktadır. İlgeç kullanmamayla ilgili yanlışlar temelde ve yüksekte aşağı yukarı eşittir denilebilir. Adıl kullanmamaya ilişkin yanlışlar, eksik üye kullanımına ilişkin yanlışların üçüncü sırasında yer almaktadır. Temelde 14, yüksekte ise 11 öğrenen adıl kullanmamıştır. Bu gruptaki yanlışlar eksik üye kullanımına ait yanlışların % 9,29’unu oluşturmaktadır. Bu yanlışlar temel düzeydeki öğrenenlerde daha fazla görülmektedir. 289 Çizelge 17: Eksik Üye Kullanımına İlişkin Yanlışlar Kur lar T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam % Tanımlık İlgeç İyelik sıfatı Yardımcı Adıl Bağlaç Olumsuz İlgi adılı Yüklem Nesne kullanma- kullanma- kullanmaEylem kullanma- kullanmaluk kullanmama Kullanmama kullanmama ma ma kullanmama ma Belirteci ma ma Kullanmama Seviye Toplam 14 17 8 5 18 17 21 100 5 6 18 9 11 27 20 96 0 0 4 0 0 1 1 6 2 0 2 1 0 0 0 5 0 0 7 2 5 11 0 25 0 0 0 2 4 1 2 9 0 0 0 1 1 1 7 10 0 0 0 0 0 0 2 2 5 3 1 1 3 2 0 15 0 0 0 0 0 0 1 1 26 26 40 21 42 60 54 269 37,17 35,69 2,23 1,86 9,29 3,35 3,72 0,74 5,58 0,37 100 Seviye Temel ve % Yüksek % 9,67 9,67 14,87 7,81 15,61 22,30 20,07 100 57,62 42,38 268 Yüklem kullanmamayla ilgili yanlışlar, eksik üye kullanımına ilişkin yanlışların dördüncü sırasında bulunmaktadır. Temelde 13, yüksekte ise 2 olmak üzere, toplam 15 öğrenen yüklem kullanmadan tümce kurmaya çalışmıştır. Bu da eksik üye kullanımı içinde % 5,58’lik bir oranı oluşturmaktadır. Bu gruptaki yanlışların temelde çok fazla görüldüğü, yüksek 1’de çok azaldığı ve yüksek 2’de hiç görülmediği söylenebilir. Olumsuzluk belirteci kullanmamayla ilgili yanlışlar, eksik üye kullanımında beşinci sırayı almaktadır. Temelde 2 ve yüksekte 8 olmak üzere toplam 10 öğrenenin olumsuzluk belirteci kullanmadığı saptanmıştır. Eksik üye kullanımına ilişkin yanlışlar içinde, bu gruba ait yanlışların oranı % 3,72’dir. Bu yanlışların temelde çok az görüldüğü, fakat yüksekte arttığı söylenebilir. Bağlaç kullanmamayla ilgili yanlışlar, temelde 6, yüksekte ise 3 öğrenen tarafından yapılmıştır. Bu yanlışların eksik üye kullanımı içindeki oranı % 3,35’tir. Bu yanlışların en çok temelde görüldüğü, yüksekte ise bunların sayısının yarı yarıya azaldığı söylenebilir. İyelik sıfatı kullanmamayla ilgili yanlışlar temelde 4 iken, yüksekte 2’dir. Eksik üye kullanımına ilişkin yanlışlar içindeki yeri ise % 2,23’tür. Genelde az görülen bu yanlışların temele oranla yüksekte azaldığı söylenebilir. Yardımcı eylem kullanmamayla ilgili yanlışlar, sadece temel düzeydeki öğrenenlerde görülmüştür ve bunların sayısı 5’tir. İlgi adılı kullanmamayla ilgili yanlışlar ise, sadece yüksek 2’de görülmüştür ve bunların sayısı 2’dir. Nesne kullanmamayla ilgili yanlış ise, sadece yüksek 1’de bir öğrenen tarafından yapılmıştır. 291 5.3.2.2. Gereksiz Üye Kullanımına İlişkin Yanlışlar Gereksiz üye kullanımıyla ilgili toplam 206 yanlış saptanmıştır. Sözdizimsel yanlışlar içinde ikinci sırada bulunan gereksiz üye kullanımıyla ilgili yanlışların % 52,91’i temelde, % 47,09’u ise yüksekte yapılmıştır. Gereksiz üye kullanımıyla ilgili yanlışlar, çizelge 18’de görüldüğü gibi, 13 grupta toplanmıştır. Gereksiz üye kullanımıyla ilgili yanlışların içinde birinci sırayı gereksiz tanımlık kullanımına ilişkin yanlışlar almaktadır. Temelde 54, yüksekte ise 25 olmak üzere toplam 79 öğrenen gereksiz tanımlık kullanmıştır. Bu da gereksiz üye kullanımıyla ilgili yanlışların % 38,35’ini oluşturmaktadır. Gereksiz tanımlık yanlışları en çok temel düzeydeki öğrenenlerde görülmektedir. Yüksek düzeydeki öğrenenlerde bu yanlış türü yarı yarıya azalmaktadır. Gereksiz ilgeç kullanımıyla ilgili yanlışlar, gereksiz üye kullanımıyla ilgili yanlışların % 35,44’ünü oluşturmakta ve ikinci sırada yer almaktadır. Temelde 34, yüksekte ise 39 olmak üzere, toplam 73 öğrenen gereksiz ilgeç kullanımıyla ilgili yanlış yapmıştır. Bu gruptaki yanlışların kurlar ilerledikçe arttığı söylenebilir. Gereksiz yardımcı eylem kullanımıyla ilgili yanlışlar, gereksiz üye kullanımına ilişkin yanlışlar içinde üçüncü sırayı almaktadır. Temelde 7, yüksekte de 7 olmak üzere, toplam 14 öğrenen gereksiz yardımcı eylem kullanmıştır. Bu da gereksiz üye kullanımıyla ilgili yanlışların % 6,80’ini oluşturmaktadır. 292 Çizelge 18: Gereksiz Üye Kullanımı GTK T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Top lam % GİK GİSK GİYSK GNK GOBBK GOBK GBK GBEK GKAK GSAK GYTK GYEK Seviye Seviye Toplam % 5 13 16 8 12 15 10 79 2 13 6 5 8 18 21 73 0 0 0 0 0 0 1 1 0 0 0 0 0 1 1 2 0 0 1 0 0 0 1 2 0 1 1 3 0 0 2 7 0 0 0 0 0 1 0 1 0 0 0 0 3 5 4 12 0 0 0 0 1 0 0 1 0 1 1 1 0 7 2 12 0 0 0 0 0 1 0 1 0 0 0 0 1 0 0 1 0 0 6 1 0 5 2 14 7 28 31 18 25 53 44 206 38,35 35,44 0,49 0,97 0,97 3,40 0,49 5,83 0,49 5,83 0,49 0,49 6,80 100 3,40 13,59 15,05 8,74 12,14 25,73 21,36 100 Temel ve Yüksek % 52,91 47,09 GEREKSİZ ÜYE KULLANIMINA İLİŞKİN YANLIŞLARIN KISALTMALARI GTK: Gereksiz Tanımlık Kullanımı GİK: Gereksiz İlgeç Kullanımı GİSK: Gereksiz İşaret Sıfatı Kullanımı GİYSK: Gereksiz İyelik Sıfatı Kullanımı GNK: Gereksiz Nesne Kullanımı GOBBK: Gereksiz Olumsuzluk Biçimbirimi Kullanımı GOBK: Gereksiz Olumsuzluk Belirteci Kullanımı GBK: Gereksiz Bağlaç Kullanımı GBEK: Gereksiz Belirteç Kullanımı GKAK: Gereksiz Kişi Adılı Kullanımı GSAK: Gereksiz Soru Adılı Kullanımı GYTK: Gereksiz Yan Tümce Kullanımı GYEK: Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı 268 Gereksiz bağlaç ve kişi adılı kullanımıyla ilgili toplam 12’şer yanlış yapılmıştır. Her iki grup da gereksiz üye kullanımında % 5,83’lük oranla dördüncü sırada bulunmaktadır. Her iki grupta da temelde 3, yüksekte ise 9’ar yanlış yapılmıştır. Gereksiz olumsuzluk biçimbirimiyle ilgili temelde 5, yüksekte ise 2 olmak üzere toplam 7 yanlış yapılmıştır. Bu da gereksiz üye kullanımına ilişkin yanlışların % 3,40’ını oluşturmaktadır. Bu gruptaki yanlışların kurlar ilerledikçe azaldığı söylenebilir. Gereksiz iyelik sıfatı ve gereksiz nesne kullanımına ilişkin 2’şer yanlış yapılmıştır. Gereksiz iyelik sıfatı yüksek düzeydeki 2 öğrenen tarafından kullanılırken, gereksiz nesne kullanımı ise, bir temel ve bir yüksek düzey öğreneni tarafından yapılmıştır. Gereksiz işaret sıfatı, gereksiz olumsuzluk belirteci, gereksiz belirteç, gereksiz soru adılı, gereksiz yan tümce kullanımına ilişkin birer yanlış yapılmıştır. Bu yanlışların hangi kurlarda yapıldığı çizelge 18’de gösterilmiştir. 5.3.2.3. Belirteçlere İlişkin Yanlışlar Belirteçlere ilişkin yanlışlar, sözdizimsel yanlışların üçüncü sırasında yer almaktadır. Belirteçlere ilişkin temelde 26, yüksekte ise 19 olmak üzere, toplam 45 yanlış yapılmıştır. Temeldeki yanlışların oranı % 57,78 iken, yüksekteki yanlışların oranı % 42,22’dir. Belirteç yanlışları kendi içinde belirtecin eylemden önce kullanımı, belirtecin eylemden sonra kullanımı ve belirtecin nesneden sonra kullanımı olmak üzere Çizelge 19’da üç grupta toplanmıştır. 294 Çizelge 19: Belirteç Yanlışları Kurlar Belirtecin eylemden önce kullanımı T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam % Belirtecin eylemden sonra kullanımı 0 0 0 1 2 4 7 14 31,11 Belirtecin Seviye Seviye nesneden toplam % sonra kullanımı 0 0 3 12 3 4 2 24 53,33 2 0 1 1 1 0 2 7 15,56 2 0 4 14 6 8 11 45 100 Temel ve Yüksek % 4,44 0,00 8,89 31,11 13,33 57,78 17,78 24,44 42,22 100 Belirtecin eylemden sonra kullanımına ilişkin yanlışlar, belirteç yanlışları içinde en fazla görülenidir. Temelde 18, yüksekte ise 6 olmak üzere, toplam 24 öğrenen belirteci eylemden sonra kullanmıştır. Bu belirteçler, yardımcı eylemden sonra ve ana eylemden önce kullanılması gereken belirteçlerdir ve belirteç yanlışlarının % 53,33’ünü oluşturmaktadır. Bu gruptaki yanlışların temelde çok fazla görüldüğü, yüksekte ise 1/3 oranında azaldığı söylenebilir. Belirteç yanlışları içinde ikinci sırayı, belirtecin eylemden önce kullanımına ilişkin yanlışlar almaktadır. Temelde 3, yüksekte ise 11 olmak üzere toplam 14 öğrenen belirteci eylemden önce kullanmıştır. 31,11’ini oluşturmaktadır. Bu gruptaki Bu da belirteç yanlışlarının % yanlışların kur ilerledikçe arttığı görülmektedir. Belirtecin nesneden sonra kullanımına ilişkin temelde 5, yüksekte ise 2 olmak üzere toplam 7 yanlış yapılmıştır. Bu da belirteç yanlışlarının % 15,56’sını oluşturmaktadır. Bu gruptaki yanlışların temelde daha fazla yapıldığı, kurlar ilerledikçe azaldığı söylenebilir. 295 5.3.2.4. Adıl Yanlışları Adıl yanlışları, % 5,05’lik oranla sözdizimsel yanlışların dördüncü sırasında yer almaktadır. Temelde 23, yüksekte ise 6 olmak üzere toplam 29 adıl yanlışı yapılmıştır. Adıl yanlışları çizelge 20’de de görüldüğü gibi adılın eylemden önce kullanımı, belgisiz adıl “personne”un eylemden önce kullanımı, çift adıllı tümcelerde adıl dizilişi yanlışı, adılın yardımcı eylemden sonra kullanımı, dönüşlü eylemin adılının yanlış yerde kullanımı, adılın eylemden sonra kullanımı ve adılın olumsuzluk biçimbiriminden önce kullanımı olmak üzere yedi grupta toplanmıştır. Adıl yanlışları içinde en fazla görülen yanlış, adılın eylemden sonra kullanımına ilişkin yanlışlardır. Bu grupta temelde 13, yüksekte ise 3 olmak üzere toplam 16 yanlış saptanmıştır ve bu sayı da adıl yanlışlarının % 55,17’sini oluşturmaktadır. Kurlar yükseldikçe bu gruptaki yanlışların azaldığı görülmektedir. Adıl yanlışları içinde ikinci sırayı, dönüşlü eylemin adılının yanlış yerde kullanımına ilişkin yanlışlar almaktadır. Bu yanlışların sayısı 4’tür ve sadece temelde görülmektedir. Bu da, adıl yanlışlarının % 13,79’unu oluşturmaktadır. 296 Çizelge 20: Adıl Yanlışları Kurlar AEÖK BAPEOK ÇATADY AYESK T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam 0 0 0 0 0 1 1 2 % 6,90 DEAYYK AESK AOBSK Seviye Seviye Temel Toplam % ve Yüksek % 0 0 0 1 0 0 0 1 0 0 0 1 0 0 0 1 0 0 0 1 1 0 1 3 0 0 2 2 0 0 0 4 1 3 1 4 4 2 1 16 0 1 1 0 0 0 0 2 1 4 4 9 5 3 3 29 3,45 3,45 10,34 13,79 55,17 6,90 100 3,45 13,79 13,79 31,03 17,24 79,31 10,34 10,34 20,69 100 Adıl Yanlışlarına İlişkin Kısaltmalar AEÖK: Adılın Eylemden Önce Kullanımı BAPEÖK: Belgisiz Adıl ‘Personne’un Eylemden Önce Kullanımı ÇATADY: Çift Adıllı Tümcelerde Adıl Dizilişi Yanlışı AYESK: Adılın Yardımcı Eylemden Sonra Kullanımı DEAYYK: Dönüşlü Eylemin Adılının Yanlış Yerde Kullanımı AESK: Adılın Eylemden Sonra Kullanımı AOBSK: Adılın Olumsuzluk Biçimbiriminden Sonra Kullanımı Adılın yardımcı eylemden sonra kullanımına ilişkin yanlışlar, adıl yanlışlarının üçüncü sırasında yer almaktadır. Temelde 2 ve yüksekte 1 olmak üzere, toplam 3 yanlış yapılmıştır. Adılın eylemden önce ve adılın olumsuzluk biçimbiriminden önce kullanımına ilişkin 2’şer yanlış saptanmıştır. Adılın eylemden önce kullanımına ilişkin yüksekte 2 yanlış yapılırken, adılın olumsuzluk biçimbiriminden önce kullanımına ilişkin temelde 2 yanlış yapılmıştır. 297 Belgisiz adıl “personne”un eylemden önce kullanımına ve çift adıllı tümcelerde adıl dizilişine ilişkin birer yanlış saptanmıştır. Her iki gruptaki yanlış da temel 4’te yapılmıştır. 5.3.2.5. Sıfat-Ad Dizilişine İlişkin Yanlışlar Sıfat-ad dizilişine ilişkin yanlışlar, sıfatın addan önce kullanımı adı altında tek başlık altında toplanmıştır. Bu gruptaki yanlışlar, sözdizimsel yanlışların beşinci sırasında bulunmaktadır. Aşağıdaki tabloda da görüldüğü gibi, temelde 6, yüksekte ise 8 olmak üzere, toplam 14 öğrenen sıfatı addan önce kullanarak yanlış yapmıştır. Çizelge 21: Sıfat – Ad Dizilişine İlişkin Yanlışlar Kurlar sıfatın addan once Kullanımı Seviye Toplam T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam 0 1 0 4 1 5 3 14 0,00 7,14 0,00 28,57 7,14 35,71 21,43 100 Seviye % 42,86 57,14 Temeldeki yanlışlar bu yanlışların % 42,86’sını oluştururken, yüksekteki yanlışlar % 57,14’ünü oluşturmaktadır. Kurlar ilerledikçe bu yanlışların arttığı görülmektedir. 298 5.3.2.6. Olumsuzluk Biçimbirimine İlişkin Yanlışlar Olumsuzluk biçimbirimiyle ilgili yanlışlar, olumsuzluk biçimbiriminin eylemden önce ve sonra kullanımıyla ilgili olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu yanlışların kurlara göre dağılımı aşağıdaki tabloda gösterildiği gibidir. Çizelge 22: Olumsuzluk Biçimbirimine İlişkin Yanlışlar Kurlar Olumsuzluk Biçimbiriminin Eylemden Önce Kullanımı Olumsuzluk Biçimbiriminin Eylemden Sonra Kullanımı Seviye Toplam T1 T2 T3 T4 T5 Y1 Y2 Toplam % 0 0 1 0 0 0 0 1 11,11 0 1 2 5 0 0 0 8 88,89 0 1 3 5 0 0 0 9 100 Seviye Temel ve Yüksek % % 0,00 11,11 33,33 55,56 0,00 0,00 0,00 100 100 0,00 Olumsuzluk biçimbiriminin eylemden önce kullanımıyla ilgili sadece temel 3’te 1 yanlış yapılmıştır. Olumsuzluk biçimbiriminin eylemden sonra kullanımıyla ilgili temelde 8 yanlış yapılmıştır. Yüksekte olumsuzluk biçimbirimiyle ilgili hiç yanlış yapılmadığı görülmektedir. 5.3.2.7. Ad-Ad Dizilişine İlişkin Yanlışlar Ad-ad dizilişine ilişkin sadece temel 5’te 1 yanlışa rastlanmıştır. Öğrenenlerin ad tamlamasının nasıl yapıldığını bildikleri ve bu konuya ilişkin bir yanlış dışında başka yanlış yapmadıkları görülmüştür. 5.3.2.8. Kısaltma Biçimbirimine İlişkin Yanlışlar Kısaltma biçimbirimi “ne …… que” nün kullanımına ilişkin sadece temel 4’te 1 yanlışa rastlanmıştır. 299 5.4. Yanlışların İstatiksel Olarak Karşılaştırılması Yıldırım ve Şimşek (1999: 153), dokümanlardan elde edilen verilerin mutlaka sayısallaştırılması veya nicelleştirilmesi gerekmediğini, araştırmacının saptadığı kategoriler veya analiz birimi doğrultusunda yaptığı analizden sonra bulduğu sonuçları, rahatlıkla düzyazı şeklinde de rapor edebileceğini belirtmekte ve eğer araştırmacı elde ettiği veriyi nicelleştirerek veya sayısallaştırarak sunmayı tercih ederse, bunu var veya yok, yüzde dağılımı ve kapsanan alan yoluyla yapabileceğini söylemektedirler. Biz bulgularımızı daha önce yüzde dağılımlarıyla vermiştik. Şimdi de yanlış türlerine göre düzeyler arasında bir ilişki olup olmadığına bakmak istiyoruz. Biçimsözdizimsel ve sözdizimsel yanlışlar ile temel ve orta düzey yanlışlar arasında, yanlış türleri ve sayısı açısından bir farklılık olup olmadığına bakmak için t testi yapılıp yapılamayacağı araştırılmıştır. Fakat verilerin t testinin sayıltılarını karşılamadığı ve normal dağılım göstermediği gözlemlenmiştir. Balcı (1997: 282), bu tür durumlarda nonparametrik bir test olan Mann-Whitney U Testinin yapılmasını önermektedir. Bu nedenle verilerin karşılaştırılmasında Mann-Whitney U Testi uygulanmıştır. Bu test için MINI TAB 13 for Windows İstatistik Programı kullanılmıştır. Test sonuçları aşağıdaki gibidir: a) Biçimsözdizimsel Yanlışlarda Temel ve yüksek düzey arasındaki farklılık Çizelge 23: Biçimsözdizimsel Yanlışlarda Temel ve yüksek düzey arasındaki farklılık Gruplar Sd P Değeri Temel 37 0,9053 Yüksek 37 Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde, temel ve yüksek düzeylerde yapılan yanlışlar arasındaki fark, P değeri 0,05’ten büyük (P > 0,05) olduğu için anlamsızdır. Yani temel ve yüksek düzeydeki öğrenlerin yaptıkları yanlışlar arasında anlamlı bir fark yoktur. 300 b) Biçimsözdizimsel Yanlışlarda Temel 1 ve Temel 5 Arasındaki Farklılık Çizelge 24: Biçimsözdizimsel Yanlışlarda Temel 1 ve Temel 5 Arasındaki Farklılık Gruplar Sd P Değeri Temel 1 37 0,0135 Temel 5 37 Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde temel 1 ve temel 5 düzeyinde yapılan yanlışlar arasındaki fark, P değeri 0,05’ten küçük (P< 0,05) olduğu için anlamlıdır. Bu iki grubun yaptığı yanlışlar arasında anlamlı bir farklılık vardır. Yani Temel 1 ve Temel 5 düzeyindeki öğrenenlerin yaptıkları yanlışlar, sayı ve yanlış türü açısından farklılık göstermektedir. c) Biçimsözdizimsel Yanlışlarda Yüksek 1 ve Yüksek 2 Arasındaki Farklılık Çizelge 25: Biçimsözdizimsel Yanlışlarda Yüksek 1 ve Yüksek 2 Arasındaki Farklılık Gruplar Sd P Değeri Yüksek 1 37 0,9655 Yüksek 2 37 Biçimsözdizimsel yanlışların yüksek 1 ve yüksek 2 kurlarında yapılan yanlışlar arasındaki fark, P değeri 0,05’ten büyük (P>0,05) olduğu için anlamsızdır. Bu iki grubun yaptığı yanlışlar arasında yanlış türü ve sayısı açısından anlamlı bir farklılık görülmemektedir. d) Sözdizimsel Yanlışlarda Temel ve Yüksek Düzey Arasındaki Farklılık Çizelge 26: Sözdizimsel Yanlışlarda Temel ve Yüksek Düzey Arasındaki Farklılık Gruplar Serbestlik P Değeri Derecesi Temel 38 0,3552 301 Yüksek 38 Sözdizimsel Yanlışlarda temel ve yüksek düzeydeki öğrenenlerinin yaptığı yanlışlar arasındaki fark, P değeri 0,05’ten büyük (P>0,05) olduğu için anlamsızdır. Bu iki grubun yaptığı sözdizimsel yanlışlar, yanlış türü ve sayısı bakımından hemen hemen birbirinin aynısıdır. e) Sözdizimsel Yanlışlarda Temel 1 ve Temel 5 Arasındaki Farklılık Çizelge 27: Sözdizimsel Yanlışlarda Temel 1 ve Temel 5 Arasındaki Farklılık Gruplar Sd P Değeri Temel 1 38 0,0644 Temel 5 38 Sözdizimsel Yanlışlarda, temel 1 ve temel 5 düzeyindeki öğrenenlerin yaptığı yanlışlar arasındaki fark, P değeri 0,05’ten büyük (P>0,05) olduğu için anlamsızdır. Her iki düzeyde de benzer yanlışlara rastlanmaktadır. f) Sözdizimsel Yanlışlarda Yüksek 1 ve Yüksek 2 Arasındaki Farklılık Çizelge 28: Sözdizimsel Yanlışlarda Yüksek 1 ve Yüksek 2 Arasındaki Farklılık Gruplar Sd P Değeri Yüksek 1 38 0,7514 Yüksek 2 38 Sözdizimsel yanlışlarda, yüksek 1 ve yüksek 2 düzeyindeki yanlışlar arasındaki fark, P değeri 0,05’ten büyük (P>0,05) olduğu için anlamsızdır. Yani her düzeydeki öğrenenlerin yaptığı yanlışlar birbirine benzemektedir. 302 g) Biçimsözdizimsel ve Sözdizimsel Yanlışlar Arasındaki Farklılık Çizelge 29: Biçimsözdizimsel ve Sözdizimsel Yanlışlar Arasındaki Farklılık Gruplar Sd P Değeri Sözdizimsel 38 0,0008 Yanlışlar Biçimsözdizim 37 sel Yanlışlar Biçimsözdizimsel ve Sözdizimsel yanlışlar arasındaki fark, P< 0,05 olduğu için anlamlıdır. Yani her iki yanlış grubundaki yanlışlar, yanlış türü ve sayısı bakımından birbirlerinden farklıdır. 303 6. ÖĞRENEN YANLIŞLARININ NEDENLERİNİN İRDELENMESİ Yanlış nedenleri araştırılırken, her bölümde en az 5 ve üzeri yanlış yapılan konularda yanlış nedenleri araştırılmıştır. Beşten az yanlışa rastlanan bölümlerin nedenleri üzerinde durulmamıştır. Çünkü az rastlanan yanlışlar sistematik yanlış değildir ve daha çok öğrenenlerin kişisel özelliklerinden kaynaklanan yanlışlardır. Yanlış nedenleri çok fazla olmasına karşın, en belirgin nedenler, anadili Türkçeden veya birinci yabancı dil olan İngilizceden yapılan olumsuz aktarımlar ve aşırı genellemelerdir. Bu bölümde, mümkün olduğunca yanlışlar gruplara göre ele alınmaya çalışılmıştır. Her yanlışın üzerinde tek tek durmamız mümkün olmadığından ve çok geniş bir yanlış gruplaması olduğundan mümkün olduğunca genel yanlışlar üzerinde durulmuştur. Yanlışların nedenleri incelenirken, incelenen yanlış türüne ilişkin yanlışların dökümünü görmede kolaylık sağlaması açısından, her yanlış türünün yanına bir numara konmuş ve bu yanlış türünün ait olduğu başlık dipnotta belirtilmiştir. 6.1. BİÇİMSÖZDİZİMSEL YANLIŞLAR 6.1.1. Tanımlık Yanlışları 1 Biçimsözdizimsel yanlışlar arasında büyük bir yere sahip olan tanımlık yanlışları, Fransızca öğrenen Türkler için büyük bir zorluk oluşturmaktadır. Bu gruptaki yanlışlar, tamamen hedef dilin yapısından kaynaklanan yanlışlardır. Bunlara diliçi yanlışlar da denebilir. Adın başına gelecek tanımlığı bulmada kesin kuralların olmaması (adın sonuna gelen birkaç biçimbirim dışında), öğrenenlerin yanlış tanımlık kullanmalarında önemli bir etkendir. Anadolu Üniversitesi, Fransız Dili Öğretmenliği Bölümünün birinci sınıf öğrencilerinin yaptığı basit tümce yanlışlarını çözümleyen Ulupınar (1987: 53), tanımlık yanlışlarının Türkçede tanımlık olmamasından kaynaklandığını söylemektedir. Ayrıca “de” ilgecinin yanına tanımlık gelmesiyle oluşan Parça Bildiren Tanımlık, öğrencilerin önce adın başına doğru tanımlığı getirmesini ve daha sonra “de” ilgeciyle yeni bir yapı oluşturmasını 1 Tanımlık Yanlışları için bkz. 5.1.1. 304 gerektirir. Eğer öğrenci doğru tanımlığı bulamamışsa, “de” ilgeciyle yeni bir bileşim oluşturamaz ve bu işlemde baştan yanlış yapmış olur. Bileşik tanımlık da “de” veya “à” ilgecinin yanına adın gerektirdiği tanımlığın gelmesiyle oluşan bir işlemdir. Parça bildiren tanımlıkta olduğu gibi, öğrenenin öncelikle doğru tanımlığı bulması ve daha sonra iki ilgeçten birini getirerek gerekli işlemi yapması gerekir. Bazen de öğrenen doğru tanımlığı bulsa bile, ilgeçlerle tanımlık bileşimini sağlayamadığı için yanlış yapmaktadır. Fransızcadaki tanımlıklar sadece Türkler için değil, Çinli öğrenciler için de büyük güçlük oluşturmaktadır. Hisquin (2001: 20), “Fransızcadaki tanımlıklar eril, dişil, tekil ve çoğul yapılarıyla ve belirli, belirsiz ve parça bildiren türleriyle son derece karmaşıktır. Öğrenenlerin anadili olan Çincede bu kavramın bulunmaması, Çinli öğrencilerin bu kuralı öğrenmelerinde büyük güçlük oluşturmaktadır.” demektedir. 6.1.2. İlgeç Yanlışları2 İlgeç yanlışları da genel yanlışlar içinde en büyük paya sahip olan yanlışlar arasındadır. Bu çalışmada ad durum eklerinin yerine kullanılan Fransızcadaki “préposition” için ve yer ve zaman ilgeçleri için İlgeç sözcüğü kullanılmıştır. Türkçedeki ad durum ekleri, doğrudan ada getirilen biçimbirimler olmasına karşın, Fransızcadaki ad durum eki yerine geçen ilgeçler eylemlerden sonra gelir. Bazen eylemin aldığı ilgeç hem Türkçede hem de Fransızcada aynı olurken, bazen tamamen zıtlık gösterir. Örneğin, Fransızcada “bakmak” anlamına gelen “regarder” eylemi, Türkçede “–A bakmak” iken Fransızcada “-İ bakmak” şeklindedir. Fransızcada öğrenenin bu eylemin yanına hiç ilgeç koymaması gerekirken, çoğunlukla “à” ilgecini kullanır ve yanlış yapar. Bir başka örnek ise “s’intéresser” (ilgilenmek) eylemidir. Bu eylem Fransızcada “à” ilgecinin kullanılmasını gerektirirken, Türkçede “ile” (avec) ilgecinin kullanılmasını gerektirmektedir. Genelde öğrenenler bu yanılgıya sıkça düşerek “à” yerine “avec” ilgecini kullanmaktadırlar. 2 İlgeç Yanlışları için bkz. 5.1.2. 305 Bu çalışmada Türkçeden olumsuz aktarım yanlışlarının sayısı 52’dir. Diğer yanlışlar ise eylemin aldığı ilgeci bilmemekten kaynaklanmaktadır. D.123.4. tümcesinde, Fransızca ilgecin yerine İngilizce ilgeç kullanılmıştır. (D.123.4. *J’ai peur de faire quelques choses d’intéressant on examen. ). Fransızcadaki “à” ilgecini hatırlayamayan öğrenen bu ilgecin yerine İngilizcedeki “on” ilgecini getirerek tümceyi tamamlamıştır. Rus öğrencilerin yaptıkları yanlışları inceleyen Debrenne (2003: 1-2), öğrencilerin özellikle yer ve zaman ilgeci kullanımında oldukça fazla yanlış yaptıklarını belirtmektedir. Bu öğrenenlerin yaptıkları ilgeç yanlışları, Türk öğrenenlerin yaptıkları ilgeç yanlışlarıyla benzerlik taşımaktadır. 6.1.3. Sıfat Yanlışları 6.1.3.1. İşaret Sıfatı Yanlışları3 Bu çalışmada tespit edilen 21 işaret sıfatından 10’u çoğul adın önüne tekil işaret sıfatının getirilmesiyle yapılan yanlıştır. Bu yanlışların Türkçeden olumsuz aktarım sonucu yapıldığı söylenebilir. Çünkü Türkçede çoğul adların önünde daima tekil işaret sıfatı kullanılır. 11 yanlış ise adın tanımlığına uygun işaret sıfatı kullanılmamasıyla ilgilidir. Çoğul yapılmayan işaret sıfatlarının içinde de adın tanımlığına uymayan işaret sıfatları kullanılmıştır. Fransızcada işaret sıfatları önüne geldikleri adın tanımlığına göre adla uyum sağlarlar. Bu çalışmadaki işaret sıfatı yanlışlarının nedenleri, adın tanımlığını bilmeme ve kuralı kavrayıp ada göre işaret sıfatını çoğul yapmama olarak açıklanabilir. 3 İşaret Sıfatı Yanlışları için bkz. 5.1.3.1. 306 6.1.3.2. İyelik Sıfatı Yanlışları4 Tüm sıfatlarda olduğu gibi iyelik sıfatları da önüne geldikleri adla cins ve sayı bakımından uyum sağlarlar. Öğrenenin öncelikle adın kime ait olduğunu bulması gerekir. Onu bulduktan sonra sahip olunanın cinsi ve sayısına göre iyelik sıfatının uyumunu yaptırması gerekir. İyelik sıfatlarının ilk verildiği kur olan Temel 1 düzeyi temel gruplar içinde bu tür yanlışların en fazla yapıldığı kurdur. Ondan sonraki temel kurlarda daha az yanlış yapılmıştır. Yukarda belirtilen birinci işlemi yapabilen öğrenenlerin bazıları, ikinci ve üçüncü işlemde yani cins ve sayı bakımından uyum sağlamada yanlış yapmaktadırlar. Türkçede “İyelik sıfatı” kavramı yoktur. Onun yerine İyelik eki kullanılmaktadır. Bu nedenle öğrenenler iyelik sıfatı kurallarını öğrenirken ve uygularken oldukça zorlanmaktadırlar. Ayrıca adların tanımlıklarını ezberlemek de onlar için ayrı bir zorluk oluşturmaktadır. İyelik sıfatı yerine farklı sözcük kullanımıyla ilgili 4 yanlış tespit edilmiştir. Bunlardan 3’ü (D.20.7., D.113.16. ve D.190.4) iyelik sıfatı yerine onun sesletimine çok yakın olan farklı sözcüklerin kullanılmasıyla ilgili yanlışlardır. Öğrenen dalgınlıkla sesletimleri birbirine yakın olan bu sözcükleri yazmıştır. Diğer yanlışın nedeni bilinmemektedir. 6.1.4. Sıfat Uyumlarına İlişkin Yanlışlar Sıfat uyumalarına ilişkin toplam 177 yanlış tespit edilmiştir. Sıfatlar, birkaç istisna dışında daima adlarla cins ve sayı bakımından uyum sağlarlar. Uyum sağlayacakları şey sadece adlar değildir. Ad durumundaki özne olabileceği gibi, onun yerine geçen bir adıl da olabilir. Bazen de nesne durumundaki bir adılın da sıfatla uyum yapması gerekebilir. 4 İyelik Sıfatı Yanlışları için bkz. 5.1.3.2. 307 6.1.4.1.Özne-Sıfat uyumsuzluğuna İlişkin Yanlışlar5 Bu çalışmada öğrenenlerin özne durumundaki adla veya adılla sıfatın uyum yapması gerektiği kuralını kavrayamadıkları anlaşılmaktadır. Sıfatların özneyle uyum yapması kuralı ne Türkçede, ne de İngilizcede vardır. Fransızca öğrenirken ilk defa böyle bir kuralla karşılaşan öğrenenler, Temel kurlar içinde özellikle Temel 1’de oldukça fazla yanlış yapmaktadır. Temel 2 ve 3’te rastlanmayan bu yanlışlar kurlar yükseldikçe tekrar artmaktadır. Bunun nedeni de öğrenenlerin özellikle yüksek kurlarda mümkün olduğunca bileşik tümce yapmaya çalışmaları ve bu arada bu kuralı unutmalarıdır. 6.1.4.2. Ad-sıfat uyumsuzluğuna ilişkin yanlışlar6 Bu çalışmada Ad-sıfat ve Sıfat-Ad Uyumsuzluğuna ilişkin yanlışlar ayrı ayrı ele alınmıştır. Fakat sonuçta her ikisinde de adla uyum sağlamayan sıfatlara ilişkin yanlışlar söz konusudur. Özne-sıfat uyumsuzluğunda olduğu gibi, bu tür yanlışlarda da öğrenenin uyum kuralını özümsemediği görülmektedir. Türk öğrenenlerin sıfat uyumlarıyla ilgili yanlış yapmalarının en önemli nedenlerinden birisi, Türkçede ve öğrenenlerin birinci yabancı dilleri olan İngilizcede sıfat uyumunun olmamasıdır (Ulupınar, 1987: 50-51). Sıfatlarla adların hem cins, hem de sayı bakımından uyumlarını yapabilmek için öncelikle adın tanımlığını bilmek ve daha sonra sayısına göre uyum yapmak gerekmektedir. Öğrenenler, bu kuralı tam olarak öğrenemedikleri için uyum yanlışı yanmaktadırlar. 6.1.4.3. Adıl (Nesne Durumunda)-Sıfat Uyumsuzluğu7 Belirli eylemlerle (rendre, faire gibi) (kılmak, yapmak gibi), adıl kullanıldığı zaman ve sıfatın da bu adılı nitelediği durumlarda sıfat adılla uyum yapar. Öğrenenler bu kuralı bilmediklerinden bu uyumu yapamamışlardır. 5 Özne-Sıfat Uyumsuzluğuna İlişkin Yanlışlar için bkz. 5.1.4.1. Ad-Sıfat Uyumsuzluğuna İlişkin Yanlışlar için bkz. 5.1.4.2. 7 Adıl (Nesne Durumunda) –Sıfat Uyumsuzluğu için bkz. 5.1.4.4. 6 308 6.1.5. Adlarla İlgili Yanlışlar 6.1.5.1. Çoğul Ad Yapım Yanlışları8 Adları çoğul yapmak için temel kural, adın önüne bir “s” getirmektir. Fakat bu kurala uymayan bazı adlar vardır. Çoğul yapım kuralını aşırı genelleme yaparak bütün adlara uygulayan öğrenenler, genel çoğul yapım kurallarına uymayan adları çoğul yaparken yanlış yapmışlardır. 6.1.5.2. Sayı Sıfatı-Ad Uyumsuzluğu9 Adlardan önce onu niteleyen herhangi bir sayının bulunması, bu sayının tekil ya da çoğul oluşuna göre adın uyum yapmasını gerektirir. Bu çalışmada tespit edilen yanlışlarda sayılarla adların uyum sağlamadığı görülmektedir. Bunun nedeni de sayıların öğrenenler tarafından bir sıfat gibi görülmeyişidir. Ayrıca Türkçede sayı sıfatlarından sonra gelen adların çoğul eki almaması da öğrencilerin bu kuralı Fransızcaya uygulayarak olumsuz aktarım yapmalarına neden olmaktadır. 6.1.6. Adıl Yanlışları 6.1.6.1. İşaret Adılı ve Soru Adılı Yanlışları10 Temel düzeyde işaret adılları temel 4 kurunda görülmektedir ve tespit edilen 16 yanlıştan 15’i de bu kurda Fransızca öğrenen öğrencilere aittir. Yüksek 1’de sadece 1 öğrenen bu tür bir yanlış yapmıştır. Diğer öğrenenlerin bu tür yanlışları yapmamalarının nedeni işaret adılı kullanmamalarıdır. Tespit edilen yanlışların nedenleri ise, öğrencilerin işaret adılı kurallarını öğrenememelerinden kaynaklanmaktadır. Çünkü bu adıllar, yerlerine geçtikleri adların sayısına ve cinsine göre değişmektedirler. 8 Çoğul Ad Yapım Yanlışları için bkz. 5.1.5.1. Sayı Sıfatı-Ad Uyumsuzluğu için bkz. 5.1.5.5. 10 İşaret Adılı ve Soru Adılı Yanlışları için bkz. 5.1.6.1. 9 309 Soru adıllarına bakıldığında ise, genelde öğrencilerin bir soru adılı kullanmaları gerektiğini bilmelerine karşın, adılları yanlış kullandıkları görülmektedir. Bu yanlışların bazıları D.96.1’de olduğu gibi tanımlık bilmemekten kaynaklanırken, bazıları da D.80.11., 81.4., 82.2., 84.1., 86.1., 89.3.’te rastlandığı gibi öğrenenin eril-çoğul soru adılı kullanması gerektiğini bildiği halde ses benzerliğinden dolayı “lesquels” yerine “lequels” kullanmasıdır. Böyle bir yanlışı yapmanın en büyük nedeni, “adlar çoğul olduğu zaman sonlarına bir “s” konulur” kuralının genelleştirilmesidir. D.96.1.’deki yanlış ise tanımlık bilmemekten kaynaklanmaktadır. 6.1.6.2. Kişi Adılı Yanlışları 6.1.6.2.1. Yanlış Adıl Kullanımı11 Yanlış adıl kullanımı ile ilgili yanlışların nedenleri üç grupta toplanabilir. Bunlardan birincisi, eylemin ilgeç alıp almadığını bilmemek ve buna bağlı olarak da belirtili nesne durumunda bir adıl mı, yoksa dolaylı tümleç durumunda bir adıl mı kullanılacağını kestirememektir. Öğrenenin, eylem “à” ilgeci alıyorsa farklı adıl, hiç ilgeç almıyorsa belirtili nesne durumunda farklı bir adıl kullanması gerekir. Bu başlık altında toplanan yanlışlar arasında, eylemin ilgeç alıp almadığını bilmemekten kaynaklanan birçok yanlış vardır. İkinci gruptaki yanlışlar ise eylemlerin aldığı ilgeçlerden sonra kullanılan adıllarla, eylemlerin önünde kullanılan adılların karıştırılmasından kaynaklanmaktadır. D.39.3., D.41.2., D.43.3., D.46.2., D.47.4., D.49.2. yanlışları bu tür yanlışlardır. Ayrıca özne durumundaki adıllarla belirtili nesne veya dolaylı tümleç durumundaki adılların karıştırılmasından kaynaklanan D.85.3., D.85.4.’in yaptığı yanlışlar da bu grupta değerlendirilebilir. Sayısı çok az olan üçüncü gruptaki yanlışlar ise, adılın eylemden sonra kullanılması ve eylemin önünde kullanılan adılın eylemden sonra gelen ilgeçten 11 Yanlış Adıl Kullanımı için bkz. 5.1.6.2.1. 310 sonra kullanılan adıllar arasından seçilmesine ilişkin yanlışlardır. D.32.6., D.162.14’teki yanlışlar bu gruba girmektedir. Eylem ilgeç almadığı halde D.32.6. adılı eylemden sonra kullanmıştır ve bu adıl, özne durumunda kullanılan bir adıldır. Bu kullanım, deneğin adıl kullanımını bilmediğini göstermektedir. D.162.14.’te ise, eylemden sonra ilgeç olmamasına karşın, ilgeç varmış gibi adıl kullanılmıştır. Bunun iki nedeni olabilir, birincisi öğrenen İngilizceden olumsuz aktarım yaparak adılı eylemden sonra kullanmıştır, ikincisi ise ilgeçlerden sonra kullanılacak adılları öğrenen denek, bu kullanımı genelleştirerek bu tümceye de uygulamıştır. 6.1.6.2.2. Adıl Yerine İyelik Sıfatı Kullanımı12 Bu bölümde yer alan yanlışların sayısı oldukça azdır. Beş deneğin yaptığı bu yanlışlar, iyelik sıfatlarıyla adılların karıştırılmasından kaynaklanmaktadır. 6.1.6.3. İlgi Adılı Yanlışları13 Türkçede ortaç olarak adlandırılan ilgi adılları, Fransızca öğrenenlerin zor öğrendikleri ve kullanımında güçlük çektikleri bir konudur. Temelde 3, yüksek düzeyde ise 26 deneğin yanlış kullandığı ilgi adılları, Türkçeden çok farklı şekilde kullanılmaktadır. Basit ilgi adılları olan “qui” , “que” ve “où”nun öğrenimi genelde büyük sorun yaratmamaktadır. Fakat “dont” ilgi adılı Türklerin en fazla güçlük çektikleri konulardandır. Çünkü “dont” ilgi adılını kullanabilmek için öğrenenlerin “de” ilgeci alan eylemleri ve ad ve sıfat tamlamalarını çok iyi bilmeleri gerekmektedir. Aksi halde öğrenen “dont” adılı yerine “que” adılını kullanarak yanlış yapmaktadır. Bileşik ilgi adılı kullanımı öğrenenlere daha karmaşık gelmektedir. Çünkü öğrenen eylemlerin aldığı ilgeçleri çok iyi bilmelidir. Bu çalışmadaki deneklerin 7’si “qui” yerine “que”, 1’i de “que” yerine “qui” kullanmıştır. Diğer yanlışlara bakıldığında ise öğrenenlerin ilgi adıllarını birbirlerinin yerine kullanarak yanlış yaptıkları görülmektedir. “Dont” yerine “que” kullanımı 1, “que” yerine “dont” kullanımı 2, “que” yerine “où” kullanımı 2, “où” yerine “que” 12 13 Adıl Yerine İyelik Sıfatı Kullanımı için bkz. 5.1.6.2.3. İlgi Adılı Yanlışları için bkz. 5.1.6.3. 311 kullanımı 2, “où” yerine “dont” kullanımı 3, “dont” yerine “où” kullanımı 1’dir. Bileşik ilgi adıllarına ilişkin yanlış sayısı sadece 4’tür. Bunların 3’ü tanımlığı yanlış bilmekten kaynaklanırken 1’i de yazım yanlışından kaynaklanmaktadır (D.189.5. à laquelle yerine à laquel yazılmıştır). Öğrenenlerin ilgi adıllarını karıştırmalarının nedeni bu konunun oldukça karışık olması ve öğrenenlerin bu adılları iyi özümseyememeleridir. Bu yanlışlara özellikle yüksek düzeydeki öğrenenlerde fazla rastlanmasının nedeni, bileşik ilgi adıllarının yüksek kurlarda görülmesi ve öğrenenlerden yazılı anlatım sınavında mümkün olduğunca bileşik tümce kullanmalarının istenmesidir. Fransızcadaki ilgi adıllarının kullanımında Türkçenin yapısından kaynaklanan güçlükleri ele alan Kasap (2003: 213), ilgi adılı yanlışlarının çoğunun, Fransızcadaki eylemlerle Türkçedeki aynı anlamdaki eylemlerin farklı ilgeç almalarından kaynaklandığını belirtmektedir. Bizim çalışmamızda da Kasap’ın bu görüşünü destekleyen yanlışlar vardır. Öğrenenlerin ilgi adıllarını birbirinin yerine kullanmalarında Fransızcadaki eylemlerin aldığı ilgeçlerle, Türkçedeki eylemlerin aldığı ilgeçlerin aynı olmamasının büyük payı olduğu söylenebilir. 6.1.7. Eylem Yanlışları 6.1.7.1. Eylem Çekim Yanlışları 6.1.7.1.1. Ana Eylem Çekim Yanlışları14 Temelde 94, yüksekte ise 45 yanlışa rastlanmıştır. Öğrenenlerin eylemleri hangi zamanda çekmeleri gerektiğini bildikleri, buna karşın eylemi uygun zamanda çekerken yanlış yaptıkları görülmektedir. Fransızcada düzenli eylemler denilen birinci ve ikinci grup eylemlerin çekiminde fazla zorluk çekilmediği, fakat düzensiz eylemler denilen üçüncü grup eylemlerin çekiminde oldukça fazla yanlış yapıldığı tespit edilmiştir. Birinci grup eylemlerin çekimiyle ilgili 31, ikinci grup eylemlerin çekimiyle ilgili 8 yanlışa rastlanmıştır. Diğer yanlışlar ise üçüncü grup eylemlere ilişkin yanlışlardır. Bu durum da, üçüncü grup eylemlerin çekiminin zor öğrenildiğini ve kullanımda birçok yanlışın ortaya çıktığını göstermektedir. 14 Ana Eylem Çekim Yanlışları için bkz. 5.1.8.1.1. 312 Fransızcada eylem çekimindeki en büyük güçlük, düzensiz eylemlerin bazı zaman çekimlerinde (Présent, imparfait, impératif gibi) mastar eki atıldığında geriye kalan kısmının çekim sırasında çok değiştiği ve hatta bazen eylemin tanınmaz hale geldiğidir. Zaman, kip, kişi ve zaman eklerini içinde barındıran ekler eylemden ayrıldığı zaman Türkçedeki gibi geriye eylemi tanımlayan bir kök kalmamaktadır. Uzun (2004:141), bu duruma “savoir” (bilmek) eyleminin çekimini örnek vererek mastar eki atıldıktan sonra geriye kalan sözcük biçimbirimi ve ona eklenen zamanla ilgili biçimbirimlerin bağımsız parçalar olmadığını ve sağa eklenen biçimbirimlerin ne kadarının zamanı, kipi, kişiyi, sayıyı vb. gösterdiğinin bilinmediğini söylemektedir. Ulupınar (1987:59), Fransızcadaki eylemlerin düzensizliğinin, öğrenenlerin benzetme (Fr: analogie) yanlışı yapmalarına neden olduğunu söylemekte ve aynı ekle biten mastar eylemlerin farklı şekilde çekildiklerini, bu durumda öğrenenlerin yanlışları en aza indirmek için her eylemin çekimini ayrı ayrı öğrenmek zorunda olduklarını belirtmektedir. Gerçekten de eylemlerin çekimindeki bu farklılıklar, Fransızca öğrenen Türkler için büyük bir güçlük yaratmaktadır. Bazen öğrenenlerin eylemi hangi zamanda çekmeleri gerektiğini bildikleri halde, zamanları birbirleriyle karıştırdıkları gözlemlenmektedir. Bazen de bu durum, çekimleri birbirine benzeyen eylemleri karıştırarak birbirlerinin yerine kullanmalarına neden olmaktadır. Örneğin, D.26.1. *Je suit de la maison à 8 heures du matin. tümcesinde verilen «suit» çekimi «suivre » eylemine aittir. Oysa soruda parantez içinde « sortir » (çıkmak) eylemi verilmiş ve şimdiki zamanda çekimi istenmiştir. Öğrenen bu eylemi « suivre » (izlemek) eylemiyle karıştırmış ve « sors » çekimi yerine « suit » yazarak yanlış yapmıştır. İlginç bir örnek de D.17.6. *Elif et Nuri habitents à Ereğli. tümcesidir. Çoğul adlara « s » getirilmesi gerektiği kuralını öğrenen D.17 bu kuralı eylem çekimine de uygulayarak « habitent » yerine « habitents » yazarak yanlış yapmıştır. Bazen de birinci grup eylemlerde mastar ekinin tam olarak ne olduğunu anlayamayan öğrenen « ER » eki yerine « RER » ekini atmakta ve geri kalan sözcük biçimbirimine zaman biçimbirimini ekleyerek yanlış yapmaktadır. Bu duruma D.28.2. *Nous entons dans la station et nous faisons la queue . örneği verilebilir. Denek « entrons » yerine « entons » yazarak yanlış yapmıştır. Sonuç olarak eylemlerin çekimi tam olarak öğrenilmediği için yanlış yapılmaktadır. 313 6.1.7.1.2. Çekimli Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı 15 Bu bölüme ilişkin temelde 18, yüksekte ise 8 olmak üzere toplam 26 yanlışa rastlanmıştır. Tespit edilen yanlışlardan 3’ü birinci grup eylemlere ait yanlışlarken, kalan 23 yanlışın 3. grup eylemlere ait olduğu görülmektedir. Ayrıca bir başka tespit de 18 yanlışın temel düzeydeki öğrenenlere ait olduğudur. Eylemlerin o zamanda çekimini bilmeyen öğrenenlerin eylemleri mastar haliyle yazdıkları görülmektedir. 6.1.7.1.3. Mastar Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı 16 Bu bölümde yer alan toplam 9 yanlıştan 7’si temel düzey öğrenenlerine aittir. Deneklerden 7’si tümcede iki eylem bulunduğunda birinci eylemin çekilip ikinci eylemin mastar halde bırakılması gerektiğini bilmemektedir. Bu nedenle tümcedeki her iki eylemi de özneye göre çekmiştir. Diğer iki denek ise (D.62.8. ve D.150.7.) ilgeçlerden sonra eylemin mastar kullanılması gerektiği kuralını bilmediğinden uygulamamıştır. 6.1.7.2. Eylemin Yanlış Zamanda Çekimine İlişkin Yanlışlar17 Yanlış zaman kullanımına ilişkin temelde 34, yüksekte 70 olmak üzere toplam 104 yanlışa rastlanmıştır. Temelde öğrenilen zamanların sınırlı olması ve bileşik zamanlardan sadece bir tanesinin öğrenilmesi, temeldeki yanlış sayısının az olmasında büyük bir etkendir. Yüksekte ise bütün bileşik zamanların öğrenilmesi ve uzun kompozisyonların, film, öykü özetlerinin yazılması yanlış sayısını artıran etkenlerden en önemlileridir. Anadolu Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Fransızca Bölümü öğrencileri üzerinde, Fransızcanın yabancı dil olarak öğretiminde dilbilgisi öğretimini inceleyen Türkmen (1992: 74), uygulama sırasında öğrencilerin zaman uyumları konusunda yeterince bilgi sahibi olmadıklarını, öncelikle zaman uyumlarını anlattığını ve daha sonra sınırlı bir zaman içinde asıl inceleme konusu olan dolaylı anlatımı anlattığını, sonuç olarak kontrol ve deney grubu öğrencilerinin aynı 15 Çekimli Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı için bkz. 5.1.8.1.2. Mastar Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı için bkz. 5.1.8.1.3. 17 Eylemin Yanlış Zamanda Çekimine İlişkin Yanlışlar için bkz. 5.1.8.2. 16 314 yanlışları yaptıklarını söylemektedir. Türkmen’in tespit ettiği yanlışlar, bizim tespit ettiğimiz zaman uyumu yanlışlarıyla benzerlikler taşımaktadır. Türkçede ortaç ve ulaç kullanımıyla yapılan bileşik tümceler, Fransızcada her yan tümcede eylemin temel tümcedeki eylemle uyumlu bir şekilde çekilmesini gerektirdiğinden, öğrenenlerin kafasını karıştırmakta ve bu uyumu yapmakta güçlük çekmelerine neden olmaktadır. Bazı bağlaçlardan sonra sadece bazı zamanların kullanılması tümce kuruluşunda kolaylık sağlarken (örneğin, jusqu’à ce que + subjonctif, au cas où + conditionnel présent gibi), temel tümceye göre yan tümcenin eyleminin önce veya sonra gerçekleşmesi kullanılacak zamanın belirleyicisi olmaktadır. Ayrıca sıralanmış basit tümcelerde birbirini takip eden eylemlerin zamanlarının da birbiriyle uyumlu olması gerekir. Arap öğrenciler üzerinde araştırma yapan Cuq (1996 : 5455), öğrencilerin bileşik tümcelerde zaman uyumu yanlışlarını oldukça fazla yaptıklarını, zaman uyumlarının gerekliliğinin farkında olmadıklarını, bir kaç tümcedeki eylemleri doğru zamanda çektikleri görülürse, bunun tamamen tesadüf olduğunu ve gerçekten zaman uyumlarını bilmediklerini söylemekte ve bu yanlışların Arapça ile Fransızcadaki zamanların birbirinden tamamen farklı oluşundan kaynaklandığını belirtmektedir. Fransızca ve Türkçedeki şart bildiren yapıları karşılaştıran Özçelik (1990 :80) ise,« Fransızca öğrenen Türk öğrenciler, şart bildiren tümcelerde zaman uyumu konusunda oldukça fazla yanlış yapmaktadırlar » demektedir. Bizim tespit ettiğimiz yanlışlardan bazıları da, Özçelik’in bu düşüncesini doğrular niteliktedir. Tespit ettiğimiz yanlışların en büyük nedeni öğrenenlerin zamanları birbirlerine karıştırmaları ve temel tümceyle yan tümcenin zamanını birbirine uyduramamalarıdır. Bunda Fransızcadaki zamanların hepsinin Türkçede bulunmamasının ve Fransızcadaki zaman uyumu kuralının Türkçede yer almamasının büyük payı vardır. 6.1.7.3. Özne-Yüklem Uyumsuzluğuna İlişkin Yanlışlar18 Temelde 67, yüksekte ise 45 yanlışın bulunduğu bu bölümdeki yanlışlar, genelde eşsesli veya sesletimi birbirine yakın olan eylem çekimlerinden oluşmaktadır. Bu durumda olan 74 yanlış saptanmıştır. Ulupınar’ın (1987: 49) tespit 18 Özne-Yüklem Uyumsuzluğuna İlişkin Yanlışlar için bkz. 5.1.8.3. 315 ettiği bazı yanlışlar da, bizim tespit ettiğimiz aynı sesletimden kaynaklanan yanlışlarla benzerlik göstermektedir. Bu duruma örnek olarak, bu bölümdeki yanlışların ilk üçü verilebilir: D.2.7. *Je parles anglaise et italienne. Je parle anglais et italien. D.3.5. *Il habitent à Ankara. Il habite à Ankara. D.14.1. *J’aimes un cinéma et j’aimes une livre. J’aime le cinéma et j’aime les livres. Yukardaki örneklerde de görüldüğü gibi yanlış ve doğru tümcelerdeki eylemlerin sesletimi aynıdır. Bu nedenle öğrenen ikisi arasındaki farkı ayırt etmekte zorlanmaktadır. D.3.5. örneği 3.tekil kişiye göre çekilmesi gereken eylemin 3. çoğul kişiye göre çekildiğini göstermektedir. Özne durumundaki bu adıllar da (il / ils) aynı şekilde sesletildiğinden öğrenenin yanlış yapmasına neden olmaktadır. Bazı yanlış eylem çekimlerine bakıldığı zaman ise, öğrenenin eylemin o kişiye göre çekimini bilmeyip sadece tahminde bulunarak yazdığı görülmektedir. D.101.1. *Il faisait froid et il pleuvoyait légèrement. tümcesinde, öğrenen « pleuvoir » (yağmur yağmak) eyleminin sonundaki « -voir » biçimbirimini görüp « voir » (görmek) eylemiyle bağdaştırmakta ve oradan yola çıkarak bu eylemi « voir » eylemi gibi çekmektedir. Oysa bu eylemin çekimi farklıdır ve « Il faisait froid et il pleuvait légèrement. » şeklinde yazılması gerekir. Bu bölümde karşılaşılan bir başka yanlış nedeni de, öğrenenin eylemi belirtili nesne durumudaki bir adıla göre çekmesidir. D.156.4. *Si les autre personnes vous voyez comme un rival, vous devez les voir comme un rival. tümcesinde öğrenenin dalgınlıkla böyle bir yanlışı yaptığı düşünülmektedir. Tümcenin « Si les autres personnes vous voient comme un rival, vous devez les voir comme des rivaux. » şeklinde yazılması gerekirdi. 316 Sonuç olarak, özne-yüklem uyumsuzluğuna ilişkin yanlışların genellikle öğrenenlerin eylem çekimlerini tam olarak özümsemediklerinden kaynaklandığı söylenebilir. 6.1.7.4. Sıfat Eylem (Participe Passé) Yanlışları 6.1.7.4.1. Özne-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu 19 Temelde 23, Yüksekte 16 deneğin yaptığı bu tür yanlışlar, öğrenenlerin yardımcı eylem olarak « être » eylemi kullanıldığı zaman ana eylemle özneninin cins ve sayı bakımından uyum sağlaması gerektiğini bilmemelerinden kaynaklanmaktadır. Öğrenenler, eylemin gerektirdiği doğru yardımcı eylemi bulmuş, yanına ana eylemin sıfat şeklini yazmış, fakat özneyle uyumunu yapmamışlardır. Bu bölümde bazı deneklerin aynı tür yanlıştan birden fazla yapmaları uyum kuralını öğrenemediklerini göstermektedir. Bu denekler, D.69, D.86, D.114, D.148, D.149, D.165, D.170’tir. Bu deneklerin her biri, özne-sıfat eylem uyumsuzluğuna ilişkin ikişer yanlış yapmıştır. 6.1.7.4.2.Gereksiz Özne-Sıfat Eylem Uyumu20 Temelde 30, yüksekte de 1 öğrenenin yaptığı bu yanlışların iki nedeni vardır. Bunlardan birincisi, yardımcı eylem olarak “avoir“ eyleminin kullanımını gerektiren eylemlerde “être“ eylemini gerektiren eylemlere uygulanan kuralların uygulanması, diğeri ise “être“ eyleminin yardımcı eylem olarak kullanılması gereken dönüşlü eylemlere özneyle uyum kuralının uygulanmasıdır. Temel 3, 4, ve Yüksek 1’deki öğrenenler “avoir“ yardımcı eylemini kullanmalarına karşın , sıfat eylemle özneyi cins ve sayı bakımından uyum yaptırmışlardır. Yani kuralı genelleştirmişlerdir. Temel 5 ve Yüksek 1’deki öğrenenler ise dönüşlü eylemlerle “être“ yardımcı eyleminin kullanılması gerektiğini ve bu yardımcı eylem kullanıldığında öznenin sıfat eylemle uyum yapması gerektiği kuralını bildikleri için bu kuralı burada uygulamışlardır. Oysa dönüşlü eylemlerin adılları belirtili nesne durumunda olursa 19 20 Özne-Sıfat Eylem Uyumsuzluğu için bkz. 5.1.8.4.1. Gereksiz Özne-Sıfat Eylem Uyumu için bkz. 5.1.8.4.2. 317 bu uyum geçerlidir. Öğrenenler bu kuralı bilmediklerinden bildikleri uyum kuralını tüm dönüşlü eylemlere uygulayarak yanlış yapmışlardır. 6.1.7.4.3. Sıfat Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı21 Temelde 2, Yüksekte ise 4 yanlışa rastlanmıştır. Burada 5 öğrenen “bir tümcede iki eylem olduğu zaman biri çekilir, diğeri mastar olarak bırakılır“ kuralını uygulamıştır. Oysa bu kural sıfat eylemler için geçerli değildir. Bu kural ana eylemler için geçerlidir. 1 öğrenen de (D.138.3.) “avoir“ eyleminin sıfat eylem biçimini bilmediğinden direk mastar şeklini yazmıştır. 6.1.7.4.4. Sıfat Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı22 Bu bölümdeki yanlışlara bakıldığında bu tür yanlışları yapan öğrenenlerin hem yardımcı eylemi, hem de sıfat eylemi özneye göre çekmeye çalıştıkları görülmektedir. Temelde 9, yüksekte 4 olmak üzere, toplam 13 deneğin her iki eylemi de çektiği görülmektedir. Bu öğrenenlerden 10’u ana eylemi özneye göre çekmiştir. Diğer öğrenenlerden 3’ü ana eylemi bir başka özneye göre çekerken, 1’i de participe présent (ortaç) kullanmıştır. Bu tür yanlışları yapmanın en büyük nedeni öğrenenlerin geçmiş zamanın yapısını iyi öğrenememiş olmalarıdır. Çünkü öğrenenler, eylemin geçmiş zamanda çekilmesi gerektiğini biliyor, yardımcı eylemi bulup özneye göre çekiyor ve sıfat eylem yazmak yerine ana eylemi özneye göre çekerek yazıyor. Yani sıfat eylemin işlevinin ne olduğunu, nasıl kullanıldığını bilmiyor. 6.1.7.4.5. Yanlış Sıfat Eylem Kullanımı23 Bu tür yanlışlara en çok temel düzeyde rastlanmıştır. Temelde 14, yüksekte 4 öğrenenin yaptığı bu tür yanlışlar daha çok düzensiz eylemlerin sıfatlaştırılmış biçimleriyle ilgilidir. Gerçekten de üçüncü grup eylemlerin sıfat eylemlerini oluştururken öğrenenler oldukça fazla zorluk çekmektedirler. Çünkü özellikle 3. grup 21 Sıfat Eylem Yerine Mastar Eylem Kullanımı için bkz. 5.1.8.4.5. Sıfat Eylem Yerine Çekimli Eylem Kullanımı için bkz. 5.1.8.4.6. 23 Yanlış Sıfat Eylem Kullanımı için bkz. 5.1.8.4.7. 22 318 eylemlerde kesin bir kural yoktur. Öğrenenlerin eylemlerin sıfatlaştırılmış biçimlerini ezberlemeleri gerekir. O nedenle zaman zaman bildikleri sıfat eylemlerden yola çıkarak bilmedikleri bir eylemin sıfatlaştırılmış biçmini bulmaya çalışmaktadırlar. Bu yöntem de çoğu zaman yanlış sıfat eylem kullanmakla sonuçlanmaktadır. Aşağıda yer alan Frato’nun “Düzeltme Ödevi“ adlı resmi, Fransızca öğrenenlerin aynı biçimbirimle bitmelerine karşın, üçüncü grup eylemlerin sıfat biçimlerinde nasıl zorlandıklarını ve yanlış sıfat eylem kullandıklarını göstermeleri açısından önemli bir örnektir (Astolfi, 2004:27). Şekil 7: Frato’nun „Düzeltme Ödevi“ Adlı Resmi 319 6.1.7.5. Yanlış Yardımcı Eylem Kullanımına İlişkin Yanlışlar24 Toplam 44 öğrenenin yaptığı bu tür yanlışlar daha çok temel 3 (17 yanlış) ve temel 4’te (13 yanlış) yoğunlaşmaktadır. Bunun nedeni de öğrenenlerin geçmiş zamanla temel 3’te tanışmaları ve temel 4’te daha geniş bir şekilde bu zamanı işlemeleridir. Daha sonra bu tür yanlışların sayısının azaldığı görülmektedir. Yanlış yardımcı eylem kullanımının en büyük nedeni öğrenenlerin hangi eylemle hangi yardımcı eylemi kullanacaklarını bilmemeleridir. Bazı eylemler “être“ yardımcı eylemi gerektirmelerine karşın, nesne aldıklarında “avoir“ yardımcı eylemi ile kullanılırlar. Öğrenenlerden D.51.1., D.52.1., D.53.3. *Daniel est passé sa journée chez Anne. tümcesinde bu tür yanlış yapmışlardır. Fransızcayı yabancı dil olarak öğrenen İspanyolların yaptıkları yanlışları anlatan Tomé ve Goicoechea Gómez (2004: 1), öğrencilerinin geçmiş zaman çekimlerinde yardımcı eylem “être” yerine “avoir”ı kullandıklarını söylemektedir. İspanyolcada sadece bir yardımcı eylem olması (haber) ve tüm geçmiş zaman çekimlerinde bu yardımcı eylemin kullanılması, öğrenenlerin bu tür yanlış yapmalarındaki nedenlerden biridir. Fakat Türk öğrenciler gibi, İspanyol öğrencilerin de eylemlerin aldıkları yardımcı eylemleri tam olarak öğrenememelerinin, tümce kuruluşlarında yanlışa neden olduğu söylenebilir. 6.2. SÖZDİZİMSEL YANLIŞLAR 6.2.1. Eksik Üye Kullanımı 6.2.1.1. Tanımlık Kullanmama25 Türkçede tanımlığın olmaması, öğrenenlerin Fransızcadaki tanımlıkları öğrenmelerini olumsuz etkilemektedir. Ulupınar (1978: 53) da, tanımlık yanlışlarının Türkçede tanımlık olmamasından kaynaklandığını belirtmektedir. Hemen hemen her kur öğrencilerinde rastlanan bu tür yanlışların sayısı oldukça fazladır. Temelde 62, yüksekte 37 öğrenenin yaptığı tanımlık kullanmama yanlışları, Fransızca öğretiminde 24 25 Yanlış Yardımcı Eylem Kullanımına İlişkin Yanlışlar için bkz. 5.1.9. Tanımlık Kullanmama için bkz. 5.2.1.1. 320 en çok rastlanan yanlışlar arasındadır. Türkçeden olumsuz aktarımın yanında, Türk öğrenenler tarafından tanımlığın öneminin kavranamamış olması da tanımlık kullanmamada önemli bir etkendir. Tomé ve Goicoechea Gómez (2004: 1), İspanyol öğrencilerin Fransızca öğrenirken tanımlık kullanmamayla ilgili yanlışlar yaptıklarını belirtmekte ve bu yanlışlara “Elle mange pain” (Elle mange du pain) (O (bayan) ekmek yiyor) örneğini vermektedir. Goicoechea Gómez’in öğrencilerinin yaptıkları tanımlık kullanmamayla ilgili yanlışlar Türk öğrencilerin yaptıkları yanlışlarla benzerlik taşımaktadır. 6.2.1.2. İlgeç Kullanmama26 İlgeç kullanmamanın birçok nedeni vardır. Özellikle eylemlerin gerektirdiği ilgeçleri bilmemek ve Türkçede bu eylemlerin herhangi bir durum eki almamaları öğrenenlerin ilgeç kullanmamalarında en büyük etkendir. Türkçede ilgeç istemeyen eylemlerden yola çıkarak olumsuz aktarım yapılan yanlışların sayısı 13’tür. Buna örnek olarak D.107.5., D.110.4., D.110.7., D.121.8., D.123.10., D.138.10.’nin ilgeç kullanmamaları verilebilir. 17 denek Türkçede de aynı anlama gelen kalma veya yönelme durum ekini kullanmamıştır. Bunlar “à + yer adı” veya “dans + yer adı” durumundaki ilgeçlerdir. Öğrenenlerin bu ilgeçlerin işlevlerini tam olarak bilmediklerinden bunları kullanmadıkları düşünülmektedir. İlgeç kullanmamada olumsuz aktarım olarak görülebilecek bazı yanlış türleri vardır. Bunlardan birisi “beaucoup” (çok) belirtecidir. Bu belirteçten sonra daima “de” ilgeci gelir. Ondan sonra gelen ad ise çoğul durumdadır. Türkçede böyle bir yapının bulunmayışı öğrenenlerin ilgeç kullanmamalarına neden olmaktadır. D.16.10., D.162.5. ve D.199.3.’teki yanlışlar bu olumsuz aktarım için örnektir. Diğer bir olumsuz aktarım örneği de olumsuz tümcelerde bazı eylemlerden sonra “de” ilgeci kullanılır. Öğrenen bu kuralı bilmiyorsa, D.107.14. örneğinde olduğu gibi, ilgeç kullanmamaktadır. 26 İlgeç Kullanmamayla ilgili bkz. 5.2.1.2. 321 Fransızcadaki ilgeçsel anlambirimleri ve Türkçeye çevrilirken öğrencilerin karşılaştıkları güçlükleri inceleyen Çamlıdere (1993: 95), çalışmasının sonunda öğrencilerin yaptıkları yanlışların genellikle her iki dili –Türkçe ve Fransızca- bilme ve kavramadaki eksikliklerden kaynaklandığını tespit ettiğini söylemektedir. Bizim tespit ettiğimiz yanlışların bir kısmının altında, Çamlıdere’nin belirttiği yanlış nedenleri yatmaktadır. Sonuç olarak ilgeç kullanmamadaki en büyük neden Türkçeden olumsuz aktarım ve eylemlerin gerektirdiği ilgeçleri bilmemektir. 6.2.1.3. İyelik Sıfatı Kullanmama27 Temel 3’te 4, yüksek 1 ve 2’de 1’er öğrenen iyelik sıfatı kullanmamıştır. Temel 3’teki öğrenenlere bakıldığında, 3 öğrenenin Türkçede iyelik eki kullanmadan da kullanılabilecek eylemleri seçtikleri ve Türkçeden yola çıkarak iyelik sıfatı kullanmadıkları görülmektedir. D.67.1. D.73.11. *Je prends petit déjeuner. (Kahvaltı yaparım.), ve D.70.6. *Après ma lesson, je prend déjeuner.(Dersimden sonra, öğle yemeği yerim.) Bu üç deneğin tümcesinde iyelik sıfatı kullanılmasa bile tanımlık kullanılması gerekirdi. Oysa denekler her ikisini de kullanmamışlardır. Yüksek 1’deki denek ise, D.156.5. *L’enseignement dans l’école et dans la famille influencent des attitudes des personnes et aussi des buts d’eux. tümcesinde iyelik sıfatı kullanmayıp yanlış bir tamlama yapmaya çalışmıştır. Yüksek 2’deki tümcede ise( D.200.3. *Même s’il y a des avantages, les désavantages du projet sont trop de les avantages.), hiç iyelik sıfatı kullanılmamıştır. Yüksekteki öğrenenlerin tamamen dikkatsizlik sonucu iyelik sıfatı kullanmadıkları söylenebilir. 6.2.1.4. Yardımcı Eylem Kullanmama28 Temel 1’de 2, Temel 3’te 2 ve Temel 4’te 1 öğrenen geçmiş zamanda yardımcı eylem kullanmamıştır. Temel 5 ve yüksekte yardımcı eylem kullanmayan öğrenen yoktur. Bu da bize geçmiş zaman kullanıldığında kur yükseldikçe bu tür yanlışların ortadan kalktığını göstermektedir. Geçmiş zaman Temel 3’te öğretilmeye 27 28 İyelik Sıfatı Kullanmamayla ilgili bkz. 5.2.1.3. Yardımcı Eylem Kullanmama için bkz. 5.2.1.4. 322 başlanmaktadır. Bizim deneklerimizin temel 1’deki yardımcı eylem kullanmamayla ilgili yanlışları doğdukları yeri söylemek için kullanmaları gereken « être » eylemini kullanmamalarından kaynaklanmaktadır. Bu da yeni dil öğrenmeye başlayan bir kişi için normal görülebilir. Çünkü öğrenenler, dil öğreniminin çok başındadırlar ve yapılar henüz oturmamıştır. 6.2.1.5. Adıl Kullanmama 29 Adıl kullanmama bölümünde yer alan yanlışların 23’ü dönüşlü eylemin adılının kullanılmamasıyla ilgilidir. Toplam 35 yanlıştan 23’ünün bu eylemlere ilişkin olması öğrenenlerin dönüşlü eylemlerle normal eylemleri ayırt edemediklerini göstermektedir. Temelde 14 öğrenenden hepsi bu tür yanlış yaparken, yüksekte bu tür yanlış yapanların sayısı 9’dur. Bu da bize kur yükseldikçe dönüşlü eylemlere ait adıl kullanmamayla ilgili yanlışların azaldığını göstermektedir. Türkçede dönüşlü eylem olmasına karşın dönüşlülüğü bildiren ve özneyle uyum içinde kullanılan bir adıl yoktur. Öğrenen eylemin dönüşlü eylem olduğunu anlayıp tümce içinde kullandığında mutlaka adılını da özneyle uyumlu bir şekilde kullanmak zorundadır. Eğer bu adıl kullanılmazsa bazı eylemler farklı anlamlara gelebilir. Örneğin, « se marier » (evlenmek) eylemi, « se » adılı yazılmadan kullanılırsa « marier » « evlendirmek » anlamına gelir. Diğer yanlışlardan D.134.3.’ün yanlışı belirtili nesne durumundaki adılın kullanılmaması, D.151.9.’in yanlışı ise özne durumundaki adılın kullanılmaması ile ilgilidir. Bu iki yanlışın, öğrenenlerin dikkatsizliklerinden kaynaklandığı sanılmaktadır. 6.2.1.6. Bağlaç Kullanmama30 Bağlaç kullanmamayla ilgili toplam 9 yanlışa rastlanmıştır. Bunlardan 6’sı iki tümcenin birbirine « que » bağlacıyla bağlanmasıyla ilgilidir. Bu tümcelerde öğrenenler, 29 30 temel tümceye yan tümceyi bağlarken « que » bağlacını Adıl Kullanmamayla ilgili bkz. 5.2.1.5. Bağlaç kullanmama için bkz. 5.2.1.6. 323 kullanmamışlardır. Bunların nedenleri araştırıldığında D.81.1., D.96.7., D.108.1., D.110.,3.’ün yanlışlarının İngilizceden olumsuz aktarım olduğu görülmektedir. Çünkü bu örnekler İngilizceye çevrildiğinde İngilizcede yan tümceyi temel tümceye bağlayan « that » bağlacını kullanmak zorunlu değildir. Bu dört öğrenen İngilizcedeki bu kuralı Fransızca tümcelere de uygulamışlardır. D.106.6.’da öğrenen « pour » ilgeci ile « pour que » bağlacını karıştırmıştır. « Pour » ilgecinden sonra ad, adıl veya mastar eylem gelir, fakat « pour que » bağlacından sonra bir yan tümce gelir. D.157.3. tümcesinde « et » (ve) bağlacı unutulmuştur. D.198.1. ve D.198.7.’de öğrenenin temel tümceyle yan tümce arasında « que » bağlacını kullanması gerektiğini öğrenmemiştir. Çünkü her iki tümcesinde de öğrenen yan tümcelerin eylemini özneye göre çekmiş, fakat bağlaç kullanmamıştır. 6.2.1.7. Olumsuzluk Belirteci veya Biçimbirimi Kullanmama31 D.191.6., D.167.9. D.201.7., D.204.1.’deki yanlışlarda tümce olumsuz yapılmaya çalışılırken “ne…..pas” biçimbiriminden birisi unutulmuştur. Fakat diğer yanlışlarda ise, “personne”, “jamais”, “rien” olumsuzluk belirteçleriyle “ne” olumsuzluk biçimbirimi kullanılması gerekirken kullanılmamıştır. Bu belirteçler kullanıldığı zaman “ne” kullanılır, fakat “pas” atılır. Bu öğrenenlerin, İngilizceden olumsuz aktarım yaptıkları görülmektedir. Çünkü İngilizcede bir tümcede iki olumsuzluk biçimbirimi kullanılmaz. Örneğin, “Nonbady came.” (hiç kimse gelmedi.) tümcesinde “non” olumsuzluk bildirdiği için “came” olumlu yazılmaktadır. 6.2.1.8. Yüklem Kullanmama32 Temelde 13, yüksek 1’de ise 2 öğrenen eylemsiz tümce kurmuştur. Bu gruptaki yanlışlar gittikçe azalmaktadır. Yüksek 2’de eylemsiz tümce kuran öğrenene rastlanmamıştır. Bu durum da bize, temel düzeydeki öğrenenlerin bir geçiş dönemi geçirdiklerini, henüz dilin yapısını tam olarak kavrayamadıklarından bu tür yanlışlıkları yaptıklarını göstermektedir. 31 32 Olumsuzluk Belirteci veya Biçimbirimi Kullanmamayla ilgili bkz. 5.2.1.7. Yüklem Kullanmamayla ilgili bkz. 5.2.1.9. 324 6.2.2. Gereksiz Üye Kullanımı 6.2.2.1. Gereksiz Tanımlık Kullanımı33 Temelde 54, yüksekte ise 25 öğrenen gereksiz tanımlık kullanmıştır. Bunlardan 24 yanlış, olumsuz tümcelerde “de” ilgeci yerine adın tanımlığının kullanılmasıyla ilgilidir. Bazı eylemler (avoir, prendre, faire, etc.) olumsuz kullanılırlarsa onlardan sonra gelen adların önünde tanımlık yerine “de” ilgeci kullanılır. Bu kuralı öğrenmeyen 24 denek bu tür yanlışlar yapmıştır. Fransızcada miktar belirteçlerinden sonra ad gelirse sadece “de” ilgeci kullanılır, bu ilgeçten sonra tanımlık kullanılmaz. Oysa 18 denek miktar belirteçlerinden sonra (beaucoup de, moins de, autant de, plus de peu de) tanımlık kullanmıştır. Bu öğrenenler, bu kuralı öğrenmediklerinden dolayı tanımlık kullanmışlardır. Fransızcada miktar bildiren adlarla tamlama yapıldığında “de” ilgecinden sonra tanımlık kullanılmaz. Temel 3’te miktar bildiren sözcükler (un morceau de …, un verre de…., vb.) öğretildiğinde, öğrenenlerin bu kuralı tam olarak öğrenemedikleri için fazla yanlış yaptıkları görülmektedir. Bu tür yanlışların sayısı 10’dur ve hepsi de Temel 3 grubundaki öğrenenler tarafından yapılmıştır. Diğer yanlışlar ise sıfatın, eylemin, adılın ve iyelik sıfatının başında tanımlık kullanılmasıyla ilgilidir. Sonuç olarak tanımlıkların nerede kullanılıp nerede kullanılmayacağını öğrenemeyen denekler her adın önüne bir tanımlık getirerek yanlış yapmaktadırlar. 6.2.2.2. Gereksiz İlgeç Kullanımı34 Temelde 32, yüksekte ise 39 gereksiz ilgeç kullanılmıştır. Bunlardan beşinde çift ilgeç kullanılmıştır. Yapılan yanlışlara bakıldığında bazı yanlışların Türkçeden olumsuz aktarım yanlışları olduğu görülmektedir. D.55.5., D.115.3., D.118.1., D.156.6., D.164.4., D.180.9., D.194.1., D.194.2., D.194.4., D.195.1., D.198.1.’deki yanlışlar tamamen Türkçeden yola çıkılarak yapılan olumsuz aktarım yanlışlarıdır. 33 34 Gereksiz Tanımlık Kullanımıyla ilgili bkz. 5.2.2.1. Gereksiz İlgeç Kullanımı için bkz. 5.2.2.2. 325 Örneğin, “D.198.1. *En général les parents ne veulent pas que leurs enfants regardent aux certaines programmes à la télé. » tümcesindeki « regarder » eylemi (bakmak) Türkçede –A/E durum eki istemektedir. Türkçede yönelme durumu gerektiren bu eylem Fransızcada belirtme durum eki istemektedir. Öğrenen Türkçeden olumsuz aktarım yaparak bu eylemden sonra yönelme durum eki anlamına gelen « à » ilgecini kullanmıştır. « Regarder » eylemiyle ilgili bu bölümde 5 yanlış yapılmıştır. Bir başka örnek de « aider » (yardım etmek) eylemiyle ilgilidir. Fransızcada ilgeç istemeyen bu eylem Türkçede yönelme durum eki istemektedir. D.180.9. Türkçeden olumsuz aktarım yaparak bu eylemden sonra « à » ilgecini kullanmıştır. Temel 2’de yer ve zaman ilgeçlerinin çok kullanılmaya başlamasıyla birlikte ilgeç yanlışlarının arttığı görülmektedir. Yüksekte ise uzun kompozisyonların yazılması öğrenenlerin ilgeç kullanımındaki yanlışlarının fazlalılığını ortaya koymaktadır. Sonuç olarak öğrenenlerin, eylemleri aldıkları ilgeçlerle birlikte öğrenmedikleri için gereksiz ilgeç kullandıkları, zaman zaman ilgeçleri birbirine karıştırdıkları görülmektedir. 6.2.2.3. Gereksiz Olumsuzluk Biçimbirimi Kullanımı35 Bu bölümle ilgili temelde 5, yüksekte ise 2 yanlış yapılmıştır. Fransızcada olumsuzluk belirteçleriyle (personne, rien, jamais) olumsuzluk biçimbirimlerinden sadece « ne » kullanılır. Saptanan 7 yanlıştan 6’sında olumsuzluk biçimbirimlerinin (ne …… pas) her ikisi de kullanılmıştır. Bu durum, öğrenenlerin Türkçeden olumsuz aktarım yaptıklarını göstermektedir. Çünkü Türkçede, olumsuzluk belirteci kullanıldığında yüklem olumsuzdur. Örneğin, “D.67.2. *Je ne mange pas rien à midi.” tümcesinin Türkçe karşılığı “öğleyin hiç bir şey yemiyorum.”dur. Görüldüğü gibi, olumsuzluk belirteciyle birlikte eylem de olumsuz hale getirilmiştir. Oysa Fransızcada bu tümce “Je ne mange rien à midi.” şeklinde kullanılır, olumsuzluk biçimbirimi “pas” kaldırılır. “D.41.3. –Est-ce qu’il n’y a pas de chaise dans la classe? *Si, il n’y a pas de chaise dans la classe.” örneğinde ise, olumsuz bir soruya 35 Gereksiz Olumsuzluk Biçimbirimi Kullanımı için bkz. 5.2.2.6. 326 olumlu yanıt verilmek istenerek “si” kullanılmıştır. Öğrenen olumsuz sorunun yanıtının olumlu olduğunu bulmuş ve “si” ile yanıt vermeye başlamış, fakat tümceyi sorunun olumsuz etkisiyle olumsuz kullanmıştır. Oysa “Si, il y a des chaises dans la classe.” şeklinde yanıt vermesi gerekirdi. 6.2.2.4. Gereksiz Bağlaç Kullanımı36 Temelde 3, yüksekte ise 9 gereksiz bağlaç kullanılmıştır. Bunlardan, D.11.12., D.112.3, D.123.7., D.134.1., D.143.3., 153.4. ve 155.3’teki yanlışlar temel tümceyle yan tümcenin öznesinin aynı olmasından kaynaklanan yanlışlardır. Bu öğrenenler “iki farklı tümce “que” bağlacıyla bağlanır” kuralını, öznesi aynı olan tümcelere de uygulamış ve yanlış yapmışlardır. Oysa hem temel tümcenin, hem de yan tümcenin öznesi aynıysa bağlaç kullanılmaz. D.178.4., D.168.9., D.168.14., D.181.2.denekleri ise, bu bağlaçlardan sonra (que, alors que, comme) bir tümce gelmesi gerektiğini öğrenememişlerdir. “D.164.7. *La majorité des jeunes préfèrent un vie vivre qu’un vie tranquille. » tümcesinde ise öğrenen bir kaşılaştırma yapmaya çalışmış, fakat « à » ilgeci yerine « que » bağlacını kullanmıştır. Fakat burada « préférer » (tercih etmek) eyleminden dolayı öğrenenin « à » ilgecini kullanması gerekirdi. Bu tümceden öğrenenin eylemin aldığı ilgeci bilmediği anlaşılmaktadır. 6.2.2.5. Gereksiz Kişi Adılı Kullanımı37 Toplam 12 gereksiz kişi adılından 3’ü temel düzeyde, 9’u ise yüksek düzeyde kullanılmıştır. Bunlardan D.47.10., D.52.3., D.129.3. ve D.153.1.’deki yanlışlarda, öğrenenler normal eylem yerine dönüşlü eylem kullanarak eylemin önüne adıl koymuşlardır. Bu öğrenenlerin dönüşlü eylemlerle normal eylemleri birbirine karıştırdıkları anlaşılmaktadır. Diğer tümcelerde ise, öğrenenlerin hem adılı, hem de yerine adıl kullandıkları adı aynı tümcede kullandıkları görülmektedir. Bu 8 öğrenenin her iki öğeyi de aynı tümcede kullanması tamamen dikkatsizlikten kaynaklanmış olabilir. Çünkü çok özel durumlar dışında, ne Türkçede, ne de İngilizcede aynı tümcede hem ad, hem de onun yerine geçen adıl kullanılmaz. 36 37 Gereksiz Bağlaç Kullanımı için bkz. 5.2.2.8. Gereksiz Kişi Adılı Kullanımı için bkz. 5.2.2.10. 327 6.2.2.6. Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı38 Gereksiz yardımcı eylem kullanımıyla ilgili temel düzeyde 7, yüksek düzeyde ise 7 olmak üzere, toplam 14 yanlış saptanmıştır. Temel 3’te bu konuyla ilgili 6 yanlış yapılmıştır. Bunun en büyük nedeni, geçmiş zamanın bu kurda öğretiliyor olması ve henüz öğrenenlerin geçmiş zamanla daha önce öğrenilen şimdiki zamanı ve gelecek zamanı tam olarak ayırt edecek duruma gelmemiş olmalarıdır. Temel 4’te D.76.3.’teki yanlış da aynı karışıklıktan kaynaklanmaktadır. Yüksek 1 ve 2’deki yanlışlara bakıldığında ise, öğrenenlerin temelde olduğu gibi, yardımcı eylem gerektiren zamanlarla karıştırdıkları yardımcı eylem gerektirmeyen zamanları birbirine görülmektedir. Örneğin, D.145.4.’te kullanılan « conditionnel présent »da öğrenen yardımcı eylem kullanmış ve hem yardımcı eylemi, hem de ana eylemi bu zamana göre çekmiştir. Sonuç olarak gereksiz yardımcı eylem kullanımıyla ilgili yanlışlar, öğrenenlerin zamanları birbirine karıştırmalarından kaynaklanmaktadır. 6.2.3. Adılın Eylemden Sonra Kullanımına İlişkin Yanlışlar39 Nesne durumundaki adılların eylemden sonra kullanılmasıyla ilgili temel düzeyde 13, yüksek düzeyde ise 3 yanlışa rastlanmıştır. D.123.6.’nın dışındaki tüm yanlışlar İngilizceden olumsuz aktarım yanlışıdır. Çünkü İngilizcede nesne durumundaki adıllar daima eylemden sonra yer alır. « D.123.6. *Il faut faire changer les freines et faire les alourdir.” tümcesindeki “les” adılı “faire” ile “allourdir” eylemi arasında kullanılmıştır. Burada denek “bir tümcede iki eylem varsa adıl iki eylem arasına gelir.” kuralını uygulamıştır. Oysa buradaki “faire” eylemi “allourdir” eylemini ettirgen yapmak için kullanılan bir eylemdir. Bu nedenle ayrı eylem olarak görülmeyip yarı yardımcı eylem olarak görülmelidir. Öğrenen, ettirgen durumundaki eylemlerle adıl kullanımını bilmediğinden böyle bir yanlışı yapmıştır. 38 39 Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı için bkz. 5.2.2.13. Adılın Eylemden Sonra Kullanımına İlişkin Yanlışlar için bkz. 5.2.3.6. 328 6.2.4. Olumsuzluk Biçimbiriminin Eylemden Sonra Kullanımına ilişkin Yanlışlar40 Sadece temel düzeyde 8 deneğin yaptığı bu tür yanlışların 5’i İngilizceden olumsuz aktarım yanlışıdır. D.87.2., D.87.3., D.88.6. D.88.7.’deki yanlışlar, İngilizcede olumsuzluk biçimbiriminin yardımcı eylemden sonra kullanılması gerektiğini bilen öğrenenler tarafından yapılmış yanlışlardır. Bu duruma örnek olarak “I didn’t say anything” (Hiç birşey söylemedim.) tümcesi verilebilir. Bu tümcedeki olumsuzluk biçimbirimi yardımcı eylemden sonra kullanılmıştır. D.96.6.’daki yanlış da yine İngilizceden olumsuz aktarım yanlışıdır. Çünkü İngilizcede eylem olumlu çekilip olumsuzluk biçimbirimi adın önüne getirilmektedir. D.61.6. ve D.70.2’deki yanlış tümcelerde ise öğrenenlerin Fransızcadaki “eylem olumsuzluk biçimbirimlerinin arasına gelir” kuralını yanlış uyguladıkları görülmektedir. Çünkü her iki örnekte de eylemler olumsuzluk biçimbirimlerinin arasına konmuştur. Oysa D.61.6.’da birinci eylemin olumsuzluk biçimbirimlerinin arasına alınması gerekirdi. D.70.2.’de ise olumsuz yapılan bir mastar eylemdir. Mastar eylemler olumsuz yapıldığı zaman olumsuzluk biçimbirimleri eylemin önüne gelir. Öğrenen bu kuralı bilmediğinden yanlış yapmıştır. 6.2.5. Belirteçlere İlişkin Yanlışlar 6.2.5.1. Belirtecin Eylemden Önce Kullanımı41 Temelde 3, yüksekte ise 11 belirtecin eylemlerden önce kullanıldığı tespit edilmiştir. Bunlardan 11 yanlışın İngilizceden olumsuz aktarım yanlışı olduğu görülmektedir. Bu yanlışlar şunlardır: D.107.5., D.107.6., D.134.5., D.150.4., D.164.13., D.166.3., D.188.3., D.188.8., D.202.15., D.202.17., D.203.4.. Diğer 3 yanlışın ise, Türkçeden olumsuz aktarım yanlışı olduğu görülmektedir. Çünkü Türkçede belirteçler eylemlerden önce kullanılır. 40 41 Olumsuzluk Biçimbiriminin Eylemden Sonra Kullanımına İlişkin Yanlışlar için bkz. 5.2.4.2. Belirtecin Eylemden Önce Kullanımı için bkz. 5.2.5.1. 329 6.2.5.2. Belirtecin Eylemden Sonra Kullanımı42 Belirtecin eylemden sonra kullanımıyla ilgili temel düzeyde 18, yüksek düzeyde ise 6 yanlış saptanmıştır. Fransızcada belirteçler eylemlerden sonra kullanılır. Fakat tümcede iki eylem varsa belirteç iki eylemin arasına gelir. Eğer eylem geçmiş zamanda çekilmişse ve eylemi niteleyen bir belirteç kullanılmışsa, bu belirteç yardımcı eylemden sonra gelir. İngilizcede belirteç kullanımına bakıldığında belirteçlerin genelde eylemden sonra geldiği, hatta nesne varsa nesneden sonra geldiği görülmektedir. Bu bölümdeki deneklerden D.61.6., D.69.13., D.72.6., D.90.1., D.135.4. ve D.136.5.’in yanlışlarının İngilizceden olumsuz aktarım olduğu görülmektedir. Ayrıca D.100.5.’teki yanlışın da İngilizceden kaynaklandığı söylenebilir. Çünkü bu öğrenen “belgisiz adıl” olan “rien”i bir nesne gibi görüp İngilizcedeki “nothing” yerine koyup ondan önce olumsuz tümcelerde adların önüne gelen “de” ilgecini kullanmıştır. Yani bir aradil oluşturmuştur. Diğer yanlışlar ise tamamen kuralın iyi öğrenilmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. 6.2.5.3. Belirtecin Nesneden Sonra Kullanımı43 Temel düzeyde 5 ve yüksek düzeyde ise 2 olmak üzere, belirtecin nesneden sonra kullanımına ilişkin toplam 7 yanlış vardır. Bu yanlışların hepsi İngilizceden olumsuz aktarım yapılmasından kaynaklanmaktadır. D.81.3.’te sıklık belirteci olan “toujours”un İngilizcedeki hal belirteçleri gibi nesneden sonra kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu belirtecin ana eylemden hemen sonra kullanılması gerekirdi. Öğrenen İngilizcedeki bu belirtecin kullanımını bilmediği için, bu belirteci nesneden sonra kullanmıştır. 42 43 Belirtecin Eylemden Sonra Kullanımı için bkz. 5.2.5.2. Belirtecin Nesneden Sonra Kullanımı için bkz. 5.2.5.3. 330 6.2.6. Sıfatın Addan önce kullanımına İlişkin Yanlışlar44 Fransızcada sıfatlar genellikle addan sonra gelir. Fakat bazı sıfatlar addan önce gelir. Bu sıfatların sayıları sınırlıdır ve bazıları addan önce veya sonra kullanılmalarına göre farklı anlamlar kazanır. Bu çalışmada addan önce kullanılmaması gerektiği halde addan önce kullanılan temelde 6, yüksekte 8 sıfat yanlışı saptanmıştır. Bu yanlışların tamamen İngilizceden ve Türkçeden olumsuz aktarım sonucunda yapıldığı görülmektedir. 44 Sıfatın Addan Önce Kullanımına İlişkin Yanlışlar için bkz. 5.2.7.1. 331 7. SONUÇ VE ÖNERİLER Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Öğretim Merkezi TÖMER’de 2000-2004 yılları arasında Fransızca öğrenen Türklerden 205 öğrenenin yazılı anlatım ve dilbilgisi final sınavı kağıtları incelenmiş ve saptanan biçimbilimsel ve sözdizimsel yanlışlar Ayrımsal Çözümleme yöntemiyle çözümlenmiştir. Yanlışların birçok nedeninin olduğu ortaya çıkmıştır.. Bazı yanlışlar anadili Türkçeden olumsuz aktarım yapılmasıyla ortaya çıkarken, bazı yanlışlar da birinci yabancı dil İngilizceden olumsuz aktarım yapılmasından dolayı yapılmıştır. Birçok yanlış da, daha önce öğrenilmiş bir kuralın daha sonraki öğrenme aşamalarına aktarılmasından, yani genelleme yapılmasından kaynaklanmaktadır. Yanlış çözümlemesi yoluyla, yanlışların nedenleri bulunmaya çalışılmakta, bu da öğrenenlerin hangi konularda yanlış yapabilecekleri konusunda öğretmenlere ve dil araştırmacılarına bilgi verdiği için gerek kitap yazımında, gerekse ders anlatımında bazı kolaylıklar sağlamaktadır. Eğer anadili ve hedef dil arasındaki farklılıklar önceden belirlenir, iki dil arasındaki ayrılıkların öğrenenleri nerelerde zorlayacağı ve öğrenenlerin hangi konularda olumsuz aktarım yapabilecekleri daha önceden yapılan çalışmalarla belirlenebilirse, dil araştırmacıları yazacakları yeni dil öğretim kitaplarında bu noktaları göz önünde bulundurarak kitaplarını yazabilirler. Öğretmenlerin bu çalışmalar hakkında bilgi edinmesi ve öğrencilerinin nerelerde yanlış yapabileceklerini önceden bilmesi, onun ders materyalleri geliştirmesinde, hangi konulara daha fazla önem vermesi gerektiğini belirlemesinde ve kullanacağı tekniklerin seçiminde önemli rol oynamaktadır. Ayrımsal Çözümleme yöntemi kullanılarak yapılan bu çalışmada elde edilen sonuçlar üç farklı başlık altında sıralanabilir: 332 7.1. TÖMER’de Fransızca Öğrenen Türklere Uygulanan Dil Geçmişi Anketine İlişkin Sonuçlar a) TÖMER’de 2001-2002 öğretim yılında Fransızca öğrenen Türk öğrencilerin yaşları 12 ile 50 arasında değişmektedir. Anket uygulanan öğrencilerin % 64’ü 18-23 yaş arasında, % 7’si 12–17 yaş arasında, % 29’u ise 24–50 yaş arasındadır. b) Anket uygulanan öğrenenlerin % 65’i kadın, % 35’i ise erkektir. c) Anket uygulanan öğrencilerin % 55’i üniversitede lisans öğrencisi, % 1’i yüksek lisans öğrencisi, % 2’si doktora öğrencisi, % 6’sı lise öğrencisi, % 7’si lise mezunu, % 1’i ilkokul öğrencisi, % 22’si üniversite mezunu ve % 6’sı yüksek lisans mezunudur. Genel olarak bakıldığında bu öğrenenlerin % 65’inin öğrenci olduğu görülmektedir. d) Anket uygulanan öğrencilerin % 90’ı temel düzeyde, % 8’i orta düzeyde, % 2’si ise yüksek düzeyde Fransızca öğrenmektedir. e) Öğrenenlerin % 43’ü iş için, % 15’i Fransızcayı sevdiği için, % 11’i eğitimde gerekli olduğu için, % 8’i yurt dışına gitmek için, % 9’u ikinci yabancı dil öğrenmek için, % 7’si hobi için, % 2’si yabancı arkadaş edinmek için, % 3’ü ise çocukları, Fransız olan eşi için ve üçüncü yabancı dil öğrenmek için Fransızca öğrenmektedir. Öğrenenlerin % 2’si bu soruyu yanıtlamamıştır. f) Fransızca öğrenen Türk öğrencilerin hepsi İngilizce bilmektedir. Bu öğrencilerden % 51’i çok iyi, % 34’ü iyi, % 6’sı orta, % 9’u ise çok az düzeyde İngilizce bilmektedir. Anket uygulanan öğrenenlerin % 39’u İngilizce dışında bir yabancı dil daha bilirken, % 7’si İngilizce dışında iki yabancı dil bilmektedir. 333 g) Öğrenenlerin % 25’i 12 yaşında, % 19’u 11 yaşında ve % 10’u 7 yaşında yabancı dil öğrenmeye başlamıştır. Diğer öğrenenlerin yabancı dil öğrenmeye başlama yaşları farklılık göstermektedir. h) Öğrenenlerin % 27’si ilkokulda yabancı dil öğrenmeye başlamıştır. i) Orta okulda yabancı dil öğrenen öğrencilerden 89’u İngilizce, 3’ü Fransızca, 2’si Almanca, 1’i de Rusça öğrenmiştir. Soruyu yanıtlayan 95 öğrenenden 68’i devlet okullarında, 27’si ise özel okullarda yabancı dil öğrenmiştir. j) Lisede yabancı dil öğrenen öğrencilerin 86’sı İngilizce, 3’ü Fransızca ve 3’ü de Almanca öğrenmiştir. Soruyu yanıtlayan 92 öğrenenden 71’i devlet okulunda, 21’ise özel liselerde yabancı dil öğrenmiştir. k) Üniversitede yabancı dil öğrendiklerini belirten öğrenenlerin sayısı 60’tır. Bunlardan 50’si İngilizce, 4’ü Fransızca, 2’si Almanca ve diğer 4 öğrenen ise Hırvatça, Latince, İtalyanca ve Yunanca öğrenmiştir. Bu öğrenenlerin 46’sı devlet üniversitelerinde, 14’ü ise özel üniversitelerde yabancı dil öğrenmiştir. l) Öğrenenlerden 55’i daha önce bir yabancı dil kursuna gittiğini belirtirken, 21’i hiç yabancı dil kursuna gitmediğini belirtmiştir. m) Öğrenenlerden 14’ü daha önce özel yabancı dil dersi aldığını belirtmiştir. 7.2. Biçimsözdizimsel ve Sözdizimsel Yanlışlara İlişkin Sonuçlar a) Toplam 205 öğrenenin yazılı anlatım ve dilbilgisi final sınavı kağıtlarının incelenmesi sonucu, 1316 biçimsözdizimsel ve 574 sözdizimsel olmak üzere, toplam 1890 yanlış tespit edilmiştir. Biçimsözdizimsel yanlışların, sözdizimsel yanlışların iki katından daha fazla olduğu saptanmıştır. 334 b) Biçimsözdizimsel yanlışların 704’ü temel düzeyde yapılırken, 612’si yüksek düzeyde yapılmıştır. Bu rakamlara göre, biçimsözdizimsel yanlışlar içinde temelde yapılan yanlışların oranı % 53,50 olurken, yüksekte yapılan yanlışların oranı % 46,50’dir. Bu oranlar öğrenenlerin biçimsözdizimsel yanlışları en fazla temel düzeyde yaptıklarını göstermektedir. c) Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde en fazla yanlış, eylem yanlışlarında görülmüştür. Temelde 299, yüksekte ise 206 yanlış olmak üzere, toplam 505 yanlış tespit edilmiştir. Bu da biçimsözdizimsel yanlışların % 38,37’sini oluşturmaktadır. d) Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde ikinci sırayı 215 yanlışla ve % 16,34’lük oranla tanımlık yanlışları, üçüncü sırayı ise 177 yanlışla ve % 13,45’lik oranla sıfat uyumu yanlışları almaktadır. e) Biçimsözdizimsel yanlışlar içinde en az görülen yanlış türü bağlaç yanlışlarıdır. Temelde 1, yüksekte ise 14 olmak üzere toplam 15 bağlaç yanlışı saptanmıştır. Bu da biçimsözdizimsel yanlışların % 1,14’ünü oluşturmaktadır. f) Biçimsözdizimsel yanlışlardan temel ve yüksek düzeyde yapılan yanlışlar arasındaki fark, P>0,05 olduğundan anlamsız çıkmıştır. Bu sonuca göre temel düzeyde yapılan yanlışlarla, yüksek düzeyde yapılan yanlışlar arasında yanlış türü ve sayısı açısından önemli bir fark bulunmamaktadır. Buna karşın, Temel 1 ve Temel 5 düzeyinde yapılan biçimsözdizimsel yanlışlar arasındaki fark, p<0,05 olduğundan anlamlı çıkmıştır. Bu iki grup birbirinden farklı yanlış türü ve sayısına sahiptir. g) Sözdizimsel yanlışların 330’una temel düzey öğrenenlerinde, 244’üne ise yüksek düzey öğrenenlerinde rastlanmıştır. Bu sayılara göre, sözdizimsel yanlışlar içinde temelde yapılan yanlışların oranı % 57,49 iken, yüksekte yapılan yanlışların oranı % 42,51’dir. Sonuç olarak temel düzeydeki öğrenenlerin yüksek düzeydeki öğrenenlere göre daha fazla sözdizimsel yanlış yaptıkları görülmektedir. 335 h) Sözdizimsel yanlışlar içinde en fazla görülen yanlışlar, % 46,86’lık oranla eksik üye kullanımıyla ilgili yanlışlardır. Temelde 155, yüksekte ise 114 olmak üzere, toplam 269 öğrenen eksik üye kullanmıştır. Bu da, sözdizimsel yanlışlar içinde temelde % 57,62, yüksekte ise % 42,38’lik bir oranı göstermektedir. Bu oranlara bakılarak, öğrenenlerin yükseğe göre temelde eksik üye kullanımıyla ilgili daha fazla yanlış yaptıkları söylenebilir. i) Sözdizimsel yanlışlar içinde ikinci sırayı 206 yanlış ve % 35,89’luk oranla gereksiz üye kullanımıyla ilgili yanlışlar alırken, üçüncü sırayı 45 yanlış ve % 7,84’lük oranla belirteç yanlışları almaktadır. j) Sözdizimsel yanlışlar içinde en az rastlanan yanlış türleri, 1’er yanlışla ve % 0,17’lik oranla ad-ad dizilişine ilişkin yanlışlar ve kısaltma biçimbirimine ait yanlışlardır. k) Sözdizimsel yanlışlarda temel ve yüksek düzeydeki öğrenenlerin temel 1 ve temel 5 düzeyindeki öğrenenlerin yaptığı yanlışlar arasındaki fark, P>0,05 olduğundan anlamsız çıkmıştır. Bu sonuca göre, temel ve yüksek düzeydeki öğrenenlerin ve temel 1 ve temel 5 düzeyindeki öğrenenlerin yaptığı sözdizimsel yanlışlar sayı ve yanlış türü açısından birbirine benzemektedir, aralarında anlamlı bir fark yoktur. l) Biçimsözdizimsel ve sözdizimsel yanlışlar arasındaki fark P<0,05 olduğundan anlamlı çıkmıştır. Bu iki ana grubun yanlışları, yanlış türü ve sayısı bakımından birbirinden çok farklıdır. 7.3. Yanlışların Nedenlerine İlişkin Sonuçlar Türlerine göre sınıflanan yanlışlar, tek tek incelenerek yanlışların neden kaynaklandığı bulunmaya çalışılmıştır. Bir yanlış türü içinde farklı nedenlerden kaynaklanan yanlışlar bulunmaktadır. Ama genel olarak, bu çalışmada saptanan yanlışların nedenleriyle ilgili şu sonuçlara varılmıştır: 336 7.3.1. Biçimsözdizimsel Yanlışların Nedenlerine ilişkin Sonuçlar a) Yanlış tanımlık kullanımının temel kaynağı, öğrenenlerin adların tanımlıklarını ezberlememeleridir. Doğru tanımlığın bulunmasında kesin kuralların olmaması, öğrenenlerin adları tanımlıklarıyla birlikte öğrenmelerini gerektirmektedir. Ayrıca anadili Türkçede ve öğrenenlerin birinci yabancı dilleri İngilizcede tanımlık olmaması da öğrenenlerin tanımlıkları öğrenmelerinde güçlük oluşturmaktadır. b) Yanlış ilgeç kullanımında bazı ilgeç yanlışlarının Türkçeden kaynaklandığı saptanırken, bazı yanlışların nedeni bulunamamıştır. Tespit edilen 101 yanlıştan 52’si Türkçeden olumsuz aktarım sonucu yapılan yanlıştır. Bu da, ilgeç yanlışlarının yarısını oluşturmaktadır. Öğrenenlerden birisi de Fransızcada bulunma durumu belirten bir ilgecin yerine İngilizce aynı anlama gelen ilgeci kullanmıştır. Diğer ilgeç yanlışlarının eylemin aldığı ilgeci bilmemekten kaynaklandığı anlaşılmaktadır. c) Tespit edilen 21 işaret sıfatının 10’u çoğul adın önüne tekil işaret sıfatı getirilmesiyle ilgilidir. Türkçede işaret sıfatı daima tekil kullanıldığından, öğrenenler bu kuralı Fransızcadaki işaret sıfatlarına da uygulayarak olumsuz aktarım yapmışlardır. Diğer işaret sıfatı yanlışları ise tamamen diliçi yanlışlardır ve adların tanımlıklarını bilmemekten kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak öğrenenlerin yaptıkları işaret sıfatı yanlışlarının yarısı Türkçeden olumsuz aktarımdan kaynaklanırken, yarısı da Fransızcadaki adların tanımlıklarını bilmemekten kaynaklanmaktadır. d) İyelik sıfatı yanlışlarının iki nedeninin olduğu görülmüştür. Birincisi adların aldığı tanımlığı bilmemek, ikincisi ise, adın kime ait olduğunu bulup ait olan kişiye göre iyelik sıfatı yazamamaktır. e) Sıfat uyumlarına ilişkin yanlışlar, tamamen Fransızcanın kendi yapısından ve kurallarından kaynaklanmaktadır. Öğrenenlerin adın tanımlığını bilmemeleri ve 337 Türkçede ve İngilizcede sıfat uyumunun olmaması Fransızcada sıfat uyumu yanlışlarının yapılmasında en büyük etkendir. f) Adlarla ilgili yanlışlar, çoğul ad yapım yanlışları ve sayı sıfatına göre adın çoğul yapılmamasıyla ilgili yanlışlardır. Öğrenenlerin “çoğul adların sonuna “s” getirilir” kuralını genelleştirerek bütün adlara uygulamaları sonucu, çoğul ad yapım yanlışı yaptıkları saptanmıştır. Çoğul sayı sıfatlarından sonra gelen adın çoğul yapılmamasıyla ilgili yanlışların nedeni ise, Türkçeden olumsuz aktarım yapılmasıdır. Türkçede bir adın önünde herhangi bir sayı varsa, bu ad asla çoğul yapılmaz. g) İşaret adılı yanlışlarının nedeni, öğrenenlerin adların tanımlıklarını bilmemelerinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca bu adılların yerlerine geçtikleri adlarla hem cins, hem de sayı bakımından uyum sağlamaları gerekir. Öğrenenlerin bu kuralı uygulamakta güçlük çektikleri görülmektedir. h) Soru adılı yanlışlarının bazıları adların tanımlıklarını bilmemekten kaynaklanırken, bazıları ise ses benzerliğinden dolayı soru adıllarının yanlış yazılmasından kaynaklanmaktadır. i) Yanlış adıl kullanımının üç nedeninin olduğu saptanmıştır. Birinci neden, eylemin ilgeç alıp almadığını, alıyorsa hangi ilgeci aldığını bilmemek ve buna göre adıl kullanamamaktır. İkinci neden ise, ilgeçlerden sonra kullanılan adıllarla, belirtili nesne durumunda olup da eylemin önünde kullanılan adılları karıştırmaktır. Üçüncü neden ise, öğrenenlerin adılları birbirine karıştırmaları ve adıl kullanımını iyi öğrenememiş olmalarıdır. j) Basit ilgi adıllarına ilişkin yanlışların en büyük nedeni öğrenenlerin bu adılları karıştırarak birbirlerinin yerine kullanmalarıdır. Burada ilgi adılı kullanımının tam olarak öğrenilmediği görülmektedir. Bileşik ilgi adıllarına ilişkin yanlışların nedeni ise, tanımlığın yanlış kullanılmasından kaynaklanmaktadır. 338 k) Ana eylem çekim yanlışlarında, öğrenenlerin birinci grup eylemlerin çekiminde 31, ikinci grup eylemlerin çekiminde 8, üçüncü grup eylemlerin çekiminde ise 100 yanlış yaptıkları görülmektedir. Düzensiz eylemlerin çekiminin öğrenenlerde çok fazla güçlüğe yol açtığı görülmektedir. Bunun nedeni ise, düzensiz eylemlerde kesin çekim kurallarının bulunmayışı ve öğrenenlerin birinci ve ikinci gruptaki eylemlere göre, bu eylemlerle daha az karşılaşmış olmalarıdır. l) Çekimli eylem yerine mastar eylem kullanımı ve mastar eylem yerine çekimli eylem kullanımına ilişkin yanlışlar, öğrenenlerin eylemlerin çekim kurallarını bilmelerinden ve tümce içinde eylemlerin nasıl kullanılması gerektiğini öğrenmemiş olmalarından kaynaklanmaktadır. m) Eylemin yanlış zamanda çekimine ilişkin yanlışların en büyük nedeni, öğrenenlerin zaman uyumu kuralını bilmemeleridir. İkinci neden ise özellikle düzensiz eylemlerin farklı zamanlardaki çekimlerini birbirine karıştırmalarıdır. n) Özne-yüklem uyumsuzluğuna ilişkin yanlışlar, genellikle öğrenenlerin eylem çekimlerini tam olarak özümsememelerinden kaynaklanmaktadır. Öğrenenler eylem çekimini bilmemekte, ya tahmin yoluyla eylemi çekmekte, ya da eylemin kişilere göre çekimini birbirine karıştırarak yanlış yapmaktadır. o) Sıfat eylem kullanımıyla ilgili yanlışlar, öğrenenlerin sıfat eylemleri nasıl kullanacaklarını, hangi yardımcı eylem kullanıldığında sıfat eylemin özneyle uyum yapması gerektiğini ve mastar eylemin sıfat eylem biçiminin nasıl olduğunu bilmemelerinden kaynaklanmaktadır. p) Yanlış yardımcı eylem kullanımına ilişkin yanlışların nedeni, hangi eylemlerle hangi yardımcı eylemin kullanılacağının bilinmemesidir. 7.3.2. Sözdizimsel Yanlışların Nedenlerine İlişkin Sonuçlar a) Tanımlık kullanmamanın en önemli nedeni, Türkçede ve öğrenenlerin birinci yabancı dili olan İngilizcede tanımlık olmamasıdır. Ayrıca öğrenenlerin 339 tanımlıkların gerekliliğini tam olarak kavrayamamış olmaları da tanımlık kullanılmamasında etkili olmaktadır. b) İlgeç kullanmamanın en önemli nedeni, Türkçeden olumsuz aktarım veya öğrenenlerin eylemlerin aldığı ilgeçleri bilmemeleridir. c) İyelik sıfatı kullanmamayla ilgili yanlışlar, genel olarak dikkatsizlikten kaynaklanmaktadır. d) Yardımcı eylem kullanmamayla ilgili yanlışlar, öğrenenlerin geçmiş zamanı iyi öğrenemediklerinden kaynaklanmaktadır. Türkçede geçmiş zaman çekimlerinin Fransızcadakilere göre farklılık göstermesi de bu tür yanlışların yapılmasında etkili olmaktadır. e) Adıl kullanmamayla ilgili yanlışların çoğu, dönüşlü eylem yerine normal eylem kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü dönüşlü eylemler, özneyle uyum sağlayan adıl gerektirmektedir. f) Bağlaç kullanmanın en önemli nedeni, İngilizceden olumsuz aktarım ve bağlaç yerine ona yakın gibi görünün ilgeç kullanımıdır. g) Olumsuzluk biçimbirimi ve belirtecinin kullanılmamasının nedeni İngilizceden olumsuz aktarım yapılmasıdır. h) Eylem kullanmamanın en büyük nedeni, öğrenenlerin Fransızcadaki tümce yapısını tam olarak kavrayamamış olmalarıdır. Çünkü bu tür yanlışların hemen hemen tamamı Fransızca öğrenimine yeni başlayan temel düzey öğrenenlerinde görülmektedir. i) Öğrenenlerin gereksiz tanımlık kullanmalarının nedenleri, tanımlıkların nerelerde kullanılacağını tam olarak bilemeyip aşırı genelleme yapmalarıdır. 340 j) Gereksiz ilgeç kullanımının en büyük nedeni, Türkçeden olumsuz aktarım ve öğrenenlerin eylemin ilgeç alıp almadığını bilmemeleridir. k) Gereksiz olumsuzluk biçimbirimi kullanımının en büyük nedeni, öğrenenlerin olumsuzluk belirteçleriyle olumsuzluk biçimbirimlerinden sadece “ne” nün kullanılması gerektiğini bilmemeleridir. l) Gereksiz bağlaç kullanımının nedeni, öğrenenlerin bağlacı nerede kullanacaklarını bilmemeleridir. m) Gereksiz kişi adılı kullanımının nedenleri, normal eylem yerine dönüşlü eylem kullanılmasından ve dikkatsizlikten öğrenenlerin hem adı, hem de onun yerine geçen adılı aynı tümcede kullanmalarıdır. n) Gereksiz yardımcı eylem kullanımının nedeni, öğrenenlerin geçmiş zamanla diğer zamanları birbirine karıştırmaları, yani geçmiş zamanlar için kullanılan yardımcı eylemi diğer zamanlar için de genelleştirerek kullanmalarıdır. o) Adılın eylemden sonra kullanımına ilişkin yanlışlar, İngilizceden olumsuz aktarım yapılmasından kaynaklanmaktadır. p) Olumsuzluk biçimbiriminin eylemden sonra kullanımına ilişkin yanlışların, İngilizceden olumsuz aktarım yapılmasından ve Fransızcadaki “eylem “ne pas” arasına gelir” kuralının genelleştirilmesinden kaynaklandığı görülmektedir. r) Belirtecin eylemden önce kullanılmasına ilişkin yanlışların çoğunun İngilizceden olumsuz aktarım yapılmasından kaynaklandığı görülmektedir. Diğer yanlışların ise, Türkçeden olumsuz aktaram yapılmasından kaynaklandığı söylenebilir. s) Belirtecin nesneden sonra kullanımına ilişkin yanlışların, tamamen İngilizceden yapılan olumsuz aktarım yanlışları olduğu görülmektedir. 341 t) Sıfatın addan önce kullanımına ilişkin yanlışların, tamamen İngilizceden ve Türkçeden olumsuz aktarım sonucu yapıldığı saptanmıştır. 7.4. ÖNERİLER 7.4.1. Fransızca Öğretenlere Yönelik Öneriler Bu çalışmada Fransızca öğrenenlerin biçimsözdizimsel konulara ilişkin oldukça fazla yanlış yaptıkları ortaya çıkmıştır. Sözdizimsel yanlışların sayısı da azımsanmayacak kadar fazladır. Fransızca öğretmenlerine sunulabilecek öneriler şunlardır: a) Öğrenenlerin en fazla eylemlerle ilgili yanlış yaptıkları göz önünde bulundurulursa, Fransızca öğretmenlerinin bu konuya çok fazla önem vermeleri gerekir. Öğretmenin her öğrettiği zaman veya kiple ilgili yazılı ve sözlü çalışmalar yapması ve kitap dışında destekleyici alıştırmalar kullanması gerekir. Sadece verilen eylemlerin belli zamanda çekilmesi yeterli değildir. Eylemler, değişik durumlarda bağlam içinde kullanıldıkları zaman anlam kazanırlar. Mekanik alıştırmalardan daha çok, öğrenenlerin kendi düşüncelerini aktarabilecekleri yazma çalışmalarının yaptırılması gerekir. b) Tanımlık yanlışları da öğrenenlerin en çok yaptıkları yanlışlar arasındadır. Öğretmenlerin temelden başlayarak her öğrettikleri sözcüğün mutlaka tanımlığını da vermeleri gerekir. Tanımlığın Fransızcada ne kadar önemli olduğunu, yanlış tanımlık kullanıldığında veya sözcüğün tanımlığı yanlış öğrenildiğinde bunun zincirleme olarak tüm öğrenim sürecini etkileyeceğinin öğretmenler tarafından öğrenenlere mutlaka anlatılması gerekir. Çünkü bir adın tanımlığı yanlış biliniyorsa, bu sözcüğün yerine kullanılacak adıl da yanlış kullanılacaktır. Diğer taraftan, tanımlığı yanlış bilinen adı niteleyen sıfat, adla yanlış uyum yaptırılacak veya adın önüne gelen işaret 342 sıfatı da yanlış olacaktır. Böylece bir tanımlık yanlışı, ilerideki öğrenme aşamalarında her zaman yanlışa neden olacaktır. c) İlgeçler de öğrencilere oldukça fazla zorluk çıkaran bir konudur. Öğretmenlerin her öğrettikleri eylemi mutlaka ilgeciyle birlikte yazmaları ve mutlaka bağlam içinde kullanmaları büyük önem taşımaktadır. Fransızcadaki bir eylem, Türkçede aynı anlama gelen bir eylemin aldığı ilgeci almıyorsa, farklı bir ilgeç alıyorsa, bu farklılığın öğrenciye anlatılmasında yarar vardır. Aksi takdirde, Türk öğrenciler eylemlerin aldığı ilgeci öğrenmemişlerse, Türkçede o eylem hangi ilgeci alıyorsa, Fransızcada da bu ilgeci koyarak yanlış yapmaktadırlar. Bu ayrımların öğrencilere anlatılması, yanlışların en aza indirilmesinde etkili olacaktır. d) Sıfat uyumu, öğrencilerin oldukça fazla zorlandıkları bir konudur. Türkçede ve İngilizcede sıfat uyumunun olmaması, Fransızca öğrenenleri şaşırtmaktadır. Kimi zaman sıfatı Türkçede ve İngilizcede olduğu gibi adın önüne yerleştirerek öylece bırakmakta, adla uyum yapmamaktadırlar. Bu durumların en aza indirilmesi için öğretmenlerin, birkaç istisna dışında sıfatların sayı ve cins bakımından mutlaka adlarla uyum yapmaları gerektiğini anlatması, sınıfa bu uyumların pekiştirilmesini sağlayacak etkinlikler getirmesi gerekir. Öğretmenlerin, her öğrettikleri sıfatın eril ve dişil ada göre uyumlu halini yazmaları ve tümce içinde kullanmaları son derece önemlidir. e) Adıllar Fransızca öğretiminde önemli bir yere sahiptir. Özne durumundaki adılların asla silinemeyeceği, ilgeçlerden sonra kullanılan adıllarla eylemlerin önüne gelen adılların farklı adıllar olduğu öğrenenlere öğretmenler tarafından anlatılmalıdır. Adılların kullanımlarına yönelik sözlü ve yazılı alıştırmalar ne kadar fazla yapılırsa, adıl yanlışları o kadar azalacaktır. Ayrıca öğretmenlerin öğrenenleri adıl kullanmaya teşvik etmeleri gerekir. Bu yapılan çalışmada, öğrenenlerin yazılı anlatım sınav kağıtlarında adıl kullanmak yerine aynı sözcüğü birkaç kez kullandıkları görülmüştür. Öğrenenlerin yazılı ve sözlü anlatımlarının daha akıcı, doğru ve etkileyici olmasında adıl kullanımının yeri oldukça önemlidir. Aksi takdirde, öğrenenlerin aynı adları tekrarlayarak uzun ve sıkıcı tümce kurmaları söz konusudur. 343 f) Öğrenilenlerin doğru öğrenilip öğrenilmediğini görmek açısından yazılı ve sözlü anlatım çalışmaları büyük önem taşımaktadır. Zaman kaybına neden olmaması için uzun yazılı anlatım çalışmalarının eve ödev olarak verilmesi ve öğretmen tarafından düzeltilerek öğrenenlere geri verilmesi çok önemlidir. Sınıftaki ortak yanlışlar üzerinde öğretmenin mutlaka durması, bu yanlışların giderilmesine yönelik çalışmalar yaptırması gerekir. Birçok öğrencide görülen yanlış, üzerinde dikkatle durulması gereken bir konudur. Ya öğrenenlere anlatılmak istenen tam olarak anlatılmamıştır, ya da öğrenciler yanlış ve eksik anlamıştır. Sonuç olarak konunun öğrenenler tarafından anlaşılmadığı fark edilirse, öğretmen o konuyu yeniden anlatmalı ve yanlışları en aza indirmeye çalışmalıdır. g) Dilbilgisi öğretiminin yabancı dil öğretimindeki yeri çok fazla tartışılan bir konudur. Yabancı dil öğretimi sadece dilbilgisi öğretiminden oluşmaz. Dört temel beceri olan, okuma anlama, dinleme anlama, konuşma ve yazmada dilbilgisinin yeri tartışılmaz. Yabancı dil öğretiminde dilbilgisi amaç olmamalı, dört temel becerinin geliştirilmesinde kullanılan bir araç olmalıdır. Öğretmenin bu aracın öneminin ve yerinin farkında olması gerekir. Temel becerileri bir yana bırakmadan, dilbilgisini destekleyici bir araç olarak kullanmalıdır. h) Yanlış çözümlemesinden yararlanarak öğrenenlerin yaptıkları yanlışların birçoğunun nedeni bulunmaya çalışılmaktadır. Öğrenenler, az ya da çok bir yerlerde yanlış yapacaktır. Önemli olan bu yanlışların nedenlerinin bilinmesidir. Nedenler bilinirse, yanlışlar en aza indirgenebilir. Yanlışların nedenlerine inilebilmesi için mutlaka yanlış çözümlemesi yapılması gerekir. Öğretmenlerin bunun farkında olmaları ve dil öğretiminde yanlış yapan öğrencilerin cesaretini kıracak davranışlardan kaçınmaları gerekir. Yanlış yapmadan öğrenmek çok zordur. Öğrencilerin yanlış yapmaları korkulacak bir şey değildir. Hemen bu yanlışların nedeninin bulunup düzeltilmesi için harekete geçilmesi gerekir. i) Öğretmenlerin, alanlarıyla ilgili yanlış çözümlemesi ve yanlışların düzeltilmesine yönelik çalışmaları takip etmelerinde büyük yarar vardır. Böylece 344 yanlışların hangi tekniklerle ve ne zaman düzeltilmesi gerektiği konusunda bilgi sahibi olabilirler. 7.4.2. Fransızca Öğrenen Türklere Yönelik Öneriler a) Bir yabancı dili iyi öğrenebilmenin, dilin inceliklerini keşfedebilmenin ve o dili sözlü ve yazılı olarak iyi bir şekilde kullanabilmenin en önemli koşullarından birisi, kendi anadilini iyi bilmektir. Böylece anadili ile öğrenilen yabancı dil arasında karşılaştırma yapılarak iki dil arasındaki benzerlikler ve farklılıklar daha iyi anlaşılabilir ve bu da dil öğreniminde kimi zaman bazı kolaylıklar sağlar. b) Her öğrenen, öğrenim sürecinin herhangi bir yerinde yanlış yapabilir ya da bir zorlukla karşılaşabilir. Bu son derece doğaldır. Bu nedenle, öğrenenlerin dil öğreniminde yanlış yapmaktan korkmamaları gerekir. Aksi takdirde, öğrenenler yanlış yapmamak için dil etkinliklerine katılmayıp konuşmayarak kendi grup arkadaşlarından geri kalırlar. Ayrıca yapılan yanlışlar ne kadar erken ortaya çıkarsa ve bu yanlışların nedenleri ne kadar çabuk anlaşılırsa, o kadar erken düzeltilir ve dil öğrenimi bundan daha az etkilenir. c) Yeni öğrenilen adların mutlaka tanımlıklarıyla birlikte öğrenilmesi gerekir. Aksi taktirde, yanlış öğrenilen bir adın tanımlığı daha sonraki öğrenim sürecinde sıfat uyumu, adıl kullanımları gibi konularda zincirleme yanlışlara yol açabilir. d) Bu araştırmada Türk öğrenenlerin en fazla eylemlerle ilgili yanlış yaptıkları ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, Fransızca öğrenen Türklerin Fransızcadaki eylem çekimlerini, zamanları, kipleri, zaman uyumlarını, sıfat eylem kullanımını çok iyi özümsemeleri gerekmektedir. Özellikle 3. grup eylemlerin çekimi Türkler için büyük güçlük oluşturmaktadır. Bu nedenle bu düzensiz eylemlerin zamanlara göre çekimini çok iyi öğrenmek büyük önem taşımaktadır. Bu eylemlerin mastar ekleri birbirlerine benzemelerine karşın, çoğu zaman çekimleri farklılık göstermektedir. O halde bunların tek tek ele alınmasında ve çekimlerinin ezberlenmesinde yarar vardır. 345 e) Fransızca öğrenen Türklerin ilgeç kullanımıyla ilgili de oldukça fazla yanlış yaptıkları saptanmıştır. Bu da bize öğrenilen her eylemin, aldığı ilgeçle birlikte öğrenilmesi gerektiğini göstermektedir. Tümceden veya bağlamdan bağımsız, sadece eylem ezberlemek pek fazla işe yaramaz. Bu nedenle, öğrenilen her eylemin aldığı ilgeci veya ilgeçleri de öğrenmek, onların bağlam içinde nasıl kullanıldığını bilmek oldukça önemlidir. f) Her dilin kendine özgü bir yapısı ve işleyişi olduğunu unutmamak gerekir. Fransızcanın da kendine özgü bir yapısı ve işleyişi vardır ve Fransızca öğrenirken bu yapı ve kuralları çok iyi öğrenmek gerekir. Bu çalışmada, adıl, bağlaç, sıfat kullanımları konusunda da Türk öğrenenlerin çok fazla güçlük çektikleri ortaya çıkmıştır. Bu güçlüklerin birçoğu, Fransızcanın bu yapılarının tam olarak kavranamamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, her öğrenilen konunun iyice özümsendikten sonra, diğer konuya geçilmesinde yarar vardır. Burada öğrenenlere, anlamadıkları konuları öğretmene sorma, açıklama isteme açısından görev düşmektedir. g) Bu çalışmada biçimsözdizimsel ve sözdizimsel yanlışlarda temelde ve yüksekte yapılan yanlışların birbiriyle benzer özellikler taşıdığı ortaya çıkmıştır. Buradan da temelde yapılan yanlışların yüksekte de sürdürüldüğü sonucu çıkmaktadır. O halde temel kurlar dil öğreniminde oldukça önemlidir ve dil açısından sağlam bir temelin atılması gerekir. Bu sağlam temel, daha sonraki öğrenim sürecinde yeni bilgilerin öğrenilmesini kolaylaştıracaktır. 7.4.3. Araştırmacılara Yönelik Öneriler Bu çalışmada araştırma alanı çok geniş tutulmuştur. Bu nedenle araştırma alanımıza giren biçimsözdizimsel ve sözdizimsel yanlışlar çok ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Yapılan araştırmalarda bu alanlarla ilgili böylesine ayrıntılı bir çalışmaya rastlanmamıştır. Fransızcanın yabancı dil olarak öğretimi alanında çalışan araştırmacılar açısından bu çalışmanın büyük yararı olacağı düşünülmektedir. Çünkü bu araştırmada hem anadili Türkçeden, hem de birinci yabancı dil İngilizceden olumsuz aktarım yanlışları ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuş, ayrıca Fransızcadaki bazı kuralların genelleştirilmesinin, daha sonra öğrenilen bilgileri nasıl olumsuz 346 etkilediği de yanlışların nedenleri bölümünde ayrıntılı bir şekilde verilmiştir. Saptanan yanlışların aşağı yukarı hepsinin nedeninin belirlenmiş olmasının, Fransızcanın yabancı dil olarak öğretimi konusunda araştırma yapanlara, Türklere yönelik bir Fransızca öğretim kitabı yazma konusunda ve sınıf içinde uygulanabilecek en iyi yöntem ve tekniklerin belirlenmesi konusunda yararlı bilgiler vereceği düşünülmektedir. Bu çalışma, sadece biçimbilim ve sözdizim alanlarını içermektedir. Yapılan araştırmalarda anlambilim, sesbilim, sözcükbilim, metindilbilim gibi alanlarda pek fazla çalışma yapılmadığı gözlemlenmiştir. Bu nedenle araştırmacıların bu alanlara yönelik çalışma yapmaları Türkiye’deki Fransızca öğretimi açısından önemlidir. 347 KAYNAKÇA ADALI, Oya, Türkiye Türkçesinde Biçimbirimler, TDK Yayınları, Ankara, 1979. AKSAN, Doğan, Anlambilim, Anlambilim Konuları ve Türkçenin Anlambilimi, Engin Yayınevi, Ankara, 1998. …………………., Her Yönüyle Dil, Cilt: l, TDK Yayınları, Ankara 1990 ……………….., Her Yönüyle Dil, Cilt: 2, TDK Yayınları, Ankara, 1989. AKSOY, Ekrem, “Fransızcanın Türkiye Serüveni ve Düşündürdükleri”, Frankofoni, Ortak Kitap No: 2, Ankara, 1990, S:7-11. ASTOLFI, Jean-Pierre, L’Erreur, un Outil pour Enseigner, Collection Pratiques et Enjeux Pédagogiques, ESF Editeur, 1997. AYDIN, Özgür, Yabancı Dil Olarak Türkçe Dilbilgisi Öğretimi, Ankara, 1996. ………………., Anadili İngilizce Olan Öğrencilerde Türkçenin Sözdizimine İlişkin Olumsuz Aktarım Yanlışları, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1992. 348 BALCI, Ali, Sosyal Bilimlerde Araştırma, Yöntem, Teknik ve İlkeler, İkinci Baskı, A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını, Ankara, 1997. BAŞKAN, Özcan, "Sözdizimi", Dilbilim ve Dilbilgisi Konuşmaları I, TDK Yayınları, Ankara, 1980, s: 124-128. BAYRAKTAROĞLU, Sinan, "Yabancı Dil Öğrenim Güçlükleriyle İlgili Araştırma Yöntemleri", İzlem, Sayı: 3, Kış 1979, s: 2-13. BESSE, H., R. Porquier, Grammaire et Didactique des Langues, LAL, Credif Hatier, Paris, 1984. CAPELLE, Guy, N. Gidon, M. Molinie, Le Nouvel Espaces 3, Hachette Yayınevi, Paris, 1996 CAPELLE, Guy, Noel Gidon, Le Nouvel Espaces 1, Hachette Yayınevi, Paris, 1995 CAPELLE, Guy, Noel Gidon, Le Nouvel Espaces 2, Hachette Yayınevi, Paris, 1995 CHARAUDEAU, Patrick, Grammaire du sens et de l'expression, Hachette, Paris. 1992. CASTELLOTTI, Véronique, Maddalena De Carlo, La Formation des Enseignants de Langue, CLE International, Paris, 1995. 349 CORDER, S. Pit, Error Analysis and Interlanguage, Oxford University Presse, Oxford, 1981. CORDER, S. P., J. P. B. Ailen, "Error Analysis" The Edinburg Course in Applied Linguistics, Oxford University Presse, Londres, 1974. CUQ, Jean Pierre, Didactique du Français, Didier-Hatier, Paris, 1996. ÇAĞLAR, Güray, "Türkçede Sözcük Dizilişi ve Dil Tipolojisi", Genel Dilbilim Dergisi I, Sayı: l, Ankara Dilbilim Çevresi Derneği Yayını, Ankara, Şubat 1978, s: 5560. ÇAMLIDERE, Mete, Les Monèmes Prépositionnels du Français et les Difficultés qu’Eprouvent les Etudiants dans leurs Traductions du Français au Turc. (Fransızcanın İlgeç Biçimbirimleri ve Öğrencilerin Fransızcadan Türkçeye Çevirilerde Çektikleri Güçlükler), İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1993. ÇOTUKSÖKEN, Yusuf, Türkçede Ekler-Kökler-Gövdeler, Alaz Yayınları, İstanbul, 1980. DEBRENNE, Michèle, Fautes Typiques des Russophones Lors de l’apprentissage du FLE, EduFLE.net, Le jeudi 9 Octobre 2003. DEDE, Müşerref, "Yabancı Dil Öğretiminde Karşılaştırmalı Dilbilim ve YanlışÇözümlemesinin Yeri", Türk Dili, Dil Öğretimi Özel Sayısı, Sayı: 379380, Ankara, 1983, s: 123-135. 350 …………………….. "Dil Genelceleri", Dilbilim ve Dilbilgisi Konuşmaları I, TDK Yayınları, Ankara, 1980, s: 41-42. DEMİREL, Özcan, Yabancı Dil Öğretimi, İlkeler, Yöntemler, Teknikler, Usem Yayınları, Ankara, 1990. DENY, Jean, Türkçenin Dilbilgisi, TDK Yayınları, 1995. DUBOIS, Jean, René Lagane, La Nouvelle Grammaire du Français, Larousse Yayınları, Paris, 1995. EDİSKUN, H., Türk Dilbilgisi, Dil-Sesbilgisi-Biçimbilgisi-Cümlebilgisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1985. ENGİNARLAR, Hüsnü, "Türkçenin Bilimsel Özelliklerine Kısa Bir Bakış", Dilbilim Yazıları, Usem Yayınları, Ankara, 1990, s: 65-70. ERGENÇ, İclal, "Yabancı Dil Öğretimi ve Olumsuz Aktarım", Türk Dili, Dil Öğretimi Özel Sayısı, Sayı: 379-380, Ankara, 1983, s: 195-206. …………………, Almanca ve Türkçenin Ses Yapılarının Karşılaştırılması, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1982. ERGİN, Muharrem, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basım/Yayım/Tanıtım, 20. Baskı, İstanbul, 1993. 351 ERGUVANLI TAYLAN, Eser, "Yantümcelerde Tamlayan Ekinin İşlevi Üzerine" Dilbilim Araştırmaları, Hitit Yayınları, Ankara, 1994, s: 31-41. EZİLER KIRAN, Ayşe, “Les Problèmes Sémantiques de la Traduction” Frankofonie, Ortak Kitap No: 4, Ankara, 1992, S: 203-214. GAONAC'H, Daniel, Théorie d'Apprentissage et Acquisition d’une Langue Etrangère, Hatier, Paris, 1987. GENCAN, Tahir Nejat, Dilbilgisi, TDK Yayınları, Ankara, 1979. GOOSSE, M., Le Bon Usage, GREVISSE, Paris, 1993. HATİBOĞLU, Vecihe, Türkçenin Sözdizimi, A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Basımevi, 2. Baskı, Ankara, 1982. …………………….., Tümcenin Ekleri, TDK Yayınları, Ankara, 1981. HENGİRMEN, Mehmet, Türkçe Dilbilgisi, Engin Yayınevi, Ankara, 1997. ………………………….., Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri ve TÖMER Yöntemi, Engin Yayınevi, Ankara, 1994. 352 HISQUIN, Daniel, “Français, Langue Etrange” Les Revues Pédagogiques de la Mission Laïque Française, Connaissance du Français, Janvier 2001, No: 41, S: 17-26. İMER, Kamile, Türkiye Türkçesinde Kökler, TDK Yayınları, Ankara, 1976. KANEMAN-POUGATCH, Massia, S. Trevisi, M. Beacco di Giura, D. Jennepin, Café Crème, Hachette Yayınları, Paris, 1997. KASAP, Nizamettin, “Fransız Dilinin Öğreniminde İlgi Zamirleri Konusunda Türkçenin Yapısından Kaynaklanan Güçlükler”, III. Ulusal Frankofoni Kurultayı, Başlangıcından Günümüze Türkiye’de Frankofoni Bildirileri, Ankara, 2003, S: 211-223. KAVCAR, Cahit, Ferhan Oğuzkan, Sedat Sever, Türkçe Öğretimi, Engin Yayınevi, 7. Baskı, Ankara, 2004. KAVCAR, Cahit, Ferhan Oğuzkan, Özlem Aksoy, Yazılı ve Sözlü Anlatım, Anı Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara, 2002. KIRAN, Ayşe, Ece Korkut, Fransızca Sözcük Bilgisi, Onur Yayın Dil Merkezi Yayınları, İzmir, 1990. KIRAN, Zeynel, Fransızca Dilbilgisi ve Çeviri Kılavuzu, Onur Yayın Dil Merkezi Yayını, Ankara, 1987. 353 KOCAMAN, Ahmet, "Uygulamalı Dilbilim Üzerine: Kuramsal Bir Yaklaşım Denemesi," Genel Dilbilim Dergisi I/1, Ankara, 1978, s: 6-12. LANCHEC, Jean-Yvon, Psycholiguistique et Pédagogie des langues, Presses Universitaires de France, 1976. LEFRANÇOIS, Pascale, “Le Point sur le Transfert dans L’Ecriture en Langue Seconde” Canadian Modern Language Review, Volume 58, No: 2, Decembre 2001, S: 1-15. MACKEY, W. F. "Uygulamalı Dilbilim", D. Aksan (yay.) "Dilbilim Seçkisi", Çev. A. Kocaman, TDK Yayınları, Ankara, 1982, s: 225-235. MAINGUENEAU, Dominique, Syntaxe du Français, Hachette Yayınevi, Paris, 1999. ÖZÇELİK, Nurten, Etude Comparative de l’Expression de Condition dans le Français et le Turc (Fransızcadaki ve Türkçedeki Şart ifadelerinin Karşılaştırılması), Gazi Üniversitesi , Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1990. PEREZ, Claude, “L’Enseignement du Français en Turquie”, Frankofoni, Ortak Kitap No: 2, Ankara, 1990, S: 13-16. ROSEN, Evelyne, “Interlangue (en France Langue Etrangère et Français Langue Maternelle) et Formation Professionnelle”, Marges Linguistiques, 2003. SEBÜKTEKİN, H. "Yabancı Dil Öğretiminde Yöntem", İzlem, Sayı: l, 1978, s: 10-16. 354 SENEMOĞLU, Osman, “Dilbilim Kuramları ve Yabancı Dil Öğretimi” DİLBİLİM IX, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Dergisi, İstanbul, 1990, S: 193-222. SEVER, Sedat, Türkçe Öğretimi ve Tam Öğrenme, Anı Yayıncılık, Ankara, 1997. SEZER, Ayhan, “Dillerin Sınıflandırılması: Yeni Bir Yaklaşım”, Genel Dilbilim Dergisi 7-8, Ankara, 1980, S: 26-37. ……………..., "Türkçe Tümcelerde Sözdiziminin İşlevi", Genel Dilbilim Dergisi, Sayı: 5-6, Ankara Genel Dilbilim Çevresi Derneği Yayını, Ankara, 1979, s: 53-63. TOME, Mario ve Nives Goicoechea Gómez, “Fautes Typiques des Hispanophones Lors de l’apprentissage du FLE”, EduFLE.net, vendredi, 10 Septembre 2004. TOSUN, Cengiz, "Bilbilimindcn Uygulamalı Dilbilimine ve Dilbiliminin Dil Öğrenimine Katkısı", A. Kocaman (Yay.) I. Dilbilim Sempozyumu: Dilbilimin Dünü, Bugünü, Yarını, Hacettepe Üniversitesi, Ankara, 1987, s: 110-1 12. TÜRKMEN, Cihan, L’Enseignement de la Grammaire dans la Classe de F.L.E. (Yabancı Dil Olarak Fransızca Sınıfında Dilbilgisi Öğretimi), Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 1992. 355 ULUPINAR, Nermin, Apprentissage d’une Langue Etrangère et Analyse des Erreurs (Yabancı Dil Öğretimi ve Yanlış Çözümlemesi), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1987. UZUN, N. Engin, Dünya Dillerinden Örnekleriyle Dilbilgisinin Temel Kavramları, Türkçe Üzerine Tartışmalar, Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi: 39, İstanbul, 2004. ………………….,, Anaçizgileriyle Evrensel Dilbilgisi ve Türkçe, Multilingual, İstanbul, 2000. VARDAR, Berke, N. Güz, E. Huber, O. Senemoğlu, E. Öztokat, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Multilingual Yabancı Dil Yayınları, İstanbul, 2002 . VARDAR, Berke, Dilbilimin Temel Kavram ve İlkeleri, TDK Yayını, Ankara, 1982. WAGNER, Karl Heinz, "Ayrımsal Dilbilim", Dilbilim Seçkisi, Çeviren: Emel Sözer, TDK Yayınları, Ankara, 1982, s: 217-224. WAGNER, R. L. ve , J. Pinchon, Grammaire du Français Classique et Moderne, Hachette Yayınevi, Paris, 1962. YILDIRIM, Ali ve Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1999. 356 ÖZET Bu çalışmada, 2000-2004 yılları arasında Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER Ankara Kızılay Şubesinde Temel ve Yüksek seviyede Fransızca öğrenen Türk öğrencilerin yaptığı biçimbilimsel ve sözdizimsel yanlışlar çözümlenmeye çalışılmıştır. Öncelikle, öğrenenlerin yaş, cinsiyet, öğrenim durumu ve dil öğrenme nedenleri ve dil geçmişlerini anlama açısından 100 öğrenene dil biyografisi anketi uygulanmış ve bu anketler değerlendirilmiştir. Daha sonra Temel seviyede 125, yüksek seviyede ise 80 öğrenen olmak üzere, toplam 205 öğrenenin dilbilgisi ve yazılı anlatım final sınavı kağıtları incelenmiş ve saptanan yanlışlar biçimsözdizimsel ve sözdizimsel olarak iki ana grupta toplanmıştır. Yanlış çözümlemesi yöntemi kullanılan bu çalışmada, 1316 biçimsözdizimsel ve 574 sözdizimsel olmak üzere, toplam 1890 yanlış saptanmıştır. Biçimsözdizimsel yanlışlar 37, sözdizimsel yanlışlar ise 38 alt gruba ayrılmıştır. Daha sonra bu yanlışların nedenleri araştırılmıştır. Saptanan birçok yanlışın, anadili Türkçeden ve birinci yabancı dil İngilizceden olumsuz aktarım yapılması sonucu ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Bunun yanı sıra, Fransızcadaki bazı kuralların genelleştirilmesiyle de birçok yanlışın yapıldığı anlaşılmıştır. İstatistiksel değerlendirmeler sonucunda, biçimsözdizimsel ve sözdizimsel yanlışlarda temel ve yüksek seviyelerde yapılan yanlışlar arasında yanlış türü ve sayısı açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür. Buna karşın biçimsözdizimsel yanlışlarda temel 1 ve temel 5 seviyeleri arasındaki yanlışlar açısından anlamlı bir fark olduğu ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada saptanan yanlışlara bakıldığında, biçimsözdizimsel ve sözdizimsel yanlışlar arasında yanlış türü ve sayısı bakımından anlamlı bir fark olduğu gözlemlenmiştir. 357 ABSTRACT In this study, morphological and syntactical errors made by Turkish students learning French at basic and upper-intermediate levels at Ankara University Turkish and Foreign Language Research and Application Center TÖMER Kızılay Branch have been tried to be analyzed. First, a language biography survey has been carried out among 100 learners in order to comprehend their ages, sexes, education and reasons for learning foreign language. Then, 125 basic, 80 upper-intermediate, total 205 learners’ grammar and writing final exam papers have been examined and determined errors have been grouped as morpho-syntactical and syntactical. In the study in which error analysis approach has been applied, a sum of 1316 morpho-syntactical and 574 syntactical errors, of which total number is 1890, has been determined. Morpho-syntactical errors are divided into 37 subgroups while those of syntactical ones are 38. Afterwards, the reasons for these errors have been detected. Many of these detected errors have been found out to have been made due to interference. Besides, many of the errors have been made because of generalizing some rules in French. As a result of the statistical evaluations no significant difference has been observed in between morpho-syntactical and syntactical errors in basic and upperintermediate levels in regard with the number and type of errors. However, a significant difference has been observed in morpho-syntactical errors in basic 1 and basic 5 levels. When errors in this study have been taken into consideration, a difference has been observed in between morpho-syntactical and syntactical errors in regard with the number and type of errors. 358 RESUME Dans cette étude, on s’est efforcé d’analyser les erreurs morphosyntaxiques et syntaxiques des apprenants turcs, suivant des cours de français au niveau débutant et supérieur à TÖMER, Centre de Recherches et d’Application du Turc et des Langues Etrangères de l’Université d’Ankara, dans la Succursale de Kızılay entre les années 2000-2004. Tout d’abord, pour déterminer l’âge, le sexe, le niveau d’éducation, le motif d’apprentissage du français et la biographie langagière des apprenants, on a demandé à 100 apprenants de remplir une enquête de biographie langagière et on les a évaluées. Ensuite, on a examiné les examens finals de grammaire et d’expression écrite de 205 apprenants, dont 125 au niveau débutant, et 80 au niveau supérieur, et on a regroupé les erreurs relevées en deux groupes, morphosyntaxiques et syntaxiques. Dans cette recherche, par la méthode «analyse des erreurs », on a relevé 1890 erreurs, dont 1316 morphosyntaxiques et 574 syntaxiques. On a divisé les premières en 37 sous-groupes, et les secondes en 38 sous-groupes. Puis, on a essayé de déterminer les raisons de ces erreurs. On s’est rendu compte que plusieurs erreurs relevées étaient dues à l’interférence du turc, langue maternelle, et de l’anglais, première langue étrangère. On a également constaté qu’elles étaient aussi dues au fait de généraliser certaines règles grammaticales. A la suite des évaluations statistiques, on a remarqué que la différence entre les erreurs morphosyntaxiques et syntaxiques, commises au niveau débutant et au niveau supérieur, n’était pas signifiante du point de vue du type et du nombre d’erreurs, et que dans celles morphosyntaxiques, la différence entre les niveaux débutants 1 et 5 était signifiante. Ainsi, on a observé qu’il y avait une différence signifiante entre les erreurs morphosyntaxiques et syntaxiques. 359 EKLER EK 1: TÜRKİYE’DE FRANSIZCANIN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİYLE İLGİLİ YAPILAN YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÇALIŞMALARI* Yükseköğretim Kurulu Tez Merkezinde, çeşitli süreli yayınlarda ve internette yapılan araştırmalar sonucunda Türkiye’de Fransızca öğretimine yönelik çok fazla çalışmaya rastlanamamıştır. Ulaşılan kaynakların genelde edebiyat üzerine yoğunlaştığı görülmektedir. Ulaşılan kaynakların listesi aşağıda sunulmuştur: ATAN, Nurhayat, İkinci Yabancı Dilde Öğrenme Stratejilerinin Kalıcılığa Etkisi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2003 (Danışman: Prof. Dr. İclal Ergenç). GÜRBÜZ, Gülhanım, Yapısalcılık ve Yapısalcılık Sonrası Yabancı Dil Öğretimi ve Yansımalar, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yabancı Dil Öğretimi Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 2003 (Danışman: Prof. Dr. Sabri Büyükdüvenci). DARCAN, Sinan, Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinin Mütercim-Tercümanlık Bölümü Öğrencilerinin Cümle Düzeyinde Anlambilimsel Çeviri Hataları, Nedenleri ve Çözüm Önerileri, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2003 (Danışman: Prof. Dr. Zeynel Kıran). * Araştırma konumuz olan biçimbilim ve sözdizimle doğrudan ilgili araştırmaya rastlanamamıştır. Edebiyatla ilgili çalışmalar konumuz dışında olduğu için burada konumuzun bazı bölümleri veya alt bölümleriyle ilgili çalışmaların yalnızca adlarının ve kimliklerinin verilmesiyle yetinilmiştir, bu nedenle ekler kısmına konulması uygun görülmüştür. Sıralama en yeniden en eskiye doğru yapılmıştır. 360 KAYA, Muzaffer, Comparaison des Suffixes et des Préfixes dans la Langue Turque et Française (Türkçedeki ve Fransızcadaki Önek ve Soneklerin Karşılaştırılması), Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2002 (Danışman: Yard. Doç. Dr. Abdülhalim Aydın). ER, Nezihe, Fransızcanın Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Le Nouvel Espaces I, II’nin Değerlendirilmesi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2002 (Danışman: Yard. Doç. Dr. Nazmiye Topçu). USTA, Necla, La Subordination en Français et en Turc (Fransızcada ve Türkçedeki Yan Tümce Kuruluşu), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2001 (Danışman: Yard. Doç. Dr. Arsun Uras). KARADAĞ, Canan, La Description des Procédés Explicatifs de L’Enseignant dans L’Enseignement des Pronoms Compléments (Adılların Öğretiminde Öğretmenin Kullandığı Açıklama Tekniklerinin Betimlenmesi), Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2001 (Danışman: Prof. Dr. Gülnihal Gülmez). ERTEKİN, İrfan, La Comparaison des mots de relation en Français et en Turc (Fransızcada ve Türkçede Cümlecikleri Birbirine Bağlayan Anlam İşlevli Öğelerin Karşılaştırılması), Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2000 (Danışman: Y. Doç. Dr. Mükremin Yaman). YILMAZ, Zühre, L’enseignement du Vocabulaire dans la Classe de F.L.E. (Fransızcanın Yabancı Dil olarak Öğretiminde Sözcük Öğretimi), Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2000 (Danışman: Prof. Dr. Gülnihal Gülmez). 361 DALAK, Tülinay, La Créativité et L’Expression Ecrite Dans L’Enseignement du Français Langue Etrangère (Fransızcanın Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Yaratıcılık ve Yazılı Anlatım), Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2000 (Danışman: Prof. Dr. Bahadır Gülmez) BAHAR, Güzin, La Grammaire dans L’Enseignement du Français Langue Etrangère: Système Verbal dans les Manuels Le Nouveau Sans Frontières, Tempo et Panorama (Fransızcanın Yabancı Dil Olarak Öğretilmesinde Dilbilgisinin Yeri: Le Nouveau Sans Frontières, Tempo ve Panorama Ders Kitaplarındaki Eylem Sistemi), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2000 (Danışman: Doç. Dr. Ece Korkut). KÖSE, Bayram, Fransızcada Yazım Yanlışları, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yabancı Dil Öğretimi Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 1999 (Danışman: Prof. Dr. A. Hamit Sunel). METİN ASLAN, Canan, Etudes des Eléments Culturels Dans Deux Méthodes d’Apprentissage du Français Langue Etrangère (Fransızcanın Yabancı Dil Olarak Öğretiminde kullanılan iki Metotta Kültürel Öğelerin İncelenmesi), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1999 (Danışman: Prof. Dr. Cengiz Ertem). ONURSAL, İrem, L’Enseignement des Locutions Concernant les Parties du Corps aux Apprenants Turcs (Bedenin Parçalarını İçeren Fransızca Deyimlerin Türk Öğrencilere Öğretilmesi), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1999 (Danışman: Prof. Dr. Ayşe Kıran). SÖZERİ, Birgül, La Méthode Communicative Dans L’Enseignement du Français Langue Etrangère (Frasızcanın Yabancı Dil Olarak Öğretilmesinde İletişimsel Yöntem) Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1998 (Danışman: Prof. Dr. Nevin Haddat) 362 KOÇKAR, Volkan, Türk Öğrencilerin Fransızca Öğrenmelerinde Anadil Alışkanlıklarının Olumsuz Etkileri , Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1998 (Danışman: Prof. Dr. A. Necmi Yaşar). POLAT, Yusuf, La Conception de la Modalité et Temporalité en tant que Faits de Signification et leur Traitement dans la Traduction (Anlam Olayı Olarak Kiplik ve Zaman Kavramları ve Bunların Çevirideki Yansımaları), Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1998 (Danışman: Prof. Dr. Mehmet Yalçın). ÜNSAL, Gülhanım, Fransızca Öğretiminde Sesletim Güçlükleri, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,1998 (Danışman: Prof. Dr. Özcan Demirel). ÜNVEREN, İsmail Cem, Fransızca Dil Öğretiminde Anadilin Kullanımı, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1997 (Danışman: Doç. Dr. Sibel Bozbeyoğlu). AĞILDERE TİMUR, Suna, Valeurs Sémantiques des Temps Grammaticaux en Français et en Turc contemporain (Fransızcadaki ve Günümüz Türkçesindeki Dilbilgisel Zamanların Anlamsal Değerleri), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1997 (Danışman: Prof. Dr. Zeynel Kıran). GÜVEN, Hanife, Yabancı Dil Öğretiminde Yeni Eğilimler ve Türkiye’de Fransızca Öğretimi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1995 (Danışman: Doç. Dr. Ufuk Semercioğlu). YILMAZ, İbrahim, Argumentation et les Motifs argumentatifs dans une Classe de Français Langue Etrangère (Söylevde “Argümantasyon” ve Fransızca Yabancı Dil Sınıfındaki Söylevde Argümantatif Yönelmeler), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1995 (Danışman: Prof. Dr. Ekrem Aksoy). 363 ÖZKÖK, Güçlü, Fransızca Eğitimi ve Sözcelem Kuramları Çerçevesinde Aktarılan Söylem, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1995 (Danışman: Prof. Dr. Zeynel Kıran). ULUSOY, Haydar, Etudes Comparée des Méthodes et Manuels Utilisés dans L’Enseignement du Français en France et en Turquie (Fransa’da ve Türkiye’de Fransızca Öğretiminde Kullanılan Yöntem ve Kitapların Karşılaştırılması), Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1995 (Danışman: Prof. Dr. E. Kayra). GÖKDEMİR, M. Fikret, Les Lines Logique en Français, Cause/Conséquence/But, (Fransızcada Mantıksal Çizgiler, Neden/Sonuç/Amaç), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1994 (Danışman: Prof. Dr. Zeynel Kıran). ANŞIN (BOZKURT), Selma, Yabancı Dil Olarak Fransızcanın Öğretimi ve DilKültür Bağıntısı, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek lisans Tezi, 1994 (Danışman: Doç. Dr. Osman Semenoğlu). YAMAN, Tülay, L’Expression de L’Hypothèse en Français (Fransızcada Varsayım İfadesi), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1993 (Danışman: Prof. Dr. Zeynel Kıran). ATAN Nurhayat, Le Français en Turquie, situation Actuelle et Perspectives d’Avenir (Fransızcanın Türkiye’deki bugünkü ve Gelecekteki Durumu), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1993 (Danışman: Prof. Dr. Raşid Haddad). KORKUT, Ece, Enseignement de la Compréhension et de L’Expression Ecrites du Français Langue Etrangère à travers le Language Poétique. ( Yabancı Dil Olarak Fransızcanın Öğretiminde Şiirsel Dille Yazılı Anlama ve Anlatım), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1993 (Danışman: Prof. Dr. Ayşe Kıran). 364 ÇAMLIDERE, Mete, Les Monèmes Prépositionnels du Français et les Difficultés qu’Eprouvent les Etudiants dans leurs Traductions du Français au Turc. (Fransızcanın İlgeç Biçimbirimleri ve Öğrencilerin Fransızcadan Türkçeye Çevirilerde Çektikleri Güçlükler), İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1993 (Danışman : Prof. Dr. Nüket Güz). ÖZDEMİR, Recep, Les Auxiliaires de modes en Turc et en Français (Türkçede ve Fransızcada Kiplerin Yardımcıları) Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1993 (Danışman: Prof. Dr. Nevin Haddad). TÜRKMEN, Cihan, L’Enseignement de la Grammaire dans la Classe de F.L.E. (Yabancı Dil Olarak Fransızca Sınıfında Dilbilgisi Öğretimi), Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1992 (Danışman: Doç. Dr. Gülnihal Gülmez). KARA, Şeref, L’Etude des Structures Formelles du Vocabulaire Français, un Essai Appliqué à l’Apprentissage du Vocabulaire (Fransızcanın Sözvarlığının Biçimsel Yapılarının İncelenmesi, Sözcük Öğretiminde Uygulamalı Bir Deneme), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1991 (Danışman: Prof. Dr. A. Hamit Sunel). ERGUN, Emel, Syntaxe Transphrastique et Didactique du Français (Tümceüstü Sözdizim ve Fransızca Öğretimi), İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1990 (Danışman: Prof. Dr. Nuran Kutlu). ÖZÇELİK, Nurten, Etude Comparative de l’Expression de Condition dans le Français et le Turc (Fransızcadaki ve Türkçedeki Şart ifadelerinin Karşılaştırılması), Gazi Üniversitesi , Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1990 (Danışman: Prof. Dr. A. Hamit Sunel). 365 ERYILMAZ, Tarık, L’Eclectisme Méthodologique dans l’Enseignement du Français Langue Etrangère et ses Conséquences (Yabancı Dil Olarak Fransızca Öğretiminde Seçmeci Yöntem ve Sonuçları), Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1990 (Danışman: Doç. Dr. Osman Senemoğlu). BOZBEYOĞLU, Sibel, Approche Nouvelle au Support Textuel et L’Enseignement Systématisé du Vocabulaire aux Universités Turques ( Metinsel Desteğe Yeni Bir Yaklaşım ve Türk Üniversitelerinde Sözcüğün sistemli Öğretimi), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1989 (Danışman: Prof. Dr. Ekrem Aksoy). ÖZTOKAT, Osman Erdim, Temel Fransızcanın Anlamsal Yapısı, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1989 (Danışman: Prof. Dr. Berke Vardar). SÖNMEZ, Sevim, L’Expression de L’Opposition en Français dans le Cadre des Théories de L’Enonciation et de la Pragmatique (Sözceleme ve Pragmatik Teoriler Çerçevesinde Fransızcadaki Zıtlık İfadesi), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1988 (Danışman: Prof. Dr. Zeynel Kıran). İNAN, N. Yasemin, L’Approche Communicative et les Documents Authentiques dans L’Enseignement de la Langue et de la Littérature Françaises aux Universités (İletişemsel Yaklaşım ve Üniversitelerde Fransız Dili ve Edebiyatı Öğretiminde otantik dökümanlar), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1988 (Danışman: Doç. Dr. A. Hamit Sunel). ULUPINAR, Nermin, Apprentissage d’une Langue Etrangère et Analyse des Erreurs (Yabancı Dil Öğretimi ve Yanlış Çözümlemesi), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1987 (Danışman: Prof. Dr. A. Hamit Sunel). 366 KORKUT, Ece, Apprentissage du Vocabulaire dans l’Enseignement du Français Langue Etrangère (Fransızcanın Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Sözcük Bilgisi Öğretimi), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1987 (Danışman: Prof. Dr. Ayşe Kıran). KURTOĞLU, Yusuf, Etude Comparative des Systèmes verbaux du Turc et du Français (Türkçe ve Fransızcanın Eylem Sistemlerinin Karşılaştırılması), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1986 (Danışman: Doç. Dr. A. Hamit Sunel). 367 EK 2: Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER’de Fransızca Öğrenen Türk Öğrencilere Uygulanan Dil Geçmişi Anketi 368 Sevgili Öğrenciler, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yabancı Dil Öğretimi Anabilim Dalında doktora öğrencisiyim. “Temel ve Yüksek Düzeyde Fransızca Öğrenen Türklerin Yaptıkları Biçimbilimsel ve Sözdizimsel Yanlışların Çözümlenmesi” adlı bir tez hazırlamaktayım. Tezim için gerekli olan verileri, Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER’de Fransızca öğrenen Türk öğrencilerin dilbilgisi ve yazılı anlatım sınav kağıtlarından taranan yanlışlar oluşturacaktır. Ayrıca TÖMER’de Fransızca öğrenen öğrencilerin yaş grupları, Fransızca öğrenme nedenleri ve dil geçmişleri, bu tezde öğrenci profili konusunda bilgi vermek amacıyla kullanılacaktır. Bu nedenle, ekte sunulan Dil Geçmişi Anketindeki sorulara doğru yanıt vermeniz büyük önem taşımaktadır. Verdiğiniz bilgiler için teşekkür eder, hepinize başarılar dilerim. Sebahat ALAN 369 DİL GEÇMİŞİ ANKETİ Adı-Soyadı Yaşı Cinsiyeti Öğrenim Durumu Fransızca Dil Düzeyi Mesleği : : : : : : Kadın Erkek Lütfen aşağıdaki sorulara yanıt veriniz. 1. Niçin Fransızca öğreniyorsunuz? …………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………………………… 2. Fransızca dışında başka yabancı dil biliyor musunuz? Biliyorsanız, bu dilleri hangi düzeyde (az, orta, iyi, çok iyi) biliyorsunuz? ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………… 3. Kaç yaşında yabancı dil öğrenmeye başladınız? …………………………………………………………………………………… 4. İlkokulda yabancı dil öğrendiniz mi? Öğrendiyseniz hangi şehirde ve hangi ilkokulda öğrendiniz? Dil 5. Şehir Okul Adı Yabancı Dil Öğrenim Süresi (ay, yıl) Haftalık Ders Saati Sayısı Ortaokulda hangi yabancı dili öğrendiniz? Okuduğunuz ortaokulun adını ve bulunduğu şehri yazınız? Dil Şehir Okul Adı Yabancı Dil Öğrenim Süresi (ay, yıl) Haftalık Ders Saati Sayısı 370 6. Lisede hangi yabancı dili öğrendiniz? Okuduğunuz lisenin adını ve bulunduğu şehri yazınız? Dil Şehir Okul Adı Yabancı Dil Öğrenim Süresi (ay, yıl) Haftalık Ders Saati Sayısı 7. Üniversitede yabancı dil öğrendiniz mi? Öğrendiyseniz, hangi şehirde ve hangi üniversitede öğrendiniz? Dil Şehir Üniversitenin Adı Yabancı Dil Öğrenim Süresi (ay, yıl) Haftalık Ders Saati Sayısı 8. Daha önce hiç dil kursuna gittiniz mi? Gittiyseniz, nerede, kaç saat ders aldınız? Dil Şehir Dil Merkezinin Adı Yabancı Dil Öğrenim Süresi (ay, yıl) Haftalık Ders Saati Sayısı 9. Daha önce hiç özel ders aldınız mı? Aldıysanız, kaç saat özel ders aldınız? ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………… 371 EK 3: ÖĞRENENLERİN DİLBİLGİSİ VE YAZILI ANLATIM SINAV KAĞITLARI† † Öğrenenlerin sınav kağıtlarındaki adları kapatılmıştır. 372 373